Koza-İpek Holding Davası
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) "çatı davası"nın firari sanığı, Koza Holdingin yöneticisi Hamdi Akın İpek ile annesi Melek İpek'in de aralarında yer aldığı 45 sanığın "silahlı terör örgütüne üye olmak", "Vergi Usul Kanunu'na muhalefet", "güveni kötüye kullanmak", "özel belgede sahtecilik"...
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) "çatı davası"nın firari sanığı, Koza Holdingin yöneticisi Hamdi Akın İpek ile annesi Melek İpek'in de aralarında yer aldığı 45 sanığın "silahlı terör örgütüne üye olmak", "Vergi Usul Kanunu'na muhalefet", "güveni kötüye kullanmak", "özel belgede sahtecilik" ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçlarından yargılanmalarına devam edildi.
Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Akın İpek'in kardeşi Cafer Tekin İpek ve diğer tutuklu sanıklar ile Melek İpek'in de arasında bulunduğu tutuksuz yargılananlar katıldı.
Mahkeme heyeti, sanıkların tahliyeye yönelik taleplerini dinledi.
Sanıklardan Ali Kılıçarslan, örgüt üyesi olmadığı gibi hiçbirini desteklemediğini, herhangi bir örgütten de talimat almadığını öne sürdü.
Koza İpek'te satın alma şefi olarak görev yaptığını belirten Kılıçarslan, bazı holding çalışanlarını örgütün "sohbet toplantıları"na çağırdığı yönündeki iddiayı kabul etmedi.
Toplantıları, holding çalışanlarının tanışması amacıyla düzenlediklerini savunan Kılıçarslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Holding çalışanlarını tanıştırmak için akşam iş çıkışlarında müsait arkadaşlarla buluşmaya, görüşmeye başladık. Sosyal biriyim. Hiçbir kimseden, kurumdan talimat almadan bu buluşmaları arkadaşlara teklif ettim. Gönüllü katıldıkları bir buluşmaydı, sohbet veya toplantı değildi. Birçoğunuzun böyle arkadaş grupları vardır. Herkesin istediğinde katıldığı, istediğinde katılmadığı bu buluşmaların örgüt üyeliğiyle bir ilgisi yok. Toplantıları çalışanlara mail yoluyla bildirdik. Bir örgüt şeklinde çalışmış olsaydık maili kullanmazdık."
Toplantılarda Kur'an-ı Kerim ve hadis hakkında kendilerine bilgi veren Beyazıt Bacak'ın bağlantılarını bilmediğini savunan Kılıçarslan, "Kuran ve peygamberi öğrenmek için bu kişiyle tanıştık. Telekomda görevliydi. Bu kişinin FETÖ firarisi olduğunu sonradan öğrendim. Bana yurt dışında iş bulduğunu, Belçika'ya gideceğini söylemişti." dedi.
Kur'an ve yaratılışla ilgili dini bilgiler yer aldığı için Sızıntı dergisine abone olduğunu, iş yerindeki bazı kişilere de abone olmaları yönünde tavsiyede bulunduğunu öne süren Kılıçarslan, bunu örgüte destek amacıyla yapmadığını iddia etti.
Kılıçarslan'ın avukatı da müvekkilinin, "Saray ve müştemilatı büyük ihtimalle Koza İpek'e el koyacak" şeklindeki maili iş yerinde üstü konumundaki 2 kişiye gönderdiğini belirtti. Avukat, "Her çalışan çalıştığı iş yerine ilişkin bir bilgi sahibi olduğunda bu şekilde hareket eder. Buna başka anlamlar yüklenmemeli." ifadelerini kullandı.
Sanıklardan Hasan Bozkurt ise iletişim fakültesinden mezun olduktan sonra 12 yıl boyunca muhabirlik yaptığını, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine tek haberi bulunmadığını söyledi.
Örgüt aleyhinde 17-25 Aralık sürecinde haberleri olduğunu vurgulayan Bozkurt, "Örgüt üyesi olduğuma dair tek bir delil yok. Bugün burada olmaktan dolayı onur kırıklığı yaşıyorum." diye konuştu.
Bozkurt, 8 aydır tutuklu olduğunu, ailesinin bu durumdan olumsuz etkilendiğini savunarak, tahliye talebinde bulundu.
Sanıklardan Hasan Önal da evde bakıma muhtaç eşi ve babasının bulunduğunu, ailesinin geliri olmadığını belirterek, tahliye talep etti.
"Künyede ismim yok"
Koza İpek Holdinge ait bazı şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan sanıklardan Şaban Yörüklü ise Koza İpek Vakfı yönetim kurulu üyeliğinden 2011'de ayrıldığını bildirdi.
İddianamede yer alan ve telefon görüşmesi kayıtlarını içeren HTS kayıtlarının kendisine ait olmadığının polis raporunda tespit edildiğini dile getiren Yörüklü, kayıtların eşi ve kızına ait olduğunu kaydetti.
Yörüklü, şöyle devam etti:
"Koza İpek Holding ticari kaygılar dışında bir kimseyi çalıştırmayı düşünmez. Profesyonel bir çalışanım. İddianamede üzerime yüklenen sorumluluklar, yetkim dışında olan konular. Benim ne televizyon ne de gazetenin künyesinde ismim oldu. Tamamen ticari faaliyetlerle ilgilendim. Medya yöneticileri benim müdahaleme kapalıydı. Diğer yönetici arkadaşlarımın hepsi tutuksuz, ben tutuklu yargılanıyorum. 35 yıl çalıştığım bir iş yerinden istifa edersem emeğim zayi olacak. Bu nedenle ayrılmadım. Medyada çalışan yönetici ve gazetecilerin hiçbirini ben işe almadım, referans olmadım. Bu yapıya ait kimseyi işe almadım. Hakkımda hiçbir suç unsuru yok. Ben bir emekçiyim. Emeğimin hakkını almadan ayrılmam makul mü? Suçsuzum tahliye ve beraat istiyorum."
"Görevim sembolik"
Sanıklardan Metin Arslan ise iddianamede, çalıştığı Bugün gazetesindeki haberlere yer verildiğini ancak bunlarda kendi imzasının bulunmadığını ifade etti.
Örgütü övücü herhangi bir haber yapmadığını savunan Arslan, haberlerine zaman zaman editörlerce müdahale edildiğini söyledi. Arslan, "Bu gazetede çalışıyor olmam aynı görüşleri taşıdığım anlamına gelmez." iddiasında bulundu.
İki çocuğu bulunduğunu ve kaçma şüphesinin olmadığını belirten Arslan, tahliye ve beraat istedi.
Sanık Ali Serdar Hasırcıoğlu da dünya görüşünün bu örgüte mensup kişilerden farklı olduğunu anlattı. Hasırcıoğlu, "Ben, Bugün TV'de hiç bulunmadım. Buranın yönetim kurulunda adımın olması sadece İpek ailesiyle akrabalık bağından dolayıdır ve tamamen semboliktir. Melek İpek teyzem. Şirketin yönetim kurulunu oluştururken, eksik olan üyenin yerine adımın yazılmasından ibaret bir durum. Herhangi bir faaliyetim yok. Ne ücret aldım ne de herhangi bir faaliyetim oldu." dedi.
FETÖ ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını savunan Hasırcıoğlu, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, beyanların ardından, yarınki celsede savcılık mütalaası alınıp ara karar verileceğini belirterek, duruşmayı sonlandırdı.