Koçak ailesinin hikayesi doktorunu bile şaşırttı!
Aynı ailede 3 kuşaktan 5 kişide rastlanması, uzun yıllar pankreas kanser tedavisine odaklanan Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan'ı da şaşırttı. İşte, çarpıcı hikayenin ayrıntıları ve Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan'dan önemli açıklamalar…
3 KUŞAK PANKREAS KANSERİ!
Günümüzde en çok ölüme neden olan kanser türleri arasında 4. sırada yer alan pankreas kanseri; Koçak ailesinin kabusu oldu! 59 yaşındaki Hikmet Koçak ; dedesini, amcasını ve kardeşini pankreas kanserinden kaybetti. Sinsi hastalık, çok geçmeden Hikmet Koçak'ın kapısını çaldı. Tedavisi sürerken küçük kardeşinde de saptandı.
59 yaşındaki Hikmet Koçak, kardeşinin pankreas kanseri olduğunu öğrendiğinde tedavisi için onunla birlikte çok koşturdu ama tüm çabalarına rağmen kardeşi hayatını kaybetti. Kardeşinin ölümü sonrası kendisinde büyük bir halsizlik hissetti. Önceleri bunu yaşadığı derin üzüntüsüne bağlasa da, bir hafta içinde göz bebekleri sarardı ve sarılık teşhisiyle hastaneye yattı. Yapılan tetkikler, kardeşiyle aynı hastalığın başladığını ortaya koyunca "Dedemi pankreas kanserinden kaybetmiştim, sonra amcamı en sonunda da kardeşimi. Şimdi sıra bana geldi" diye geçirdi içinden. Acilen tedavi alması ve ameliyat olması gerektiği için bir pankreas merkezi araştırmaya başladı. Çocukları ve yeğeninin yaptıkları araştırmalar sonucu, uzun yıllar pankreas kanseri tedavisine odaklanan Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan'ın kapısını çaldı. Hikmet Koçak'ta yüzde 20-30 oranda lokal agresif büyümüş bir pankreas kanseri saptandı. Bu tanı, pankreas kanserinin başka organlara sıçramadığı ama pankreasın etrafındaki önemli damarları sardığı anlamına geliyordu. Kardeşini kaybedeli birkaç hafta olan Hikmet Koçak, ailesinden miras aldığını tahmin ettiği bu hastalık nedeniyle hayatını kaybedeceğini düşündü. Ama içinde küçük de olsa bir umut vardı. Doktorlarına tek bir soru sordu: Tedavi şansı var mıydı? İşte Hikmet beyin bu sorusuna hekimleri şöyle yanıt verdi; "Elbette var! Tedavinizin ilk adımı kemoterapi. Kemoterapi ile pankreasta ve etrafında bulunan damarlarındaki tümörleri küçülteceğiz ve hastalık ilerlemez ise sonrasında cerrahi uygulayacağız."
Kardeşinde de aynı hastalık tespit edildi
Ancak hikaye bununla bitmiyor. Zira kendi tedavi süreci devam ederken, pankreas kanseri bu kez kendisinden 2 yaş küçük diğer kardeşinde ortaya çıkıyor; daha doğrusu çıkarılıyor! Çünkü bu sinsi hastalığın kalıtsal olduğunun farkına varmalarıyla 57 yaşındaki kardeşi Remzi Koçak da kontrol amacıyla doktora gidiyor. Yapılan tetkiklerde pankreas kanseri olduğu ortaya çıkıyor ve tedavisine başlanıyor.
Kemoterapi, cerrahi ve ışın tedavisi oldu
Pankreas, birçok kanser türünde olduğu gibi farklı uzmanların bir arada çalışması yani multidisipliner bir anlayışla tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Hikmet Koçak için de genel cerrahi, gastroenteroloji, tıbbi ve radyasyon onkolojisi uzmanlarının bulunduğu bir ekip tarafından bir tedavi süreci başladı. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Atakan Demir'in uyguladığı kemoterapi tedavisiyle küçülen kanser tutulumları, 13 saat süren zor ve komplike bir ameliyatın yapılmasını olanaklı kıldı. Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan'ın yaptığı cerrahi ile temizlenen tümör, Hikmet Koçak'ın umutlarını daha da yeşertti. Sonrasında lokal nüks olma riskini düşürmek için multidisipliner tümör konseyinde ameliyattan sonra kemo-radyoterapi uygulaması yapılmasına karar verildi. Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Enis Özyar tarafından radyoterapi alan Hikmet Koçak şimdi kendisini çok iyi hissettiğini belirterek "Doktorlarıma minnettarım. Benim için bir çocuk gibi koşturdular, titizlikle her şeyi düşündüler, planladılar ve beni ölümün ucundan döndürdüler" diyor.
Yeni tedavi yöntemleri geliştirildi
Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, en çok ölüme neden olan kanser türleri arasında dördüncü sırada yer alan pankreas kanserine karşı Hikmet beyin tedavisinin başarıyla gerçekleştirildiğini belirterek "Uzun yıllardır pankreas kanseri alanında çalışıyorum ama aynı aileden 5 kişinin pankreas kanserine yakalandığını ne uzun yıllar çalıştığım Almanya'da ne de Türkiye'de hiç görmemiştim! Hikmet beyin hastalığı ortaya çıktığında çok ileri evredeydi. 15-20 yıl önce bu tip hastalarımıza kemoterapiden başka bir şey öneremezdik. Çünkü tümörü, çoğu damarları daraltmış ve kapatmış gözüküyordu. Eskiden bu hastaları ameliyat etmeyi pek düşünemezdik. Ama şimdi elimizde gelişen kemoterapi yöntemleriyle hastalık metastaz olmamışsa, bu hastaları eskisi gibi kaybetmeyip, onlara önemli bir tedavi şansı sağlayabiliyoruz" diyor.