KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: "Türkiye'nin Tam Desteğiyle, İki Devletli Çözüm Siyasetini Israrla Sürdürüyoruz"

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden aday olan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, iki devletli çözüm siyasetini, Türkiye’nin tam desteğiyle ısrarla sürdürdüklerini belirterek, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki devletli çözümden yana, bunu federasyon isteyen muhalifler düşünsün" dedi. KKTC'nin geleceğinin, ancak iki egemen devletle güvence altına alınabileceğini söyleyen Tatar, "Bu düzeni bozmak ve Kıbrıs Türk’ünü bir maceraya, geçmişte yaşadığımız gibi bir tehlikeye sürüklemeyi Kıbrıs Türk’ü kabul etmemelidir" diye konuştu.

Haber : Narin Diri

(LEFKOŞA) - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden aday olan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, iki devletli çözüm siyasetini, Türkiye'nin tam desteğiyle ısrarla sürdürdüklerini belirterek, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki devletli çözümden yana, bunu federasyon isteyen muhalifler düşünsün" dedi. KKTC'nin geleceğinin, ancak iki egemen devletle güvence altına alınabileceğini söyleyen Tatar, "Bu düzeni bozmak ve Kıbrıs Türk'ünü bir maceraya, geçmişte yaşadığımız gibi bir tehlikeye sürüklemeyi Kıbrıs Türk'ü kabul etmemelidir" diye konuştu.

KKTC'de Ulusal Birlik Partisi (UBP), Demokrat Parti (DP) ve Yeniden Doğuş Partisi'nin (YDP) 'Sağduyulu Muhabakat' ismiyle anılan koalisyonunun ortak adayı ve mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 19 Ekim'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun ardından yapacağı New York seyahati öncesinde ANKA Haber Ajansı'na konuştu.

Tatar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Katar ziyareti dönüşünde yaptığı, " Türkiye'nin, uluslararası hukuk zemininde ve Birleşmiş Milletler kararlarında meşru şekilde tanınan garantörlük haklarına sahip olduğu, bu hakların hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığına ve Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarına güvence sağladığı" yönündeki açıklamalarını değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, şunları söyledi:

"Sayın Cumhurbaşkanı'nın dediği; Türkiye garantördür ve siyasetini hiçbir şartta değiştirmeyecek. Yani iki devletli çözüm siyaseti devam ediyor. Bunu her vesilede Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan açıkça dile getirmektedir. Dolayısıyla kastettiği, Türkiye'nin politikasıdır ve devam edecektir. Şimdi bunu benim muhaliflerim düşünsün. Çünkü neticede muhalifler federasyon istiyor. Ama federasyon, Türkiye'nin garantörlüğünün bir süre sonra sona ermesi, Türkiye'nin adadan çekilmesi demektir. Şimdi diyecekler ki 'bu müzakere edilir' ama bunun müzakere edilecek bir yanı yok. Çünkü geçmişte yaşananlar var, Annan Planı vardır, Crans Montana süreci var vardır. Hepsinde bu konular masaya o kadar üst perdeden gelmiştir ki hiç bir netice alınamamıştır. Rum tarafı da pozisyonunu giderek daha da katılaştırmıştır, özellikle 2017 Crans Montana sürecinden bu yana. Bugün Christodulidis, ELAM gibi aşırı milliyetçi partilerin desteğiyle cumhurbaşkanı oldu ve gelecekte de onların desteğiyle seçilmeyi ümit etmektedir.

"Geleceğimiz ancak iki egemen devletle güvence altına alınabilir"

Dolayısıyla federasyon tezini savunacak birinin seçilmesiyle, kendisi tabii Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin adayı ve aşırı sol ona her türlü destek vermekte, Türkiye'nin iki devletli siyaseti değişmez, bunu görüyorum, biliyorum, duyuyorum. Sayın Erdoğan'ın açıklamasını da o şekilde değerlendiriyorum. Türkiye siyasetini değiştirmeyeceğine göre, buraya gelecek olan düşünecek onu. Benim poziyonum açık ve net; ben bu siyaseti gündeme getiren, Türkiye ile istişare ederek şekillendiren kişiyim. Başbakanlığım döneminde de söyledim; egemen bir devlet olarak AB çatısı altında yer alabiliriz. Ama Türkiye'nin garantisi ve Türk askerinin kuzeydeki varlığı da devam eder. Çünkü 20 sene evvel dünyada bu kadar karışıklık yoktu. 'Halklar kardeştir, bir anlaşma olursa barış mutlaka devam eder' şeklinde bir algı vardı. Ama dünya çok değişti. Bosna'da yaşanan katliamlar, Suriye'de olan bitenler, Irak'ta olanlar bitenler, Ukrayna'da olanlar ve şimdi Gazze'de gözümüzün önünde yaşananlar ortada. Bu örnekler, Türk askerinin buradaki varlığının ne kadar hayati olduğunu gösteriyor. Halkımız da bunun farkında. Bizim geleceğimiz ancak iki egemen devletle güvence altına alınabilir. İnşallah aklıselim Rum tarafı da bu noktaya gelir, biraz zaman alabilir ama bunun başka çaresi yok. Defalarca söyledim; 62 yıldır iki ayrı halk ayrı yaşıyor ve komşuluk ilişkileriyle de bir takım işler yapılabildiğini herkes biliyor. Dolayısıyla bu düzeni bozmak ve Kıbrıs Türk'ünü bir maceraya, geçmişte yaşadığımız gibi bir tehlikeye sürüklemeyi Kıbrıs Türk'ü kabul etmemelidir."

İsrail'in adada artan askeri etkinliği: "Türkiye, bu konularda söz sahibi olacak güce sahiptir"

Tatar, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GRKY) İngiliz, Amerikan ve Fransız üslerinin yanı sıra İsrail hava savunma sistemini de adaya getirmesine ilişkin soruya, şu yanıtı verdi:

"Türkiye, bu bölgenin en güçlü ülkesi ve garantör ülke. Dolayısıyla bu konularda gerekli açıklamaları zaten yapmıştır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bu tek taraflı adımlarının çok farklı boyutları vardır. Biz tüm bunları Türkiye ile istişare ediyoruz. Türkiye, ne mutlu bize ki bu konularda söz sahibi olacak güce sahiptir. Bunlar, adanın genelini daha fazla tehlikeli boyutlara ulaştırmadan bir takım tedbirler belki alınabilir. Ama bizim açımızdan mesele şudur: Güney meydan okuyor ve adeta ikinci İsrail olma pozisyonuna gelmiş durumda. Ama Rum halkı da bu durumdan rahatsız. Güney'de turizm, hizmetler ve emlak sektörü çok önemlidir. Bu şekilde bunlara her türlü kucağını açtığında, sonuçları ağır olabilir. Ben herkesi sağduyuya davet ediyorum."

"Egemen eşitlik kabul edilmeden masaya oturmayız"

Tatar, New York'a BM Genel Kurulu'nun ardından yapacağı ziyaret kapsamında gerçekleşecek temaslarda önemli bir ilerleme beklemediğini ancak yine de görüşmelere katılması gerektiğini söyledi. Tatar, şu ifadeleri kullandı:

"Karşı tarafın niyeti belli; bizi tekrar federasyon sürecine çekmek istiyorlar. Biz bu konuda kararımızı ortaya koyduk. Biliyorsunuz, dört gün önce de söyledim, Türkiye'nin tam desteğiyle bu siyaseti ısrarla sürdürüyoruz. Türkiye, garantör ülke ve bölgenin en güçlü devleti. Türkiye'nin söyledikleri de çok önemli. Biz, egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz kabul edilmeden bir müzakere sürecine girmeyiz. BM Genel Sekreterine de aynı şeyi söyledim. Bunun pratikte hayata geçebilmesi için '3D' dediğimiz doğrudan uçuş, doğrudan ticaret ve doğrudan temasın sağlanması gerekir. Bunlar kabul edildiği takdirde bir görüşme sürecine razı olabiliriz.

"Gönlümüzden geçen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınmasıdır"

Elbette gönlümüzden geçen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınmasıdır. İnşallah gün gelir, o da olur. 1963'ten bu yana 62 yıl geçti, Kıbrıs Türkü kendi devletiyle bu yolu sürdürüyor. Güney'de ise Kıbrıs Cumhuriyeti tamamen Rum Cumhuriyetine dönüşmüştür. Bugün baktığımızda Güney Kıbrıs'ta İngiliz, Amerikan ve Fransız üsleri ve hatta İsrail'in varlığı ve imtiyazları söz konusu. Dolayısıyla bambaşka bir hal aldı. Bu nedenle iki devletli siyasetimiz daha da önemli hale geldi. İki devlet dediğimizde elbette işbirliğinden bahsediyoruz. İki devletin işbirliğiyle halkların yararına işler yapılabilir, hatta AB çatısı altında da olabilir. Bu siyasetimi daha önce başbakanlık döneminde de dile getirdim. O dönemde AB çatısı altında iki egemen devletin varlığını uygun bulmuştuk ve bu siyaseti bugüne kadar sürdürdüm. Dolayısıyla New York'taki görüşmelerden çok fazla bir şey beklemiyorum. Ancak orada bulunmam lazım. Devlet esastır, halkın geleceği esastır. Bu yıl da gidip siyaseti kayda geçirmek, halkımın çıkarını korumak için orada olacağım. Şu anda ortak bir zemin olmadığı için resmi bir müzakere süreci beklenmiyor. Ama Genel Sekreter, iyi bir atmosfer oluşana kadar tarafların işbirliği yapabileceği farklı projelerden bahsediyor. Örneğin ara bölgede ortak bir enerji yatırımı gündemde. Böylece iki taraf da enerjiden faydalanabilecek. Ama Rum tarafı, orada üretilecek elektriğin sadece kendi kurumuna verilmesini istiyor. Biz ise sistemin yüzde 40'ını almakta ısrar ediyoruz. Bu tür teferruatlar gösteriyor ki Rum tarafı hala egemenliğimizi kabul etmiyor. Örneğin iki ay önce Rum tarafında çok büyük bir yangın çıktığında yardım edelim dedik, kabul etmediler. Nihayetinde bu ormanlar hepimizin. Ama bizde yangın çıktığında onları aradık. İşte bizim anlayışımız bu: İki devletin işbirliği."

İki devletli çözüm çerçevesinde doğal kaynaklar ve deniz yetki alanları: "Paylaşım adilane çerçevede değerlendirilebilir"

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, iki egemen devlet formülünde, doğal kaynaklar ve deniz yetki alanlarının paylaşımının nasıl olacağına ilişkin soru üzerine, "Kıbrıs'ın güneyinde bir devlet var, kuzeyinde de bir devlet var. Deniz yetki alanları konusunda Türkiye'nin de Mısır'a kadar, uluslararası teamüllere dayalı hakları bulunuyor. KKTC'nin de hakları vardır. Bu konular tartışmaya açık meseleler. Günü geldiğinde nerede ne var bakılır ve tartışılır. Dolayısıyla, 'iki devletli formülde bunları Rumlar olduğu gibi alacak' meselesi tamamen spekülasyondur" dedi.

"Kıbrıs Türkü'nün bağımsız, egemen bir şekilde ve kendi geleceğini tayin etme hakkı ile kuzeyde yaşamını sürdürmesi, Rum tarafının da aynı şekilde güneyde yaşamasının esas olduğunu" vurgulayarak, "Diğer kendi zenginliklerle ilgili paylaşım adilane bir çerçevede değerlendirilebilir" diye konuştu.

"KKTC dünyanın en güvenli yerlerinden biridir"

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, ABD Kongresi'nde, "Türkiye ve KKTC'nin Hamas'la ilişkilendirildiği sorgulamaların" hatırlatılmasına karşılık da şunları söyledi:

"Rum ve Yunanlar, oradaki uzantıları, akrabaları ve bağlantıları sayesinde Senato ve Kongre'de, ABD'de bu tür girişimlerde bulunuyor. Ama bizim ifade edilen örgütlerle hiçbir bağımız yoktur. KKTC bağımsız bir Türk cumhuriyetidir. Giriş-çıkışlar denetim altındadır. Güvenliğimiz polis, muhaceret son derece iyi çalışıyor ve şüpheli bir durumda muhakkak suretle Türkiye ile istişare içerisinde hareket ediyoruz. Burada ne terör örgütü vardır ne de onların arkasında duran yapılanmalar. Burası dünyanın en güvenli yerlerinden biridir. Hatta iddia ederim, Güney Kıbrıs'tan daha güvenlidir. Türk Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ve Türkiye'nin sahil güvenliği buranın güvenliğini sağlamaktadır."

Kaynak: ANKA / Güncel
Haberler.com
500
Haberler.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve haberler.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
title