Kılıçdaroğlu'nu İfadeye Çağıran Savcı: Gelinmez Biter, Gider
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu "şüpheli" sıfatıyla ifadeye çağıran İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, çağrının "fazlasıyla abartıldığını" savundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu "şüpheli" sıfatıyla ifadeye çağıran İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, çağrının "fazlasıyla abartıldığını" savundu. Savcı Demir, "Sehven de olsa bir davetiye gelmiş, gelinmez biter gider. Zorla getirme çıkarmamışız, yakalama çıkarmamışız, sorgulama yapmamışız, olmayan bir suçu biz isnat etmemişiz. Yani abartılacak hiçbir şey yok ortada. Sehven gönderilen şey dahi sonuçta bir davetiyedir. Bundan bu kadar fazla sonuç çıkarmanın hiçbir gereği yoktu. Daha önce yazdığım yazılar olmasa bu konu bu kadar abartılmazdı" dedi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, hakkında "Hakaret" suçlaması ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında "şüpheli" olarak ifadeye çağrıldı. Sehven çağrı sonrası dosyadan alınan İstanbul Cumhuriyet Savcı Mehmet Demir kendisini hakim, savcı ve avukatların sosyal paylaşım sitesi adalet.org'dan savundu. "Sehven çağrılmıştır" başlığını taşıyan Demir'in yazısında Kılıçdaroğlu'nun ifadeye çağrılmasının medyada gündeme oturduğunu belirtti. Kendi ağzından bazı açıklamalar yapıldığını kaydeden Demir, kendisinin hiçbir gazeteciye özel olarak açıklama yapmadığını belirterek, "Birkaç gazeteci beni telefonla aradı bir tanıdık gibi olayla ilgili birşeyler sordu. Bunu bir röportaj gibi kaydettiklerini veya not ettiklerini söylemediler. Hatta söylemediğim sözleri de ilave etmişler. Bu nedenle daha önceleri yaptığım gibi olayı ve düşüncelerimi yine bu sitede meslektaşlarımla paylaşmaya karar verdim" dedi.
-SEHVEN OLAN BİR ŞEYİN BAŞKA NASIL BİR AÇIKLAMASI OLUR BİLMİYORUM-
Savcı Demir, Başkent gündemine bomba gibi düşen ve şikayetçisinin Bilal Erdoğan olduğu ortaya çıkan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun ifadeye çağırmasına ilişkin süreci şu ifadelerle anlattı.
"Olayın aslı şu; Bilal Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nu hakaret ettiğinden bahisle şikayet etmiş. Bu dilekçe müracaat savcılığına verilmiş. UYAP'a Kemal Kılıçdaroğlu şüpheli olarak kaydedilmiş. Suç hakaret olduğu ve uzlaşmaya tabi görüldüğü için Ocak 2014 itibariyle Uzlaştırma Bürosuna tevzi edilmiş. Dosya benden önce başka bir savcı arkadaşa tevzi edilmiş. Daha sonra 30 Ocak 2014 itibariyle yeni işbölümü yapıldı ve ben uzlaştırma büroda görevlendirildim. Bu görevlendirme ile birlikte bana bu büroda önceden görevli olan ve son işbölümü ile başka büroda görevlendiren iki savcıya ait bin 700 dosya tevdi edildi. Ben son 2,5 ayda bütün bu dosyaları tek tek okudum gereğini yaptım ve şu an dosya sayısını 650 ye düşürdüm .İşte bu yoğunluk içinde diğer dosyalarda olduğu gibi bu dosyaya da ''şüpheli ve şikayetçi davet'' yazarak kaleme vermişim. Çıkan davetiyeleri de elektronik imza ile imzalamışım. Bu olayda sehven olan konu Sayın Kılıçdaroğlu'nun milletvekili sıfatının gözden kaçmasıdır. Kaldı ki bu husus davetiyenin Ankara'ya gönderilmesinden de bellidir. Eğer bilerek olsa Ankara'ya talimat yazmak gerekirdi. Sehven olan bir şeyin başka nasıl bir açıklaması olur bilmiyorum.
-SEHVEN DE OLSA BİR DAVETİYE GELMİŞ, GELİNMEZ BİTER GİDER-
Davete muhatap olanlar tarafından konunun fazlasıyla abartılıp kabartıldığını savunan Savcı Demir, yazısında konunun fazla abartıldığını öne sürerek şu değerlendirmede bulundu:
"Sehven de olsa bir davetiye gelmiş, gelinmez biter gider. Zorla getirme çıkarmamışız, yakalama çıkarmamışız, sorgulama yapmamışız, olmayan bir suçu biz isnat etmemişiz. Yani abartılacak hiçbir şey yok ortada. Sehven gönderilen şey dahi sonuçta bir davetiyedir. Bundan bu kadar fazla sonuç çıkarmanın hiçbir gereği yoktu. Daha önce yazdığım yazılar olmasa bu konu bu kadar abartılmazdı.
Yazdığım yazılar ne; "Mısırdaki olaylara darbe demişim', "17 aralık bir darbe girişimidir karşı çıkalım demişim', "Emniyet konusu suç teşkil eden emre uymamakla demokrasiyi korudu demişim', "Sayın Başbakana Gezi eylemleri hakkında açıklama yapması için yazmışım', "Gezicilere eylemlere son vermesi için yazmışım.' Bu yazılardan benimle ilgili sonuçlar çıkarıp bir sürü yaftalama yapılması hakkaniyete uygun değildir. Zekariye Öz benzetmesi yapılmış. Ben sehven de olsa en fazla davetiye çıkarmışım. Bu Zekariye Öz'ün uygulamalarına hiç benzememektedir."
-"SEN SEHVEN DAHİ NEZAKETLİ OLAMAMIŞSIN"-
Kendisine atfen bazı gazetelerde yer alan "öğrendi ya daha ne istiyor" şeklindeki ifadeyi kullanmadığını belirten Savcı Demir, seçilmiş bir vekile saygısızlık ifade edecek bir söz söylemeyeceğini ifade etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç'un kendisine yönelik "sehven savcı olmuş" sözlerini anımsatan Demir, söz konusu değerlendirmenin hakaret olduğunu belirterek, "Şimdi bende bu şahsa ''sen sehven dahi nezaketli olamamışsın'' desem uygun olur mu? Söylediğim şu; bu davetiye sehven gönderilmiş. Ancak teoride, kasten olsa dahi şikayete maruz kalan bir vekile davetiye gönderilememesi mutlak değildir. Prof. Erdoğan Teziç ve birçok anayasa hocası şikayet edilen milletvekiline davetiye gönderilebileceği görüşündedir. Lehine olan delilleri ileri sürmesi ve hatta Meclisin dokunulmazlık konusunu görüşürken dosyanın tamamlanmış olması yönünden de bu hususun gerekli olduğu ileri sürülmüştür" dedi.
-DAVETİYEDE BİR SAKINCA YOKTUR-
Kılıçdaroğlu'nu ifadeye çağrılmasına neden olan konunun hakaret suçlaması olduğunu ve uzlaşmaya tabi olduğunu ifade eden Savcı Demir, uzlaşma konusunun yeni bir müessese olduğunu ifade etti.
Uzlaşmaya tabi bir suçlamadan dolayı uzlaşma konusunu sormak üzere şikayetçi veya şüpheli olan bir milletvekiline davetiye çıkarılamayacağına dair Anayasanın 83. maddesi dahil hiçbir mevzuatta açık bir hüküm bulunmadığını savunan Savcı Demir, "Zira uzlaşma hususu soruşturmayı bitiren bir kurumdur. Bu haliyle de bir soruşturma ve kovuşturma işlemi değildir. Davetiye sehven çıkarılmış, ancak olay gündeme düştükten sonra yaptığım kapsamlı araştırma sonucunda ben de yukarıda belirtildiği gibi uzlaşmaya tabi olsun veya olmasın şikayet edilen bir milletvekiline davetiye çıkarılması gerektiği kanaatine varmış bulunmaktayım. Davetiyede bir sakınca yoktur. Eğer davetiyeden sonra zorla getirme gibi başka işlemler yapılırsa işte bu dokunulmazlık kavramına aykırı olur. Davet edilmesi kaldı ki uzlaşma için davet edilmesi milletvekili dokunulmazlığına ve dolayısıyla anayasaya aykırı değildir. Bu görüşün aksi de sabit değildir. Aksini söylemek de nihayetinde görüşlerden bir görüştür. Olayın tamamı ve gerçeği budur. Bunun bu kadar abartılıp Anayasa ihlali boyutuna kadar çıkarılması fazla işgüzarlıktır bence" dedi.