Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: "Ne Oldu Faiz Yükseldi?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’nın faiz artırımıyla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, “Ne oldu faiz yükseldi, dolar ne oldu o da yükseldi. Sen dün Kur’an’dan, faizden, Nas’tan, imandan, ahlaktan söz ediyordun. Ne oldu? Hepsi yerle yeksan oldu. Hani senin inancın? Hani faizi sıfıra indirecektin? Niye yükselttin? Niye bu millete yalan söyledin? Milletine yalan söylemek ahlaksızlık değil midir” dedi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaretine ilişkin olarak da “Para dileniyorlar. Siyaseten baktığınız zaman, hayatın gerçeğiyle baktığınız zaman orada para dileniyorlar, ‘Ne olursunuz bize para verin, borç verin’ diyorlar. Sana uçağı bedava veren adam parayı da bedava versin o zaman. O uçağı da bedavaya verdiklerine inanmıyorum. Onun karşılığında da bir şey verdiler. Gün gelecek o da çıkacak ortaya. Niye size uçağı bedava versin? Siz dilenci misiniz ? Türkiye’yi bu hale soktular” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası'nın faiz artırımıyla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Ne oldu faiz yükseldi, dolar ne oldu o da yükseldi. Sen dün Kur'an'dan, faizden, Nas'tan, imandan, ahlaktan söz ediyordun. Ne oldu? Hepsi yerle yeksan oldu. Hani senin inancın? Hani faizi sıfıra indirecektin? Niye yükselttin? Niye bu millete yalan söyledin? Milletine yalan söylemek ahlaksızlık değil midir" dedi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in Birleşik Arap Emirlikleri'ni ziyaretine ilişkin olarak da "Para dileniyorlar. Siyaseten baktığınız zaman, hayatın gerçeğiyle baktığınız zaman orada para dileniyorlar, 'Ne olursunuz bize para verin, borç verin' diyorlar. Sana uçağı bedava veren adam parayı da bedava versin o zaman. O uçağı da bedavaya verdiklerine inanmıyorum. Onun karşılığında da bir şey verdiler. Gün gelecek o da çıkacak ortaya. Niye size uçağı bedava versin? Siz dilenci misiniz ? Türkiye'yi bu hale soktular" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tele1 televizyonunda Merdan Yanardağ, Evren Özalkuş ve Zeynel Lüle'nin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
"25 milyonu aşkın vatandaş demokrasiden, özgürlükten, gelir dağılımında adaletten yana bitmesinden, yoksulluğun bitmesinden yan oy kullandı. Bu çok değerli bir rakam. Karşı taraf her türlü kirli propagandayı yaptı. Ahlakı bir kenara attı. Ben sahtekarlık yapan bir insanın, sahte videoları kullanan ve bunu da kullanan birisinin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmasını doğru bulmuyorum. Bu ülkeye, erdeme, ülkeye yazık. Bunların olması bizi asla umutsuzluğa sürüklememeli, hiç kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur. Yine biz erdemle, irfanla, akılla, mantıkla demokrasiyi savunacağız. Hayatın sonu değil. Bunu yaptığımız takdirde özgüvenimiz yüksek olacaktır, geleceğe umutla bakabileceğiz, karamsar olmayacağız, ayaklarımızın üzerinde yeniden kalkacağız yürüyeceğiz. Bunları yapmak zorundayız.
"OTURDULAR MASA BAŞINA 'BİZ CHP'Yİ NASIL ELEŞTİRİRİZ' BAŞLADILAR YAZMAYA"
Altılı masa ya da altı partinin bir araya gelmesi partinin zaman zaman eleştirildi. İşin kolaycılığına kaçarsanız her türlü eleştiriyi yapabilirsiniz. Acaba bu eleştiriyi yapan arkadaşlar ortak mutabakat metnini okudular mı? Oradaki demokrasi vurgusunu gördüler mi? Anayasada hangi değişiklikleri yapacağımızı içselleştirdiler mi? Sıradan vatandaşa söylemiyorum. Mürekkep yalamış gazetede köşe yazısı yazan arkadaşlar acaba bunları yeteri kadar içselleştirdiler mi? Hayır. Oturdular masa başına 'Biz CHP'yi nasıl eleştiririz' başladılar yazmaya. Eleştiriye saygım vardır ama içi dolu olan, haklı eleştiriye saygım vardır. 'Altılı masayı niye kurdun?' Demokrasi için kurdum arkadaş. Sadece ben değil altı lidere de saygı duymanız gerekiyor. Onun için altı değil eğer bu ülkenin kurtuluşu, huzuru, aydınlığı yaratmak için altı değil yeri gelirse on altı da yirmi altı da masa kurarım ya. Ne var bunda? İşin felsefesini hala anlamış değiller. Demokrasinin ne olduğunu içselleştirememişler. Olaya bireysel pencereden bakıyorlar. Demokrasi için evet bir araya geleceğiz. Düne kadar kavga ettik ne oldu? Kavgadan ne çıktı? İlk sefer cumhuriyet tarihinde birbirine rakip olan partiler bir araya geldiler, demokrasiyi, insan haklarını savundular, kayyım uygulamasına karşı çıktılar. (Zafer Partisi ile protokol) Tepkiyi de anlayışla karşılıyorum. Önemli olan ortak mutabakat metnidir.
"ŞU ANDA İTTİFAK YOK ZATEN. BİZ YİNE ARADA BİR KONUŞUYORUZ GENEL BAŞKANLAR OLARAK"
İş birliği genelde seçim döneminde oluyor. Şu anda ittifak yok zaten. Biz yine arada bir konuşuyoruz genel başkanlar olarak. Şu anda ittifak yapacağımız bir şey yok ortada. Yerel seçimler olur, o zaman oturulur konuşulur yine, ittifak yapılacak mı yapılmayacak mı? Her lider kendi ekibine soracaktır. Onların da yönetim kurulları, organları var, elbette organlarına danışacaklar konuşacaklar. İş o aşamaya gelince oturulur konuşulur. İttifak mı yapılır, yapılmaz mı? Yerel seçimlerde biz ittifak yapmasak bile halk ittifak yapıyor. Yani bir belediye başkanını beğeniyorsa gidip oyunu veriyor. Yerel seçimlerin kendine özgü atmosferi var. O aşamaya gelince doğal olarak partiler, parti liderleri, belediye başkanları ile bir araya gelinir, genel başkanlar ziyaret edilir, o çerçevede belli oluşumlar sağlanır. Ama bugünden çok erken. (Sol partiler neden Millet İttifakı içinde yoktu?) Onların ayrı ittifakı vardır. Üçüncü ittifaka biz de saygı duyduk.
"DÜŞÜNCE ŞİDDETE DÖNÜŞMEDİĞİ SÜRECE SAYGI GÖSTERMEK ZORUNDASINIZ. BUNU YAPMADIĞINIZ TAKDİRDE ÜLKENİZDE DEMOKRASİ OLMAZ"
(HDP Cumhurbaşkanı adayı çıkarsaydı ikinci turda oylarınızı arttırmış olur muydunuz?) Onu bilmiyorum ama Selahattin Bey'in yaptığı açıklama önemli, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için başvurduğunu ama kabul edilmediği yönünde bir açıklaması oldu. Ben hiç kimsenin düşüncelerinden ötürü hapse atılmasını asla doğru bulmam. Düşünce şiddete dönüşmediği sürece saygı göstermek zorundasınız. Böyle bakmak gerekiyor olaylara. Bunu yapmadığınız takdirde ülkenizde demokrasi olmaz. Bir demokrasi için en önemli unsurlardan birisi de farklı düşüncelerdir. Aykırı düşünceler, bunlara her zaman saygı duymamız lazım. Belki vatandaşların çoğu diyecek ki 'Ne demek aykırı düşünce, aykırı düşünceye saygı mı gösterilir?' Dünyanın gelişmesini sağlayanlar da aykırı düşüncelerdir. Katılırsınız katılmazsınız. Farklı düşünceler toplumun ilerlemesine katkı vermiştir Devleti yönetmeye talip olanların bu gerçeği görmesi lazım.
"SANDIK GÖREVLİSİ ARKADAŞLARIMIZ YÜZDE 99 ORANINDA GÖREVLERİNİ YAPTILAR"
(Oylar yeterince korundu mu?): Bizim parti tarihimizde ilk kez sandıklar bu kadar geniş kapsamlı korunmuştur ilk kez. Müşahitlerimiz, sandık görevlerimiz vardır. Şimdi YSK'nin rakamlarından, verilerinden kimlerin sandığa gitmediği yönünde eğer varsa böyle bir şey onu saptamaya çalışacağız. Tam 2-2,5 yıldır bunun çalışması yapılıyor. Sandık görevlisi arkadaşlarımız yüzde 99 oranında görevlerini yaptılar. Yüzde 1 ihtimal olabilir o da YSK'dan gelecek o verilere göre hangi sandıklara gitmemiş olanlar varsa, keyfi olarak gitmediyse parti ile ilişkilerini keseceğiz.
(Mülteci oyları): Türkçe bilmeyen kişilerin oy kullandığını siz de gördünüz ben de gördüm. Şu anda yanımda veri yok. Dijital ortamdan partinin bu konuda gelişmiş yatırımı var. Saptamakta da şöyle bir zorluk çekiyoruz, Türkiye'de doğmuşsa onun yabancı olup olmadığını tam bilemiyoruz. Yurtdışında doğum yeri olup Türkiye'de vatandaşlık alıp oy kullananlar var, onları saptamak daha kolay oluyor.
"EĞER BİR İTTİFAK YAPMAK GEREKİYORSA Kİ BU TALEP SEÇİME GİRECEK OLAN BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINDAN GELECEKTİR"
(Yerel seçimlerde ittifak politikası): O günün koşullarına göre bakacağız. Eğer bir ittifak yapmak gerekiyorsa ki bu talep seçime girecek olan belediye başkan adaylarından gelecektir. İttifakın yararından veya ittifakın gereksizliğinden söz edebilirler. Ama ben şunu ifade edeyim bütün belediye başkan adaylarımız ittifak yokmuş gibi çalışmak zorundalar. Vatandaşın derdini dinlemek zorundalar. Bu konuda hiçbir belediye başkanımızın hakkını yemek istemem, belediye başkanlarımız bütün engellemelere rağmen başarılar, tarih yazıyorlar. 5 maskeyi dağıtamayan bir iktidardan kendi bulunduğu belde de bütün vatandaşlara maske dağıtan bir belediye. Depremde gidemeyen bir siyasi iktidardan depremin ertesi sabahı 11 şehre ulaşan belediyeler yani bizim belediyelerimiz. Bunların hakkını yemeyelim, bu hakkı teslim etmek zorundayız. Yardım almak istediler yardımları kesildi. Hukuksal engeller çıkarıldı. Bütün bunlara rağmen asla şikayet etmeyeceksiniz, engelleri aşacaksınız, halka hizmet edeceksiniz. Hiç kimse unutmasın biz yerel seçimlerde gerekli başarıyı fazlasıyla elde edeceğiz. Çok daha yüksek bir hedefe kilitlenmiş vaziyetteyiz.
"PROGRAMA DAVETLİYİM BÜYÜK BİR OLASILIKLA GİDEMEYECEĞİM"
(23 Haziran İstanbul'da yenilenen seçimlerin yıldönümü) Sabah yapılan bir toplantı var orada yanlış hatırlamıyorsam Ekrem Bey geniş bir açıklama yapacak. Akşamki programa davetliyim büyük bir olasılıkla gidemeyeceğim.
"YAPAY, GERÇEK OLMAYAN ELEŞTİRİLERLE GENEL BAŞKANLIK MAKAMINI EĞER SİZ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORSANIZ HER BİR İL BAŞKANIMIZ BUNA KARŞI ÇIKACAKTIR"
(81 il başkanının ortak açıklaması): Açıklama şöyle hazırlandı. (Size destek için mi bu toplantı yapıldı?) Hayır. Bu toplantı geçtiğimiz seçimin değerlendirme toplantısıdır. İl başkanlarının bulundukları ilde bir değerlendirme yapmaları lazım, nerede eksiğimiz var, nerede fazlamız var, bunu oturup her il başkanı kendi değerlendirmesini yaptı. Arkadaşlarımız, yanlış hatırlamıyorsam 39 il başkanı söz aldı. Yeri geldi eleştiriler yaptı, yerel geldi övgüler yaptı. Her bir arkadaşımız bir seçim değerlendirmesi yaptı. Bazı arkadaşlarımız bundan sonra nelerin yapılması noktasında düşüncelerini ifade ettiler. Biz toplantıyı yapınca. Doğal olarak kamuoyu, 'Bu il başkanları niye toplandı…' Kamuoyuna bir açıklama yapmamız gerekiyordu. 4 il başkanımız görevlendirildi, metin hazırladılar, bu metni il başkanlarının kendi aralarında bir Whatsapp yazışması, haberleşmesi var, metin oraya atıldı. Metne baktı arkadaşlar kendi aralarında anlaştılar, mutabakat sağlandıktan sonra metin kamuoyuyla paylaşıldı. 4 arkadaşımızı ne için görevlendirdik? 81 kişi bir araya gelip açıklama hazırlayamaz. Taslak metin 81 arkadaşımızın onayına sunuldu, onlar sundu ben değil. Bu bir destek olmaktan öte beraber, birlikte bundan sonra nasıl bir yol haritası çizmeliyiz, nasıl bir mücadele başlatmalıyız, o çerçevede hazırlanan bir metin. CHP Genel Başkanlığı'nda kim olursa olsun hiçbir il başkanımız, ilçe başkanımız genel başkanlık makamının itibarsızlaştırması yönünde bir eleştiriyi içine sindiremez. Beni Genel Başkan olarak eleştiren kişi de diyelim ki il başkanımız veya MYK'dan bir arkadaşımız eleştiriyorsa, bu eleştiriyi ayakları yere basan, doğruları olan bir eleştiri olmak zorundadır. Ama yapay gündemlerle, yapay eleştirilerle, gerçek olmayan eleştirilerle genel başkanlık makamını eğer siz itibarsızlaştırmaya çalışıyorsanız her bir il başkanımız buna karşı çıkacaktır. Bu zaten partili olmanın gereğidir.
"HAZIRLANAN METNE BENİM MÜDAHALEM SÖZ KONUSU DEĞİL"
İl başkanlarımız ondan da şikayet ettiler. Milletvekili adaylarımızın belirlenmesi konusunda kendilerinin iradelerine çok fazla başvurulmadığı yönünde şikayetlerde oldu. Şikayetlerin kendi içinde haklılık yönleri de vardır. Onlara şunu da söyledim; Genel Başkan olarak başvuranlar kimdir milletvekilliği için, bunu nasıl yaptınız, tek başına benim yapma şansım yok, bugüne kadar hiç olmadı zaten. 8 arkadaşı görevlendirmiştik. 8 arkadaş ön elemeler yaptı, görüşmeler yaptı. Hazırlanan metne benim müdahalem söz konusu değil.
"DEĞİŞİM ELBETTE Kİ… DEĞİŞİMİN BİR FELSEFESİ OLMASI LAZIM, AMACI OLMASI LAZIM. KİŞİ ENDEKSLİ BİR DEĞİŞİM OLMAZ"
Orada söylenen benim anladığım (Eren Erdem'in değişime ilişkin açıklamaları), evet bir değişim olmalı, tüzük değişikliği olmalı, bununla ilgili komisyonlar kurulmalı ki tüzük değişikliğini geçmişte kurultay benim getirdiğim tüzükte bazı maddeleri kabul etmedi. Burası CHP yani Genel Başkan'ının her dediği olacak diye bir kural yok. Şimdi benim o yaptığım, öneri olarak getirdiğim düzenlemelerin ne kadar haklı olduğuma il başkanları da 'Siz haklıymışsınız yeniden getirelim' dediler. Olur, yapılabilir. Örneğin bazı il başkanlarımız milletvekilleriyle ilgili belirli bir dönem sınırlaması getirelim dediler. Parti Meclisi'nin sayısını biraz daha fazla olması, örneğin her ilden bir Parti Meclisi üyesi olsun diye, onu dillendiren arkadaşlar oldular. Milletvekillerinin ağırlıkta olmadığı ama Parti Meclisi'nin politika üreten bir merkez haline dönüşmesi gerektiği ifade edilen ki ben de aynı görüşteyim. Aklın yolu birdir aslında. Var olan sıkıntılar çözülebilecek sorunlar. Tüzük komisyonu oluşturulur. Örgüt hangisini kabul ederse başımızın üzerinde yeri var. Değişim elbette ki… Değişimin bir felsefesi olması lazım, amacı olması lazım. Kişi endeksli bir değişim olmaz. Parti bir kurumsal yapıdır. O kurumsal yapıdaki aksaklıkların bir şekliyle düzelmesi gerekiyor. Ben size olanı bütün ayrıntılarıyla ortaya koydum.
"EN ÇOK ÖN SEÇİM İSTEYEN BENİM"
(Ön seçim): Eğer tüzükte istediğimiz düzenlemeleri gerçekleştirirsek, en çok ön seçim isteyen benim. 600 kişiyi ben niye belirleyeyim? Parti Meclisi, MYK, 8 milletvekili niye belirlesin. Örgüt seçsin ben buna razıyım. Ama bunun kurallarının ortaya konulması lazım. Bakıyorsunuz partiye üye olan 40 kişi var, 40'nın aynı cep telefonu var olmaz. Bu yanlıştır. Gençlerin, kadınların kesinlikle Parti Meclisi'nde daha fazla olması lazım. Kendi içimizde kendi sorunlarımızı özgürce tartışan bir zeminimiz var. Bu çok güzel bir şey. Bu şu anlama gelmesin 'Genel Başkanın her dediği doğrudur.' Hayır öyle değil hepimizin ortaklaştığı konu doğrudur. Ortaklaştığımız andan itibaren doğruları yakalarız ve o bize güç katar.
(Kadınların belediye başkanı adayları, belediye meclis üyesi adayları olmasıyla ilgili): İl başkanlarımız buna evet derlerse yarından tez yok ben evet derim. Son TBMM'deki CHP'nin yapılanmasında bir grup başkanvekilimiz kadın oldu. Meclis Başkanlık Divanı'nda 3 kadın arkadaşımız var. Kadınları daha görünür kılan bir yapı ortaya çıkıyor. MYK'da yine daha fazla kadın arkadaşımız oldu. Ama bunun illerde, ilçelerde olması lazım.
"BATI'NIN TEFECİLERİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN HAZİNE VE MALİYE BAKANINI SEÇİYORLAR"
(Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in Birleşik Arap Emirlikleri'ni ziyareti): Para dileniyorlar. Siyaseten baktığınız zaman, hayatın gerçeğiyle baktığınız zaman orada para dileniyorlar, 'Ne olursunuz bize para verin, borç verin' diyorlar. Sana uçağı bedava veren adam parayı da bedava versin o zaman. O uçağı da bedavaya verdiklerine inanmıyorum. Onun karşılığında da bir şey verdiler. Gün gelecek o da çıkacak ortaya. Niye size uçağı bedava versin? Siz dilenci misiniz ' Türkiye'yi bu hale soktular. Duyunu Umumiye Hükümeti diyorum bu hükümete. Hazine ve Maliye Bakanı'nı seçip bunu yapacaksın diyen Batı'nın tefecileri. Bunu yapacaksın diyorlar. Şunu Merkez Bankası Başkanı yapacaksın diyorlar. Bu da teslim olmuş zaten. Bu da olur diyor. Sizin istediğiniz kişiyi Hazine ve Maliye Bakanı yapayım. Sizin istediğiniz kişiyi Merkez Bankası Başkanı yapayım. Türkiye Cumhuriyeti devleti Batı'nın emperyal güçlerinin, onların taleplerinin yerine getirilmesini sağlayacak bir devlet midir' Ne hale düştük? 'Faizi benim istediğim rakama çıkarırsa ben size para vereceğim' diyor. Kaç? Yüzde 40. Olmazsa vermem diyor. Ne oldu faiz yükseldi, dolar ne oldu o da yükseldi. Sen dün Kur'an'dan, faizden, Nas'tan, imandan, ahlaktan söz ediyordun. Ne oldu? Hepsi yerle yeksan oldu. Hani senin inancın? Hani faizi 0'a indirecektin? Niye yükselttin? Niye bu millete yalan söyledin? Milletine yalan söylemek ahlaksızlık değil midir? Sen bu millete niye yalan söyledin, neden kandırdın? Senin görevin bu millete yalan söylemek midir? Batı'nın tefecileri Türkiye Cumhuriyeti'nin Hazine ve Maliye Bakanı'nı seçiyorlar. Batı'nın tefecileri, batının oligarkları bu ülkenin Merkez Bankası Başkanını seçiyorlar. Bunları yapacaksın diyorlar. Yetmez bizim istediğimiz faiz oranını yapacaksın diyorlar yoksa biz sana borç vermeyiz. Devleti soymak için. Bay Kemal bunu seyredecek. Olur mu Allah aşkına. Ahlak denen bir şey var. Bana ekonomiyi teslim edin. Teslim etti bu millet sana. Vaatlerin vardı. Ne oldu vaatlerin, hani faizi daha da indirecektin niye artırdın? Yalancının mumu yatsıya kadar. İşte geldikleri tablo bu. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişinin kendi halkına yalan söyleme lüksü yoktur. 85 milyonu kucaklaması lazım ve asla halkına yalan söylememesi lazım. Doğrulardan sapmaması lazım. Siz yalan söyledikten sonra ben cumhurbaşkanıyım, kimin cumhurbaşkanısın. Yalancıdan, sahtekardan, sahte videolardan medet umandan cumhurbaşkanı olmaz."