Kılıçdaroğlu: "Lahmacun yiyen polisi sürüyorsun" -
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sen kim mağduriyet kim? Sen zalimsin, zulmediyorsun. Sen mağrursun, millete tepeden bakıyorsun. 'Biz milletin içinden geliyoruz.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sen kim mağduriyet kim? Sen zalimsin, zulmediyorsun. Sen mağrursun, millete tepeden bakıyorsun. 'Biz milletin içinden geliyoruz.' Hadi canım sende. Sen nerede, millet nerede? Millet aç, sefil perişan vaziyette sen milyarlarınla oynuyorsun. Olay budur. Hepimiz bu bağlamda düşüneceğiz ve mücadele edeceğiz" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, HSYK teklifini eleştirdi.
Teklifle, "Bütün hakimlerin Adalet Bakanı'nın emrine verildiğini ve bakanın tek yetkili yapıldığını" iddia eden Kılıçdaroğlu, "Tek yetkili olur da hakim ve savcılar sözünü dinlemezse ne olur? Onun da yolunu buldular, Teftiş Kurulu'nu doğrudan Bakan'a bağlıyorlar. Teftiş Kurulu'nu, 'tehdit kurulu' haline getiriyorlar. 'Benim sözümü dinlemezsen ben gereğini yaparım.' Ne diyordu Recep Tayyip Erdoğan, 'Yetkim olsa HSYK'yı yargılarım.' İşte o yetkiyi almak istiyorlar" ifadesini kullandı.
Düzenleme ile hakim ve savcıların Bakan'ın çıkardığı genelgelere göre işlem yapacağını da savunan Kılıçdaroğlu, "Böyle adalet olamayacağını" söyledi.
Bu duruma kendilerinin itiraz ettiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, teklifin Bakanlar Kurulu'nda da görüşmediğini, AK Parti milletvekilleri tarafından verildiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Cumartesi, pazar çalışıyorlar tek direnen parti var, adaleti isteyen tek parti var. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunan tek parti var, o partinin adı CHP" diye konuştu.
Düzenleme ile hakim ve savcıların görev için yurt dışına çıkışlarına da Bakan'ın izin vereceğini ileri süren Kılıçdaroğlu, HSYK'yaki bütün memurların işine de son verileceğini ifade etti.
"Adalet adına" böyle bir düzenlemenin olamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, Başbakanın "Bize darbe yapıyorlar" sözünü eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Sen şimdi yargıya darbe yapıyorsun. Yönetmeliği değiştirdin, polis gitmeden önce hırsıza haber verilecek. Hangi adaletten bahsediyorsun sen. Ne yapacağız? Sandığa giderken elimizi vicdanımızın üstüne koyacağız, yolsuzluktan rüşvetten şikayet mi ediyorsunuz? Oyunuzun adresi belli, CHP. CHP iktidarında sözüm söz, namus sözü; beş kuruş rüşvet alan ve yiyene asla ve asla göz açtırmayacağım ve hesabını soracağım. Güçler ayrılığı ilkesini batı standartlarında yeniden oluşturacağız. Hakim vicdanının sesini dinleyecek, siyasetçinin değil. Bunlar da yetmez, devletin kurumları çalışacak herkes işini yapacak. Sayıştay görevini yapacak. CHP iktidarında kesin hesap komisyonu kurulacak, başkanı muhalefet partisinden olacak. Ben muhalefete hesap vereceğim. İlk 4 ay içinde siyasi ahlak yasasını çıkaracağım. Hesabını vermeyen siyasete giremeyecek. Elbette yetmez. Bağımsız özel kuruluşlar var, bu kuruluşlara siyasi müdahaleyi kaldıracağız. Kamu ihale mevzuatını değiştireceğiz. Nasıl Bakanlar Kurulu'nun içine yerleştirdilerse, bunlar Kamu İhale Kurumu'nun içine de çete yerleştirdi. Biz bunları biliyoruz. Yolsuzlukla mücadelenin en temel koşulu şudur; balık baştan kokar. Sen düzgünsen, kimse yolsuzluk yapmaya cesaret edemez. Ama sen götürüyorsan herkes götürür zaten. Geldiğimiz nokta budur. O götürüyorsa baş çalan, altındaki bakanda, bürokrat da işadamı da hepsi götürür."
Mağdur olanın halk olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "o paraların tamamının 76 milyonun ödediği vergiler olduğunu" söyledi.
-"Lahmacun yiyen polisi sürüyorsun"
"Emniyetin değiştirilip, hırsızları koruma kurumu haline getirilmek" istendiğini de savunan Kılıçdaroğlu, "Ne diyor du, lahmacun yiyen polisi suçluyordu, sürdü bir yere. Ali İsmail Korkmaz, Eskişehir'de sopalarla öldürüldü. Sen o polislere bir şey yaptın mı? Lahmacun yiyen polisi sürüyorsun. Neden? Rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgilendi diye. Katil olanlara asla ses çıkarmıyor. Ethem Sarısülük, Kızılay'da meydanda, polis öldürmedi mi? Öldürdü. Ne yaptı, kahraman ilan etti. Peki yolsuzluğu soruşturan polis, lahmacun yemiş onu sürüyor" diye konuştu.
Uludere'de 34 vatandaşın öldürüldüğünü ve Başbakan'ın bu olayla ilgili "Ankara'nın derin de bu dehlizlerinde kaybolmayacak" dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Sen bırak Ankara'nın derin dehlizlerini. Bakanlar Kurulu'nda senin talimatınla, gittiler 34 yurttaşı öldürdüler, katlettiler sen hesabını dahi soramadın dosyayı kapattın. O dosyayı açmak benim boynumun borcudur, onun hesabı sormak benim boynumun borcudur. Hepsi 13-14 yaşında çocuktu. Allah büyüktür bunun hesabını vereceksin sen" değerlendirmesinde bulundu.
-"Bir mağduriyet edebiyatıdır gidiyor"
İktidar partisinin sürekli olarak "mağduriyet edebiyatı" yaptığını iddia eden Kılıçdaroğlu, "Bir mağduriyet edebiyatıdır gidiyor. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; kendine bak bir de mağdur edebiyatı yapan Başbakan'a bak. Kendi çocuğuna bak bir de mağdur edebiyatı yapan Başbakan'ın çocuğuna bak. Kendi oturduğun eve bak, bir de Başbakan'ın oturduğu eve bak" dedi.
Başbakanın etrafı çift duvarla çevrili havuzlu villa da yaşadığını savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sen nerede yaşıyorsun? Onun çocukları dolar milyarderi oldu. Senin çocuğun niye olmadı? Senin oturduğun ev, onun oturduğu ev, senin çocuğun, onun çocuğu bunun kıyaslamasını yap. Şimdi de dön kendine şu soruyor sor; ben mi mağdurum, Recep Tayyip Erdoğan mı mağdur? Benim çocuğum mu mağdur, onun çocuğu mu? Benim çocuğum iş bulamıyor, onun çocuğu milyarlarla oynuyor. Elini vicdanına koy ve öyle düşün. Darbeymiş ne darbesi ya. 'Bize karşı darbe yapılmış.' Benim merak ettiğim soru şu; nasıl doyacaklar bunlar, doyma sınırları da yok bunların. 76 milyonu hortumladılar yine doymuyorlar. Yine diyorlar 'biz mağduruz.' Hayatımda bu kadar yüzsüzlüğü hiç bir yerde görmedim. Pes. Emin olun dünya tarihinde yoktur."
-"O hala mağdur ama senin oğlun iş bulamadı sen mağdur değilsin"
Başbakanın televizyonda "çocuğunuz gemi sahibi oldu" şeklindeki bir soru üzerine "Yok gemi değil o gemicik" dediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Şimdi ben oy kullanan bütün vatandaşlarıma, özellikle de AKP'ye oy veren saygıdeğer yurttaşlarıma söylüyorum; O'nun oğlunun gemicik sayısı 7'ye çıktı, senin oğlunun durumu nedir? O'nun oğlunun gemicik sayısı 7'ye çıktı, o hala mağdur ama senin oğlun iş bulamadı sen mağdur değilsin. Sandığa gideceğiz, hesabını sandıkta soracağız, tüyü bitmemiş yetimin hakkını soracağız" açıklamasında bulundu.
Bu mücadelenin sıradan bir mücadele olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, bu mücadelenin haklıyla haksızın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenle, onu savunanın mücadelesi olduğunu söyledi.
Başbakan'ın "hapishanelerde yüzlerce masum insan var" dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Daha düne kadar o insanlar hapse girsin diye savcılığı üstlendin, daha düne kadar 'bunlar darbeci hapiste kalması gerekir' dedin sen. Şimdi kalkmışsın 'masum insanlar hapis yatıyor.' Önce bir sorgula bakalım, sen bu davaların savcılığını niye üstlendin. Hala mağdur edebiyatı yapıyor. Eğer bu ülkede mağdur olan biri varsa İlker Başbuğ'dur sen değilsin, Teğmen Çelebi'dir. Boynuna poşu taktı diye 11 yıl hapisle yargılanan Kırmızıgül'dür, sen değilsin" ifadesini kullandı.
Başbakanın "en büyük mağduriyet edebiyatını, hapiste kaldığı yıllardan" yaptığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Hapishane boyandı, bütün mobilyaları yenilendi. Buzdolabı, çamaşır makinesi konuldu. Günün 24 saati ziyaretçisi geliyordu. istediği zaman istediği kişiyle görüşüyordu. Hatta yanına bir adam verdiler o'na hizmet etsin diye. Bunları nereden biliyoruz. Yanında hizmet veren kişinin anıları yayınlandı. Kitap halinde oradan biliyoruz. Bu adam hala diyor, 'ben mağdurum.' Ya mağdursa bu ülkede Kuddusi Okkır mağdur. 8 milletvekili hapisteydi. 'Bunların çıkması lazım' dedik. Bayraktarlığını yaptı, 'Niye bunları milletvekili gösterdiniz, bunlar hapiste kalacak' diye. Kalkmış bir de mağduriyet edebiyatı yapıyor. Sen kim mağduriyet kim? Sen zalimsin, zulmediyorsun. Sen mağrursun, millete tepeden bakıyorsun. 'Biz milletin içinden geliyoruz.' Hadi canım sende. Sen nerede, millet nerede? Millet aç, sefil perişan vaziyette sen milyarlarınla oynuyorsun. Olay budur. Hepimiz bu bağlamda düşüneceğiz ve mücadele edeceğiz."
(Bitti)