Kılıçdaroğlu: Bir Kanun Getiriyorlar. Böyle Hırsızlık Yapana Hırsızlık Yapabilirsin Diye Kendi Meclis'inden Kanun Geçiren Bir Ülke Gösterin
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Nureddin Canikli, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, bir yakınını Boydak Holding’e kayyım olarak atıyor. Bir süre sonra ‘bizim yurt dışında depo yapmamız lazım’ diyor. Almanya’da depo var. ‘Hayır Slovakya’da yapmamız lazım’ diyor. 20 milyon avro gönderiyorlar. Deponun sahibi Ertunç Laçiner. Aynı zamanda kayyum. Canikli’nin atadığı. Bu para da adam da yok ortada. Ne oluyor sonra? Bir kanun getiriyorlar. ‘Kayyımın yaptığı bütün işlemler, karar alan ve görevini yerine getiren kişilerin, bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz’ diyor. Malı götür, hırsızlığı yap kanun arkanda kapı gibi duruyor, saray da arkanda kapı gibi duruyor. Siz böyle bir kanunu dünyanın hangi ülkesinde gördünüz, despot ülkeler dâhil. Hırsızlık yapana hırsızlık yapabilirsin diye kendi Meclis’inden kanun geçiren bana bir ülke gösterin” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Nureddin Canikli, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, bir yakınını Boydak Holding'e kayyım olarak atıyor. Bir süre sonra 'bizim yurt dışında depo yapmamız lazım' diyor. Almanya'da depo var. 'Hayır Slovakya'da yapmamız lazım' diyor. 20 milyon avro gönderiyorlar. Deponun sahibi Ertunç Laçiner. Aynı zamanda kayyum. Canikli'nin atadığı. Bu para da adam da yok ortada. Ne oluyor sonra? Bir kanun getiriyorlar. 'Kayyımın yaptığı bütün işlemler, karar alan ve görevini yerine getiren kişilerin, bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz' diyor. Malı götür, hırsızlığı yap kanun arkanda kapı gibi duruyor, saray da arkanda kapı gibi duruyor. Siz böyle bir kanunu dünyanın hangi ülkesinde gördünüz, despot ülkeler dahil. Hırsızlık yapana hırsızlık yapabilirsin diye kendi Meclis'inden kanun geçiren bana bir ülke gösterin" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
TÜRKİYE İSLAM ÜLKELERİNE ÖRNEK OLMAK ZORUNDADIR: Dün İstanbul'da Türk Ocakları'nın düzenlediği bir önemli bir toplantıya katıldım. İslam dünyası meseleleri ve çözüm yolları konulu bir sempozyumdu. İslam dünyasının sorunları var ve Türkiye bu konuda bütün İslam dünyasına örnek olmak zorundadır. Sorunları aşan, demokrasisi gelişmiş bir ülke algısını yerleştirmek zorundadır. İnsanların inancına nasıl saygı duyulduğunu bütün dünyaya göstermek zorundadır. Toplantıya katıldım, adalet vurgusunu yaptım. Adaletin ne kadar önemli bir kavram olduğunu İslam açısından da ifade ettim. Sabah, bir haber; Türk Ocağı İstanbul İl Yönetimi görevden alınmış, diye. Ne söyleyeyim şimdi? Bizim konuşmaya ihtiyacımız var, kavgaya değil. Bizim birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var, kavgaya değil. Birbirimizi kötülemeye değil, bir arada güzeli nasıl inşa edebiliriz, doğruları nasıl inşa edebiliriz, buna ihtiyacımız var. Gerçekten anlamakta zorlanıyorum, gerçekten.
AKILLARINI YİTİRMİŞ BUNLAR: İslam dünyasında dünya kadar sorun var. Kan akıyor İslam dünyasında. Birbirini öldürenler, İslam dünyasında ağırlıkta olarak. Birbirine kılıç çekiyorlar, silah çekiyorlar. 'Allah Allah' deyip onu öldürüyor, o da 'Allah Allah' deyip onu öldürüyor. İslam dünyasında kan durmasın mı, güzellik olmasın mı, demokrasi, adalet olmasın mı? Adalet istiyorsunuz, tahammül edemiyorlar. Akıllarını yitirmiş bunlar. Adalete tahammül edemeyen bir anlayış bu ülkeye adaleti nasıl getirecek, Allah aşkına? Kimse endişelenmesin, biz getireceğiz biz, adaleti getireceğiz. Her kavga sonlarını getiriyor. Kendileri sonlarını getiriyorlar. Bizi dinleseler emin olun güzel şeyler olacak. Doğruları dinlemeye tahammül edemiyorlar. Buradan çıkmaları lazım.
İSTİŞAREYİ DÜŞÜNMEK DAHİ İSTEMİYORLAR: Yusuf Has Hacip'in 11. yüzyılda yazdığı güzel bir kitap var, 'Kutadgu Bilig', devlet olma bilgisi. 11. yüzyılda yazıyor. 21. yüzyıldayız. Dönemin yöneticileri için ne söylüyor, üç madde var. Halkın senin üzerinde üç hakkı var, bu hakları öde, halkı zorluğa düşürme; diyor. Bunlardan biri; paranın değerini koru, yerlerde sürünmesin. İkincisi, halkı adil kanunlarla idare et, halkın adaletle yönetilmesini gerektiğini söylüyor. Üçüncüsü, bütün yolları evin tut. Bugün de var yol kesici, bugün de var haydutlar. 'Beşli çete' boşuna mı söylüyoruz? Biz sarayın beslemeleri boşuna mı söylüyoruz? Yusuf Has Hacip'in belirlediği kuralların tamamının geçerli olduğunu görüyoruz. Yönetme güçleri yok, yönetemiyorlar. İstişare nedir? Bunu dahi düşünmek istemiyorlar. Bir kişi 'ben her şeyi bilirim' diyor. Bir kişi 'ben her şeyi bilirim' diyorsa aslında hiçbir şey bilmiyor demektir. Geldiğimiz nokta bu. Adalet önemli bir kavram. İstanbul'daki toplantıda adaletin ne olduğunu ifade ettim. Toplumda eğer bir haksızlık adaletsizlik görürsen, bunların itiraz etme hakkı vardır.
ONLARIN SÖKÜLEN RÜTBELERİNİ AYNEN DİKECEĞİZ: Sabri Uzun, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun haksız yere görevden alınması üzerine bir tweet attı, 'yanlış yapıyorsunuz.' Vay sen misin bunu söyleyen? Hanefi Avcı, Selahattin Demirtaş ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının uygulanması gerektiğini söylüyor. Anayasanın gereğini yapın diyor. Vay sen misin bunu diyen? İkisinin de rütbeleri sökülecek. Gerekçe? 'FETÖ terör örgütüyle iltisaklı.' Bunlar, yazdıkları kitaplarla, sizin yaptığınız hataları sizin yüzünüze vurdular. Adaletsizliğin ulaştığı boyutu görebiliyor musunuz? Sabri Uzun da Hanefi Avcı da unutmasın. Az kaldı zaten, gelecek sandık. Onlar da biliyor geliyor gelmekte olan. Onların sökülen rütbelerini aynen dikeceğiz, aynen iade edeceğiz. Haksızlığa asla tahammül edemiyoruz. Haksızlığı gidereceğiz. FETÖ ile iltisaklı falan, daha önce de söylemiştim, bizim atalarımızın söylediği güzel söz vardır, bir ipte iki cambaz oynamaz. Cambazlardan birisi düştü, diğer cambaz ipte duruyor. O da düşecek inşallah, halkın iradesi ile düşecek. Göreceksiniz.
BÖYLE DEVLET YÖNETİMİ OLMAZ: İntikam duygusuyla devlet yönetilmez. 'Niye benim yanımda durmuyorsun da doğruları söylüyorsun, seni cezalandıracağım' diyor. TSK emeklilerini, 80-90 yaşında, hapse atıyorlar. Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Böyle bir devlet yönetimi olmaz. Kanun Hükmünde Kararname ile görevine son verilen akademisyenler, 80-90 yaşında hapse atılan generaller, avukatlar, öğrenciler, harp okulu öğrencileri; siyasetçiler. Onlara söylemek isterim. Haksız yere ödenen her bedel, o kişinin ve mensubu olduğu ailenin de şerefidir. Bunu kimsenin unutmasını istemem.
24 YIL SONRA TÜRKİYE ŞEKER İTHAL ETMEK ZORUNDA KALDI : Ekonomik olarak da yönetemiyorlar. Şekerde hiçbir sıkıntı yoktu. IMF talimatına uydular. Kota getirdiler. Esiyor ya bazen, onu millete söylüyor. Öbür taraftan gelen her talimatı aynen uyguluyor. Şeker üretimimiz düştü. Yetmedi. 'Şeker fabrikalarını satın' dediler. Sattılar. 10 fabrikayı 680 milyon dolara sattılar. Yani 11 milyar liraya 10 fabrikayı sattılar. Sadece nisan ayında tefecilere ödenen faiz, 19 milyar lira, bir ayda. Bunların yatacak yeri var mı? 24 yıl sonra Türkiye şeker ithal etmek zorunda kaldı. Şimdi dışarıdan şeker ithal ediyoruz. Niçin? Birileri kazansın diye. Şeker fabrikaları neden özelleştirilmez? Çünkü bunlar üç-dört ay çalışıyor. O nedenle devlet çalıştırır, bu yükü özel sektör kaldıramaz. Ne yapıyor özel sektör? Zam üstüne zam. Fatura millete çıkıyor.
BU MİLLET ARTIK UYANDI, BU MİLLETİN SESİ VAR: Çayda da öyle yapacaklar. 28 Nisan'da bir kanun teklifi gelecekti, CHP milletvekilleri sayesinde görüşmekten şimdilik vazgeçtiler. Şekerdeki oyunu çayda da oynamak istiyorlar. Ulusal Çay Konseyi fiyatları belirleyecekmiş. Bu iktidar size değil yabancı çay üreticilerine çalışıyor. Sözüm söz. Kim çalışıyorsa, onlardan yanayız. İktidarı alacağız Rizeli kardeşim, kaçak çayla nasıl mücadele edilir göreceksin. Sen kazanacaksın. Biz oy peşinde kısır bir siyaset yapmıyoruz. Bizim için her şeyden önemli bu ülkede yaşayan insanların refahıdır mutluluğudur. Bizim siyaset anlayışımız budur. Rizeliyi, Trabzonluyu, Orduluyu, Giresunluyu çantada keklik görüyor. Unutma unutma. Bu millet artık uyandı. Milletin sesi var artık, duy bunu artık.
ERDOĞAN ARADA BİR BENİ DİNLİYOR: Bizi dinlemiyorlar. Dinleseler. Güneş enerjisini yapmaları lazım, çünkü oy alacak. Üreticiden yana değil lobilerden yanalar. Ama biz halktan yanayız. Erdoğan beni dinlese çok iyi olacak ama dinlemiyor. Fakat arada bir de dinliyor. Üç hafta önce şeker hastası çocuklar için, günde üç sefer parmaktan kal almak doğru değil, 'düzeltin' demiştim. Ben bunu yapacağım demiş, söz vermiş. Teşekkür ediyorum kendisine. Eczacılar da büyük sıkıntı içindeler. İlaç fiyat kararnamesi 13 yıldır güncellenmedi. 13 yıldır aynı fiyat, güncellenmesi lazım. Eczacılar artık giderleri karşılayamaz noktaya geliyor. Bunların yarısı iflas edecek, böyle giderse. Bu çağrıyı da yapalım. İlaç fiyat kararnamesini güncellesinler.
YERİ GÖĞÜ İNLETİYORDU, ÖLENLERE SAHİP ÇIKTILAR MI? : Devleti yönetenlerin akılla ve bilgiyle yönetmeleri gerektiğini söyledim. Halka doğruları söylememek gibi bir gelenekten geliyorsanız, devleti sağlıklı yönetemezsiniz. Arada bir efelenirsiniz efelendiğinizle kalırsınız, bir süre sonra bir şey yapmadığınız ortaya çıkar. Mavi Marmara'da şehitlerimiz vardı, uluslararası sularda. Çetin Topçuoğlu ailesini ziyaret ettim. Oğlu, 'bize kimse sahip çıkmadı' diyor. Onların yanında olacağımızı, adaletsizliğin üzerine gideceğimizi söyledik. Daha acı olanı, 'giderken bize mi sordunuz?' cümlesi. Oraya gideceğini biliyordun, yeri göğü inletiyordun, İsrail'i suçluyordun, bunları tahrik ettin, 'gidin' dedin, gemiler verdin, hatta bazı AK Parti milletvekilleri de katılacaktı, onlara, sonra vazgeçtiler. Ölenlere sahip çıktılar mı? Çıkmadılar. Ama biz sahip çıktık. Biz adaletten yanayız.
GIKIN BİLE ÇIKMADI: Efeleniyor ya, Yunanistan'a efeleniyor. 2017'de bir konuşma yapmışım. 'Ege Adalarını Yunanistan işgal etti' diyorum. 'Benim her söylediğime laf yetiştiriyorsun, işgal edilen adalara ilişkin cümle kur' diyorum, kuramıyor. Arada bir gidip, 'beni kızdırmayın, yok gelirim, giderim, Suriye'ye operasyon yapacağım, yok şunu yapacağım, yok bunu yapacağım. Yapıyorsan yap kardeşim. Ne bağırıp duruyorsun? Yapamayacağını ben de biliyorum sen de biliyorsun. Adalar silahlanırken; hocalar söyledi, emekli askerler söyledi, siyasiler söyledi. 'Adalar'a silah getiriyorlar, Lozan'a aykırı' diye. Gıkı bile çıkmadı. Daha acısı, biz GKRY'yi tanımıyoruz. NATO toplantısı var. Beyefendi itiraz etmemiş, onunla aynı masada yemek yiyecek. 'Biz onu tanımıyoruz', diyemiyor. 'O gelecekse KKTC de burada olmalı' diyemiyor.
NE DERSENİZ DEYİN, BİZ HAKLIYIZ: Marmaris'teki yangın. Orman yangınlarının olacağını… Parantez açalım, Bahçeli, 'sen orman yangınlarının olacağını nereden biliyorsun?' diyor. Bütün dünya biliyor. Anladığım kadarıyla tek bir makale okumamış. Soruyor, 'nereden biliyorsun' diye. Allah akıl fikir versin. Yangın çıktı, gittik oraya, üç gün söndüremediler. Niye yapamıyorsunuz bunu? Gece görüşlü helikopter yok, 4 Temmuz'da gelecekmiş. Bu yangının çıkacağını ben değil bütün dünya söyledi. Gittim söyledim, 'beşli çete olunca 10 dakikada ihale sonuçlanıyor.' Sen beşli çeteye 10 dakika içinde ihale vereceksin, ormanları korumak için açtın ihaleyi, 4 Temmuz'u bekleyeceksin. En yangın var, devam ediyor. Ben bunu söyledim diye kıyameti koparıyorlar. Ne derseniz deyin, biz haklıyız.
KAFASINDAKİ AYRIMIN NE KADAR DERİN OLDUĞUNU GÖSTERİYOR: Çıkmış açıklama yapıyor, Erdoğan. 'Muğla'da büyükşehir belediyesi sende.' Muğla büyükşehir belediyesi bende değil, Muğla Büyükşehir Belediyesi, Muğlalılarındır. Bende değil, Muğlalılarda. Senin gibi ben devletim demeyiz. 'Acaba ne yaptınız, büyükşehir belediyelerinin itfaiyesi yok mu, ama biz CHP demedik, bakanlarla hep beraber atılması gereken adımları attık.' Devletin nasıl yönetildiğini bilmiyor. Önce yangın söndürme konusunda AFAD yetkililerimiz, STK'lara, askerler, polisler; hepsine yürekten teşekkür ederim. Bütün imkansızlıklara rağmen mücadele ettiler. Marmaris Belediyesi, 328 personel görevlendirdi, 156 araçla müdahale ettiler. Vali biliyor, isteyen Vali. Su takviyesi yapıldı, veteriner ekipleri de görevlendirdiler, yiyecek içecek sağlandı, ayrıca mobil tamir ekipleri de görevlendirdiler. Erzak, makine, ekipman… Bu adam devletin nasıl yönetildiğini bilmiyor, sen ben ayrımı yapıyor. Orman yanıyor. O hem senin ormanın hem benim ormanım. 'Ayırmadım' diyor, senin belediyeni. Bunu söylemesi bile kafasındaki ayrımın ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Zaten Türkiye bundan çekiyor, acıyı buradan çekiyor Türkiye.
SENİN GÖREVİN KATİLİN SOFRASINA OTURMAK DEĞİL: Orman Kanunu'ndan da haberi yok, söyleyeyim belki bir yardımcısı dinler. Merkezi yönetimin yetersizliği nedeniyle, bakanlar gidiyor ne yapıyorlar? Fırsat buldular, katıldılar, geldiler, katıldılar. Bir eğlenceye, Suudi prens mi geldi? Onunla beraber sofraya oturdular, ağaçlar yanarken. Senin görevin o, senin görevin katilin sofrasına oturmak değil. Bunların dünyaya bakışı, bizim dünyaya bakışımız ile aynı değil. Bizim ahlakımız ile bunların ahlakı arasında dünya kadar fark var. Bizim adalet duygumuzla, bunların adalet duygusu arasında dünya kadar fark var. Biz kul hakkına sahip çıkarız bunlar kul hakkını yerler.
SİZ BÖYLE BİR KANUNU DÜNYANIN HANGİ ÜLKESİNDE GÖRDÜNÜZ: Malum 15 Temmuz sonrası tasarruf mevduat sigorta fonuna, FETÖ ile iltisaklı olan, neyse artık orada bir sürü kelime var; vatandaşların şirketlerini TMSF'ye devrettiler. Başlarına da birer kayyım atadılar. Güzel. Sonra piyasada simsarlar dolaşmaya başladı. Ellerinde kağıtlar, 'Şu fabrikaya kaça almak istiyorsan, ben ayarlarım.' Firma firma, sanayici sanayici gezdiler. Bazıları biz böyle bir rezalete ortak olmayız dediler ve çekildiler. Nureddin Canikli, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, bir yakınını Boydak Holding'e kayyım olarak atıyor. Boydak, mobilya sektöründe bir dünya markası, kabul edelim. Bir süre sonra 'bizim yurt dışında depo yapmamız lazım.' Almanya'da depo var. 'Hayır Slovakya'da yapmamız lazım' diyor. Oraya dünyanın parasını, 20 milyon avro gönderiyorlar. Bu deponun sahibi Ertunç Laçiner. Aynı zamanda kayyum. Canikli'nin atadığı. Bu para da adam da yok ortada. Ama Canikli hiç konuşmuyor. Şimdi buradan Canikli'ye sesleniyorum. Niye konuşmuyorsun? Bu adamı niye koruyorsun? Daha vahim bir şey. 'İktidara gelince bunun hesabını sorarız' dersiniz. Bir kanun getirdiler. Bunu bizim Kayseri Milletvekilimiz Çetin Arık, Binali Yıldırım'a soruyor. Nedir bu olay, diyor. Cevap verilmiş değil. Meclis Başkanı da duysun. Bu 'Meclis'i tanımıyorum' demektir. Onu tanımıyorsa, seni de tanımıyor demektir. Seni tanımıyorsa, işimiz var demektir. Aynı şekilde Fuat Oktay'a da soruyor. Ondan da tık yok. ya bunların hepsi bunun ortağı. Üzerine gidemiyorlar. Ne oluyor sonra? Bir kanun getiriyorlar. 'Bu şekliyle bir kayyım atanırsa, kayyımın yaptığı bütün işlemler, karar alan ve görevini yerine getiren kişilerin, bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz' diyor. Malı götür hırsızlığı yap kanun arkanda kapı gibi duruyor, saray da arkanda kapı gibi duruyor. Böyle bir kanunu bu Meclis'e kabul ettirdiler. AK Parti ve MHP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. Siz böyle bir kanunu dünyanın hangi ülkesinde gördünüz, despot ülkeler dahil. Hırsızlık yapana hırsızlık yapabilirsin diye kendi Meclis'inden kanun geçiren bana bir ülke gösterin. En geri kalan ülkeyi gösterin. Hırsızlığın, bu boyutlara ulaştığını hiç görmemiştim, duymamıştım. Hırsızın yasayla korunduğunu da ilk sefer görüyorum.
BU KARDEŞİNİZ ONLARIN TAMAMINA HESABINI SORACAKTIR: 'Meraklanma' diyorlar. Söyleyen kim? Canikli söylüyor bunu, 'meraklanma biz kanunu çıkaracağız.' 'Kimse bunu senden hesabını soramaz' diyor. Ama buradan milletime söz veriyorum, hangi kanunu çıkarırlarsa çıkarsınlar, bu kardeşiniz onların tamamına hesabını soracaktır. Tamamına hesabını soracak. O nedenle söylüyorum. Bu memlekette huzur istiyorsanız bize katılacaksınız. Bu memlekette hak hukuk, adalet istiyorsanız bize katılacaksınız. Çiftçi kazansın, üretici kazansın, çay üreticisi kararsın fındık üreticisi kazansın diyorsanız bize katılacaksınız. Devleti soyan haramilerden hesap sorulmalıdır diyorsanız yine bize katılacaksınız. Haramilerin defterini göreceğiz hep beraber herkesin aşı olsun, herkesin işi olsun, Halil İbrahim sofrası olsun evde diyorsanız, bize katılacaksınız, biz yöneteceğiz. Türkiye'nin itibarı olsun. Kimseye el avuç açmayan bir Türkiye olsun, Türkiye'yi yönetenler onurlu insanlar olsun birilerinin önünde diz çökmesin. Katil dediğinin önünde ikiye katlanmasını diyorsanız bize katılacaksınız sadece. Uyuşturucu baronları ile mücadele edemiyorlar, fotoğraflar çektiriyorlar. Sizin çocuklarınızı zehirleyen uyuşturucu baronları ile mücadele etmek istiyorsanız bize katılacaksınız bize. Devlette liyakat olsun diyorsanız bize katılacaksınız. Gençlerimiz geleceklerini dışarıda değil, kendi ülkelerinde arasınlar diyorsanız anneler babalar bize katılacaksınız. Suriyeliler kendi özgür iradeleriyle Suriye'ye gitsin diyorsanız yine geleceksiniz bize katılacaksınız. Beraber çalışacağız birlikte çalışacağız birlikte yöneteceğiz hakkı hukuku ve adaleti beraber sağlayacağız hiç kimsenin endişesi olmasın. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Umutsuzluğa kapılmak bizim kitabımızda yoktur."