Kedilerin sahibini sevmek zorunda olmadığı cumhuriyet
LİTVANYA gezimin ilk durağı Vilnius şehri oldu.
LİTVANYA gezimin ilk durağı Vilnius şehri oldu. İtiraf etmeliyim daha şehrin hemen ilk girişinde büyük bir şaşkınlık yaşadım... Şehrin girişinde ve çıkışında karşınıza çıkan manzara, kilometrelerce ardı arkası kesilmeyen devasa gökdelenlerle kaplı. Tıpkı Varşova'da olduğu gibi... Şehri ilk gördüğümde sanki iki komşu ülkenin birbiriyle yarıştığı hissine kapıldım. Neyse ki bu ilk intiba, eski şehir merkezini görünce değişti ve yerini hayranlığa bıraktı. Vilnia Nehri, üzerinde birbiri ardına yükselen sayısız barok yapı, yer yer daracık Ortaçağ sokakları, gizli küçük meydanlar, kule ve kaleler ile çok sayıda Ortodoks ve Katolik kilisesi sayesinde Litvanya'nın başkenti Vilnius eski şehir bölgesi, eşsiz bir atmosfere sahip . Vilnius 'Yüzlerce Kilise Şehri' ve 'Doğunun Roması' olarak da adlandırılıyor.
İN CİN TOP OYNUYOR
Bir dönem Avrupa'nın en büyük ülkesi Litvanya Büyük Dükalığı'nın 700 yıl başkentliğini yapmış şehrin bu bölgesi, her anlamda tarih kokuyor... Bu bölge Avrupa'nın da bozulmamış en büyük old town yani eski şehir bölgesi olarak kabul ediliyor. Neredeyse bütün eski şehir bölgesini yürüyerek dolaşabilirsiniz. Şehirde zaten nerdeyse in cin top oynadığından rahatça gezebilirsiniz. Ancak özellikle bazı bölgelerde soru soracak insana bile rastlayamayabileceğinizi hesap edin derim... Katedral Meydanı'nda bulunan Vilnius Katedrali, şehirde en çok ziyaretçi çeken yapıların başında geliyor. 1700'lerde inşa edilen katedral aynı zamanda şehrin de simgesi. Dikkatli bakarsanız katedralin önündeki karelerden bir tanesinin farklı olduğunu göreceksiniz eğer orada bir dilek dileyip üstünde gözleriniz kapalı 3 kere dönerseniz, dileğiniz gerçek oluyormuş ama ben beceremedim maalesef... Vilnius Katedrali'nin hemen yanında 13. Yüzyıl'da buradan surları geçen kalenin gözetleme kulesi olarak inşa edilmiş, 52 metre yüksekliğinde bir çan kulesi var. Kule 16. Yüzyıl'da yenilenmiş ve hem saat hem de çan kulesi olarak kullanılmaya başlanmış. Kule 10.00-19.00 saatleri arasında ziyarete açık.
SOYLULARIN SOKAĞI
Katedral Meydanı'ndan biraz yürüdüğünüzde Pilies'e varıyorsunuz. Burası Vilnius'un en eski sokağı olarak da biliniyor. Eski dönemlerde Vilnius Kalesi'ne ulaşmak için bu yolun kullanılması gerekiyormuş ve çok zengin, soylu ailelerin yaşadığı bir sokakmış. Günümüzde ise bu sokakta kafeler, hediyelik eşya satan mağaza ve restoranlar var. Pilies'e gitmişken bu sokak ile kesişen Literatu Gatve'ye de uğramayı unutmayın. Burası Litvanyalı edebiyatçılara adanmış ve duvarlarında edebiyat tarihinde önemi olan kişilerin çalışmalarına dair görseller olan bir yer.
NAPOLYON'UN PARİS'E GÖTÜRMEK İSTEDİĞİ YAPI
Gediminas Kulesi; Vilnius Kalesi'nden arda kalan tek yapıya çıkarsanız burada hem şehrin panoramik manzarasını görebilir, hem de Litvanya Ulusal Müzesi kapsamındaki sergi alanlarından biri var. Tepeye Katedral Meydanı'ndan yürüyerek ya da Arsenalo Sokağı üzerinde bulunan füniküler ile çıkabilirsiniz...
St. Anne Kilisesi; Vilnius'taki en güzel kiliselerden biri bence kesinlikle St. Anne Kilisesi. Gotik mimarisiyle görülmesi gereken yerlerden. Söylentilere göre, 1812 yılında kiliseyi ziyaret eden Napolyon binayı o kadar beğenmiş ki, Paris'e götürmek istediğini söylemiş. Bu bölgede Litvanya'nın ana Ortodoks Kilisesi olan Theotokos Katedrali'ni de görebilirsiniz...
Şafak Kapısı; 1500'lü yılların başında inşa edilmiş ve zamanında Vilnius'ta bulunan 5 şehir kapısından tek ayakta kalanı. Bu kapıların tepesine şehri saldırılara karşı koruyacağına inanarak Meryem Ana resimleri yerleştiriliyormuş.
TÜYLER ÜRPERTİCİ TEPE
Başkent Vilnius'a 20-25 dakikalık mesafede bulunan 82 kilometrekarelik Trakai Milli Parkı ve Kalesi, gölü, ormanlık alanlarıyla büyüleyici ve inanılmaz güzellikte. Galve Gölü içerisinde bir adada bulunan taş kalenin yapımına 14. yüzyılda başlanmış. Litvanya'nın en tarihi ve ünlü sembollerinden biri. Litvanya'ya gelip de Kryzui Kalnas, yani Haçlar Tepesi'ne uğramadan olmazdı...
Litvanya'da Siauliai kentinin 12 km kuzeyinde yüzbinlerce haçın olduğu bu tepe; ilginç ve tüyler ürpertici bir yer... Kayıtlara göre bu tepede 200.000'e yakın küçüklü büyüklü haç ve bir o kadar da tespih var. Litvanyalıların Ruslara karşı barışçıl direnişinin sembolü sayılabilecek oldukça ilginç bir hikayesi olan Haçlar Tepesi neredeyse Hristiyanlar için bir hacı olma noktası.
İSYAN KANLI ŞEKİLDE BASTIRILMIŞ
1993 yılında Papa John Paul II bu tepeyi ziyaret edip Litvanyalılara bu tepenin varlığı için teşekkür etmiş. Tepenin hikayesi 1800'lü yıllara uzanıyor... Bu bölge 1795'te Rus İmparatorluğu'nun bir parçasıyken; Katolik halka uygulanan çeşitli dini baskılar sebebiyle halk, 1831 yılında Ruslara karşı ayaklanmış ama ayaklanma kanlı bir şekilde bastırılmış... İsyan edenlerin aileleri, isyancıların cesetlerini bulamadıkları için, bu tepeye sembolik olarak haçlar koymaya başlamış. 1863 yılına gelindiğinde, Çarlık Rusyası sadece yol kenarlarına değil aynı zamanda mezarlıklara bile haç konulmasını yasaklamış. Yıllar sonra, Litvanya'nın Sovyetlerce işgal edildiği 1944 ile bağımsızlığını ilan ettiği 1991 yılları arasında bu tepe yine özel bir önem kazanmış. Tepenin Sovyet ideolojisine karşı çıkmak için kullanıldığı düşünüldüğünden, Sovyet yönetimi haçları kaldırmak için tekrar baskıya başlamış ve burayı yasak bölge ilan etmiş. Fakat buna rağmen Litvanyalılar, tepeye çıkmaya ve haçlarını bırakmaya devam etmiş.
BULDOZERLERLE DÜMDÜZ ETMİŞLER
1961 yılında bir gece bütün haçlar buldozer ile ezilmiş ve yakılmış. Buna tepki gösteren yakın yerlerdeki köy halkı ise, tepeye her gece daha da artan miktarlarda haç getirmeye başlamış. Yönetim yeni haçları kaldırmak için ne kadar uğraşsa da, her seferinde yakıp yıksa da köylülerin haç dikme yönünde gösterdiği inat karşısında başarılı olamamış. Bu yüzden Haçlar Tepesi, halkın sarsılmaz inancının, acılarının ve umutlarının sembolü haline gelmiş. Aynı zamanda burası, Litvanya'lıların barış, sevgi ve bağımsızlık savaşında ölen şehitler için dua etme yerine dönüşerek, bir çeşit Katoliklerin adak yeri halini almış.Ziyaretçiler buraya bir haç bırakırlarsa dileklerinin yerine geleceğine inanıyorlar.
ŞÖVALYELERİN ŞEHRİ KAUNAS
Kuzey Avrupa'nın en önemli tarihi kentlerinden biri sayılıyor. Oldukça eski tarihi öneme sahip bir şehir olan Kaunas, etrafındaki eski kaleleri ve yeşil bitki örtüsüyle de dikkat çekiyor. Kaunas, Vilnius'un 103 kilometre batısında bulunuyor... Kaunas Töton Şövalyelerine ev sahipliği yapmış bir yer. Şehirdeki kale ve şehir dışındaki şatoların büyük bir bölümü bu şövalyelere aitmiş. Bunun yanı sıra özellikle 19. yüzyıldan itibaren Alman mimarisi etkisiyle gelişen Baltık mimarisine ait yapılar ve şövalyelere ait heykeller de bulunmaktadır.
BALTIK DENİZİ'NİN SAHARA'SI
Ülkenin en şaşırtıcı ve etkileyici doğal güzelliklerinden biri olan Curonian Spit'e Baltık Denizi'nin Saharası deniliyor. UNESCO Dünya Mirası Listesine dahil olan bu bölge, Curonian Lagünü'nü Baltık Denizi'nden ayıran 100 km uzunluğundaki dar kılıç biçimli kum tepelerinden oluşuyor. Böylesine güzel bir görselliğin dünyanın herhangi bir yerinde benzerinin olmadığı söyleniyor. Boğazın gövdesi 60 metreyi aşan kum tepelerinden oluşuyor bu yüzden de dünyanın en yüksek kum tepelerinden biri. Curonian Spit ve çevresi devlet tarafından korunan bir milli park. Nesli tükenmekte olan kuşların 30'dan fazla türünü ve 800'den fazla farklı bitkiyi bu parkta görebilirsiniz. Baltık Denizi'ndeki kaplıca şehri Palanga'daki Amber Müzesi, Kont Tiskevicıus Kalesi'nde eşsiz amber koleksiyonları sunuyor...
GEDİMİNAS'IN RÜYASI VE DEMİR KURT
Litvanya birçok farklı kültürel kimlikleri bünyesinde karakterize etmiş AB ülkesi. Bir zamanlar Hıristiyan olmayan bir devlet dininin uzun bağımsızlığı ve korunması, Polonya ile uzun ortak tarih, Hansa Birliği ve Baltık Denizi bölgesinde Rusya Çarlık İmparatorluğu'na ait ilişkileri var. Ülkenin batısında daha çok; güçlü Alman, Danimarkalı ve İsveç etkileri olan Hansa-Kuzey Avrupa gelenekleri görülmekte. Doğuda, özellikle Vilnius'ta, birçok Polonya kültürel unsurları da mevcut.
BAŞKENTİN HİKAYESİ
Vilnius'ta 'Gediminas' ismine sıklıkla rastlayacaksınız. Vilnius'un kurucusu ve Litvanya Grandükü Gediminas, 14. Yüzyıl'ın başında, bugünkü Gediminas Tepesi'nin eteklerinde avlanırken yorulmuş ve uykuya dalmış. Rüyasında, demir bir kurdun 100 kurt gücünde uluduğunu görmüş, çok yetenekli bir avcı olan Grandük, kurdu öldürmeye çalışmış ama attığı bütün oklar geri sıçramış. Pagan kahine rüyasını anlattığında kahin, dinlendiği yere bir şehir kurulacağını ve bu şehrin demir bir kurt kadar güçlü olacağını, kentin sesinin tıpkı kurdun uluması gibi tüm dünyaya yayılacağını söylemiş. Bunun üzerine Grandük Gediminas, buraya Vilnius'u kurmuş...
KUZEY'İN KUDÜS'Ü
Şehrin kurucu lideri Gediminas her zaman diğer dinlere çok saygı duymuş ve bu kültürü halkına da öğretmiş. Bu nedenle Litvanlar tarih boyunca diğer dinlere her zaman saygılı olmuş. Bu sayede bölgede Yahudiler özgürce yaşayıp çoğalmışlar. 1900'lü yıllara gelindiğinde şehrin yüzde 60'ı Yahudiymiş. Hatta o dönemde Vilnius için kuzeyin Kudüs'ü bile deniyormuş. Şehirde hala belirli sayıda yahudi yaşadığından bu terim hala geçerliliğini koruyor. Litvanya'ya özgü olmamasına rağmen, ruan ulusal bir çiçek olarak kabul edilir ve özellikle düğünlerin vazgeçilmezidir. Ülkenin genelinde sadece amber üzerine bir çok dükkan görebilirsiniz. Litvanyalılar ambere 'koruyan, gözeten' anlamıyla bir çeşit nazarlık gözüyle bakıyor.
BALLI BİRA
Geleneksel içeceklerden biri, bal ve baharat eklenerek alkol temelinde yapılan Krupnik adlı bira. 'Mükemmel bira Litvanya'da demlendi' sözü tüm dünyada kabul edilmiş bir gerçek olarak geçiyor. Yaz ayları Litvanya'ya gelmek için ideal . Plaj tatili yapmak isteyenler için en popüler tatil köyleri; Palanga ve Klaipeda. Klasik plaj tatil yerlerinin aksine, Litvanya'nın tatili etkileyebilecek aşırı bir sıcaklığı yok. Basketbol, Litvanya'daki milli spor. Litvanya mitolojisinde ve günlük yaşamda şeytan, önemli bir sembol. Şeytan, Orta Avrupa düşüncesinin aksine, mutlak kötülüğün somutlaşmış örneği olarak değil, daha çok insanlara yardım eden bir hileci olarak kabul edilir. Bu nedenle, şeytan heykelleri ve figürleri, evleri, binaları ve hatta bahçeleri süsler.
BİR KEDİ EV SAHİBİNİ SEVMEK ZORUNDA DEĞİLDİR
ŞİMDİYE kadar yaptığım seyahatler içerisinde karşılaştığım en komik ve en tuhaf şeylerden biri Vilnius'taki Uzupis Cumhuriyeti. 1 Nisan 1997'de bir grup sanatçı şehrin ortasında Uzupis adlı ülkeyi kurduklarını ve bağımsızlıklarını ilan ettiklerini açıklamış. Espri olarak başlayan girişim hala devam ediyor. Resmi olmayan, özerk bir yapıya sahip olan Uzupis Cumhuriyeti, Vilnius şehir merkezinden Vilnia Nehri ile ayrılan bir bölge. Buraya ulaşmak için önce Vilnius'a geliyor sonra Uzupis Köprüsü'nden geçiyorsunuz. Sanatçılar tarafından kurulan ve tabii ki çoğunlukla sanatçıların yaşadığı ilçede sanatçılar kendi cumhuriyetini ilan etmiş. Uzupis Sanatçılar Cumhuriyeti'nin; kendi hükümeti ve hatta 41 maddelik bir anayasasının yanı sıra, cumhurbaşkanı, marşı, piskoposu, 2 kilisesi, mezarlığı, 7 köprüsü ve meydanında koruyucusu Uzupis Meleği var. Anayasa maddeleri 15 dile çevirilerek bir duvara yazılmış. Benim en hoşuma giden maddelerden ikisi "Bir kedi ev sahibini sevmek zorunda değildir, ancak kötü zamanlarda ona yardım etmek zorundadır" ve "Herkesin ölme hakkı vardır fakat bu bir zorunluluk değildir!" oldu.