Kartal'da polis memurunun öldürülmesine ilişkin davada sanık öğretmen savunma yaptı
Kartal'da, polis memuru Osman Yalınkaya'nın, ormanlık alanda yaralı halde bulunduktan sonra tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmesine ilişkin tutuklanan sanık Mahmud Sezgin hakkında "kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşması görüldü.
Kartal'da, polis memuru Osman Yalınkaya'nın, ormanlık alanda yaralı halde bulunduktan sonra tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmesine ilişkin tutuklanan sanık Mahmud Sezgin hakkında "kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşması görüldü.
İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmaya tutuklu sanık Sezgin ile maktul Yalınkaya'nın ailesi ve taraf avukatları katıldı.
Kimlik tespitlerinin ardından duruşmaya, öğretmen olduğunu bildiren sanığın savunmasının alınmasıyla başlandı.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini ve suçsuz yere hapiste olduğunu savunan sanık Sezgin, "Allah şahittir ben bu suçu işlemedim. Osman ile çocukluktan beri arkadaşız. İlk adımlarımızı beraber attık, beraber büyüdük, beraber tahsil yaptık. Bu acı, en fazla benim acımdır. O benim arkadaşımdı. Yaptığımız işte fikir ayrılıkları oluştu. Osman bunu çok şahsileştirdi, arkasından böyle bir olay yaşandı. Ama bu olayı ben gerçekleştirmedim. Osman'ı ben vurmadım." dedi.
Maktulün otopsi raporunda elinde atış artığına rastlanmadığının yer aldığının hatırlatılması üzerine sanık Sezgin, şöyle devam etti:
"Teknik konuları bilmiyorum, aleyhime hususları kabul etmiyorum. Silah maktulün hangi elindeydi hatırlamıyorum. Ben çömelmiş vaziyetteydim. Maktul silahını çektiğinde sanki ağır bir şeyi kaldırıyormuş gibi yaptı, silahını yukarı kaldırdı, o sırada silah patladı. Çömelmiş vaziyette olduğum için tam göremedim. Silahını yukarı doğru kaldırırken patladı, ardından kafasından kan fışkırdı. Aramızda 3-5 metre vardı. Rüzgarın etkisiyle kan üzerime sıçramış olabilir."
Sanığın ardından ifadesi alınan maktulün eşi Aygül Yalınkaya, eşinin ılımlı, sanığın ise egosu yüksek ve sorun çıkaran bir insan olduğunu söyledi.
Yalınkaya, sanıkla eşinin 2018'de işlettikleri kreşten dolayı çok ciddi şekilde tartıştığını aktararak, "Hatta eşim ortaklığı bitirmeyi düşünüyordu. Aile büyüklerinin araya girmesiyle eşimi ikna ettiler. Sanıktan şikayetçiyim." dedi.
Olay yerine ilk ulaşan polislerden Engin G, tanık olarak verdiği ifadesinde, Aydos Ormanı'nda rutin devriye görevi yaparken sanığın bir minibüsün önüne atlayıp hararetli şekilde bir şeyler konuştuğunu gördüklerini, bunun üzerine sanığın yanına gittiklerini anlattı.
Sanığın "Osman Osman, yardım edin" dediğini kaydeden tanık, "Sanık önümüzden telaşlı şekilde ormana girdi, biz de peşine gittik. Yerde kanlar içinde yatan yaralı şahsı gösterdi. Maktulün sol elinin altında silah vardı. Polis olduğunu sonradan öğrendik." diye konuştu.
Tanık olarak dinlenen Vefiye Akay ise ev işleri yaparken silah sesi duyduğunu, bunun ardından bir şahsın bağırdığını söyledi. Olay yerine polislerin geldiğini aktaran Akay, "Eşimle birlikte olay yerine gittik. Sanık ağlıyordu, bağırıyordu, herhangi bir isim söylediğini hatırlamıyorum." ifadelerini kullandı.
Bazı tanık ve şikayetçilerin de alınmasının ardından ara kararlarını açıklayan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına hükmetti.
Heyetin ara karar yazdırdığı sırada, maktulün erkek kardeşi jandarmalarca götürülen sanığa su şişesi fırlattı ancak şişe isabet etmedi.
Duruşma eksikliklerin giderilmesi için ertelendi.
-"Katiller de ağlar"
Duruşma sonrası adliye önünde açıklama yapan maktulün eşi Aygül Yalınkaya, eşinin onurlu, şerefli ve başarılı bir polis memuru olduğunu, bu şekilde bir ölümü hak etmediğini söyledi.
Yalınkaya, her suçlunun yaptığı gibi sanığın da suçlamayı reddettiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Ortada somut deliller olmasına rağmen suçlamaları reddetti. Kesinlikle eşim intihar edebilecek bir insan değildi. Zaten yakın çevremiz ve aile dostlarımız mutluluğumuza şahitti. İki çocuğumuz var, küçük oğlum eşim vefat ettiğinde 7 aylıktı. Eşim, gözümüzün içine bakıyordu. Bizim planlarımız vardı ailemiz için. Eşim sabah beni öperek gitti. Eşimin hiçbir zaman melankolik bir tavrı olmadı. Ben zaten bu iddiayı en başından beri kabul etmiyorum. Sanıkla eşim çocukluk arkadaşıydı maalesef. Mahkemede de herkes sanığın ağladığına vurgu yaptı. Kendisi de eşim vurulduğu esnada ağladığını söyledi. Katiller de ağlar. Hatta en güzel onlar ağlar."
İddianameden
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, polis memuru Osman Yalınkaya ile öğretmen sanık Mahmud Sezgin'in çocukluk arkadaşı oldukları, olay tarihi 12 Ocak'a kadar irtibatlarının kopmadığı anlatılıyor.
Tarafların devlet memuru olduklarından eşleri adına açtıkları, Tuzla ve Kartal'daki anaokulunu birlikte işlettikleri kaydedilen iddianamede, olay tarihinde Yalınkaya'nın, sanık Sezgin'i 2 defa aradıktan sonra yanına gittiği, ikilinin daha sonra birlikte Yakacık Çarşı Mahallesi Orman Yolu üzerinden Kartal'a geldikleri, burada işlettikleri anaokulu nedeniyle tartıştıkları, sanığın polis memuru Yalınkaya'ya ait silahla ateş ettiği belirtiliyor.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Parmak İzi Geliştirme Laboratuvarı Büro Amirliğinin, tabanca ve şarjörde parmak izi tespit edilemediğinin belirtildiği iddianamedeki raporda "Maktul kendisini vurmuş olsaydı tabancada parmak izi çıkması gerekmektedir. Kaldı ki maktulün beylik tabancası olduğundan, maktulün parmak izinin çıkması gerekirdi. Şüphelinin maktulü beylik tabancasıyla vurduktan sonra tabancadaki parmak izlerini sildiği anlaşılmıştır." görüşünün yer aldığı aktarılıyor.
İddianamede, bu kapsamda sanık Sezgin'in "kasten öldürme" suçundan müebbet hapisle cezalandırılması talep ediliyor.