Kara Harp Okulundaki Darbe Girişimi Davasında Sona Doğru
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında kursiyer ve rütbelilerin de bulunduğu 164 sanığın yargılandığı davada, duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasını sundu.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında kursiyer ve rütbelilerin de bulunduğu 164 sanığın yargılandığı davada, duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasını sundu.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmaya sanıklar, müştekiler, yakınları ile avukatlar katıldı.
Sanıklar ve avukatlarının taleplerinin alınmasının ardından ara kararı okuyan Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, kovuşturmanın genişletilmesi taleplerinin, dosyanın geldiği aşama ve davaya katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddine karar verildiğini açıkladı.
Savcının mahkemeye sunduğu esas hakkındaki mütalaada, 1970'li yıllardan bu yana faaliyet gösteren FETÖ'nün, 7 Şubat 2012'de MİT müşteşarını gözaltına alıp tutuklamayı amaçladığı, buradan da iltisak bağı kurup hükümete yönelik ilk başkaldırıyı denediği, daha da güçlendiğine inanarak, 17-25 Aralık 2013'te hukuk yolunu kılıf olarak kullanıp meşru hükümeti devirmeye çalıştığı anlatıldı.
Örgütün, bunu başaramayınca da Silahlı Kuvvetler içine sızdırdığı "subay" kılıklı örgüt militanları ile 15 Temmuz 2016'da meşru hükümeti yıkmaya çalıştığı belirtilen mütalaada, örgütün darbe girişimindeki bağına ilişkin bilgilere de yer verildi.
Çoğunluğu astsubaylıktan subaylığa geçen sanık kursiyerlerin, Kara Harp Okulundan Genelkurmay Karargahı'na geliş sürecinin anlatıldığı mütalaada, helikopterlerle getirilen kursiyerlerin, gruplar halinde çevre güvenliğinde görevlendirildiği, sivil halkın karargaha girmesini önlemek ve içerideki askeri darbeyi yöneten güruhun güvenliğini sağlamak için de karargah çevresine sevk edildiği kaydedildi.
Mütalaada, her kursiyere bir miktar mühimmat verildiği, belli aralıklarla karargah çevresine dizilen kursiyerlerin başına da rütbeli askeri personelin geçtiği, zaman zaman özel kuvvetlerden gelen ve darbeci diğer rütbeli askerlerin de onlara emir verdiği bildirildi.
"Darbeyi biliyorlardı"
Tanıkların mahkeme huzurunda, okulda darbe yapıldığının, sıkı yönetim ilan edildiğinin saat 22.00-23.00 sıralarında toplandıkları zaman bir albay tarafından ilan edildiğini söyledikleri aktarılan mütalaada, bu nedenle kursiyerlerin Kara Harp Okulunda bulundukları sırada askeri darbenin başladığını bildiklerinin anlaşıldığı tespitine yer verildi.
Ayrıca dışarısı ile irtibat halinde olan sanıkların, yakınlarıyla haberleşerek, darbeyi öğrendikleri aktarılan mütalaada, sanıkların mahkemedeki savunmalarında, "iletişim imkanlarının bulunmaması, şarjlarının bitmiş olması gerekçesiyle darbeden haberdar olmadıklarını ve güvenli bir yere götürüldükleri"ni söyledikleri hatırlatıldı. Mütalaada, buna rağmen söz konusu iletişim çağında bu savunmaların hayatın olağan akışına uygun olmadığı kanısına varıldığı ifade edildi.
Mütalaada, tanık anlatımları karşısında, suçtan kurtulmaya yönelik bu beyanlara itibar edilmemesi gerektiği, bilerek ve isteyerek darbenin yapıldığından haberdar olmalarına rağmen halk tarafından etrafı sarılmış ve darbecilerin etkisiz hale getirilmesine yönelik vatandaşların eylemlerine mani olmak için destek kuvvet olarak Genelkurmay'a gittikleri tespiti yapıldı.
Askeri darbenin başarılı olmaması üzerine kursiyerlerin ifadelerinde, "askeri darbe olduğunu bilmediklerini, karargahı savunmak için getirildiklerini, kandırıldıklarını sabah öğrendiklerini" söyleyerek suçtan kurtulmaya çalıştıklarına işaret edilen mütalaada, kursiyerlerin kandırılarak karargaha getirildikleri iddiasının doğru olmadığı bildirildi.
Bazı kursiyer sanıkların ise karargaha terör saldırısı olduğunun söylendiğini savundukları ancak bu tür olaylarda yetki ve görevleri olmadığına yer verilen mütalaada, "İddia ettikleri gibi bir terör saldırısı olsa dahi kursiyer sanıkların bulundukları pozisyon itibarıyla bu tür görevlerde kullanılmayacaklarını bilmeleri gerektiği açıktır." değerlendirmesinde bulunuldu.
Mütalaada, sanıklardan Erdoğan Kurt'un, Siirt'te görev yaptığı, 6 aydır da İstanbul Harp Akademisinde kursiyer öğrenci olduğu, darbeden haberdar olup örgüt tarafından illegal şekilde görevlendirilmesi üzerine daha önce görev yaptığı Harp Okuluna gelerek darbe faaliyetlerine katıldığı anlatıldı.
Nizamiyelerden darbeci olmayan subayların geçişine izin verilmediği, sanığın sivil olmasına rağmen kolaylıkla nizamiyelerden geçiş yaptığı ve darbenin gerçekleşmesi için kursiyerleri Genelkurmay'a sevk ve idare ettiği kaydedilen mütalaada, Kurt'un, yetkisiz olduğu halde Kara Harp Okulunun, darbecilerin kontrolünde olması için emir ve talimatlar verdiği kaydedildi.
"Gönüllü olarak helikopterlere binerek silahlı şekilde geldikleri..."
Sanıklardan 36'sının örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock kullanıcısı olduklarının da tespit edildiği aktarılan esas hakkındaki mütalaada, şu bilgilere yer verildi:
"Bütün sanıkların kandırıldıklarını iddia ettiği ancak başından beri askeri bir darbe olduğunu bildikleri, gönüllü olarak helikopterlere binerek silahlı şekilde geldikleri, askeri darbe yapıldığını bilerek mensubu oldukları örgütün askeri darbesinin başarılı olması için ellerinden gelen gayreti gösterdikleri, darbeciler tarafından karargaha müdahale eden sivillerin şehit edildiklerini gördükleri, şehitleri taşıdıkları, meşru bir olayın içinde olmadıklarını bildikleri halde darbe faaliyetlerine devam ettikleri, askeri bir darbe olduğunu bilerek nöbet tuttukları, sivil halka ateş açıp korkuttukları, bina içinde öldürmek için sivil aradıkları, şehit edilen sivillerin naaşlarını sürükleyip taşıyarak karargah dışına attıkları, darbe olduğunu bilmelerine rağmen aynı yerde saatlerce kaldıkları, silahlı olarak karargahta destek sağlayıp karargahın sivil halkın eline geçmemesi için katkı sağladıkları, saatlerce darbenin başarıya ulaşması için destek verdikleri, sabaha doğru darbenin başarısız olduğunu anlayınca bu durumdan kurtulmak için çeşitli manevralar yaptıkları, kendilerini er olarak tanıtmak için kursiyer olduklarını gösteren alametleri ve rütbeleri üzerlerinden attıkları ve polise teslim oldukları anlaşılmıştır."
Mütalaada, tüm sanıkların, eylemlerine uyan "Anayasa'yı ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmalarına karar verilmesi istendi.
Siirt'te görevli olmasına rağmen darbe girişiminin yaşandığı gece Genelkurmay Karargahı'nda yakalanan sanık eski Albay Erdoğan Kurt'a ayrıca "askeri komutanlıkların gasbı" suçundan müebbet hapis cezası verilmesi talep edildi.
Sanıklara esas hakkındaki savunmaları için süre verilen duruşma, 15 Ocak-9 Şubat 2018'e ertelendi.