Kanadoğlu,"Siyasi Partiler Olmadan Demokrasi Olmaz"
''Hukuk Devleti ve Yargı Bağımsızlığı' Konulu Panelde Konuşan Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Siyasi Partiler Olmadan Demokrasi Olmaz.
ESKİŞEHİR'de düzenlenen 'Hukuk Devleti ve Yargı Bağımsızlığı' konulu panelde konuşan Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Siyasi partiler olmadan demokrasi olmaz. Ancak siyasi partiler kurallar rejimi olan demokraside Anayasaya ve yasalara uygun hareket etmek zorundadır" dedi.
Eskişehir Barosu tarafından Anemon Otel'de düzenlenen 'Hukuk Devleti ve Yargı Bağımsızlığı' konulu panelin oturum başkanlığını eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden yaptı. Panele konuşmacı olarak Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ve YARSAV eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal katıldı. Paneli Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, CHP Eskişehir M, avukat villetvekili Murat Sönmez, Cumhuriyet Başsavcısı Ekrem Aydıner, Adalet Komisyon Başkanı Faruk Gültekin, hakimler, savcılar ile çok sayıda kişi izledi.
"13 SİYASİ PARTİNİN KAPATILMASINA İMZA ATTIM"
Panelin açılış konuşmasını yapan Anayasa Mahkemesi eski başkanı Yekta Güngör Özden, bir devletin hukuksuz olamayacağını söyledi. Özden şunları kaydetti:
"Bana göre hukuk; demokratik, çağdaş bir ülkenin yegane kaynağı ve dayanağıdır. Hukuk herkes için bir güvencedir. Yanlı savcıların, amaçlı yargıçların görev yaptığı bir ortamda kimse kendi güvenliğinden emin olamaz. Hukuksal güvenliğin yitirildiği bir ortamda herkes bana göre sanık sayılır. Yargıçlar ve savcılar gereği gibi dursalar, Türkiye'de hiçbir siyasal iktidar Anayasa hukukundan dışarı çıkamaz. Yeterli eğitim görmeyen, siyasal akımlara kendini kaptıran, barikat çizgisinde bocalayan, siyasal güçlere yaranmaya, yaraşmaya çalışan bir hukuksal ülkede hiçbir zaman aydınlığı yaşayamaz. Hukuk bir devletin koruyucusudur, bekçisidir. Siyasal partiler demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez öğeleridir ama Anayasa'da öngörüldüğü gibi yasalar ve Anayasa çerçevesinde çalışır. Onu aştıkları ya da ona aykırı duruma düştükleri zaman kapatılırlar. Ülkenin bölünmez bütünlüğüne kim karşı çıkarsa, hukuk devletinin dışına çıkarsa siyasal partiler kapatılabilirler. Ama gelin görün ki siyasal iktidarlardan 1980 yılından beri hukuk devleti devamlı darbe almaktadır. Seçimler oluyor, meclis oluşturuluyor ilk işleri siyasal partilerin kapatılmasını önlemek oluyor. Ben 13 tane siyasi partinin kapatılmasında imza attım. Hiçbir zaman pişmanlık duymadım."
"BAZI ŞEYLERİ ÇABUK UNUTTUK"
Panelde konuşan Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, insanların unutma alışkanlıklarının olduğunu söyledi. Kanadoğlu, "Bazı şeyleri çok çabuk unuttuk. Biz bugünkü yeni Türk Ceza Yasası'nın 35'nci ve 36'ncı maddesini unuttuk. Tıpkı eski Türk Ceza Kanunun 61'nci ve 62'nci maddelerini unuttuğumuz gibi. Bir suça teşebbüsü, elverişli vasıtalarla icrai hareketlerle başlamasının koşul olduğunu unuttuk. Biz icrai hareket olmadan suçun oluşabileceği düşüncesine nasıl vardık anlamak mümkün değil. Biz Türk Ceza Kanunun 36'ncı maddesini de unuttuk. Çünkü icrai hareketlere girişil dahi, gönüllü olarak vazgeçilmişse orada herhangi bir ceza yaptırımın olamayacağını unuttuk. Biz bu unutkanlık içerisinde belirli yargılamaları, belirleri cesaretle eğer yürütebiliyorsak, biz bu unutkanlığı bugün halkımıza anlatmak isek, bu unutkanlığımızı gelecek kuşakların afetmeyeceğine emin olunuz. Eğer Türkiye Cumhuriyetinde savcı sıfatını taşıyanlar Cumhuriyetin savcısı değilse, orada ortaya çıkan yargılamaların adil niteliği yoktur. Bu cumhuriyetin savcısı, cumhuriyetin hakimi olmalıdır.
"KİMSE,'CUMHURİYETİ ORTADAN KALDIRMAK İÇİN ÇALIŞMAK SERBESTTİR' DİYEMEZ"
Siyasi partilerin Çünkü elbette demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsurları olduğunu ifade eden Kanadoğlu, "Siyasi partiler olmadan demokrasi olmaz" dedi.
Siyasi partilerin kurallar rejimi olan demokraside Anayasaya ve yasalara uygun hareket etmek zoruda olduklarını vurgulayan Kanadoğlu, "Çünkü her şeyden önce bu ülkenin bağımsızlığını, laik demokratik Cumhuriyeti ve onun yanında o bölünmez bütünlüğünü koruyabilmek için siyasi partilerin bu kurallar içerisinde hareket etme zorunluluğu vardır. Eğer siyasi partiler, doğrudan doğruya demokrasiyi yok etme özgürlüğünün varlığını kabul ederek, siyasi iktidarı ele geçirmek için demokrasiyi bir araç olarak kullanarak iktidar olduktan sonra, o demokrasiyi ortadan kaldırarak kendi diktalarını kurma çabasında olurlarsa bunun önüne geçmek için Anayasada hükümler vardır. Bunu uygulama görevi de Anayasa Mahkemesine verilmiştir. Kimse ülkenin bütünlüğü ve laik demokratik bir hukuk devleti olan Cumhuriyeti ortadan kaldırmak için çalışmak serbesttir diyemez" şeklinde konuştu.
"SANDIĞA GİDİLECEĞİNE YÖREKTEN İNANIYORUM"
Kanadoğlu, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan seçimlerde herkesin sandığa gitmesini isteyerek şöyle dedi:
"Halkın gücü belirli biçimde bütün o unutulanları hatırlayarak laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini sonsuzuna kadar yaşatma gücüne, azmine ve bilincine sahip olduğuna inandığım için yine önümüzdeki seçimlerde sağduyusuyla doğru yolu mutlaka gösterecektir. Onun bizim ve demokrasiye inanan her yurttaşın o sandığa gitmenin ve artık hiçbir mazeretin gerekçe olarak gösterilemeyeceğini, 12 Haziran seçimlerinin Türkiye Cumhuriyeti için laik demokratik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti için bir hayat memat meselesi odluğunu unutmamalıdır. Sandığa bu inançla gidileceğine ve sandıklara sahip çıkılacağına yürekten inanıyorum."
"TÜRKİYE'DE 'YALAN RÜZGARLARI' OYNANIYOR"
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal da konuşmasında, Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi olan hukukun ülkenin ve herkesin onuru olduğunu söyledi. Kocasakal şu sözleri kaydetti:
"Dolayısıyla şu anda bizim onurumuz ve namusumuzla oynuyorlar. Ben bazı yalanları açığa çıkarmak istiyorum. Hukuk fakültesini yeni bitirdiğimde, dinlenmek amacıyla Brezilya dizilerini izliyordum. O dönemin en meşhuru Yalan Rüzgarları'ydı. Şimdi Türkiye'de oynanan dizi bu. Yalan Rüzgarları. Bizim Anayasa Mahkememiz halükulade kararlarla hukuk devletinin ne olduğunu ortaya koymuştur. Hukuk devleti derken tüm isyan ve eylemlerinin hukuka uygun olduğu, bağımsız bir yargı tarafından denetlendiği, bireyleri hukuk güvenliği içinde endişeden uzak bir şekilde yaşadığı devlet. Sabah kapıyı çalan ya sütçüdür, ya uzaktan bir arkadaşın, ya da Ankara'dan abin gelmiştir. Yoksa sabah kapıyı çalan arama yapmak üzere züccaciye dükkanına giren fil misali neyi aradığını da bilmeksizin, sizin özel hayatınıza ait herşeyi çuvallara doldurarak götürün inceleyin. Bu endişelerin yaşanmadığı devlettir. Bu tanımı zaten önünüze koyduğunuzda, Türkiye'de bugün hukuk devleti olup olmadığı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Türkiye artık bir hukuk devleti değil. Kimse kendini kandırmasın, kimse kimseyi de aptal yerine koymasın."