Kalder 26. Kalite Kongresi
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, "Demokrasi de müzik gibi bir takım oyunudur.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, "Demokrasi de müzik gibi bir takım oyunudur. Birlikte uyum içinde çalışmadır ve çok sesliliğin güçlü olmasıdır. Orkestra şefinin maharetlisi, çok sesliliği bastırmadan orkestrayı yönetir." dedi.
Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından 26'ıncısı gerçekleştirilen Kalite Kongresi'nin ilk gün açılışı Beşiktaş Belediyesi Filarmoni Orkestrası dinletisi ile yapıldı.
Açılışta konuşan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, insanlığın değişik bir zamanda yaşadığına işaret ederek, dünyanın, kuvvetli bir dönüşüm rüzgarıyla karşı karşıya, hatta bu fırtınanın tam içinde olduğunu söyledi.
"Her gün yeni gelişmelere ve beklenmedik haberlere uyanıyoruz" diyen Bilecik, "Dünya sahnesinde işIer sarpa sarınca, orkestra devreye girer." sözüne atıfta bulunarak, son yıllarda Nobel komitesinin bile müzik ve şiire sarılmasının boşuna olmadığını, 2016 Nobel edebiyat ödülünün müzisyen Bob Dylan'a verilmesinin de dünyanın içinden geçmekte olduğu değişimin örneklerinden biri olduğunu aktardı.
Müzikle uygarlık arasında sıkı ilişkiye dikkati çeken Bilecik, Atatürk'ün "Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir." şeklindeki sözünü anımsatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ata'mız, bu sözüyle sadece çağdaşlaşma yolunda gelişim ve değişimin her şey gibi müzikte de kaçınılmaz olduğunu işaret etmiş olamaz. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, bunun en belirgin karşılığı, yani gerçekleştirilmesini istediği esas şey çok sesliliktir. Demokrasi de müzik gibi bir takım oyunudur. Birlikte uyum içinde çalışmadır ve çok sesliliğin güçlü olmasıdır. Orkestra şefinin maharetlisi, çok sesliliği bastırmadan orkestrayı yönetir. Kısaca, ne kadar çok sesli müzik, o kadar demokrasi, o kadar değişim ve bir o kadar da gelişim demektir."
"Dünyanın her yerinde, karar vericiler ve iş dünyasının işi her zamankinden daha zor"
İçinde yaşanılan çağda "Dönüşüm"ün önemine işaret eden Bilecik, dönüşümün hayatın her alanında hissedildiğini söyledi.
Dönüşümün en belirleyici faktörü olarak ortaya çıkan dijital teknolojilerin değişim hızının da katlanarak arttığına dikkati çeken Bilecik, "Dönüşümün fırsatlarını ve faydalarını kucaklayabilmek için, her birimizin öncelikle değişimin kaçınılmaz olduğunu kabullenmesi gerekiyor. Çünkü, kelebek bir defa kanatlandı mı, bir daha asla tırtıl haline gelmez." dedi.
TÜSİAD Başkanı Bilecik, şunları kaydetti:
"Bu kuvvetli dönüşümün sektörler temelinde yansımalarını saymakla bitiremeyiz. Sağlıkta, enerjide, otomotivde, teknolojide, hukukta, kısaca her sektörde oyunun kurallarının ne denli değiştiğine hepimiz her gün şahit oluyoruz. Aslında içinden geçmekte olduğumuz bu ilginç süreçte bir çok ana dönüşüm noktası var. Bunlardan üçü, üretimde dönüşüm, insanda dönüşüm, ülkede dönüşüm.
Üretimde dönüşümü benimsemenin, günümüzde küresel rekabet gücünün belirleyici unsuru olan 4. Sanayi Devrimi'ni, ekonomi ve teknoloji boyutlarının yanı sıra, sosyal açıdan da odağımıza almakla mümkün olacağına inanıyorum. Her şeyin daha kalitelisini, daha farklısını, daha hızlısını, daha çevre dostu olanını kısacası 'daha' fazlasını talep eden bir dünyada yaşıyoruz. Yıkıcı inovasyon, küresel rekabet gücünü bu dinamiklerle şekillendiriyor."
Dünyanın her yerinde, karar vericiler ve iş dünyasının işinin geçmişe kıyasla daha zor olduğunu belirten Bilecik, farklı düşünmenin, politikaları çok boyutlu kurgulamanın ve uygulamaları hem en hızlı hem de en hatasız şekilde hayata geçirmenin artık kaçınılmaz olduğunu söyledi.
"Türkiye'de katma değeri yüksek üretimi mümkün kılacak teknolojik dönüşümü sağlamak zorundayız"
Bilecik, Türkiye'de katma değeri yüksek üretimi mümkün kılacak teknolojik dönüşümün sağlanması gerektiğine dikkati çekerek, kamu, özel sektör ve akademinin dönüşümün gereklerini yerine getirmek için el ele çalışmasının öneminden bahsetti.
Bu kapsamda TÜSİAD olarak yaptıkları çalışmalar hakkında katılımcılara bilgi veren Bilecik, dönüşümün diğer bir parçası olarak nitelendirdiği insanda dönüşüm kısmına da değindi.
Bilecik, değişimin, her ülkede, her kentte, her ilçede ve unutulmuş, terk edilmiş her köyde yaşanabileceğini belirterek, şunları anlattı:
"Yeter ki dinamik fikirli ve uygarlık yolunda çalışmaktan yorulmayan, bıkmayan, aksine heyecan ve zevk duyan insanımız olsun. Teknolojinin, hem bugünü hem de geleceği değerlendirme anlamında insanı bambaşka noktalara getirdiğini görüyoruz. Gençler ise şüphesiz bu dönüşümün en önemli parçası.
Gençlerimiz için artık ömür boyu aynı işte kalmak, işe ve iş yerine duyulan bağlılık kavramları, eski çekiciliğini taşımıyor. 10 yıl gibi kısa bir süre içerisinde yeni jenerasyonun iş hayatındaki ağırlığının hissedilir şekilde artacağını düşünürsek, mevcut iş yapış şekillerimizi ve modellerimizi de değiştirmemiz şart. İnovatif ve yaratıcı çözümlerle bu dönüşümü en verimli şekilde gerçekleştirmek mümkün. Dönüşüme liderlik etmek isteyen kurumlar, farklı düşünen ve sorgulamaktan korkmayan, yaratıcı ve yenilikçi insan gücüne yönelmeliler."
İş dünyasının bu dönüşüm sürecinde hiyerarşik yapılar yerine karşılıklı etkileşime dayanan, gençlere karar alma süreçlerinde daha fazla yer veren bir yönetim anlayışını benimsemesi gerektiğinin altını çizen Bilecik, Türkiye'nin, insanın dönüşümü noktasında dünyadaki paradigma değişikliklerine cevap verebilecek, kolay adapte olacak ve geliştirilebilecek bir eğitim anlayışını benimseyen ülkeler arasında yer alması gerektiğini söyledi.
Bilecik, bilim ve teknolojide öne geçen ülkelerin diğerleri ile arayı açtığı bir çağda, müfredatın bilimsel temellere dayanmasının hayati öneme sahip olduğunu belirterek, "Eğitim sistemimiz, başta eleştirel düşünme, problem çözme, dijital okuryazarlık ve yabancı dil becerileri olmak üzere çocuklarımızı 21'inci yüzyıl ve STEM+A becerileriyle donatabilmeli." dedi.
"Daha iyi olmaya çalışmayan, iyi olarak da kalamaz"
Sürecin üçüncü ayağı olarak açıkladığı ülkelerin dönüşümü hakkında da değerlendirmelerde bulunan Bilecik, teknolojinin tarihte en hızlı ilerlediği ve yaygınlaştığı dönemde yaşandığını, bu değişimin de ülkeleri dönüştürdüğünü söyledi.
Bilecik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yeni döneme ayak uydurmak için reçete belli, 'Daha iyi olmaya çalışmayan, iyi olarak da kalamaz.' Ülkemizin genç nüfusu, akıllı teknolojilere, dijital dünyaya olan yatkınlığı ve girişimcilik iştahı, müthiş bir potansiyeli barındırıyor. Dijitalleşme konusunda ülkelerin başarısı için hükümet politikalarının önemi çok büyük.
Bu dönüşümde geri düşmemek için ülke olarak dijitalleşme stratejimizi kusursuz hale getirmemiz gerekir. Hepsini konuştuktan sonra, diyorum ki, 'bir şey'i değiştirmezseniz, diğer üçü de hayal olur. Nedir bu, 'Zihniyet Dönüşümü.' Hatta ben buna 'Zihniyet Devrimi' demeyi daha uygun buluyorum. Çünkü, 'Fikriniz değiştiğinde işiniz değişir. İşiniz değiştiğinde ortamınız değişir. Ama düşünceleriniz değiştiğinde hayatınız değişir.' Yani, değişim zihinde başlar."
Zihniyet devriminde girişimciliğin önemine dikkati çeken Bilecik, özellikle teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren girişimlerin 2017 yılına gelindiğinde bugüne kadar 2,6 milyar dolarlık ihracat yapmasının, girişimciliğin önümüzdeki yıllarda Türkiye ekonomisinin lokomotifi olarak değerlendirileceğinin açık bir göstergesi olduğunu dile getirdi.
TÜSİAD olarak, "Bu Gençlikte İŞ Var!" yarışması, San Francisco'da kurdukları TÜSİAD Silikon Vadisi Ağı gibi projelerle girişimciliğe verdikleri destekler hakkında bilgi veren Bilecik, konuşmasını Atatürk'ün "Türk, yeninin, iyinin, güzelin ve doğrunun arayıcısıdır." sözüyle tamamladı.