Kadınlar, Diyarbakır'da Barışı Konuştu
Diyarbakır'da "Ortak Geleceğin İnşasında Buluşan Kadınlar" konulu toplantının ikinci oturumu bugün yapıldı.
Diyarbakır'da Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği'nin düzenlediği, "Ortak Geleceğin İnşasında Buluşan Kadınlar" konulu toplantının ikinci oturumu bugün yapıldı. Toplantının medaratörü Akil İnsanlar Heyeti üyesi Kezban Hatemi, "Bu acı ortak acı olmadığı sürece, paylaşmadıkça bu ülkeye barış, sulh, sükut gelemez" dedi.
Green Park Otel'de yaklaşık 200 kadının izlediği toplantının ikinci bölümünün moderatörlüğünü Akil İnsanlar Heyeti üyesi Kezban Hatemi yaptı. Toplantıda konuşan KAMER Kadın Merkezi Başkanı Nebahat Akkoç, 90'lı yıllarda barış girişimleri ile ilgili yaşadığı olayları anlatarak şunları söyledi:
"1980'den beri sokaklardayız. 96'da İstanbul'dan Diyarbakır'a barış treni kaldırmıştık. İnsanlar ellerinde beyaz bezlerle bizi selamlıyordu, treni aramak için gelen askerler elimizi sıkıp bizi kutluyordu. Hayatımın en büyük eylemiydi. İHD'deki son eylemim de o oldu. Böyle büyük bir heyecanla beklediğimiz bir sürecin içindeyiz. Ben çok duygusal yaşıyorum bu süreci. Bazen bizim avluya bakıyorum, o kadar rahat oturuyor ki insanlar, tetikte değiller. Ben yaşarken gördüm ya bunu, 'oh be' diyorum. Helikopter yok, patlama yok, yollar açık, cenaze yok, epeydir ağlamadık. Kaygılarım yok mu? Var. Ama bu sivil alan genişleyecek, biz çoğalacağız, taleplerimizi dile getirmeye çalışıyoruz. Anayasayı uzlaşılan maddeler üzerinden çalışmaya devam edelim. Hiçbir iktidar bize bunu gümüş tepside sunmayacak. Kimliğimizi hafifleteceğiz, hep kafamızdaki başörtüsünü ya da Kürt olduğumuzu, Ermeni, Alevi olduğumuzu hatırlamayacağız. Bu kimlikleri hafifletip küçülttüğümüzde yanımızda birine daha yer açılacak. Onu tanıyıp dayanışacağız. Sıkıştırılmış olduğumuz o tek kimlik bizi neyi unutturdu. Sen Kürt ve Müslüman, Türk ve Müslüman, Ermeni dölü, sapık eşcinsel, yemeği yenmez Alevi olabilirsin. Bu mudur? Ben neyim? Üstüme uyduramadım bu kimlikleri. En son ortaya çıktı ki ben kılıç artığı bir ailenin çocuğuyum. Ermeniyim, kimsem yok. Nereye tayinim çıkarsa oraya gittim. Alevi bir dayım vardı. Annem bizi dindar yetiştirmeye çalışan Sünni bir kadın. Ben sanıyordum ki, insanın çok dindar bir annesi ve Alevi dayısı olabilir zannettim. Bize bunu yaptılar. İçimizi boşaltıp bir şeye inandırıp, bize boyun eğ, ötekini sevme dediler. Ben şimdi çok kimlikliyim. Ben var olup konuşulmayan duygulara kızıyorum, onlar barışı geciktiriyor. Anneler ağlamasın lafını gücüm olsa yasaklarım. Dilimizi değiştirmemiz lazım. Anne olmayan ne yapsın? Ayrımcı her dil barışa zarar verir. Kardeşlik de böyle bir şey. Benim aklıma hemen kayın evliliği geliyor, bizim kültürümüzde bu var. Kardeşlik nedir? Birbirimize 'ben mağdurken sen neredeydin' diye kızarken, bize bunların tümünü yapanı gözden kaçırırız."
'KÜRT SORUNU BÜYÜK YIKIMLARA SEBEP OLDU'
Toplantının medaratörlüğünü yapan Akil İnsanlar Heyeti üyesi Kezban Hatemi ise salondaki kadınlara akil insanların yaptığı çalışmalar konusunda bilgiler verdi. Hatemi şöyle konuştu.
"Barış süreci öyle bir süreç ki; en zor süreç barış. Beğenin, beğenmeyin bu Anayasa'ya rağmen, bu Anayasa'nın başlangıcına rağmen Başbakan bir siyasi irade koydu. Her şeyi göze aldı. Bu Anayasa'yla olacak iş değil. Bu Anayasa'nın başlangıcı 'Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur' diyor kısaca. ve diğer önemli bir kitleyi temsil eden İmralı'daki lider. O birçok şeyin ilerisinde, anlaştılar. Bu bu kadar basit ne oluyor? Ne veriyor? Her şeyden önce maliyeti insan olan bu çatışma süreci bitti. Çatışma süreci genel de ülkemize, özelde de bu bölgeye ve Kürt halkına, özelikle de kadın ve çocuklarda çok büyük mağduriyetlere sebep oldu. Kürt sorunu; hukuki, siyasi, etnik, sosyolojik ve psikolojik büyük yıkımlara sebep oldu."
'ÖNCE YÜZLEŞECEKSİN SONRA HELAL EDECEKSİN'
Bölgedeki kadınların katlanılması güç acılara katlandığını vurgulayan Hatemi, bu kadar acıya rağmen bölgede özellikle çocuklarını kaybeden kadınların onurlu ve dik bir duruş sergilediğini söyledi. Hatemi sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu topraklarda çok zulüm var, çok kan aktı. Bunlarla biz önce yüzleşmek sorundayız. Yüzleşmeden helalleşme olmaz. Kimi kime helal ediyorsun ? Önce yüzleşeceksin, sonra helal edeceksin. İnşallah helal ederler. Ama bu acı ortak acı olmadığı sürece, paylaşmadıkça bu ülkeye barış, sulh, sükut gelemez. Kürt meselesini böyle özdeşleştirmek, ötekileştirmek çok basit ve çok kolaya kaçmaktır ülkemizde. Şimdi Allaha çok şükür yavaş yavaş bilinçleniyoruz. Ama bu bilinçlenmede bir araya gelerek değil. Tabii ki, bu toplantıları çok önemsiyorum ama birbirimizin derdinin takipçisi olmadıkça bir noktaya ve mesafeye gelemeyiz"
Diyarbakır