Kadına Yönelik Şiddet Odunpazarı'nda Tartışıldı
Odunpazarı Belediyesi, kadına yönelik şiddeti tüm boyutları ile tartışmak için "Birleşeceğiz Şiddete Son Vereceğiz" adlı bir panel düzenledi.
Odunpazarı Belediyesi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında "Birleşeceğiz Şiddete Son Vereceğiz Paneli" düzenledi. Odunpazarı Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü tarafından bu sene ikincisi gerçekleştirilen "Birleşeceğiz Şiddete Son Vereceğiz Paneli", Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi'nde (YKSM) düzenlendi.
Eskişehirli 7'den 70'e her yaş grubundan kadın ve erkeklerin yoğun ilgi gösterdiği panele, Eskişehir'deki çeşitli demokratik kitle örgütü ve sendika temsilcileri de katıldı. Panele ayrıca, Bilecik'te bir kadın cinayeti sonucu hayatını kaybeden Emine Baş'ın babası Sabri Us da katıldı.
Kadına yönelik şiddetin tüm boyutlarının tartışıldığı panelin moderatörlüğünü Prof. Dr. Gülten Seber yaptı.Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurucularından Dr. Gülsüm Kav, Eşitlik İzleme Kadın Grubundan Av. Hülya Gülbahar, Sosyolog Hatice Yeşildal ve kendisi de şiddet mağduru olan Adana'nın Seyhan İlçesi'ne bağlı Pınar Mahallesi Muhtarı Saniye Çelik'in konuşmacı olduğu panelde, katılımcılar da söz alarak değerlendirmelerde bulundu.
YOKSULLUĞUN, SÖMÜRÜNÜN VE ŞİDDETİN KARŞISINDA HAKLARIMIZ VE HAYATLARIMIZ İÇİN BİR ARADAYIZ!
Ayrıca yazılı bir açıklama yapan Odunpazarı Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü,
her gün onlarca kadının şiddet gördüğüne, tacize ve tecavüze uğradığına dikkat çekti. Sadece 2018 yılının Ekim ayında 34 kadın öldürüldüğüne dikkat çeken Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü, yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi: "Sokaklar, işyerleri, okullar, evler... Tüm yaşam alanlarımız şiddetin kol gezdiği, şiddetin şekillendirdiği, şiddetin bir uslandırma aracına
dönüştürüldüğü alanlar haline getirilmeye çalışılıyor. İşte böyle bir şiddet tablosu yaşadığımız. Bu tablo karşısında dünya kadınlarının şiddete karşı ortak sözünü dillendirdiği 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Gününde Odunpazarı'ndan sözümüz: Yoksulluğun, sömürünün ve şiddetin karşısında haklarımız ve hayatlarımız için bir aradayız!"
"ÇOCUKLAR ARASINDA CİNSİYET AYRIMCILIĞI YAPILMAMALI"
Yaşadığı zoraki evliliği anlatan Saniye Çelik, 30 yıl süren evliliği boyunca yaşadığı şiddeti dile getirdi. 2 dönem üst üste Seyhan'ın Pınar Mahallesi'nde Mahalle Muhtarlığı yapan Çelik,
yaşadıklarını Doğan Cüceloğlu'nun Bir Kadın Bir Ses adlı kitabında anlatıyor. Çocukların yetiştirilme şeklinin kadına yönelik şiddetin nedenlerinden biri olduğunu söyleyen Çelik, annelerin erkek çocuklarını yetiştirirken dikkatli olması gerektiğini söyledi. Çocuklar arasında
cinsiyet ayrımcılığı yapılmaması gerektiğinin altını çizen Çelik, bu konuda da annelere büyük görev düştüğünü ifade etti.
"2018 TÜRKİYE'SİNDE HALA BELGELİ, RAPORLU ŞİDDETİN ŞİDDET SAYILMAMA HALİ VAR" Kadına yönelik şiddeti hukuki boyutları ile değerlendiren Av. Hülya Gülbahar, psikolojik şiddete değindi. Psikolojik şiddetin en yaygın görülen ancak fark edilemeyen şiddet türlerinden biri olduğunu kaydeden Gülbahar, şiddetin farkına varmanın son derece önemli olduğunu söyledi. Her şiddetin belgesinin olmayacağını söyleyen Gülbahar, 2018 Türkiye'sinde hala belgeli, raporlu bir şiddetin şiddet sayılmama hali olduğunu kaydetti. "İlla kemik kırılacak, göz çıkacak ki kadın şikayet etsin. Biz de buna şiddet diyelim. Oysaki kadına karşı şiddet değimiz şey bazen bir bakış ile başlar. Psikolojik şiddet kadınların hayatı hakkında kimin karar vereceğini söyleyen şiddettir. Toplumsal olarak da, devlet kurumları aracılığıyla
da işlenebilir. Kadın erkek eşit değildir demek, en ağır psikolojik şiddetlerden biridir" dedi.
"YAŞAM HAKKI İHLALİNİN EN BÜYÜK HAK İHLALİDİR"
Konuşmasına "Çok ağır bir mesele ile kadınların can meselesi ile uğraşıyoruz" diyerek başlayan Dr. Gülsüm Kav, kadın cinayetlerinin Türkiye'nin bir gerçeği olduğunun altını çizdi. Bu sorunu çözmekle yetkili olan tarafların kadın cinayetlerinin artmadığını tartışmaya açtığını ifade eden Kav, bunun önemsiz bir sorunmuş gibi gösterilemeye çalışıldığına dikkat çekti. "Bundan daha önemli bir şey, ölümden öte yer var mı?" diye soran Kav, yaşam hakkı ihlalinin en büyük hak ihlali olduğunu kaydetti. Fiziksel, cinsel, duygusal, psikolojik olarak zarar veren ve bunun tehdidini içeren her şeye şiddet dendiğini vurgulayan Kav, 6284 sayılı kadınları şiddetten koruma yasasının da altına imza atılan sözleşmelerinde böyle dediğini dile getirdi.
"Uluslararası sözleşmelere göre kadın cinayetleri, erken yaşta zorla evlendirme, erken yaşta anneliğe zorlama gibi şiddet türleri, en ağır biçimleri olarak var sayılıyor" diyen Gülsüm Kav, Türkiye'de hala en ağır meselenin kadına yönelik şiddet olduğunu söyledi. Konuşmasında 25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nün tarihine değinen Kav, "İrlanda da kadınlar 25 Kasım'da ücret eşitliği için eylem yapıyor. Türkiye'de biz daha o seviyeye gelemedik, hayatta kalma mücadelesi veriyoruz. Bizim yaşadığımız coğrafya da kadınların yaşadığı sorunlarda baş sıralamada şiddet olduğu için 25 Kasım haftası da bizim için olağan üstü önemli hale geliyor" dedi.
"KADIN KOTASI BİR KAZANIM VE HAKTIR"
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde yapılan eylemelerin birlikte olmak, güçlenmek ve dayanışmayı görmek için önemli olduğunu vurgulayan Sosyolog Hatice Yeşildal, 25 Kasım'da 18.00'de ESPARK önünden başlayacak eyleme çağrı yaptı. Şiddetin kaynağında güç ve kontrol isteğinin yattığını ifade eden Yeşildal, şiddet uygulayanın da bu güç ve kontrolü sağlamaya çalıştığını kaydetti. Erkeklerin kadına bedenini ve emeğini denetimi altında tutmak için şiddet uyguladığını vurgulayan Yeşildal, Necmettin Erbakan
Üniversitesi'nde Uzay ve Havacılık Bilimleri Fakültesi Dekanının sosyal medyada yaptığı 'yerel seçimde hiçbir kadın adaya oy vermeyeceğim' konulu paylaşımı örnek gösterdi. Konuşmasında kadın kotasına da değinen Yeşildal, "Bazı kadınların aslında bizim kotaya ihtiyacımız yok; biz özgürleştik, güçlendik dediklerini duyuyorum.Kadın kotası, bizim kotaya ihtiyacım olduğu için ya da kadınlar aciz ve güçsüz olduğu için verilmedi. Kadın kotası, kadınların yüz yıllardır yürüttükleri mücadelenin sonucunda elde edilmiş bir kazanım ve haktır. Biz, bu haktan beni aciz görüyorlar diye vazgeçemeyiz" diye konuştu.