Jandarma Genel Komutanlığındaki Darbe Girişimi Davası
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsünde görülen davanın duruşmasında sanıklar, avukatları ve müştekiler hazır bulundu.
Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen eski Astsubay Abdurrahman Özdemir, "15 Temmuz 2016'da Kara Harp Okulunda saat 19.00 sıralarında kurstan ayrılarak evime gittim. Aynı gün saat 21.30 sıralarında kursa tekrar gelecektik. Eve gittim, yemek yedim, kursa gitmek için hazırlığımı yaptım, arabamla yola çıktım. Kurstan arkadaşım Tahsin Egin'i evinden aldığım sırada üniformamı unuttuğumu fark ettim." dedi.
Üniformasını almak için tekrar eve giderken sanıklardan Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığında görevli eski Yüzbaşı Veli Köse'nin kendisini arayarak, Jandarma Genel Komutanlığından aradığını ve kendisi dahil birkaç kişiyi çağırdıklarını söylediğini öne süren Özdemir, şunları söyledi:
"Kursiyer olduğumu, bir yanlışlık olabileceğini söylediğimde Veli Köse, 'Orada anlarız. Özellikle vurguladılar, sen ve birkaç kişiyi daha çağırdılar, gitmemiz gerekiyor.' dedi. Buluştuğumuzda da Veli Köse'ye görevin içeriğini sordum, o da bilmiyordu. Genel Komutanlığa gittiğimizde Veli Köse, durumu öğrenmek için yanımızdan ayrıldı. Bir süre sonra geldiğinde bize, ihtilal olacağını söylediklerini söyledi. 'Ne ihtilali komutanım?', dedik. O da 'İhtilal olacağını söylediler, az önce emir verdiler. Bana da kızdılar, hemen hazırlanın birazdan hazırlık yapmış olarak bizi görecekler.' diye konuştu."
Kurmay Albay Güven Şağban'ın derdest edilmesine ilişkin gösterilen fotoğraflardaki kişinin kendisi olmadığını öne süren Özdemir, fotoğraflardaki kişileri de tanımadığını savundu.
Ambulansla GATA'ya yaralı götürdüklerini ileri süren Özdemir, şöyle devam etti:
"Yaralı bir binbaşı vardı, onu GATA'ya götürdük. Televizyon izleyen erlerin yanında biraz uyudum. Saat 05.00 gibi kalkınca televizyonda haberlerde darbe girişimi olduğuna yönelik haberleri görünce durumun vahim olduğu kanaatine vararak oradan ayrıldım. Saat 07.00 sıralarında evime gittim, arabamı kapalı garaja çekerek olayın şokuyla orada bir müddet beklerken uyuyakaldım. Saat 09.30 sıralarında uyandım ve eve geçtim. Ben kursiyer olduğum için olaylardan dolayı o gün kursa da katılamamıştım. Bu nedenle takım komutanını arayarak olaylardan dolayı gelemediğimi izah ettim. O da bana, 'Şu an çok yoğunuz, 3-4 saat sonra ara görüşelim.' dedi. Öğle sıralarında tekrar aradığımda saat 15.00-16.00 gibi okulda olmamı söyledi."
Emir-komuta zinciri içinde hareket ettiğini ileri süren Özdemir, "Üstlerimin talimatıyla Jandarma Genel Komutanlığına gittim ancak kanunsuz bir olay gerçekleştiğini görünce de yaralı binbaşıyı hastaneye götürme bahanesiyle komutanlıktan ayrılarak oradan kaçtım. Bu nedenle darbe girişimine fiili olarak katılmış olmam kesinlikle söz konusu değildir. Hatayı gördüğüm ve öğrendiğim an olay yerini terk ettim. Bu nedenle bilmeyerek de olsa bir olaya karışıp hata yaptıysam Türk halkı karşısında herkesten özür diliyorum." ifadesini kullandı.
FETÖ'nün şifreli haberleşme programı "ByLock"u kullanmadığını savunan Özdemir, iddianamede yer alan "ABDO 1989" kullanıcı isimli hesabın kendisine ait olmadığını öne sürerek tahliyesini istedi.
-"Karargaha sıkın olduğu için gittik"
Sanık Astsubay Ahmet Parlak da üzerine atılı suçlamaları ve daha önceki ifadelerini kabul etmeyerek, savunmasının dikkate alınmasını talep etti.
Darbe girişiminde Jandarma Genel Komutanlığında görev yaptığını, 15 Temmuz saat 21.30'da sanıklardan eski Jandarma Kurmay Yarbay Yavuz Aydın'ın kendisini arayarak acilen Emek metro durağına gelmesini istediğini öne süren Parlak, "Emek'e gittiğimde Jandarma Genel Komutanlığı Teknik Daireden soyadını bilmediğim tanıdığım Sadık Başçavuş, İstihbarat Grup Komutanlığından Osman Astsubay ve tanımadığım sivil giyimli 3-4 asker geldiler. Yavuz Yarbay bize, 'Arkadaşlar Karargahta sıkıntı var, oraya takviye gideceğiz.' dedi. Ben kendi aracıma Sadık Başçavuş ve Osman Astsubay ile birlikte binerek iş yerine gittik." dedi.
Jandarma Genel Komutanlığı nizamiyesindeki görevlilerin neden geldiklerini sorması üzerine "Bizi Yavuz yarbay yolladı, sıkıntı varmış takviyeye geldik." dediğini öne süren Parlak, "Bizi içeriye almadılar. Ben de arabayı dışarıya park edip yürüyerek nizamiyeye geldiğimde girişte bir karışıklık vardı. Yavuz yarbayı bulmak için karargaha girdim. Devrem Yüzbaşı Veli Köse'yi gördüm, neler olduğunu sordum. Kendisi de bir şey bilmediğini, takviye için geldiğini ve C nizamiyede görevlendirildiğini söyledi. Yavuz Yarbay'ı sordum, 'Görmedim.' dedi. Telefon ile Yavuz Yarbay'ı aramasını söyledim, aradı fakat nerede olduğunu öğrenemedik." ifadelerini kullandı.
Sanıklardan eski kurmay binbaşı Ahmet Özcan'ın nizamiye kapısında yerde bacağından yaralanmış halde yattığını gördüğünü belirten Parlak, şu şekilde ifade verdi:
"O esnada ambulans geldi. Ben kendisine yardımcı olmak için başında durdum, ambulansa bindirilmesine yardımcı oldum. Ben tekrar Yavuz Yarbay'ı aramak için tekrar binaya girdim. Kalabalıkta muhabereci arandığı söylendi, ben de yanlarına gittim. Muhabere Merkezine bir personel lazımmış. Ben de gönüllü olarak, haber merkezine girdim. Tanımadığım 6-7 personel vardı. Bana 'telefona otur, bölgeleri ara, gönderilen mesajların ulaşıp ulaşmadığını, bölge komutanı ve kurmay başkanlarına vakit kaybetmeden ulaştırılması gerektiği hususlarını söyle.' dediler. Ben de bildiğim kadarı ile bölgelerini arayarak bu hususları sordum."
Muhabere Merkezinden dışarı çıktığında bir kişinin "Saldırı var, hemen B1'den MP-5 alın" dediğini ileri süren Parlak, "Direk B1'e indim bir tane MP-5 ve dolu şarjör alarak nizamiyeye doğru gittim. B nizamiyede tanımadığım asker ve siviller vardı. Saat 23.30 sularında bir polis şortlantı ateş ederek nizamiyeden girmeye çalıştı. Halk toplandı. Uçaklar sorti yapmaya başladı. Helikopterlerin polislere ateş ettiğini gördüm. Sabaha kadar birbirimize ateş ettik. Polise fazla direnemeyeceğimizi anlayınca Yarbay Cemal İyigün'ün emriyle garaja girdik. Oradan da karargahın arkasındaki ormanlık alana atlayarak evime gittim." diye konuştu.
Sanıklardan eski Üsteğmen Ahmet Emre Köse de savunmasında, 15 Temmuz 2016'da Jandarma Genel Komutanlığında bulunmadığını ve üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek tahliyesini talep etti.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.