İzmir Rennan Pekünlü Davası Üzerinden Laiklik ve İnsan Hakları Paneli
Rennan Pekünlü davası üzerinden laiklik ve insan hakları paneli Rennan Pekünlü'ye hukukçu desteği İZMİR'de, türbanlı öğrencilerin eğitim hakkını engellediği gerekçesiyle aldığı 2 yıl 1 aylık hapis cezasının infazı için cezaevine giren emekli öğretim üyesi Rennan Pekünlü'ye, destek vermek amacıyla 'Laiklik ve insan hakları" paneli düzenlendi.
Rennan Pekünlü davası üzerinden laiklik ve insan hakları paneli
Rennan Pekünlü'ye hukukçu desteği
İZMİR'de, türbanlı öğrencilerin eğitim hakkını engellediği gerekçesiyle aldığı 2 yıl 1 aylık hapis cezasının infazı için cezaevine giren emekli öğretim üyesi Rennan Pekünlü'ye, destek vermek amacıyla 'Laiklik ve insan hakları" paneli düzenlendi. Panelde, Sabih Kanadoğlu, Ömer Faruk Eminağaoğlu ile Pekünlü'nün avukatı Murat Fatih Ülkü konuşmacı olarak katıldı. Sabih Kanadoğlu, '7 Haziranda oy kullanmaya giderken, hem oyunuza sahip çıkın, hem de bu iktidarı değiştirmek için ne gerekiyorsa yapın. Çünkü artık anayasal bir ülke olmak istiyoruz" dedi.
İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi, öğrencilerin eğitim hakkını engellediği gerekçesiyle aldığı 2 yıl 1 aylık hapis cezasının infazı için cezaevine giren emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü'ye, destek vermek amacıyla 'Laiklik ve insan hakları" paneli düzenledi. Panelde, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile Pekünlü'nün avukatı Murat Fatih Ülkü konuşmacı olarak katıldı. Avukat İrfan Koçana'nın yönettiği panelde ilk olarak Avukat Murat Fatih Ülkü, konuştu. Yargılama süreciyle ilgili ayrıntılı bilgiler veren Ülkü, 'Kimse umutsuzluğa kapılmasının yeterki mücadeleyi bırakmayalım" dedi.
YARGININ ŞAPKAYI ÖNÜNE KOYMASI LAZIM
Avukat Murat Fatih Ülkü'nün ardından Ömer Faruk Eminağaoğlu, söz aldı. Anayasa'da yazılı olan Cumhuriyetin niteliklerini Türk vatandaşlarının artık yaşamadığını söyleyen Eminağaoğlu, 'Anayasa mahkemesi hukukun üstünlüğünü, anayasal sistemi var etmek için kurulmuş, 2. Dünya Savaşı'nın yaşattığı dönemin ardından hukuk sistemine giren ve benimsenen bir mahkemedir. Hukukun üstünlüğünü devam ettirmek için anayasa mahkemesi var. İktidar partisine karşı dava açıldığında, Anayasa Mahkemesi yasalara aykırı olduğuna, cumhuriyete aykırı olduğuna karar veriyor. Bir cumhuriyette hükümetinin olmazsa olmaz taşıyacağı ilkelerden birisi olan laik olmayan bir partiye laik hükümet görevini yüklüyorsunuz. Demokratik olmayan bir hükümete, demokratik bir hükümet görevi veriyorsunuz. Laik olmayan hükümetten laik hükümet uygulamaları bekliyorsunuz. Demokratik olmayan hükümetten, demokratik olan hükümet bekliyorsunuz. O hükümet ne yapıyor bu yetkilerini kullanmaya devam ediyor. Anayasaya mahkemesi kendi kararında, demokrasi dışı olduğunu söylüyor. Böyle bir durumda iktidar gücü o siyasi partinin elinde olursa böyle sıkıntılar ortaya çıkar. Siyasi iktidarı eleştirmek kolay ama yargının, şapkasını önünü koyup düşünmesi lazım. Burada yargının, hükümetin iktidarının kontrolü altına girdiğinin bariz bir tespitidir. Yargı, bedel ödemekten uzak durmuştur. Yargı dik durabilmeliydi, bunu göstermeliydi. 12 Mart dendiğinde, bizde hafızalarda kalan yargılamalarıdır. O zaman da yargıçlar, yargı adalet deselerdi ne olurdu. 12 Eylül'de, yargı adalet deselerdi ne olurdu. Yargıyı biçimlendirmişlerdir. Yargı kurumları, 2010 yılında, tepeden tırnağa dizayn edildi. Ne zaman işte o demokratik denmeyen iktidar tarafından, yepyeni bir yargı ortaya çıkarıldı" dedi. Ömer Faruk Eminağaoğlu, Prof. Dr. Rennan Pekünlü'nün, yargılama sürecinde yapılan uygulamaların, açıkça suç olduğunu, bunun hukukla açıklanacak bir durum olmadığını da ifade etti.
TÜRKİYE ANAYASALI AMA ANAYASAL BİR ÜLKE DEĞİLDİR
Panelde en son sözü ise, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu aldı. Kanadoğlu, ' Türkiye'nin adam gibi aydını azdır, kendisine bilime saygısı olmayan bilim adamı çoktur" dedi. Prof. Dr. Rennan Pekünlü olayı dolayısıyla, bir kez daha hukuka, aydınlanmaya, laiklik ilkesine sahip çıkabilecek aydının az olduğunu, bunlara ihanet eden bilim adamının çok olduğunu ortayla koyduğunu söyleyen Pekünlü, 'Rennan Pekünlü'nün başına gelen olay, bir aydın karşı koymasıyla karşılaşsaydı, bu aydınlarımız bir olup isyanlarını dile getirselerdi bu olay buraya gelmezdi. Bilim adamı dediğimiz YÖK yönetimi, Anayasa Mahkemesi kararlarının bir kararnameyle yok sayılacağına inandırılmışsa, bunları yasalara ters olarak mahkemelere bildirmişse bu ülkede daha çok Rennan Pekünlü çıkar. Sokrates olayına bakın, o zaman adam gibi aydınlar çıksaydı, Sokrates idam edilir miydi' Galile'ye o zaman aydınlar sahip çıksaydı Galile, olayı yaşanır mıydı? Türkiye'de Rennan Pekünlü olayında, adam gibi aydınlar çıkmadı. Sahip çıkan olmadı. Bir hukuk cinayeti işlenirken 80'e varan hukuk fakültesinde hocaların hangisinin sesi çıktı? Toplum buna karşı çıkmadığı sürede bundan sonra da Pekünlü olayları yaşanır. Bu olayların ortaya çıkmaması için aydınlar gerekir, üniversiteler gerekir, bilim adamları gerekir. Bir magazin haberi gibi sunuldu Pekünlü olayı, iki gün sürdü. Ondan sonra unutuldu. Canlı tutulamadı" dedi.
Türkiye'nin anayasal bir ülke olduğunu, 139 yıldır anayasalı bir ülke olduğunu de anlatan Sabih Kanadoğlu, 'Anayasaya sahip olmak ayrı bir olay, Anayasa yapmayı kolay bir şey sanıp, yapıyoruz da. Ama biz uygulamıyoruz, anayasalı olan ama anayasal olmayan bir devlet oluruz. Türkiye hukuk devleti değildir. Türkiye bir polis devletidir" dedi.
BU İKTİDARI DEĞİŞTİRMEK İÇİN NE GEREKİYORSA YAPIN
Önümüzdeki genel seçimlerin hayati olduğunu da anımsatan Sabih Kanadoğlu, '7 Haziranda oy kullanmaya giderken, hem oyunuza sahip çıkın, hem de bu iktidarı değiştirmek için ne gerekiyorsa yapın. Çünkü artık anayasal bir ülke olmak istiyoruz. Anayasa ne yazıyorsa onu uygulayan ülke olmak istiyoruz. Önümüzdeki seçim bir ölüm kalım seçimidir. Bunda hiç tereddüt yok. Bu ülkenin kedini idare edeceği konusunda önemli bir seçimdir. Bu siyasi iktidarın, siyasi iktidardan düşmemesi için yapmayacağı hiçbir şey yoktur. Eller taşın altına konulsun. Sandığa nasıl sahip çıkılır, onun yollarının bulunması lazım. Siyasi partiler güç birliği yapsın. Siyasi ittifak yasak olduğu için çeşitli yollar vardır. Bunlar da bilinir ve uygulanır. Eğer seçim hilelerle bitecek olursa, onun yanına çözüm süreci diye karşımıza iktidarda kalmak için bir takım pazarlıklar sonucu da çıkarsa, Türkiye'de huzur ve güven bitti demektir. Her şey demokrasi ve hukuk içerisinde halledilmelidir. Türk milletinin genlerinde var. Son saniyeye kadar durumu başkaları halleder düşüncesi var. Biz bunu tarihte bir kez yaşadık. Her halde o olmasaydı, şimdi hep beraber Suudi Arabistan'a yas için hepimiz giderdik gibime geliyor. Gün gelecektir, devranda dönecektir, ama bunların hesapları teker teker sorulacaktır" dedi.