Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Enflasyon Hedefleri ve Ekonomik Büyüme Beklentileri
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İzmir İş Dünyası Buluşması'nda 2026 yılına kadar enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi hedeflediklerini açıkladı. Yılmaz, enflasyonla mücadelenin yanı sıra büyüme ve istihdam konularında da güçlü hedefler belirlediklerini vurguladı. 2023 yılı için ekonomik büyüme tahmini 3.5 olarak belirtildi. Ayrıca, kamusal harcamaların milli gelire oranının düştüğü ve yapısal reformların önemine değinildi.
(İZMİR) – İzmir İş Dünyası Buluşması'nda konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, enflasyon hedefleriyle ilgili; "Gelecek yıl bu zamanlarda enflasyondan bu kadar fazla bahsetmeyeceğiz. Yüzde 20-30 bandında bir enflasyon olacak. 2025'in sonu itibarıyla yüzde 20'nin altında bir enflasyona kapatmayı planlıyoruz. 2026'nın sonunda ise tek haneli enflasyona ulaşmayı planlıyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve İzmir Ticaret Borsası iş birliğiyle düzenlenen İzmir İş Dünyası Buluşması'na katıldı.
Toplantıya, İzmir Valisi Süleyman Elban, İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar ve İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ile iş dünyası bileşenleri katıldı.
Toplantıda konuşan Yılmaz, yenilenen Orta Vadeli Program, enflasyon ve büyüme, istihdam artışı ve yapısal reformlarla ilgili hedeflerini anlattı.
"Bizim temel amacımız enflasyonla mücadele"
Orta Vadeli Program'ın amaçlarını açıklayarak konuşmasına başlayan yılmaz, dört ana başlığa dikkat çekerek şunları söyledi:
"Bazen iş dünyanıza haklı haksız yüklenmeler oluyor. Siyasette de bunu yaşıyoruz her camiada tepki göstermemiz gereken hususlar oluyor. Ama genel olarak baktığımda biz iş dünyamızla iftihar ediyoruz. Bizim üretim gücümüzü gösteriyorlar. Yaptıkları girişim, yatırım ve aldıkları inisiyatiflerle ülkemizin kalkınmasına, istihdam oluşumuna, teknolojik atılımlarına öncülük yapıyorlar. Dünyada çok iyi bir dönemden geçtiğimizi söyleyemeyiz. Pandemi sonrası dünya ticareti hala tarihsel ortalamaların altında. Bölgemizde de iyi bir dönemden geçmiyoruz. Kuzeyimizde bir savaş, güneyimizde de insani hiçbir değere sığdıramadığımız manzaralar. Diğer yandan geçtiğimiz yıl tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Deprem afeti onun yaralarını sardığımız bir dönemdeyiz. Dolayısıyla çok olumlu şartlarda olduğumuzu iddia edemem. Ama hep şunu söylemişimdir. Bu zor dönemler, şirketlerin pozitif ayrışması için bir fırsat aynı zamanda. Dünyanın daha sıkıntılı olduğu bir dönemde siz doğru işler yapıp kendinizi ayrıştırırsanız yaşanılan sıkıntıları çok saha kolay ortadan kaldırmanız mümkün.
"Bizim temel amacımız enflasyonla mücadele"
OVP'yi yeniledik. OVP ile birlikte politika belirsizliklerini de ortadan kaldırdık. Güncellediğimiz OVP'de de ana politika çerçevemize hiçbir şekilde dokunmadık. Sadece makro ekonomide, iç ve dış şartlarda değişen şeylere göre birtakım güncellemeler yaptık. Dört ana başlıkta özetliyorum ben. Bizim temel amacımız enflasyonla mücadele. Enflasyonu 3 yıllık bir perspektif içinde tek haneli rakama kavuşturmak. Bunun için de bir geçiş dönemi, dezenflasyon dönemi ve kalıcı fiyat istikrarı diye üç dönem belirlemiştik. O dönemleri başarıyla tamamlama sürecindeyiz. İkincisi büyüme… Enflasyonla mücadele ederken kalkınmayı, büyüme ve istihdamı belirli bir düzeyde sürdürmeye ihtiyacımız var. Bizim aynı zamanda kalkınma sürecini de devam ettirmemiz gerekiyor. Yani istihdam ve kalkınmayı aynı zamanda yürütmeliyiz. Üçüncü başlığımız; istikrar ve büyümeyle birlikte kalıcı sosyal refahı artırmak. Geçici birtakım iyileştirmeler, enflasyonun düştüğü, sürdürülebilir büyümenin sağlandığı bir ortamda kalıcı sosyal refahı artırmak nihai amacımız. Bütün bunların yanı sıra konjonktürel olarak da depremin yaralarını sarmak. Afetlere karşı şehirlerimizi dirençli hale getirmek."
"Yıl sonu itibar ıyla beklentimiz 3.5'luk bir büyümeyle bu yılı kapatmak"
Rakamlar üzerinden istikrarlı ekonomik büyümenin sağlandığını ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu:
"Rakamlar değişir. Mutlaka bir miktar kontrol edemediğiniz faktörler vardır. Biz geçen yıl OVP'yi yaparken Gazze'de bu insanlık dramı yoktu. Dolaysıyla kontrol edemediğiniz birçok unsurda da bu programları etkiliyor. Ama büyük oranda OVP'nin gerçekleştiğini, hedeflerimizde ilerlemeler sağladığımızı ifade edebilirim. Geçen yıl ortaya koyduğumuz beklentilerden daha iyi bir durumdayız. Geçen yıl ekonomimiz yüzde 5,1 büyümüştü. 14 yıl boyunca kesintisiz büyümesini devam ettirdi Türkiye ekonomisi. Bir yıl, iki yıl büyümek değil mesele. Önemli olan uzun süre yüksek büyümeyi sağlamak. 2002 yılında satın alma gücü kalitesine göre dünyanın 18. büyük ekonomisiymiş. Bugün 11. büyük ekonomisi konumunda. Geçen yıl itibarıyla milli gelirimiz ilk defa 1 trilyon dolar seviyesini geçti. 1 trilyon 130 milyar dolara yükseldi. Kişi başına düşen gelirimiz ise 13 bin 243 dolar oldu. Bu yıl beklentimiz ekonomik büyüklüğümüzün dominant dolar olarak 1.3 trilyon lira seviyesine gelmesini istiyoruz. Kişi başına düşen milli gelirin de 15 bin dolar seviyesini aşmasını bekliyoruz. Bu yılın ilk 6 ayında büyümemiz 3,8 olarak gerçekleşti. Son 20 yıla bakarsanız ortalamamız 5,4. Bu büyüme hızına düşük diyebilirsiniz. Ama dünya ortalamasında yüzde 2-2,5 arasında. Özellikle enflasyonla mücadele ettiğimiz bu ortamda hiç de azımsanacak bir rakam değil. Rakamın büyüklüğünden öte kompozisyonu da çok önemli. Büyümenin ne kadar olduğu kadar, nereden kaynaklı olduğuna da bakmamız gerekiyor. Bizim Orta Vadeli Pprogram'daki temel çerçevemiz dengeli büyüme. Bunu da yaklaşım durumdayız. Bu alanda hedefimize ulaşmış durumdayız. Yıl sonu itibarıyla beklentimiz 3.5'luk bir büyümeyle bu yılı kapatmak."
"Büyüme ve enflasyon arasında kısa vadede sıkıntılı tablolar oluşabilir"
İhracatta artış öngördüklerinin altını çizen Yılmaz, ihracatçılara kısa dönem daha sabretmeleri gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Gelecek yıla baktığımızda üç tane olumlu etki görüyoruz. Birincisi, bizim ihracatımızı, kurdan çok daha fazla etkileyen, dış pazarlarımızdaki büyümedir. Dış pazarlarımız büyüyünce kur ne olursa olsun ihracatımız artıyor. Dış pazar daralınca da tam tersi oluyor. Bu çerçevede en önemli iki bölge Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Avrupa. Türkiye'nin ihracatının yüzde 70 civarında bölümü bu iki bölgede gerçekleşiyor. Her iki bölgede de büyümenin geçmişe göre daha yüksek olacağı bir döneme giriyoruz. Bu ihracatçılarımız açısından olumlu bir adım. Gelecek yıl yüzde 4 gibi bir büyüme hedefi koyduk. 'Enflasyonla mücadele ederken bu kadar büyüme olur mu' diye soruluyor. Biz bütün şartları göz önüne alarak bu hesaplamaları yaptık. Başaracağımıza inanıyoruz. Büyüme ve enflasyon arasında kısa vadede sıkıntılı tablolar oluşabilir. Ama esas olarak enflasyonun düşürülmesi, büyüme oranını da güçlendirir. Enflasyonun düştüğü ortamda öngörülebilirlik artar, geleceğe dönük beklentiler güçlenir. Biz burada temel bir çelişki görmüyoruz. Kısa dönemli etkilenmeler olabilir. Bunları sabırla atlattığınızda temel bir çelişki olmadığını, düşük enflasyonla sürdürülebilir büyümenin bir arada gittiğini görürsünüz. Geçmiş tarihimize baktığımızda enflasyonun düşük seyrettiği dönemler büyümemizin çok daha iyi olduğu dönemler."
"2026'nın sonunda ise tek haneli enflasyona ulamayı planlıyoruz"
Gelecek 2 yıl için enflasyon hedeflerini de anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Enflasyonda en temel meselemiz… Başından beri söyledik. Sürpriz olmadı. Ana eğilimi paylaştık. 'Bir geçiş süreci olacak' dedik. Geçici olarak enflasyonun yükseleceğini ve sonra düşme eğilimine gireceğini söyledik. Özellikle 2024'ün ikinci yarısında belirgin bir düşüş olacağını söyledik. Nitekim öyle oldu. Hazirandan bu güne 23,5 puanlık bir düşüş var. Eylül enflasyonu geldiğinde göreceksiniz enflasyon 50'nin altına inecek. Yıl sonu geldiğinde de hedefimiz yüzde 41,5. Yüzde 41,5 da Merkez Bankamızın üst bandına yakın bir noktada bu yılı tamamlayacağımıza inanıyorum. 2025'te nasıl bir tablo görüyoruz? Gelecek yıl bu zamanlarda enflasyondan bu kadar fazla bahsetmeyeceğiz. Yüzde 20-30 bandında bir enflasyon olacak. 2025'in sonu itibarıyla yüzde 20'nin altında bir enflasyona kapatmayı planlıyoruz. 2026'nın sonunda ise tek haneli enflasyona ulaşmayı planlıyoruz. İstihdamda tahminlerimizin ötesinde iyi gidiyoruz. İstihdam ve işsizlikte 1 puan civarında beklentilerimizden daha iyi geldi. Yılı 9,3 ile kapatacağız gibi görünüyor. Ekonomimiz son bir yılın içerisinde 1 milyonun üzerinde ekonomimiz istihdam üretmiş."
"1,5-2 puan civarında kamu harcamalarının milli gelire oranı düştü"
Hazırlana programını reform bazlı olduğunun altını çizen yılmaz, kamu harcamalarının da mili gelire oranının düştüğüne dikkat çekerek şunları söyledi:
"Bizim programımız sadece bir para programı değil. Para programının yanı sıra maliye politikası ve yapısal reformlarla tamamlanan bütüncül bir çerçeve. Dolayısıyla bir taraftan para politikası yürütürken bir taraftan da maliye politikalarımızla çok güçlü bir destek veriyoruz. Bunu da en iyi ölçebileceğiniz şey kamu harcamalarının milli gelire oranıdır. Kamu harcamalarının milli gelire oranı düştü. Geçen yıl tahminimize göre 1,5-2 puan civarında kamu harcamalarının milli gelire oranı düştü. Dolayısıyla bu maliye politikaları kanalıyla enflasyonla mücadeleye ciddi destek koyduğu ortadadır.
Asıl olan yapısal reform. Kalkınmakta olan bir ülke olarak üzerinde durmamız gereken konu yapısal reformlar. Bunu başaracağız ki ülkemizde verimlilik ve rekabet gücü artsın. Bu kapsamda geçen yıl ilk defa OVP'lerin ekine bir reform gündemi koyduk. Bu yıl da aynı çerçeveyi devam ettiriyoruz. Geçen yılın ilk çeyreği için 26 tedbir planlamıştık. 20'sini gerçekleştirdik. Yapısal reformda neler olacak? Yeni bir sanayi politikasına Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu tespit ettik. Sanayide yüksek katma değerli bir üretim geçişi öngörüyoruz. AR-GE'nin ticarileşmesi, yenilikçi projelerin desteklenmesi önemli bir hadise. Yeşil dönüşümü hızlandırmamız, karbon nötr bir ekonomiye doğru uzun vadede gitmemiz gerekiyor. Dijital dönüşüm… Yapay zeka dahil olmak üzere her alanda dijital dönüşümü başarmamız gerekiyor. Kamu altyapı yatırımlarını etkinleştiriyoruz. Özellikle tarımı stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Dünyada modası geçmeyecek bir sektör varsa o da tarım sektörüdür. Tarım sektörünü desteklemeye devam edeceğiz. Yalan yanlış bir takım şeyler de söylendi. Enflasyonla mücadele ettiğimiz gibi dezenformasyonla da mücadele etmeliyiz. Tarımı stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Tarımsal verimliliği artırmamız, gıda üretimini artırmamız, gelir dağılımı bakımından çok önemli katkılar sunacak. Bu bakımdan havza bazlı, suyu esas alan destekleme modeli üzerinde çalışıyoruz. Sanayi alanlarıyla pazarlar arasındaki lojistik maliyetleri düşürmek de reform alanımız."