İzmir Barosu, 5 Nisan Avukatlar Günü'nde Yürüyüş Düzenledi: "Siyasal İktidarın Yürütme Üzerindeki Baskı ve Tahakkümü Avukatları da Hedef Almıştır"
İzmir Barosu, 5 Nisan Avukatlar Günü kapsamında İzmir Adliyesi Ek Hizmet Binası önüne yürüyerek, avukatların yaşadıkları sorunları ve taleplerini dile getirmek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Siyasal iktidarın yürütme üzerindeki baskısı ve tahakkümü, demokratik bir düzende yaşamak için mücadele eden, demokratik hak ve özgürlüklerini kullanan tüm yurttaşlarımızı olduğu gibi meslektaşlarımızı da hedef almıştır” denildi.
HABER: ECE AZAK – KAMERA: ÖZGÜR ŞENGÜL
İzmir Barosu, 5 Nisan Avukatlar Günü kapsamında İzmir Adliyesi Ek Hizmet Binası önüne yürüyerek, avukatların yaşadıkları sorunları ve taleplerini dile getirmek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada, "Siyasal iktidarın yürütme üzerindeki baskısı ve tahakkümü, demokratik bir düzende yaşamak için mücadele eden, demokratik hak ve özgürlüklerini kullanan tüm yurttaşlarımızı olduğu gibi meslektaşlarımızı da hedef almıştır" denildi.
İzmir Barosu, 5 Nisan Avukatlar Günü kapsamında Bayraklı'da bulunan İzmir Adliyesi'nde tören düzenledi. Atatürk Anıtı'na çelenk sunumu, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başlayan törende, İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, baroların avukatların ve savunma mesleğinin demokrasinin temelinde olduğunun unutulmaması gerektiğini söyleyerek, şöyle konuştu:
"Baskılar altında ötekileştirilen, hakarete uğrayan, şiddete uğrayan, duruşma salonlarından atılan, karakollarda işkence gören, adliye çıkışlarında müvekkillerinin ya da karşı tarafın saldırısına maruz kalan avukatlarız biz. Bununla yetinilmiyor, öldürülüyoruz. Son 20 yılda 500'den fazla avukat öldürüldü; cinayete kurban gitti. Yapılması gereken o kadar çok şey var ki ancak. Kulaklarının doğru sözleri tıkayan, kapatan bir siyasal iktidardan bahsediyoruz. Yani bugün geldiğimiz sorunların temelinde bu ülkedeki siyasal iktidarın hukuka, adalete, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, barolara, avukatlara bakışının ne kadar yanlış olduğunun tespiti var. İşte biz bütün bu olumsuzluklar içerisinde mücadele etmeye ve bugün de olsun sesinizi duyurmaya çalışıyoruz ve bundan sonra da bu sesi duyurmayı devam edeceğiz."
Başkan Yılmaz'ın törendeki konuşmasının ardından, avukatlar İzmir Barosu Resim Grubu tarafından düzenlenen resim sergisini gezdi. Serginin ardından avukatlar İzmir Adliyesi'nden Adliye Ek Hizmet Binası'na yürüdü. "Yurttaşın hak ve özgürlüklerinin güvencesi olan avukatlar olarak mesleğimizi savunuyoruz" diyen avukatlar yürüyüşte, "Savunma susmadı susmayacak", "Susmuyoruz korkmuyoruz biat etmiyoruz", "Hak hukuk adalet", "Faşizme karşı omuz omuza", "Eşit işe eşit ücret", "İktidar elini yargıdan çek" sloganları attı.
Adliye Ek Hizmet Binası önünde toplanan avukatlar, meslekte yaşadıkları sorunları ve taleplerini dile getirmek amacıyla basın açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, konuşmasına tüm meslektaşlarının 5 Nisan Avukatlar Günü'nü kutlayarak sözlerine başladı.
"AVUKATIN SESİ KISILIRSA, YURTTAŞIN DA SESİ KISILIR"
Hukuk devleti kavramının, kamu gücünü temsil eden kurumlar karşısında bireyin haklarının en geniş biçimde sağlandığı ve savunulduğu bir devlet düzenini de vurguladığını söyleyen Yılmaz, "Anayasa'da Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu açıkça hüküm altına alınmış olmasına ve hukuk devletinin, adil yargılanma hakkı korunmadan var olamayacağı hususunun açık olmasına rağmen, savunma hakkının sınırlandığı, savunmanın temsilcileri olan avukatların yok sayıldığı bir yargı düzeninde, adaletin gerçekleşmesi için görev yapıyoruz. Hukuk devleti kavramının yıllar, yüzyıllar içinde verilen hak arama mücadelesiyle yaşam bulduğu ve anlam kazandığı tartışılmaz bir gerçekliktir. Hak arama mücadelesinin yasal zemini olan yargılama faaliyetinde, savunmanın şekli bir unsur olarak görülmesi, avukatın etkisiz bırakılması hukuk devletinin varlık nedeniyle çelişen bir durumdur. Biz avukatlar, yurttaşın bir hakkının tespitini, bir hakkının teslimini sağlamak için mesleğimizi ifa ediyoruz. Şu bilinmelidir ki; avukatın sesi kısılırsa, yurttaşın da sesi kısılır" dedi.
"AVUKATLAR, ADLİYE BİNALARINDA, SOKAKTA YA DA BÜROLARINDA FİZİKSEL ŞİDDETE MARUZ KALMAKTA HATTA ÖLDÜRÜLMEKTEDİR"
Avukatların ekonomik ve fiziksel şiddetle karşı karşıya olduklarını belirten Yılmaz, "Avukatlar, adalet ve vicdan mücadelesinde sorumluluklarını yerine getirirken, savunmanın kısıtlanmasına yönelik hukuksal düzenlemeler, avukatın ve avukatlığın itibarsızlaştırılması, ekonomik ve fiziksel şiddetle karşı karşıyadır. Bir davanın tarafı olmayan avukatlar, adliye binalarında, sokakta ya da bürolarında fiziksel şiddete maruz kalmakta hatta öldürülmektedir. Daha yakın zamanda, İzmir'de, bir hafta arayla iki meslektaşımız darp edilmiş ve yaralanmışlardır" diye konuştu.
ÇEDES Projesi'ne de tepki gösteren Yılmaz, "Siyasal iktidar toplumsal yaşamın her alanını kendi ideolojik - politik yönelimi doğrultusunda düzenlemeyi ve denetlemeyi amaçlayan uygulamalarına yeni adımlar eklemektedir. Okullara, manevi danışman adı altında imam ve vaizlerin atanmasını öngören ÇEDES Projesi, ortaöğretimde din derslerinin ders saatlerinin iki kat arttırılması, bakanlıkların ve devlet kurumlarının cemaatler ve tarikatlar arasında pay edilmesi bu uygulamaların somut örnekleridir" ifadelerini kullandı.
"SİYASAL İKTİDARIN YÜRÜTME ÜZERİNDEKİ BASKISI VE TAHAKKÜMÜ, MESLEKTAŞLARIMIZI DA HEDEF ALMIŞTIR"
İzmir Barosu olarak Cumhuriyet' ve Cumhuriyet değerlerini savunmaktan vazgeçmeyeceklerini söyleyen Yılmaz, "Siyasal iktidarın yürütme üzerindeki baskısı ve tahakkümü, demokratik bir düzende yaşamak için mücadele eden, demokratik hak ve özgürlüklerini kullanan tüm yurttaşlarımızı olduğu gibi meslektaşlarımızı da hedef almıştır. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ihlal kararına karşı serbest bırakılmayan Av. Selahattin Demirtaş, başka bir dava ile ilişkilendirilerek tutuklu halinin devamı sağlanmıştır. Anayasa Mahkemesi, Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili seçilen meslektaşımız Av. Şerafettin Can Atalay hakkında verdiği iki ayrı kararında hak ihlalini tespit etmiş, dosyayı görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermiş ve mahkemeye 'Can Atalay'ı yeniden yargıla, cezanın infazını durdur ve tahliye et' demiştir. Bu karara uymak ve bu karar doğrultusunda karar vermekle görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne göndermiş ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi verdiği kararlarıyla Anayasa'yı ihlal etmiştir. TBMM'de ceza kararının okunmasıyla ve Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesiyle Anayasa bu kez yasama organı tarafından ihlal edilmiştir" dedi.
"GEÇİNMEKTE ZORLANAN GENÇ AVUKATLAR, EKONOMİK ŞİDDETİ EN YOĞUN BİÇİMDE HİSSEDİYORLAR"
Avukatların yaşadığı ekonomik sıkıntılara da dikkat çeken Yılmaz, "Avukatlar olarak, yüksek vergiler ödüyoruz, yüksek sigorta primleri yatırmamıza rağmen çok düşük emekli maaşı alıyoruz. Özellikle genç meslektaşlarımız, ekonomik düzenin yarattığı zorluklarla karşı karşıya geldiğinde, mutsuzluğun ve umutsuzluğun sürüklediği bir zeminde var olma savaşı veriyor. Hepimizin yaşadığı olumsuz koşullara ek olarak, mesleğe adım attıkları dönemde emeklerinin sömürülmesi, zamanında ödenmeyen CMK ve Adli Yardım ücretlerinin yüksek enflasyon karşısında erimesi, mobbing gibi yaşamsal sorunlarla baş etmek zorunda kalıyorlar. Giderlerini karşılayamayan, geçinmekte zorlanan genç avukatlar, ekonomik şiddeti en yoğun biçimde hissediyorlar" dedi.
"MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Avukatların teleplerini de dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle noktaladı:
"İzmir Barosu olarak, taleplerimizi gündemde tutmak, yaşama geçirilmesini sağlamak için, İzmir Barosunun onurlu üyeleri olan siz değerli meslektaşlarımızla omuz omuza, yan yana durarak her zeminde, yılmadan, usanmadan çalışacağımıza, engelleri aşmak için birlikte mücadeleye devam edeceğiz."
"NİTELİKSİZ STAJ DÖNEMİNE, YAŞADIĞIMIZ EMEK SÖMÜRÜSÜNE KARŞI SUSMAYACAĞIZ"
İzmir Barosu stajyer avukat temsilcisi Emirhan Mumin ise stajyer avukatların içinde bulunduğu ekonomik koşullarda hayatını sürdürebilmesinin artık bıçak sırtı meselesi haline geldiğini söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:
"Siyasal iktidar ve tüm sorumlular, sorunu gerçekten çözecek tedbirlerden kaçınmakta ve sorunlarımızı görmezden gelmektedir. Stajı amacına uygun hale getirmek yerine, naylon staj girişimleriyle stajyeri ikinci işte çalışmaya yönlendiren düzenlemelerle gerçek sorunları derinleştirmeye devam etmektedir. Yargının kurucu unsurlarından olan avukatın stajının nitelikli şekilde yapılmasını sağlamaya yönelik yasal tedbirler alınması gerekirken ve bizler bugün bu talebimizi dile getirmek için toplanmışken Anayasa Mahkemesi ne yazık ki 4 Nisan'da yani dün – avukatlar gününden bir gün önce - verdiği kararla da naylon stajı meşrulaştırmıştır. Tam zamanlı çalışması gereken kamu görevlilerinin, avukatlık stajını hakkıyla yerine getiremeyeceği açık iken, böyle bir düzenleme bizlerin nitelikli staj dönemi talebimizi görmezden gelmekten başka bir şey değildir. Yine stajın ilk altı ayı olan adliye stajı, mahkemelerde sadece bir imza atmaya dönüşmüş, stajyer avukatın duruşma izlemesi, dosya incelemesi ve stajını amacına uygun yapması istisna haline gelmiştir. Stajın ikinci altı ayında da yine sosyal güvenceden yoksun ve herhangi bir ücret almaksızın günde dokuz haftada en az 45 saat çalıştırılarak yanında staj gördüğü avukatın insafına bırakılmıştır. Hatta bir çok arkadaşımız, meslek onuruna yakışmayan, angarya işlerle dahi karşı karşıya kalmakta, emeği sömürülmekte, ağır koşullarda stajını tamamlamaya çalışmaktadır. Avukatlık mesleğine hazırlık dönemi olan bu bir yıllık dönem, stajyer avukatlar için artık çekilmez hale gelmiştir. Stajyer avukatlar olarak; amacına uygun olmayan niteliksiz staj dönemine, yaşadığımız emek sömürüsüne ve ülkemizde yargı organının işlevsizleştirilip hukukun çiğnenmesine karşı susmayacağız, bunlarla mücadele edeceğiz."