Iuc Başkanı Azizoğlu: "Asli Uygarlık İslam ve Anadolu Medeniyetidir"
Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, “Asli uygarlık İslam ve Anadolu medeniyetidir” dedi.
Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, "Asli uygarlık İslam ve Anadolu medeniyetidir" dedi.
Türkmeneli Televizyonu'nda yayınlanan "Coğrafyamıza Akademik Bakış" programına bu hafta eski Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç'ı konuk eden IUC Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, Türkiye ve bu coğrafyada yaşanan kaos ve sebepleri, demokrasi, halk ve toplum katmanlarını ilgilendiren konularda analizlerde bulundu. Türkiye'de ilgi alanımızda olan aile kavramı, ahlaki değerler, Anadolu medeniyeti ve kültürünün son yüzyılda Batı kültürü, değer ve kavramlarına karşı hızla asimilasyona uğradığını belirten Azizoğlu, "Bizi biz yapan bu ulvi yaşamsal değerlerimizden uzaklaşıp hızla başka bir yapıya bürünüyoruz" dedi.
Özellikle yüzyıl önce Batı toplumlarının yapay olarak sınırlarını çizdiği coğrafyamızda istek, amaç, arzu ve projelerine göre dizayn ettikleri tüm İslam coğrafyasındaki halk ve toplumları suni demokrasi aldatmacası ile kendi stratejik, ekonomik, politik, diplomatik kazanımlarına göre ulusları, devletleri baskıcı rejimlerle Batı'ya doğru yönlendirdiklerini kaydeden Azizoğlu, "Bu yapay sınırlar, suni rejimler toplumların hızlı değişim ve dönüşümüne de sebebiyet verdi. Özellikle ahlaki değerler, inançlar, kültürler, kavramlar gibi İslam medeniyetinin en önemli unsurları hızla asimilasyona uğramış oldu. Biz, biz olmaktan çıkarak farklı bireyler, toplumlar, uluslar olmaya başladık" dedi.
Son yıllarda hızını gittikçe artıran yeni bir dizayn projesinin bu coğrafyada hayata geçirildiğini ifade eden Azizoğlu, "Yine yapay sınırlar çizilmeye çalışılıyor. Coğrafyamızda yaratılan kaoslar, iç savaşlar, nifak tohumları, yine Müslümanları birbirine düşman, kardeşi kardeşe kırdırtan, aynı coğrafyada yaşamaya mecbur, mahküm olduğumuzu unutan toplumlar haline getirildik. Birlikte yaşama kültürünü unuttuk, hoşgörüyü unuttuk, sevgiyi unuttuk, kardeşçe yaşamayı unuttuk. En önemlisi de bu kirli savaşlarda hep kaybedenin bu coğrafyadaki tüm toplumlar, uluslar, bireyler olduğunu algılayamaz hale geldik. Tüm bu değerlendirmeler ve bakış açısıyla baktığımızda kültürde, inançta, ahlaki değerlerde ve ulvi medeniyetimizin hızla asimile edildiğinin de bilincini kaybettik. Çünkü o kadar çok farklı şeylerle meşgulüz ki, o kadar farklı şeylerle meşgul ediliyoruz ki ve biz hızla elimizden, benliğimizden, ruhumuzdan kayıp giden değerlerimizin, inançlarımızın, kültürümüzün kayboluşunu algılayamaz hale geldik" dedi.
Anadolu kültürü, değerleri, kavramları, inançlarının yüzyıllar boyunca tüm İslam coğrafyasına, hatta Batı toplumlarına da öncü ve rehber olmuş medeniyet, kültür, inanç, değer ve kavramlar olmasına rağmen bizlerin biz olmaktan çıkarak Batı toplumlarının kötü kopyası olmaya başladığını kaydeden Azizoğlu, şunları söyledi:
"Onlar gibi giyinen, onlar gibi düşünen, onlar gibi konuşan ve bunu da çok büyük bir marifet sanan, sanki akıl tutulması yaşayan birey ve toplumlar olduk. Eğitim sistemimizi, toplumsal yaşantımız, kültürel yaşantımız, bütün değerlerimize baktığımızda dünyanın, gezegenimizin, insanlarımızın ihtiyacı olan bu ulvi değerleri hızla yitirmeye başladık. Acı ve üzücü olan da bu kayboluşun farkında bile değiliz, bunu sanki bir akıl tutulması gibi görüyorum. Toplumların yaşadığı bu hızlı değişim ve dönüşüm bireyleri de farklılaştırdı. Baktığınız zaman fizyolojik ya da biyolojik olarak insan tanımlamasını yaptığımız bireylerin vicdan, iman, merhamet, insaf gibi değerleri yitirmiş olarak karşımıza geldiğinde o zaman insanlığın özellikle bizim de yaşadığımız coğrafya ve bizim ülkemizin de Anadolu medeniyetindeki bireylerin de fizyolojik, biyolojik yapılarının yanında farklı bir yapıyla karşımıza çıkıyorlar."
Azizoğlu, "Bir birey elinde silah insanları öldürebiliyor ya da farklı bir birey aile kavramı, anne, baba, kardeş, namus, ahlak hiçbir değerin öneminin kalmadığını savunuyor. ya da başka bir birey acımak, merhamet, yardım, katkı sunmak, insanları, insanlığı, doğayı, hayvanları sevmek değerini tamamen yitirmiş bir birey olarak karşınıza çıkıyor. ve biz bunu normal bir insan fizyolojisinde veya biyolojisinde nasıl tanımlayabiliriz? Hadi fizyoloji ya da biyolojide tanımlayabiliriz de insani vasıflarda nasıl değerlendirebiliriz? İşte tüm bunlara baktığımız zaman kültürün, inancın, ahlakın, onurun insanlık ailesi için ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Yani birey eğer birey insan odaklı bir yaşamı seçmiş ise içinde sevginin, merhametin, insani paylaşımın, dini, dili, ırkı, rengi ne olursa olsun her türlü insanı rengini gözetmeksizin, ırkını gözetmeksizin, dinini gözetmeksizin sevmeyi başarıyorsa işte o zaman insanlık ailesini oluşturmuş oluruz" dedi.
Azizoğlu, şunları söyledi:
"Maalesef medeniyetin, uygarlığın, çağdaşlığın çıkış noktası diye bize tanımlanan Batı toplumlarında bu erozyon, baya yok oluş başlayarak bütün dünyaya yayılıyor. Bireyin bencilliği, bireyin insan sevgisizliği, bireyin tüm yaşamını ben odaklı bir merkez haline getirerek toplumsal bir yaşantının da bu hale getirilmesi, devletlerin de sadece kendi çıkarlarının olduğu, dostu olmadığı bir yapıya döndüğü gezegenimizde yaşamımız işte bu insan odaklı yaşamı yani kültürü, değeri, kavramı, inancı, ahlakı yaşamayı da yok etti. Asimile olmaya başladık, biz de Batı toplumlarının değer ve kavramlarına hızla ilerliyoruz. Biz, biz olmaktan çıkmak üzereyiz." - ANKARA