İstenmeyen Büyükelçi Grenell

Başlar başlamaz da ABD ile İran arasında yaşanan sürtüşmeler nedeniyle "Alman şirketler İran'la ticari ilişkilerini derhal aşağı çekmeliler" içerikli bir Tweet attı. Bu, bir diplomat için alışılmışın dışında bir tutumdu. Çünkü bu tutum, 'Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi' ile bağdaşmamaktadır. Zira bu sözleşmenin 41'inci maddesinde çok açık bir biçimde 'diplomatların görev yaptıkları ülkelerin içişlerine karışmaması' yer almaktadır. Büyükelçi Grenell'in bu açıklamasına homurdanan Alman politikacılar oldu. Ama çok ciddi bir tepki de gelmedi. Ancak ABD Büyükelçisi Richard Grenell, göreve başladıktan yaklaşık bir hafta sonra aşırı sağcı Amerikan Breitbart News sitesine verdiği demecinde, "Ben Avrupa'daki diğer katı muhafazakarları, diğer liderleri kesinlikle güçlendirmek istiyorum" diye bir açıklamada bulundu. Yani çok açık bir biçimde yalnız Almanya'nın değil, Avrupa'nın da içişlerine karışmak istediğini ilan etti. Bu açıklamaya tepkiler yağdı.

Özellikle de Sosyal Demokrat Partili (SPD) politikacılardan. SPD'li Rolf Mützenig, "Herhalde ABD Büyükelçisi kendisini Almanya ile ülkesi arasında politik, ekonomik ve kültürel ilişkileri geliştirmek için bir temsilci olarak değil, aşırı muhafazakar bir dünya hareketinin uzun kolu olarak görüyor" dedi.

Eski Alman diplomat ve Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Wolfgang Ischinger, "Rick: Çok tecrübeli bir diplomat olarak benim sana tavsiyem: Kendi ülkenizin politikasını açıklayarak anlatın, lobi çalışmaları yapın, ama sürtüşme istemiyorsanız misafiri olduğunuz ülkeye ne yapması gerektiğini asla söylemeyin. Almanlar iyi dinleyicidirler, ama direktif verilmesini iyi karşılamazlar" içerikli bir Tweet attı. SPD Genel Başkanı Andrea Nahles de, "Diplomasi öğretmek benim işim değildir, ama belli ki ABD Büyükelçisi'nin biraz ek derse ihtiyacı var" açıklamasında bulundu.

SPD'nin eski Genel Başkanı Martin Schulz da, "Bu adamın (ABD Büyükelçisi) yaptığı uluslarası diplomaside bir tekildir. Misafir olduğu ülkeye tarafsız davranma yerine, politik bir hareketin temsilcisiymiş gibi bir tutum izliyor. Sanki bir diplomat değil de aşırı sağcı bir sömürgeci subayı gibi" diyerek tepki gösterdi. Hatta, "Şayet Washington'daki Almanya'nın Büyükelçisi 'Ben Demokratları güçlendirmek için buradayım' deseydi, derhal sınır dışı edilirdi" diyerek dolaylı bir biçimde ABD Büyükelçisinin sınır dışı edilmesini istedi.

Sol Parti Federal Meclis Grubu Eşbaşkanı Sahra Wagenknecht ise daha açık konuştu: "Kim ki ABD Büyükelçisi Richard Grenell gibi ağavari bir biçimde Avrupa'da kimin yöneteceğini belirlemek isterse, Almanya'da diplomat olarak daha uzun süre kalamaz. Şayet Federal Hükümet bizim hakkaniyetimizi ciddiye alıyorsa, Grenell'i kahve içmeye davet etmemeli, aksine hemen sınır dışı etmelidir."

*

Büyükelçi Richard Grenell, tüm bu tepkilere rağmen bildiğini okumayı sürdürdü.

Rusya ile Almanya arasındaki 'Kuzey Akımı 2' doğalgaz projesine katkısı olan şirketlere yaptırım uygulanacağı tehdidinde bulundu. ABD'nin 'Atom Sözleşmesi'ni iptal ettiği İran ile ticari ilişkilerini sürdürecek Avrupa ülkelerine de yaptırım uygulayacakları tehdidinde bulundu.

Son günlerde de 5G ağında Çin merkezli Huawei şirketinin de yer alması halinde, Alman Gizli Haberalma Teşkilatları ile bilgi paylaşımlarını minimuma düşürme tehdidinde bulundu. ve Almanya'nın NATO'ya parasal katkısının 2020 yılı bütçesinde azaltılmasını da eleştirdi.

*

İşte bu, bardağı taşıran son damla oldu. Hür Demokrat Partili (FDP) Wolfgang Kubicki, "Federal Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Büyükelçi Grenell'i derhal 'persona non grata' (istenmeyen kişi) ilan etmeli. Kim ki, ABD'li diplomat olarak tıpkı bir 'Yüksek Komiser' gibi davranıyorsa, bizim hoşgörümüzün de bir sınırı olduğunu öğrenmesi gerekir" dedi. Sol Partili Gregor Gysi de Büyükelçi Grenell'in sınırını çoktan aştığını söyledi ve 'istenmeyen kişi ilan edilmesini' istedi. Yani, "ABD Büyükelçisi sınır dışı edilsin" dedi. Şimdi gözler Federal Hükümette. Acaba Almanya bunu göze alabilecek mi?