Haberler
İsrail ile Lübnan arasında sağlanan ateşkes antlaşması yürürlüğe girdi

Ateşkes başladı! Biden'dan dikkat çeken Türkiye açıklaması

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı: İran tehdidine odaklanmak

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı

Merkel anılarını yazdı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a uzun bir bölüm ayırdı

Merkel anılarını yazdı! Tahtlar için çok konuşulacak ifadeler

İşte O İfadeler

İşte O İfadeler
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Sabancı Suikastı Tetikçisi Mustafa Duyar, Türkiye'nin Gündemine Yıllar Sonra Yine Oturdu.

Sabancı Suikastı tetikçisi Mustafa Duyar, Türkiye’nin gündemine yıllar sonra yine oturdu.

İşte o ifadeler

1- Ercan (Kartal) ’Hedef Sakıp Sabancı’ dedi

Kamuoyunda tartışılan iddiaya göre Duyar öldürülmeden önce gazeteci Can Dündar’a "her şeyi" anlatacaktı. Ancak Adalet Bakanı’nın izin verdiği röportaja dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü, son dönemin tartışılan ismi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi Ali Suat Ertosun izin vermedi. Ertosun, "Duyar para istemişti, izin vermedik" savunmasını yaparken, Hürriyet, Duyar’ın o dönem savcılığa verdiği çarpıcı ifadesini açıklıyor. 22 Aralık 1996’da Suriye’de Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği’ne teslim olan, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından Türkiye’ye getirilen Duyar, 9 Ocak 1997’de savcılığa çıkarılmıştı. 9 Ocak 1996’da İsmail Akkol’la birlikte Sabancı Center’ın 25’inci katında Sabancı Holding Yönetim Kurulu Üyesi Özdemir Sabancı, dönemin TOYOTA Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe’yi öldüren Mustafa Duyar, teslim olduktan 18 gün sonra dönemin İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı İrfan Özliyen’e verdiği 13 sayfalık ifadesinde ilginç açıklamalar yaptı. 15 Şubat 1999’da Afyon Cezaevi’nde "Karagümrük Çetesi" olarak bilinen Nuri Ergin’in talimatıyla öldürülen Duyar’ın ifadesinden satır başları:

Hürriyet Duyar'ın savcılığa verdiği ilk ifadesini yayınlıyor

Bir çarşamba günü İsmail Akkol’la birlikte Bayrampaşa Cezaevi’ne gittik. Siyasi tutuklularla açık görüş mümkün olmamasına rağmen Ercan Kartal’la o gün açık görüş yaptık. Ercan bize ’Eyleme hazır mısınız?’ dedi. ’Hazırız’ dedik. ’Nereye kadar hazırsınız’ dedi, ’Sonuna kadar hazırız’ dedik. Ercan bize hedefin Sakıp Sabancı ve Sabancı Center’ın 25. katı olduğunu söyledi. Elinde bulunan bir defterden bizlere Sabancı İş Merkezi’nin krokilerini göstererek, yapacağımız eylemin bütün özelliklerini tüm ayrıntılarıyla anlattı. Bize tüm giriş çıkış yerlerini ayrıntılı olarak gösterdi. Bu bilgiler ve krokiler bir deftere tükenmez kalem ile çizilmişti. Dışarıdan gelen istihbari bilgilerden faydalanmak suretiyle krokilerin cezaevinde hazırlandığı açıkça belli oluyordu. Ercan, eylem sırasında Sabancı Center’da çalışan bir bayanın bize yardımcı olacağını söyledi. Sabancı Center’a gideceğimiz zaman giymek üzere elbise ve çanta almak için bize 100 milyon lira verildi. Sabancı Center’a yakın Gültepe’de bir eve yerleştik. Elbise ve çantaları alıp bekledik.

3 adet susturuculu 7.65 mm. çaplı yeni Valter marka tabancalar ve bir adet cep telefonu bir paket halinde bizim bulunduğumuz eve geldi. Gelen notta eylemin pazartesi günü yapılacağı yazılıydı. Ancak gelen bir diğer notta Sakıp Sabancı’nın yurtdışına çıktığı, eylemin ertelendiği bildirildi. Eylemin yapılacağını dair yeni not geldi. Ancak bu sırada Sabancı Güneydoğu sorunuyla ilgili bir rapor hazırlamış ve açıklamıştı. Eylemin yapılması halinde başka değişik yorumlara yol açabileceği düşünüldü ve eylem ertelendi. 4 Ocak 1996’da Ümraniye Cezaevi’nde meydana gelen olaylardan sonra eylem talimatı geldi. ’Ofiste kim varsa öldürün’ şeklinde haber geldi.

’Annem evde’ derse Sakıp Sabancı orada

Cumartesi akşamı gittiğimiz bir evde Fehriye bizi bekliyordu. Ben Fehriye’yi daha önce oturduğumuz Derbent Mahallesi’nde tanıyordum ancak samimiyetimiz yoktu. Eylemin ayrıntılarını konuştuğumuz Fehriye’ye bizdeki cep telefonunun numarasını verdik. Fehriye bize eylemin pazartesi günü yapılacağını, cep telefonuyla bizi arayıp ’Annem evde’ derse Sakıp Sabancı’nın orada olduğunu, ’Annem evde yok’ derse orada olmadığını öğrenecektik. Fehriye bizi ön kapıda karşılayacaktı, birlikte 25’inci kata çıkacaktık ve kendisi oradan ayrılacaktı. Dış kapıda sorun çıkarsa temizlik şirketine geldiğimizi söyleyecektik.

Bacaklarımıza silahları sardık

Pazartesi günü silahları susturucuları ile birlikte bacaklarımıza sardık, tıraş olup yeni aldığımız elbiseleri giydik, evden çıktık. Fehriye bizi aradı. ’Annem evde yok, yarın görüşürüz’ dedi. Yeniden kaldığımız eve döndük. Ertesi gün sabah aynı şekilde evden çıktık. Fehriye 09.58’de ’Annem evde’ diye aradı, ’Saat 10.00’da görüşürüz’ dedi. Bu saat 10.00’da Sabancı Center’ın ön kapısında buluşacağımız anlamına geliyordu. Sabancı Center’ın önüne geldiğimizde kapıdaki görevli nereye gideceğimizi sordu. Temizlik şirketine gideceğimizi söyledik. Görevli temizlik şirketini aradı ve bizi D kapısına yönlendirdi. D kapısında başka bir görevli kimliklerimizi aldı, kaydetti. Bizden telefon numarası istedi, hayali bir numara söyledik. Bize turnikelerden geçmek için gerekli olan birer kart verdi ve turnikelerden geçtik.

15. katta, 15 dakika bekledik

Temizlik firmasından gelen bir görevli bizi karşıladı, birlikte aşağıya indik. Onu atlatmak için postaneye gireceğimizi söyledik ve girdik. Görevli temizlik firmasının yerini gösterip ’İşiniz bitince gelin’ dedi. Burada bir bayana yemekhanenin yerini sorduk, bize merdivenleri gösterdi. Oradan asansörlerin bulunduğu bölüme çıktık. 15’inci katın düğmesine bastık. Buradaki tuvalete girdik, silahları çıkardık, susturucuları taktık ve belimize silahları yerleştirdik. Fehriye Erdal’ı bekledik. 15 dakika kadar sonra geldi. Bize Sabancılar’a kahve vereceğini, son kez durumu gözleyeceğini söyledi ve 25’inci kata çıktı.

Heyecanlandı ’Size başarılar’ dedi ve gitti

2-3 dakika sonra geldi ve ’Yukarıda yedi kişi var, bir odada Özdemir Sabancı ve Genel Müdür, diğer odada Sakıp Sabancı ve kardeşleri toplantı halinde’ dedi. Ben ’Sakıp Sabancı hangi odada’ dedim, ’Soldaki odada’ dedi. Birlikte 25’inci kata çıktık. Fehriye kartıyla kapıyı açtı. Sakıp Sabancı’nın bulunduğu odayı göstermesini söyledim. Önce sağdaki, sonra soldakini gösterdi. Heyecanlanmıştı. Tekrar sordum. Soldaki odayı gösterdi ve ’Benim görevim bitti, size başarılar dilerim’ deyip ayrıldı. İsmail ile içeri girdik. İsmail’e sekreteri etkisiz hale getirmesini söyledim. İsmail sekreteri vurdu. Ben içeri girdim. Özdemir Sabancı’yı ve bir şahsı gördüm. Sakıp Sabancı’yı aradığım için odanın diğer bölümlerine baktım, kimseyi göremedim. Bunun üzerine iki metre kadar mesafeden Özdemir Sabancı’ya üç el, Haluk Görgün olduğunu öğrendiğim diğer kişiye iki el ateş ettim. Haluk masanın arkasına geçmeye çalıştı, tekrar yanına yaklaştım iki el göğsüne ateş ettim.

İsmail çantayı odada unutmuştu

Tekrar Özdemir Sabancı’ya yaklaştım, bir el daha ateş ederek silahı çantaya koydum ve odadan çıktım. Sakıp Sabancı ve diğerlerinin diğer odada olduğunu anlamıştım. Ancak Sakıp Sabancı’nın bulunduğu odaya girmek istemedim ve bir an önce oradan ayrılmayı düşündüm. Yanımızda yedek bir şarjör mermi daha vardı ve ayrıca bir kutu mermi de çantamızda bulunuyordu. Fehriye Erdal heyecanlanarak Sakıp Sabancı’nın bulunduğu odayı bana doğru olarak gösteremeyince olay bu şekilde gerçekleşti. İsmail de heyecanlanarak çantasını sekreterin odasında bırakmıştı.

2 - Yatla Rodos’a gittim

Asansöre yaklaştığım sırada daha önce hazırlanan parti bayrağını olay yerine bırakmadığımı hatırladım. Çantamdan parti bayrağını alarak girişe sekreter odasının önüne, yere bıraktım. Talimat bu şekilde verilmişti.

Daha sonra İsmail’le asansöre bindik. 19’uncu katta bir bayan da bindi. Sorduk, zemin kata ineceğini söyledi, birlikte indik. Çıkış turnikelerine yöneldik. İsmail elindeki kartla turnikeden geçmek istedi ama turnike açılmadı. Yandaki turnikenin bir kısmının açık olduğunu gördüm, oradan çıktık ve binayı terk ettik. Bir hafta boyunca istanbul’da İsmail’le aynı evde kaldık.

Bir hafta sonra ayrı ayrı buradan ayrıldık. 2 ay boyunca istanbul Merter’de bir evde saklandım, hiç dışarı çıkmadım. Yurtdışından görevli olarak gelen bir şahıs beni Küçükbakkalköy’de bir eve götürdü, fotoğrafımı çekti ve sahte pasaport hazırlayacağını söyledi. Daha sonra bu evde bana sahte pasaport düzenledi. Pasaportu bana teslim etti. İsmail ve Fehriye’ye de pasaport hazırladığını söyledi.

Otobüsü kaçırdık

Önce Fehriye ile benim yurtdışına gideceğimizi, daha sonra İsmail Akkol’u kendisinin götüreceğini söyledi. 10 gün sonra bu şahıs beni Cennet Mahallesi’nde bir benzinlikte bekleyen otobüse götürdü.

Otobüse Fehriye Erdal’ı yerleştirdiğini, beni de bu otobüse bindireceğini, otobüsün gizli bölmelerinde saklanacağımızı söyledi. Ancak geciktik. Otobüs bizi beklememiş. Fehriye bu otobüsle yurtdışına çıkmış. Bu şahıs yurtdışını arayarak kalacağım yer için adres aldı. Ben Kartal’daki bu eve 12 Mart 1996’da gittim ve iki ay kadar burada kaldım. 18 Mayıs 1996’da Hakan isminde bir şahıs geldi, bana ayakkabı, pantolon getirdi. Birlikte otosuna bindik, önce Yalova’ya sonra Marmaris’e gittik. Marmaris’te beni üzerinde İtalyan ve Yunan bayrakları bulunan bir yata bindirdiler. Hakan yata binmedi.

Bindiğim yattaki İtalyan nereye gideceğimi sordu. Rodos Adası’na gideceğimi söyledim. Gideceğim yerler hakkındaki talimatı bana Hakan vermişti. İtalyan çok az Türkçe biliyordu, bu sebeple fazla bir şey konuşamadık. Rodos Adası’na gittik. Orada bekleyen bir yata geçtik. Yatta Faruk ve Ahmet isminde iki kişi beni karşıladı. Yat ile kıyıya çıktık, bir otoya bindik.

Atina’da 40 gün

Faruk ile bir gemiye binerek Atina’ya gittik. Atina’da Kalender isimli bir kişinin evinde 40 gün kaldım. Bana ’Nazım Avcı’ adına düzenlenmiş bir Hollanda pasaportu getirildi. Yanıma Hollanda’da oturan bir bayan verildi ve Almanya’ya gideceğimiz söylendi. Kalender bizi Atina Havaalanı’na götürdü. Bayan ile birlikte uçağa bindik. Dusseldorf kentine gittik.

3- ’Arkanızdayız’ diyen bir devlet yetkilisi olmadı

Havaalanında bizi karşıladılar. Duisburk şehrindeki bir eve gittik. İsmail Akkol bu evde idi. İki ay kadar İsmail’le bu evde kaldık. Eve parti önderlerinden bir kişi geldi ve bize eğitim verdi. Daha sonra Haggna kentinde bir eve gittik. Bu evde bize sahte pasaport, kimlik yapımı ve haberleşmede kullanılan şifreler konusunda eğitim verildi. Önce İsmail Akkol, ’Bülent Erkoç’ adına düzenlenmiş pasaportla Şam’a gitti. Bir hafta sonra da 26 Ekim 1996’da ben ’Turgut Köroğlu’ adına düzenlenmiş pasaport ile Şam’a gittim. Parti önderi Aslan Tayfun Özkök bana Turgut Köroğlu adına düzenlenmiş pasaportu verdi, Hollanda pasaportunu geri aldı. Şam’a gittiğimde götürüldüğüm evde İsmail Akkol vardı. Sonra Lazkiye semtine götürüldüm. Lazkiye’deki eve benim arkamdan Aslan Tayfun Özkök de geldi. Partinin kongre hazırlık çalışmalarını yapıyorlardı. Bana da Hatay’dan gelecek şahısları karşılamamı söylediler. Ancak ben örgütten ayrılmaya kesin karar vermiştim. Bu görevi (Hatay’dan gelecek kişilerin karşılanması) yapmadım. 17 Aralık 1996 tarihinde örgüt evinden gizlice ayrıldım. 22 Aralık 1996 tarihine kadar Şam’da Espana isimli otelde kaldım. Ve o gün Türkiye’nn Şam Büyükelçiliği’ne giderek teslim oldum. Daha sonra Ankara’ya getirildim. ’Neden teslim oldum?’ başlıklı yazıda anlattıklarım bana aittir.

Baretta kullanmadık

Bize herhangi bir devlet yetkilisi ’Siz adam öldürün, biz arkanızdayız’ şeklinde bir şey söylemedi. Suriye’ye ilk girişte yakalanmış ve tutuklanmış değilim. Sabancı cinayetinde kesinlikle Baretta marka tabanca kullanmadık. Valter marka tabanca kullandık. Pişmanlık yasalarından faydalanmak istiyorum.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
title