İstanbul Kongresinde Konuşan Hedep Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları'ndan Yerel Seçim Mesajı: "Bizi Görmezden Gelmelerine de Kayyum Atamalarına da...
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) İstanbul 2. Olağanüstü Kongresi'nde konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları "HEDEP bu seçimlerde kazanmaya odaklanacak. Biz bu ülkede 3. büyük siyasi partiyiz, hiç kimsenin bizi görmezden gelmesine, hiç kimsenin bize kayyum atamasına, hiç kimsenin bizim siyasetimize zincir vurmasına izin vermedik, bu yerel seçimlerde de buna asla izin vermeyeceğiz" diye konuştu. Hatimoğulları, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararını tanımadıklarını belirterek, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay'ın derhal serbest bırakılmasını da talep etti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) İstanbul 2. Olağanüstü Kongresi'nde konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları "HEDEP bu seçimlerde kazanmaya odaklanacak. Biz bu ülkede 3. büyük siyasi partiyiz, hiç kimsenin bizi görmezden gelmesine, hiç kimsenin bize kayyum atamasına, hiç kimsenin bizim siyasetimize zincir vurmasına izin vermedik, bu yerel seçimlerde de buna asla izin vermeyeceğiz" diye konuştu. Hatimoğulları, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararını tanımadıklarını belirterek, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay'ın derhal serbest bırakılmasını da talep etti.
HEDEP, 15 Ekim'de yapılan 4. Olağan Büyük Kongresi'nin ardından ilk yerel kongresini bugün İstanbul'da yaptı. "Kazanmak için yeniden HEDEP yeniden İstanbul" sloganıyla yapılan İstanbul 2. Olağanüstü Kongresi, Küçükçekmece'de bulunan Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde gerçekleşti.
Kongrenin açılışında konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, şunları ifade etti:
"Binlerce yıldır medeniyetlere beşiklik etmiş İstanbul'un halkları, Kürdü, Türkü, Arabı, Lazı, Çerkesi, Pomağı ve burada sayamadığım Anadolu ve Mezopotamya topraklarının bütün halklarının ortak yaşam yeri olan İstanbul... Hepinize merhaba. Merhaba bir ömürdür kayıplarını arayan, direnen Cumartesi Anneleri'ne, beyaz tülbentleriyle bütün ödenen bedellere rağmen barış demeye devam eden Barış Anneleri'ne... Selam olsun fabrikalarda, tarlalarda, inşaatlarda, bu kentin yaşamını inşa eden işçi, emekçi kardeşlerime. Selam olsun bu ceberut iktidara yaşamın her alanında direnen sevgili kadınlara, binlerce selam olsun kız kardeşlerime. Selam olsun gençlere, selam olsun Kürdistan'ın topraklarından zorla göç ettirilmiş olan, direne direne hayatı gittikleri her yerde kuran siz değerli Kürt halkına, binlerce selam olsun...
"CUMARTESİ ANNELERİNİN MÜCADELELERİNİ SONUNA KADAR DESTEKLİYORUZ"
Haftalardır, yıllardır yakınlarını kaybeden ve onların arayışı içinde olan Cumartesi Anneleri.. 700. haftadan itibaren Galatasaray Lisesi'nin önü onlara yasaklandı. Cumartesi İnsanları hiçbir haftayı ara vermeksizin, hiçbir haftayı geride bırakmaksızın mücadele ettiler, direndiler. Gaz sıktılar onlara, copladılar onları ama Cumartesi İnsanları o meydanda olmaktan, kayıplarını aramaktan bir an bile geri durmadı ve geçtiğimiz cumartesi günü, uzunca bir aradan sonra Cumartesi Anneleri, Cumartesi İnsanları az bir sayı da olsa Galatasaray Lisesi önünde bulundular ve açıklamalarını yaptılar. Bu Cumartesi Anneleri'nin başarısı, kesintisiz direnişin başarısı. Selam olsun Cumartesi Anneleri'ne, onların sonuna kadar yanındayız, mücadelelerini sonuna kadar destekliyoruz.
"İSRAİL'İN SALDIRILARINI KINIYORUZ, BARIŞ DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Bizler bugün bu kongre salonunda kongremizi gerçekleştirirken Orta Doğu inim inim inliyor. Uzun yıllardan beri Orta Doğu'da devam eden savaşlarda halklarımız yaşamlarını kaybediyor ve inanın ki o toprakların altında uğruna mücadele ettikleri, daha doğrusu uğruna savaştıkları petrol kadar insan kanı var ne yazık ki. Kürt halkı on yıllardır oralarda katlediliyor, Araplar, Ermeniler on yıllardır oralarda katlediliyor ve şimdi İsrail Gazze'ye yeni bir saldırı düzenledi. Bir süre önce başladı saldırı ve bu saldırıda on binlerce insan, çoluk çocuk, kadın, genç, sivil insan yaşamını kaybetti ve küçücük Gazze şehrini, 2 milyon insanın yaşadığı bu şehri adeta bir açık cezaevi haline getirmiş durumdalar. Buradan İsrail'in saldırılarını kınıyoruz ve barış mücadelesinin bu coğrafyadan yükselmesi için bizler HEDEP olarak dün olduğu gibi bugün de mücadelemizi sürdürmeye devam edecek, sınırları tanımadan barış demeye devam edeceğiz, barış demeye devam edeceğiz.
"GAZZE'YE YAPILAN AFRİN'E YAPILMADI MI, AFRİN BOMBALANMADI MI?"
Bir yandan Gazze boşaltılmaya çalışılırken, bir yandan oradaki insanlar çoluk çocuk demeden katledilirken bir yanda da Kürdistan'a, Kuzey ve Doğu Suriye'ye, Rojava'ya bombalar dinmedi. Bugün AKP iktidarı İsrail'i ateşkes yapmak için çağırıyor. Biz bu iktidara diyoruz ki; sen Kürtlere bomba yağdırdığın sürece ne mazlum Filistin halkının yanında olabilirsin ne de başka bir halkının yanında olabilirsin. Bugün Gazze'ye yapılan Afrin'e yapılmadı mı? Afrin boşaltılmadı mı? Afrin bombalanmadı mı? İşte halkın düşmanı olan bu iktidar, asla ve asla halkların derdine çare üretemez bu şekilde ve 40 yıldır devam eden Kürt sorununun bu coğrafyada barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi dışında bir seçenek yoktur. Bugün eğer bizim İstanbul'un göbeğinde ekmeğimiz küçülüyorsa, İstanbul'un göbeğinde eğer işçiler yan yana gelip bir grev, bir direniş sergilemek istedikleri zaman onlara 'bunlar bölücü, yanlarında durmayın' diyorlarsa bunun altında yatan neden Kürt sorunudur."
"YARGITAY'IN KARARINI TANIMIYORUZ, CAN ATALAY DERHAL SERBEST BIRAKILMALI"
Tülay Hatimoğulları, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi arasında, Can Atalay'ın durumu ile ilgili olarak yaşananlyar için de şu yorumu yaptı:
"Yargı kokuşmuş durumda. Biliyorsunuz birkaç gün önce AYM'nin açıklamış olduğu karara karşı Yargıtay 3. Daire başka bir karar açıkladı. Neydi bu karar? Sevgili Can Atalay'ın, depremin kenti olan Hatay'ın milletvekili olan sevgili Can Atalay'ın bırakılması için AYM bir karar almıştı ama bu kararı yargının içindeki bu kokuşmuş olan düzen ve iktidarın neredeyse koltuk değneği haline gelmiş olan Yargıtay 3. Daire ve yargının tamamı şöyle bir karar alıyor ve diyor ki; ben AYM'nin kararını tanımıyorum ve tarihin kara sayfalarında yer alacak bir hukuk skandalına imza atıyorlar. AYM üyeleri hakkında bu kararı aldıkları için soruşturma başlatılmasını istiyorlar. Bizler Yargıtay 3. Daire'nin kararını tanımıyoruz, Can Atalay derhal serbest bırakılmalı diyoruz.
"İSTANBUL'U RANT ALANINA ÇEVİRMEK İSTEYEN İKTİDAR KENTSEL DÖNÜŞÜM YASASI ÇIKARDI"
Bugün aynı zamanda Gölcük depreminin yıl dönümü. Gölcük'te deprem oldu ama hepimiz biliyoruz ki bu depremden Gölcük kadar İstanbul kentimiz de çok ağır etkilendi ve 9 ay önce Maraş, Hatay merkezli depremde on binlerce yurttaşımızı, insanımızı, kentimizi, yaşamlarımızı kaybettik. O yüzden Gölcük depremini şu an anımsadığımızda, yakın tarihte belki de 600 sene boyunca bu kadar büyük bir yıkımın yaşanmamış olduğu ağır bir depremi yaşadık. Bu iktidar depremi bizleri yalnız bıraktık, bu iktidar depremzedelere hala sahip çıkmadı. Bu iktidar hala deprem bölgesinde yaşayan insanların bir ekmeğe ve suya olan ihtiyaçlarının hala farkında değil ve bunları gidermeye çalışmıyor. Tam da bütün bunlar konuşulurken İstanbul'u tam bir rant alanına çevirmek isteyen bu iktidar yeni bir yasayı parlamentodan çıkardı. Neymiş bu yasanın adı? Kentsel Dönüşüm Yasası ve rezerv alan ilan edilecek. Bunun anlamı şu; siz bir gün kalktığınızda, size sabah vakti şöyle bir mesaj gelebilir, sizin eviniz ve bahçenizi rezerv alan içinde ilan ediyoruz diyebilirler. Yani sizler, bu salondakiler bir sabah kalkıp kendi evlerinin kamulaştırıldığını görebilirler. Buradaki amaç depreme dayanıklı evler yapmaksa, bu dönüşümü yapmaksa biz HEDEP olarak zaten bunun yanındayız ama bunların amacı bu değil. Bunların amacı İstanbul'u, Kanal İstanbul projesinde olduğu gibi daha büyük bir rant alanına çevirmek ve yandaşlara rant alanının kapılarını açmak. Buradan bir kez daha sesleniyoruz; bizler yaşam alanlarımızı sonuna kadar savunacağız. Bizler depremzedelerin taleplerinin de olduğu gibi onları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
"KAYYUM ATANMIŞ BELEDİYELERİMİZİ TEK TEK GERİ ALACAĞIZ"
Herkesin merakla beklediği bir soru; HEDEP yerel seçimlerde ne yapacak? İstanbul için, Ankara için HEDEP ne yapacak? Bu soruya bizler çeşitli şekillerde ve zamanlarda yanıtlarımızı verdik. Burada büyük İstanbul kongremizi gerçekleştirirken bunun altını bir kez daha çizmek istiyorum; partimiz atlatmış olduğu genel seçimlerin çok geniş bir şekilde değerlendirmesini yaptı. Bu değerlendirmede siz değerli halkımızla birlikte ve il, ilçe örgütlerimizle yaptığımız toplantıların sonuçları elbette merkezimiz tarafından en detaylı şekilde değerlendiriliyor ve şu ana kadar gelinen noktada kararlaştırmalarımız oldu elbette. En önemli kararımız; kayyum atanmış belediyelerimizi tek tek geri almak. Kayyum rejimi anti demokratik bir rejimdir, kayyum rejimi faşizmin ve otoriterleşmenin ta kendisidir. Kayyum rejimi Kürt'e 'senin seçme ve seçilme hakkın yok' diyen bir anlayıştır. O nedenle ilk işimiz; kayyum atanmış belediyelerimizi geri almak ve az farkla kaçırdığımız belediyelerimizin tamamını bu seçimlerde hep beraber geri almak olacak. Bunun için büyük bir halk seferberliği ilan ediyoruz. Bugünden itibaren İstanbul'da bulunduğumuz her mahallede, her semtte gitmedik ev, çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmayalım.
"ADAYLARIMIZI HALKIN ÖNÜNE SANDIK KOYARAK BELİRLEYECEĞİZ"
Peki, yine bize sorulan en önemli sorulardan birisi şu; adaylarınızı nasıl belirleyeceksiniz? Bizler bu dönemde adaylarımızın belirlenmesi konusunda elbette çok önemli kararlar aldık konferansımızda. Bu kararlardan en önemlisi; Türkiye'de 1. ve 2. olduğumuz ilçelerde, belediyelerde belediye eş başkan adaylarımızı halkın önüne sandık koyarak belirleyeceğiz. Doğrudan demokrasiyi bu seçimde illerimize, ilçelerimize ve bütün Türkiye'ye göstereceğiz.
"HEDEP YEREL SEÇİMLERDE KAZANMAYA ODAKLANACAK, BİZİ GÖRMEZDEN GELMELERİNE İZİN VERMEYECEĞİZ"
Yine herkesin merakla beklediği; peki batıda ne yapacaksınız, örneğin İstanbul'da ne yapacaksınız? Bir kere bizler İstanbul'un asli özneleriyiz, İstanbul demek tek başına İstanbul demek değildir. İstanbul Siirt'tir, İstanbul Bingöl'dür, İstanbul Iğdır'dır, İstanbul Türkiye'nin dört bir yanı demektir. O nedenle burada ne yapılırsa bunun karşılığını bölgede de, bölgede ne yapılırsa bunun karşılığını burada da alacağımızı hepimiz biliyoruz. Bu nedenle bizler bugün halihazırda kongremizi gerçekleştirirken, Ankara'da yerel yönetimlerle ilgili konferansımız gerçekleşiyor ve bu konferansta çok önemli kararlar alınacak. Bu kararları kamuoyuyla paylaşacağız. Bugün bu konferansımızda eş genel başkanımız şu an oradadır ve sevgili Tuncer Bakırhan buraya gelemedi konferansa katıldığı için, onun da selam ve sevgilerini iletiyorum sizlere. Biz şu konuda çok netiz; HEDEP'i görmezden gelenler, HEDEP'i siyaseten görmek istemeyenler, HEDEP'i, Kürt halkını, HEDEP'in bileşenlerini 'nasılsa' diye devam eden cümlelerle değerlendirenler ya da tam tersi 'HEDEP'in ne yapacağına bakacağız' diyenler şunu çok iyi bilmeli; HEDEP bu seçimlerde kazanmaya, Türkiye halklarının kazanmasına odaklanacak. Çok net bir biçimde hep birlikte kazanmaya odaklanacağız. Biz bu ülkede 3. büyük siyasi partiyiz, hiç kimsenin bizi görmezden gelmesine, hiç kimsenin bize kayyum atamasına, hiç kimsenin bizim siyasetimize zincir vurmasına izin vermedik, bu yerel seçimlerde de buna asla izin vermeyeceğiz.
Çağrımızı yineliyorum, çok az bir zaman kaldı yerel seçimlere. İstediğimiz sonucu almak için, il, ilçe örgütlerimiz bir yandan seferber olurken siz değerli halkımızın aynı seferberlik ruhuyla çalışma yürütmesi kazanmamız için çok önemli. Bizler öyle bir İstanbul istiyoruz ki; halkın kendi kendini yönetebileceği bir İstanbul istiyoruz. Kürt'ün, Türk'ün, Arap'ın, Çerkes'in ayrımcılığa uğramadığı bir İstanbul istiyoruz. Bizler ranta açılmış kapıları ardına kadar açan yönetimler değil; tam tersi işçiden, emekçiden, yoksuldan, toplumdan yana bir İstanbul istiyoruz. İstanbul'da Tuzla tersanelerinde yükselen sesleri duyacak bir yerel yönetim istiyoruz. Tekstil atölyelerinde, fabrikalarda alın terimizin kıymetini bilen bir yerel yönetim istiyoruz. İnşaatlarda çalışan başta Kürt gençleri, Kürt işçileri olmak üzere bütün işçi kardeşlerimizin haklarının görüldüğü bir yönetim istiyoruz. Bizler üretenlerin yönetebildiği bir yönetim istiyoruz ve İstanbul'u rant alanına çevirenlere karşı mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz.
Sokakta, fabrikada, atölyelerde, üniversitelerde, içeride, dışarıda, derste, sırada bizler mücadele azmimizi kaybetmeden çalışmalarımızı en güçlü şekilde sürdüreceğiz. Bize Kobani kumpas davalarını kuranlara, bizleri yok saymaya çalışanlara karşı en güçlü cevabımızı örgütlü mücadelemizle vereceğiz. Burada kumpas davası nedeniyle şu anda demir parmaklıklar arasında bulunan bütün yoldaşlarımıza sevgili Figen Yüksekdağ'a, sevgili Selahattin Demirtaş'a, sevgili Leyla Güven'e, Gülten Kışanak'a selam olsun hepsine. Boşuna çekilmedi bunca acılar, büyük ve sakin Süleymaniye'mle bekle bizi. Bekle zafer şarkılarıyla gelişimizi, bekle bizi İstanbul. Özgürlük şarkılarıyla, barış şarkılarıyla, adalet şarkılarıyla geliyoruz. Kazanmak için geliyoruz. Mutlaka kazanacağız, mutlaka kazanacağız."