İstanbul'daki 3. Kck Davası
Terör örgütü PKK'nın üst yapılanması KCK'ya ilişkin, aralarında gazetecilerin de bulunduğu 33'ü tutuklu, 1'i firari 44 sanığın yargılandığı davanın 7'nci duruşması başladı.
Terör örgütü PKK'nın üst yapılanması KCK'ya ilişkin, aralarında gazetecilerin de bulunduğu 33'ü tutuklu, 1'i firari 44 sanığın yargılandığı davanın 7'nci duruşması başladı.
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan büyük salonda görülen duruşmaya, tutuklu 33 sanık ile tutuksuz yargılanan 7 sanık katıldı.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Alçık, bugünkü duruşmada saat 15.00'e kadar savunma avukatlarının taleplerini alacaklarını ve saat 16.00'dan sonra da taleplere ilişkin ara kararlarını açıklayacaklarını belirtti. Başkan Alçık, sanık avukatlarından Sinan Zincir'in, taleplerin savunma avukatlarının yaptıkları sıralamaya göre alınması talebini de kabul etti.
-Avukat Ercan Kanar-
Duruşmada ilk olarak söz alan tüm sanıkların avukatlarından Ercan Kanar, 2009 yılından bu yana açılan KCK davalarının siyasal Kürt muhalefetini tasfiye etme amaçlı olduğunu belirterek, Adalet Bakanlığı'ndan alınan verilere göre parça davalarla birlikte 113 KCK davası açıldığını, 992 kişinin tutuklandığını, 2 bin 146 tutuksuz sanık bulunduğunu, bunlardan 274'ünün belediye meclis üyesi, parti temsilcisi olarak görev yaptığını ve toplam iddianame sayfa sayısının da 12 bini bulduğunu ifade etti.
Ercan Kanar, "Bu iddianameler aslında birbirlerinin tekrarıdır. Kes-yapıştır yöntemiyle oluşturulmuş iddianamelerdir" dedi.
Ortada silahlı bir örgüt bulunmadığını kendileri gibi savcının da beyan ettiğini vurgulayan Kanar, bu tür davaların genelde seçim ve anayasa yapımı süreçlerinde açıldığına dikkat çekerek, "Hazırlık sürecinin tümü de hukuki aykırılıklarla doludur. İddianamenin esas saldırdığı hedef, ifade özgürlüğü ve devletin ihlallerine karşı halkın bilgilendirilme hakkıdır" diye konuştu.
Bir zincirin davası olan bu davayla Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) yöneticilerinin hedef alındığını da iddia eden Kanar, "Basına açılmış ve avukatlara açılmış davalarla ana davaya bakıldığında, suni delillerin üretildiği görülecektir. Gizli tanıkların bir kısmı, soruşturmalarda gözaltı dalgası olduktan sonra ısmarlama şekilde üretilmiştir. Davanın dayandığı temeller, bu gizli tanık-itirafçı beyanlarıdır" dedi.
-"Kürt muhalefeti tasfiye edilmektedir"-
Duruşma savcılığının kendileri hakkında, "Türk halkı" değil, "Türkiye halkı" ifadesini kullandıkları ve "siyasal rehin" tanımlamasında bulundukları için suç duyurusunda bulunulmasını talep ettiğini hatırlatan Kanar, daha önce savunma hukukunun önemini en başta yargının bilmesi gerektiğini söylediklerini ve savcının da en az avukatlar kadar titiz olması gerektiğini dile getirdi.
Bir yıla yakındır tutuklu bulunan sanıkların henüz savunmalarının alınmadığına dikkat çeken Kanar, ana akım medyaya tanınan çalışma sisteminin muhalif basına tanınmamasıyla ilgili bir iddianame yazıldığını, basın toplantılarının örgütsel toplantılar gibi yansıtıldığını, ana akım medyada bile Abdullah Öcalan'ın Türkiye'de politika yapan 3-4 kişiden biri olduğunun söylendiğini ve bununla ilgili haberlerin sanıklarda suç unsuru olarak değerlendirildiğini de aktardı.
İfade özgürlüğünün aslında iktidarları sarsacak sert eleştiriler barındırdığını ve aksini yapmanın saray gazeteciliğine eş değer olduğunu savunan Kanar, "Sanıkların ortak özelliği Kürt gazeteciler olmalarıdır. Kürt siyasetçiler, Kürt hukukçular ve Kürt gazetecilere operasyon yapıldı. Bir halkın elleri, kolları teslim alınmak istenmektedir. Kürt muhalefeti tasfiye edilmektedir" dedi.
Avukat Ercan Kanar, tutuklamaların davaya hiç bir yararı olmadığını ve toplumda travma yarattığını da belirterek, güvenliğin bu şekilde değil, özgürlüklere kapı açılarak sağlanmasını ve tutukluların özgürlük gasbına son verilmesini talep etti.
-Başkan Alçık'ın Kürtçe savunmaya izin verdiği iddiası-
Duruşmada söz alan tüm sanıkların avukatlarından Baran Doğan da, özgürlüklerin etrafında çok büyük bir mayın tarlası oluşturulduğunu söyledi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Alçık'a yönelik konuşan Avukat Doğan, şöyle konuştu:
"Sulh Ceza Mahkemesi'nde hakimlik yaptığınız dönemde, Mehdi Tanrıkulu adlı bir sanığa Kürtçe tercüman atadınız. Bende, bunun belgesi var. Üstelik bu sanık Türkçe'yi de çok iyi bilir. Geldiğimiz noktada bu ısrarcılığın anlamı ne- Burada bir oyun oynanıyor. Benim müvekkillerim, ana dillerinde savunma hakkı verilmediği için açlık grevindeler. Siz daha önce duyarlı davranıp tercüman atamışsınız. Oysa şimdi, devlet politikası değişti diye tercüman atanmıyor."
İddianamenin her tarafında polis dilinin hakim olduğunu savunan Doğan, tutuklu sanıkların tahliye edilmesini talep etti.
Duruşma, sanık avukatlarının taleplerine ilişkin konuşmalarıyla devam ediyor.
Muhabir: Murat Kaya
Yayıncı: Sabri Çelebioğlu - İSTANBUL