İstanbul Barosu'na "Başörtüsü" Davası
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve yönetim kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu 21 avukatın, staj yapan başörtülü bir avukatın dersten çıkarılması, hakkında işlem yapılması ve avukatlık kanununa aykırı davranılarak mağdur edilmesi gerekçeleriyle "görevi kötüye kullanmak" suçundan yargılandıkları davada beraatlerine karar verildi.
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve yönetim kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu 21 avukatın, staj yapan başörtülü bir avukatın dersten çıkarılması, hakkında işlem yapılması ve avukatlık kanununa aykırı davranılarak mağdur edilmesi gerekçeleriyle "görevi kötüye kullanmak" suçundan yargılandıkları davada beraatlerine karar verildi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, İstanbul Barosu Başkanı Kocasakal'ın da aralarında bulunduğu sanıklar katıldı. Duruşmada müşteki avukat Şule Dağlı Gökkılıç da hazır bulundu.
Önceki duruşmada, tüm sanıkların avukatı Turgut Kazan'ın mahkeme heyeti başkanı Nimet Demir'in reddi yönündeki talebinin, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildiği belirtilen duruşmada, mahkeme heyeti başkanlığına İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ahmet Korkusuz'un görevlendirildiği tutanağa geçirildi.
-"Avukatlık Kanuna'na göre işlem yapılmıştır"
Kimlik tespitlerinin ardından sanıkların savunmalarına geçildi. Ümit Kocasakal, savunmasında, "Açılan dava hukuki değildir. İstanbul Barosu ile hesaplaşma söz konusudur. Teknik anlamda da ortada bir suç yoktur, kimsenin stajı da yanmamıştır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun maddeleri ve Barolar Birliği'nin genelgeleri doğrultusunda işlem yapılmıştır" dedi.
Sanıklardan Mehmet Vakur Kulat da olay tarihinde İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi Yürütme Kurulu üyesi olduğunu kaydederek, "Sadece staj eğitim merkezine, Barolar Birliği'nin genelgesinde belirttiği stajyerlerin uyması gereken kılık-kıyafet, saç-sakal konusunda kuralları içeren yazı asılmıştır. Bunun dışında herhangi bir eylem yoktur. Bu uyarıdan da hiç kimse zarar görmemiştir" ifadelerini kullandı.
Nuran Kurtuluş Atahan ise suç tarihinde İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi'nde Ceza Hukuk Bölüm Başkanı olduğunu hatırlatarak, "Şule isimli stajyer sunum yaptığı sırada başörtülü olması nedeniyle başörtülü sunum yapamayacağı hatırlatılmış, kendisi de türbanını çıkarmayacağını söyledi. Bu şekilde sunum yaptığı taktirde tutanak altına alınıp yönetim kuruluna bildirileceği kendisine hatırlatılmış ve bu husus tutanak altına alınarak baroya bildirilmiştir" dedi.
-"Başımı açarak ruhsat aldım"
Beyanı sorulan müşteki avukat Şule Dağlı Gökkılıç ise staj döneminde yaşananları anlatarak, "Baronun 7. katında başımı açarak ruhsat aldım. Başımı açmadan ruhsat veremeyeceklerini söylediler. Baronun bizi başörtülü almamasının nedeni meslek ilke kurallarının 20. maddesidir. Bu madde meslek yapılırken uygulanması gerekirken staj döneminde de uygulanmaya başlanmıştır. Kasti olarak hukuka aykırı işlem yapılmıştır" dedi.
Avukat Gökkılıç, şikayetinin devam ettiğini anlatarak, davaya katılmasına karar verilmesini de talep etti.
Esasa ilişkin görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Nurten Altınok, sanıkların mevcut kanunlara, Barolar Birliği'nin disiplin kurulu kararlarına uygun davrandıkları, müşteki Gökkılıç'ın bizzat derslere başörtülü olarak katıldığı, zorla çıkarılmadığı ve staj eğitim belgesini de aldığına ilişkin beyanı dikkate alındığında herhangi bir mağduriyetinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle tüm sanıkların beraatine karar verilmesini talep etti.
-Mahkemenin kararı
Mahkeme heyeti, tüm sanıklar hakkında "görevi kötüye kullanma" suçundan cezalandırılmaları için kamu davası açılmış olmasına rağmen suçun unsurlarının oluşmadığını bildirerek, mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediği gerekçesiyle tüm sanıkların ayrı ayrı beraatini kararlaştırdı.
İddianameden
Hazırlanan iddianamede, şüphelilerden Kocasakal'ın da aralarında yer alan 21 avukatın Eğitim Merkezi'nin düzenlediği eğitimlere başörtülü katılanlar hakkında, meslek kurallarına aykırı davrandıkları gerekçesiyle uyarılmalarına yönelik yönetim kurulu kararı aldıkları kaydedilerek, bu şüphelilerin baskı oluşturarak inanç özgürlüğünü kısıtlayıcı işlemler yaptıkları belirtilmişti.
İddianamede, tüm şüphelilerin, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 257. maddesine göre hükme bağlanan "görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kis¸ilerin mağduriyetine neden olmak" suçundan 6 ay ile 2 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılması istenmişti.