İsrail ve ABD baskıyı artırıyor: Tahran'dan kaçış büyüyor

İsrail'in artan hava saldırıları ve Trump'ın "Tahran'ı terk edin" çağrısı İranlı sivilleri çaresiz durumda bırakıyor.
İsrail'in artan hava saldırıları ve Trump'ın " Tahran'ı terk edin" çağrısı İranlı sivilleri çaresiz durumda bırakıyor. İran kentlerinde ne sığınaklar ne de erken uyarı sistemleri var. İranlılar kaçışa zorlanıyor.İsrail ile İran arasında karşılıklı saldırılar daha da yoğunlaşıyor. Hava bombardımanlarını arttıran İsrail'in art arda açıklamalarla Tahran halkına kenti boşaltın çağrıları yapması kent sakinlerinin başkentten kaçışını tetikledi.
Pazartesi günü evlerini geride bırakarak Tahran'dan kaçmak için yola koyulan İranlılar uzun kuyruklar oluşturdu. Tahranlıların özellikle Hazar Denizi bölgesine doğru kaçmaya çalıştığı bildiriliyor. Otoyollar tıkalı, araçlar benzinliklerde uzun kuyruklar oluşturuyor.
Kaçışı tetikleyen açıklama ve çağrılar
Pazartesi günü önce İsrail ordusu Tahran'ın kuzeyinde yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı bölgenin boşaltılması için "acil uyarıda" bulundu.
İsrail Savunma Bakanı Israel Katz da İran'ın başkentine doğrudan misilleme tehdidinde bulunarak, "Tahran sakinleri bunun bedelini ödeyecek, hem de çok yakında" açıklamasını yaptı. Sivillerin de hedef alınacağına dair bu sözleri tepkiye yol açınca Katz ikinci bir açıklama yaparak, "Açıkça belirtmek isterim ki: Katil diktatörün İsrail halkına yaptığı gibi Tahran halkına zarar vermek gibi bir niyetimiz yok" dedi.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu da İran'ı, İsrail'deki sivilleri hedef almakla suçlayarak "Tahran sakinlerine 'Bölgeyi terk edin' diyoruz, harekete geçeceğiz" ifadelerini kullandı. İsrail'in bu açıklamalarını, ABD Başkanı Donald Trump'ın 15 milyonu aşkın kişinin yaşadığı Tahran için yaptığı "Kenti boşaltın" çağrısı izledi.
Pek çok ülke vatandaşlarına İran'dan hemen karayolu ile ayrılması için art arda çağrılar yapıyor. Bu ülkeler arasında İran'ın yakın müttefikleri Rusya ve Çin de yer alıyor. Söz konusu ülkeler karayolu ile de olsa vatandaşlarını İran'dan çıkartabiliyor.
Peki ya İran halkı?
İranlılar nereye kaçmaları gerektiğini, nerede güvende olabileceklerini bilmiyor. Tek başına Tahran'ın nüfusu, İsrail'in toplam nüfusundan daha fazla. Üstelik İsrail'den farklı olarak İran kentlerinde ne sığınaklar ne de erken uyarı sistemleri var.
İsrail'in Cuma gününden bu yana Tahran'da vurduğu pek çok hedef kent merkezinde yer aldı. İran Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Kirmanpur, İsrail'in Pazar öğleden sonraya kadar gerçekleştirdiği saldırılarda en az 224 kişi hayatını kaybettiğini, bin 200'den fazla kişinin de yaralandığını, ölü ve yaralıların ise yüzde 90'ının sivil olduğunu açıkladı.
Uluslararası haber ajansları bu sabah İran'ın başkentinin merkezinin büyük ölçüde terk edilmiş olduğunu, pek çok dükkanın kepenklerini açmadığı, Tahran'ın "Büyük Çarşı" adlı tarihi kapalı çarşısının da kapalı olduğunu bildiriyor. Öte yandan sadece başkentte değil ülke genelinde korku ve çaresizlik hakim. Tahran'ın tahliye edilip edilmeyeceği, edilecekse nasıl tahliye edilebileceği ve milyonlarca insanın nereye sığınabileceği belirsizliğini koruyor.
Bir Tahran sakini, "Sığınaklara erişimimiz yok, kentin tamamında sığınak yok" diyerek çaresiz olduklarını anlatıyor.
Tahranlılar öfkeli
İran yönetimi her şeyin kontrol altında olduğu konusunda ısrar ediyor. İran Hükümet Sözcüsü Fatma Muhacerani, Pazar günü halka yer altı istasyonlarına, camilere ve okullara sığınmalarını tavsiye etti. Bu açıklama sosyal ağlarda öfke dalgasını tetikledi. Hükümetten "Hangi okulumuz ya da camimiz füze sığınağı olarak inşa edildi?" sorusunun yanıtlanması istendi.
Hatta bazı İranlılar, İslam Cumhuriyeti'nin 1979 İslam Devrimi'nden bu yana geçen 46 yılı "İsrail'in yok edilmesini" istediğini söyleyerek, savaşa hazır olduğunu beyan ederek geçirdiğine vurgu yaparken, bu süre zarfından rejimin kendi halkını korumak için sığınaklar inşa etmemiş olmasını eleştiriyor.
Washington Enstitüsü kıdemli analistlerinden İran asıllı Amerikalı Holly Dagres, "İranlı siviller iki cephe arasına sıkışmış durumda" diyor. DW'ye konuşan Dagres, sıradan İranlıları hava saldırıları konusunda uyaran sirenlerin bulunmadığına dikkat çekerek şunları kaydediyor:
"İranlılar şu anda derinden sarsılmış ve korkmuş durumdalar. Aynı zamanda öfkeliler çünkü arada kalmış durumdalar. 46 yıldır kendi halkına karşı savaş açan bir İslam Cumhuriyeti'nde yaşıyorlar. Bu durum, halkın artık istemediği bir rejimin kararlarının sonucudur. Ancak her geçen gün daha fazla sivil kayıp olmasına rağmen İranlılar savaş ya da kan dökülmesini istemiyor. "
"Bu İran ve İsrail halkları arasında bir savaş değil"
İsveç'teki Mälardalen Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan sosyolog Profesör Mehrdad Darvishpour da İranlıların nereye sığınabileceklerini, nereye kaçabileceklerini bilmediklerine işaret ederek "Bu İran ve İsrail halkları arasında bir savaş değil ve en kısa zamanda son bulmak zorunda" diyor.
İran ile İsrail'in karşılıklı saldırılarının daha fazla yıkıma yol açmasının önlenmesi gerektiğini söyleyen Darvishpour, "Bunun tek yolu, barış ve demokrasiden yana olan herkesin İsrail saldırılarını durdurmak ve İran'ı müzakereye ikna etmek için küresel baskı uygulamasıdır" görüşünü savunuyor.