İsedak 32. Toplantısı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bize her fırsatta demokrasi, özgürlük dersi veren ülkeler kendilerine sığınan çocuklara dahi sahip çıkmaktan acizler.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bize her fırsatta demokrasi, özgürlük dersi veren ülkeler kendilerine sığınan çocuklara dahi sahip çıkmaktan acizler. Onlara kapılarını açmadılar. Açmıyorlar. Tam aksine onları dikenli tellere mahkum ediyorlar." dedi.
İslam Konferansı Örgütü Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesinin (İSEDAK) 32. Bakanlar oturumunu açan Erdoğan, sözlerine katılımcıları Yüşa Peygamberin, Eyyubel Ensari'nin, Fatih Sultan Mehmet'in şehri İstanbul'da ağırlamaktan duyduğu büyük memnuniyeti dile getirerek başladı.
Bugün burada ağır bir sorumluluğun yükünü paylaşmak üzere bir arada olduklarını, bugün İstanbul'da dünyanın farklı köşelerinde dini, mezhebi, etnik kimliği ne olursa olsun milyonlarca mazluma bir nebze olsun umut vermek üzere toplanmış olduklarını anlatan Erdoğan, "Kalplerin nasırlaştığı, gözlerin kar ve para hırsıyla körleştiği bir zamanda paylaşarak hep birlikte kazanmamın mümkün olduğunu göstermek için burada beraberiz." dedi.
Erdoğan, İslam aleminin temsilcileri olarak daha adil, daha huzurlu ve barış dolu bir dünyanın mümkün olduğunu ortaya koyabilmek için, çocuklara daha iyi bir gelecek sağlamak için bugün burada olduklarını belirterek, " 'İstişare eden zillete düşmez' emri mucibince meselelerimizi gönlümüz ile dilimiz arasına perde koymadan konuşmak için buradayız. Ben rabbimden bu iyi niyetle gerçekleştirdiğimiz toplantımızı bereketlendirmesini, ümmetin ve tüm insanlığın sorunlarının çözümüne vesile kılmasını niyaz ediyorum. Fikirleri, eleştirileri, teklifleri ile toplantımıza katkı sunacak tüm kardeşlerimize teşekkür ediyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Değerli kardeşlerim, dünya özellikle de içinde yer aldığımız bölge uzun bir süredir siyasi, sosyal ve ekonomik buhranlarla boğuşuyor. Küresel sistemdeki fay hatlarının hareketlendiği kırılmaların, sarsıntıların hatta Suriye, Irak, Libya, Yemen'de olduğu gibi devletleri altüst eden büyük depremlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Hepimiz de bir şekilde bu kritik süreçten etkileniyoruz. Esasen bugün dünya siyasetini meşgul eden, gündemi esir alan krizlerin neredeyse tamamı İslam ülkelerinde vuku buluyor." diye konuştu.
- "Dünyanın yükü Müslümanların omuzlarında"
Müslümanların adeta dünyanın yükünü omuzlarında taşıdığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Filistinli çocuklar, Arakanlı yetimler, Türkistanlı mazlumlar, Suriyeli çocuklar kendilerinin hiçbir dahli olmadıkları meselelerin acı sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda bırakılıyor. Coğrafyamızdan yansıyan haberler hepimizi içinde kalp denen kutlu cevheri taşıyan her insanı derinden yaralıyor. Aklımızın alamayacağı, vicdanlarımızın asla kabul edemeyeceği hadiseleri, vahşetleri televizyon ekranlarında gördükçe kahroluyoruz. Daha birkaç gün önce hemen yanı başımızda Doğu Halep'teki sivillere hizmet veren son hastane de rejim ve destekçileri tarafından enkaza çevrildi. Sadece son 1 yıl içinde Akdeniz'in karanlık suları açlıktan, fakirlikten ve safeletten kaçarken boğulan 5 bin mazluma mezar oldu. Suriye ve Irak'taki iç savaşın Avrupa'ya göçe zorladığı 10 bin kayıp çocuğun nerede olduğu, kimin elinde olduğu bilinmiyor. Bize her fırsatta demokrasi, özgürlük dersi veren ülkeler kendilerine sığınan çocuklara dahi sahip çıkmaktan acizler. Onlara kapılarını açmadılar. Açmıyorlar. Tam aksine onları dikenli tellere mahkum ediyorlar."
Bu salondaki her bir kardeşinin, farklı ülkelerden gelen her bir misafirin terörden, çatışmalara iç siyasi problemlerden ekonomik zorluklara birçok imtihanla yüzleştiğini bildiğini vurgulayan Erdoğan, "Gördüklerimiz, duyduklarımız, okuduklarımız ve şahit olduklarımız karşısında zaman zaman umut pınarlarımızın kuruduğunun da farkındayım. Ama şundan emin olun. Her şey zıddıyla kaimdir. İmtihan ne kadar ağırsa, mükafat da o kadar büyüktür." dedi.
"Bakınız bizde çok veciz bir söz var. 'Atalarımız kul sıkışmayınca Hızır yetişmez' derler. Yani sıkıntıda olan, dara düşen ve kendisine inanan insanları Yüce Allah darda koymaz. Onlara en zor anlarında muhakkak yardım eder." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz bu ilahi lütfa hem binlerce yıllık İslam tarihimiz hem de kendi mazimiz boyunca sayısız kez şahit olduk. Ebrehe'nin azgın ordusunu yok eden, Ebabil kuşlarının minik taşlarıydı. Hazreti Peygamber Aleyhisselatu Vesselamı, Sevr mağarasında koruyan bir örümceğin incecik ağıydı. Çanakkale'yi geçilmez kılan, boğazı dünyanın en güçlü ordularına dar eden silah ve mühimmattan ziyade milletimizin iman gücüydü. 40 yıllık siyasi hayatımızın en zor dönemlerinde Allah'ın inayetini, yardımını, rahmetini her zaman yanımızda hissettik. Bunun en son örneği 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızdır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kardeşlerim, 15 Temmuz gecesi neler yaşadığımızı, ülkemizin nasıl bir badire atlattığını hepiniz eminim duydunuz, gayet iyi biliyorsunuz. O gece silahlı kuvvetlerimizin içine sızmış bir avuç terörist, Pensilvanya'daki ele başlarından aldıkları emirle kendilerine milletimizin emaneti olan silahları, bizzat bu silahların sahibine, yani millete çevirdiler. F-16'lılarla, helikopterlerle, tanklarla, toplarla tüm silahlarla ölüm kusarak milletimizin iradesini gasp etmeye, meşru hükümetini devirmeye çalıştılar. Fetullahçı Terör Örgütü militanları tarafından 15 Temmuz gecesi 248 vatandaşımız şehit edildi, 2 bin 193 insanımız da gazi oldu. Ben bu vesile ile tüm şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum. Karanlık başlayan bir gecenin sabanı rabbimin lütfuyla apaydınlık oldu. Bağımsızlığını, onurunu, geleceğini kaybetme riskiyle karşı karşıya olan ülkemiz böyle büyük bir tehlikeyi bertaraf ederek daha güçlü, daha demokratik daha özgür bir geleceğe yöneldi." diye konuştu.
(Sürecek)