İş dünyası 4 trilyon dolarlık kaybın dinamiklerini sorguladı
13 Haziran tarihinde Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleştirilen zirvede, ulusal ve uluslararası düzeyde başarılı kuruluşların önde gelen yöneticileri, bilgi ve deneyimlerini katılımcılarla paylaştı.
2010 yılından bu yana iş etiği ilke ve politikalarının anlaşılması, benimsenmesi, yaygınlaştırılması, şirketlerin yazılı kültürünün temel taşı haline gelmesi için kılavuzluk etmek ve referans merkezi olmak misyonuyla faaliyet gösteren Etik ve İtibar Derneği TEİD, 6. Uluslararası Etik Zirvesi'ni "Tufanda Hayatta Kalmak" temasıyla düzenledi.
Etik krizler ve etkileri masaya yatırıldı
Uluslararası Etik Zirvesi'nin 6. yılında dünyaca ünlü şirketlerin yaşadıkları etik krizler incelenip 'tufanda hayatta kalmak' için yapılması gerekenler, deneyimli yöneticilerin katılımıyla tartışmaya açıldı. Etik krizlerin ortaya çıkmasını engellemeye yönelik çalışmaların yanı sıra kriz sırasında liderlerin ve üst düzey yöneticilerin bu süreci yönetirken göz önünde bulundurmaları gereken hususlar masaya yatırıldı, kriz sonrası şirket etik politikalarının gözden geçirilmesi ve kriz sonrası iletişimin ve itibar yönetiminin nasıl olması gerektiği konuları örnekleriyle beraber incelendi.
Zirvenin açılış konuşmalarını TEİD Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Öncer ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atilla Eriş yaptı. Açılış konuşmasında Selçuk Öncer, 1,3 milyar insanın hayatlarında elektriği hiç görmeden yaşayıp ölecekleri, 1 milyar insanın günde 1 dolardan az para kazandıkları bugünün dünyasında verim ve büyümeye su kadar ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. Öncer, dünyanın kapitalizm ile en travmatik sınavını verdiği 2008 global krizinin süren etkilerini hatırlamadan geleceği planlamaya imkan olmadığını belirtti. OECD tarafından 1 Haziran'da yayımlanan "Global Ekonomiye Bakış" raporuna göre dünya ekonomisinin, 13 trilyon doların buharlaştığı 2008 kriziyle yediği darbeyi atlatmaktan hala çok uzak olduğunu kaydeden Öncer, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerdeki büyümenin de parlak bir gelecek vadetmediğini söyledi. Dünya Bankası'nın yolsuzluğun dünya ekonomisine olan etkisinin %2,6, yani yaklaşık iki trilyon dolar olarak açıkladığına dikkat çeken Öncer, iş dünyasının içinde bulunduğu bu sorunun çözümünü öncelikle kendisinin bulması gerektiğini vurguladı. Öncer, OECD ve Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmelerinin benimsendiği 1997 ve 2000 yılından bugüne, her iki kurumun özel sektöre karşı gün geçtikçe artan kapsayıcı tutumunun pozitif sonuçlar vermeye başladığını dile getirdi. Bu karamsar tablo içinde bir diğer umudun gençler olduğunu söyleyen Öncer, bugünün gençlerinin global dünya vatandaşı olarak yetiştiklerini, gençler çözüm üretmeye ne kadar hızla yöneltilebilirse mevcut çelişki ve açmazlardan çıkışın yollarının bir o kadar hızlı olacağını belirtti. 6. Uluslararası Etik Zirvesi'ni İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde bu inançla gerçekleştirdiklerini söyleyen Öncer, Etik ve İtibar Derneği'nin iş dünyası ve üniversite öğrencilerini bir araya getirip insanlığın sorunlarına çözüm arayacakları bir platform kurduklarını belirtti. Bu yaz açılacak Etik İnovasyon Kampları'nda çalışacak gençlerin zorlu bir ETHATLON'un ardından oluşturacakları politika önerilerini sadece Türkiye Cumhuriyeti değil, tüm G20 hükümetlerine sunabileceklerini kaydeden Öncer, Türkiye'nin pilot ülke olacağı projenin tüm G20 ülkelerini kapsayacak şekilde planlandığını, gençlerin desteğiyle dünyayı daha iyi bir geleceğe taşıyacaklarına inandığını belirtti.
Açılış konuşmasında Prof. Dr Atilla Eriş, TEİD ile verimli bir işbirliği sürdürdüklerini belirterek üniversite bünyesinde İş Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi'ni hayata geçirdiklerini, merkezde üniversiteli gençlerin katılımıyla önemli projeler gerçekleştirdiklerini ifade etti. Etik krizlerin iş dünyasını derinden etkilediğini kaydeden Eriş, bir ülkede yaşanan kural dışı bir uygulamanın sadece o ülkeyi etkilemediğini, uluslararası düzeyde fırtınalar kopardığını söyledi. Eriş, etik açıdan ister kamu ister özel sektör kuruluşu olsun, hukuk çerçevesinde olmak üzere yönetim, üretim, iletişim ve diğer faaliyetlerinin her aşamasında etik kuralları ön planda tutan, liyakat ve verimliliğe önem veren, hata yapıldığında bunu cesurca itiraf ederek saydam bir şekilde gereken önlemleri alan, çalışanlarının hak ve hukuklarına saygı gösteren çağdaş bir yaklaşımın krizlerin önlenmesinde ve atlatılmasında etkili olacağını vurguladı.
Açılış konuşmalarının ardından, Queen's Counsel ünvanına sahip, Peters&Peters Kurucusu, Beyaz Yaka Suçları Uzmanı, Zirve Başkanı Monty Raphael QC, OECD Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi'nin benimsenmesinin üzerinden 20 yıl geçtiğini, fakat buna rağmen yolsuzluğun hala bitmediğini belirtip, bu durumun yolsuzluğun sadece yasalarla ve cezalarla bitirilmesinin mümkün olamayacağını gösterdiğini söyledi. Özel sektör, kamu ve sivil toplum kuruluşlarının ortak gayret ve çalışmalarının geleceğe dair umut uyandıran gelişmeler olduğunu belirten Raphael, Etik ve İtibar Derneği gibi kuruluşların gayretlerinin gelecekteki adımların geçmişte atılan adımlardan daha sağlam ve daha etkili olacağı yönünde güven uyandırdığının altını çizdi.
Beş paralel oturuma ev sahipliği yapan zirvenin ilk oturumunda Cerebra Muhasebe Denetim Danışmanlık Yönetici Ortağı Fikret Sebilcioğlu, "Şirket Varlıklarının Kötüye Kullanılması ve Yolsuzluk Risklerine İlişkin Etkin Mücadele Yöntemleri"ni ele aldı. İkinci oturumda Bağatur Hukuk Bürosu Kurucu Ortağı Av. Dr. Çağrı Bağatur, Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı Kurul Üyesi Arb. Av. Nihat Şimşek, Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı Tetkik Hakimi Fatih Karataş ve Musal Hukuk Bürosu'ndan Arb. Av. Neyir Şeyda Musal eşliğinde "Arabulucuk Sanatı: Uyuşmazlık Çözüm Stratejinizi Sorgulayın", üçüncü oturumda İlgün Danışmanlık Kurucusu Mustafa İlgün "Güven, İtibar ve İletişim", dördüncü oturumda PwC Türkiye Rekabet & Regülasyon Direktörü Ali Ilıcak "Şirket Perspektifinden Kişisel Verilerin Korunması" konularını masaya yatırırken, beşinci oturumda Tofaş Dış İlişkiler Direktörü Güray Karacar, ODE Yalıtım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Turan ile birlikte "21. Yüzyılın Rekabetçi Ortamında Aile Şirketleri" konusunu mercek altına aldı. Paralel oturumların ardından Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Kurucusu ve Başkanı Ali Nasuh Mahruki, "Sporda, Dağcılıkta ve Afetlerde Etik" konusundaki görüşlerini katılımcılarla paylaştı.
"Şirket Varlıklarının Kötüye Kullanılması ve Yolsuzluk Risklerine İlişkin Etkin Mücadele Yöntemleri" panelinde Fikret Sebilcioğlu, Türkiye'de her bir kişinin cebinden ortalama 1600 TL paranın suistimal edildiğini belirtti. Şirketlerde departmanlar bazında suistimal vakalarını analiz eden bir sunum gerçekleştiren Sebilcioğlu, 'suistimal ağacı' olarak tanımladığı şemada yolsuzluk, şirket varlıklarının kötüye kullanılması ve mali tablolarda suistimal vakaları hakkında bilgi aktardı.
"21. Yüzyılın Rekabetçi Ortamında Aile Şirketleri" oturumunda Orhan Turan, Türkiye'deki şirketlerin %98'inin aile şirketi olduğunu belirterek, bu şirketlerin dile getirilmeyen birçok sorunu olduğunu kaydetti. Kurumsal yönetimin gerçek anlamda bir altyapı olduğunu ifade eden Turan, etik, itibar ve sosyal sorumluluğun bu yapı üstünde kurulduğunu söyledi. Türk Ticaret Kanunu'nun zorlamasıyla değil, irade ortaya koyarak kurumsal yapıya geçmenin önemine değinen Turan, bunu hayata geçirmeyi başaran aile şirketlerinin katma değer üretmeyi ve sürdürülebilir büyümeyi başardığını belirtti. Türkiye'de şirketlerin ortalama ömrünün 34 yıl olduğunu söyleyen Güray Karacar ise en uzun ömürlü Türk şirketlerinde 4. kuşağın iş başında olduğunu, dünyaya bakıldığında Japonya'da 49. neslin, ABD'de 14. neslin görüldüğünü kaydetti. İtalya'da şirket ömrü ortalamasının 104 yıl olduğu bilgisini veren Karacar, Türkiye ile olan 70 yıllık farkın en önemli nedeninin aile bireylerinden kaynaklandığını, Türkiye'de aile şirketlerinin en önemli sorunlarının aile bireyleri arasındaki sorunlar olduğunu söyledi. Bunun önüne geçmek için aile şirketinin anayasasını hazırlamak ve bunu şirket sözleşmesine koymak gerektiğini dile getiren Karacar, diğer yandan olumlu gelişmelerin de yaşandığını, Türkiye'de kurumsal yönetimi ihtiyaçları doğrultusunda belirleyerek hayata geçiren aile şirketlerinin dünya çapında model oluşturabilecek başarılar elde ettiklerini söyledi.
Uluslararası Etik Zirvesi'nde Goodyear Hukuk ve Uyumdan Sorumlu Başkan Yardımcısı Dominikus Golsong, zirveye adını veren 'Tufanda Hayatta Kalmak' hakkında sunumunu gerçekleştirdi. Golsong, işletmelerin hedefinin sürdürülebilirlik ve büyüme olduğunu, hükümetlerin ise dengeli toplum kurmak için her şeyi vergi ile yapmayı hedeflediklerini, ancak şirketler olmadan verginin olmayacağını belirtti. Günümüz dünyasının koşullarında bölgesel konumdan küresel düzeye geçildiğini kaydeden Golsong, mevcut ortamda OECD gibi küresel referansların söz konusu olduğunu, bu bakımdan yerel ortamlarda şirketleri küresel düzeyle uyumlu hale getirmek gerektiğinin altını çizdi. Etik değerlerin CEO'dan fabrikadaki işçiye kadar herkes için aynı derecede bağlayıcı olduğunun altını çizen Golsong, Good Year'in küresel iyi uygulamalarından örnekler verdi.
Spor endüstrisinde etik ve uyum
Zirvede moderatörlüğünü Kolcuoğlu Demirkan Koçaklı Avukatlık Bürosu Ortağı ve Etik ve İtibar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Okan Demirkan üstlendiği "Spor Endüstrisinde Etik ve Uyum Paneli", Futbol Ekonomisti Tuğrul Akşar, Galatasaray Spor Kulübü Hukuk İşlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Dr. Ural Aküzüm ve Value Partners Management Consulting Türkiye Genel Müdürü ve Yönetici Ortağı Dorukhan Acar eşliğinde gerçekleştirildi.
'Tufanda hayatta kalmak' paneli
Etik ve İtibar Derneği TEİD Genel Sekreteri Tayfun Zaman'ın moderatörlüğünde düzenlenen ana panelde Siemens Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Ali Rıza Ersoy, ARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden, Center for International Private Enterprise (CIPE) Orta Doğu ve Kuzey Afrika Kıdemli Program Yöneticisi Babak Yektafar ve ELİG Ortak Avukatlık Bürosu Kurucu Ortağı Av. Gönenç Gürkaynak konu hakkındaki görüşlerini ve deneyimlerini katılımcılarla paylaştı.
Av. Gönenç Gürkaynak, gelişmekte olan ülkelerde inşaat ve kamu sektörü gibi ekonomik aktörlerin yanı sıra siyaset sınıfının kendi zengin sınıfını yaratma çabasının, ekonominin büyüme çağında yolsuzluk hastalığına yakalanmayı beraberinde getirdiğini, bunun ekonominin olgunluk evresine taşınma riskini de içerdiğini kaydetti. Bunun önleminin sadece hukuki altyapı olmadığını, Türkiye'ye bakınca yeterli hukuki altyapının olduğunu söylemenin mümkün olduğunu ifade eden Gürkaynak, ancak gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında en önemli farkın iş yapma kültüründe görüldüğünü belirtti. "Bal tutan parmağını yalar" gibi atasözümüzün olduğunu hatırlatan Gürkaynak, önemli olan faktörün hukukun desteği olduğunu vurguladı. Soğuk ve mesafeli durmayan, pişmanlığı ve ihbar mekanizmasını teşvik eden bir hukuki anlayışın güven duygusunu artıracağını söyleyen Gürkaynak, iş dünyasının hukuken temiz kalmayı teşvik eden ve STK'ların desteğini alan bir yapı içinde faaliyet göstermesi gerektiğini belirtti. Türkiye, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerde kurumların hukuku yanlarında göremediğini ifade eden Gürkaynak, lokal yapı hukukla güçlü olduğu takdirde uluslarararası pazarlara gerçek anlamda adapte olmanın mümkün olacağını kaydetti. Dr. Yılmaz Argüden, şirketlerde yönetim kurallarının görevlerinin yöneticileri yönlendirmek ve gözetmek olduğunu ifade ederek, etiği sağlamak için yönetim kurullarının kurum çalışanlarına, tedarikçilerine yalan söylenip söylenmediği, yöneticilerin çıkarının çalışanların çıkarının önüne geçip geçmediğini, çalışanların, tedarikçilerin ve müşterilerin sağlığının gözetilip gözetilmediği, din, dil, cins, ırk, cincel tercih vb. ayrımı yapılıp yapılmadığı, mobbing uygulaması olup olmadığı, kurum kaynaklarının kişisel çıkar için kullanılıp kullanılmadığı gibi konulara hassasiyet göstermesi gerektiğini vurguladı. Argüden, bunun için söylem ve eylem tutarlığının olması gerektiğini, şikayet mekanizmasının yönetim kuruluna ulaşmasına imkan verilmesi gerektiğini kaydetti. Babak Yektafar, yolsuzluğu tüm dünyadan silmenin mümkün olup olmadığı sorusuna kendisine sürekli sorduğunu dile getirerek, bunun için kolektif eylem planını kararlı bir şekilde yürüttükleri belirtti. CIPE olarak sadece büyük şirketlerle birlikte değil, orta ve küçük ölçekli şirketlerle de kolektif eylem ve koalisyon kurduklarını belirten Yektafar, kolektif eylem bir norm haline geldiği takdirde bunun kurumsal kültüre büyük katkısı olacağını vurguladı. Ali Rıza Ersoy ise 2007 yılında yaşanan ve küresel çapta yankı uyandıran Siemens yolsuzluk davası sürecini ve Siemens'in tufanı atlatarak nasıl ayakta kaldığını aktardı.
REPMAN İtibar Araştırmaları Merkezi Kurucusu Salim Kadıbeşegil'in "Sular Çekildikten Sonra" başlıklı keynotunun ardından, Zirve Başkanı Monty Raphael QC'nin kapanış konuşmasıyla zirve tamamlandı.