İş Adamı Kayum Cinayeti
Başkentte yeğeniyle evli olduğu iş adamı Ali Kayum'u boşanmalarına neden olduğu gerekçesiyle öldürdüğü öne sürülen doktor Gürol Arabacı'nın yargılanmasına devam edildi.
Başkentte yeğeniyle evli olduğu iş adamı Ali Kayum'u boşanmalarına neden olduğu gerekçesiyle öldürdüğü öne sürülen doktor Gürol Arabacı'nın yargılanmasına devam edildi.
Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanık doktor Arabacı ile maktul Kayum'un yakınları ve tarafların avukatları katıldı.
Sanık Arabacı, savunmasında, suçsuz olduğunu, cinayetle bir ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.
Kendisine iftira atıldığını söyleyen Arabacı, eski eşi ile 2012 yılından itibaren ayrı yaşadıklarını, Yargıtay aşamasından sonra 2014'te resmi olarak boşandıklarını, eşinin dayısı Ali Kayum ile de hiçbir husumetinin bulunmadığını söyledi.
İş yeri hekimi olarak çalıştığını belirten sanık doktor, olayda kullanıldığı tespit edilen koyu renkli aracın kendisine ait olmadığını, köy evinde bulunan kıyafetin ise kar maskesi değil bere olduğunu anlattı. Arabacı, haftada iki gün görebildiği çocuğunu almak için eski eşinin Beysukent'teki evine gittiği sırada gözaltına alındığını, cinayetten de bu şekilde haberdar olduğunu öne sürdü.
"Şirkete ait aracı istedi"
Mahkemenin tanık olarak dinlediği Gökhan Dalgın, iş güvenliği uzmanı olduğunu, aynı şirkette çalıştığı sanık Gürol Arabacı'yı 2,5 yıldır tanıdığını söyledi.
Dalgın, sanığın olaydan önce evrak verme gerekçesiyle kendisini evinin bulunduğu yere çağırdığını, ancak herhangi bir evrak vermeyip şirkete ait Opel marka aracı istediğini belirtti.
Bu durumdan şüphelenmediğini ifade eden Dalgın, şöyle devam etti:
"Gürol benden aracı istedi. Nedenini sorduğumda, 'Çok önemli bir şey değil. İki günlük bir işim var.' dedi. Kız kardeşine ait Honda marka bir araç olduğunu, isterse bu aracı bana verebileceğini söyledi. Bu sırada kız kardeşine ait aracın ruhsatının bulunmadığını fark etti. Benim kullandığın şirkete ait araca binip ruhsatı almak için kız kardeşinin yakınlardaki evine gitti. Ben bu arada patronum Murat Bey'i arayıp Gürol'un aracı istediğini söyledim. O da 'Madem istiyor, ver bakalım.' diyerek telefonu kapattı.
Olaydan sonra biz Honda marka aracı Gürol'a teslim ettik ancak o bizim aracı getirmedi. Aracı Şaşmaz'da bir yere park ettiğini söyleyip oradan almamızı istedi. Arabayı söylediği yerde park halinde bulduk. Ancak aracın ön ve arka tarafının çamurla sıvandığını, plakalar temizdi ancak plakalıklar değiştirilmişti. Plakalar yerine tam oturmamıştı. Aracın camlarındaki film kaplama çizilmişti."
"Avukatını aradı"
İş güvenliği firmasının sahibi Murat Yiğiter de ifadesinde, firmaya ait aracı yarı zamanlı çalışanı olan sanığa verdiğini söyledi.
Sanığın olaydan sonra ofisine geldiğini aktaran Yiğiter, "Çok sıkıntılı görünüyordu. Nedenini sordum, 'Boşver. Sizin bilmemeniz daha iyi.' dedi. Telefonunun şarjı olmadığını söyleyip şirket telefonumdan avukatını aradı. İsmini söylemeden 'Ben Gökler köyünden doktor' diye kendini tanıttı. Avukata, ofisine gelemeyeceğini söyledi, başka bir yerde buluşmaya karar verdiler. Ben yine, "Ağabey, bir sorunun mu var?' diye sordum. Bir şeyler içmek istediğini söyledi. Aracı Şaşmaz'a bıraktığını anlattı. Bize bıraktığı araçla ofisten ayrıldı. Biz aracımızı bulduğumuzda ön ve arka kısmı çamurla kaplanmış, plakalıklar değiştirilmiş, plakalar yerine tam oturmamış ve cam filmi çizilmişti." diye konuştu.
Tanık Hünkari Demir de maktul Ali Kayum'un evinin karşısındaki başka bir evde bahçıvan olarak çalıştığını, olay günü 6-7 el silah sesi duyup dışarı çıktığında kar maskeli bir kişinin koyu mavi ya da siyah renkte Opel marka bir araca binip olay yerinden hızla uzaklaştığını gördüğünü söyledi.
Müvekkilinin iftiraya uğradığını savunan sanığın avukatı ise kaçma ve delilleri karartma ihtimali bulunmadığını belirterek beraat talep etti.
Beyanları dinleyen mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi, dosyadaki eksiklerin giderilmesi için davayı 22 Kasım'a erteledi.