İran Yönetiminde "Çift Başlılık" Sorunu
İranlı siyasi uzmanlar, ülkede seçilmiş cumhurbaşkanları ile dini liderler arasında geçmişten bugüne yaşanan anlaşmazlıkların temelinde anayasadaki yetki paylaşımı sorunu olduğunu belirtiyor.
ABDOLSALAM SALİMİPOOR - İranlı siyasi uzmanlar, ülkede seçilmiş cumhurbaşkanları ile dini liderler arasında geçmişten bugüne yaşanan anlaşmazlıkların temelinde anayasadaki yetki paylaşımı sorunu olduğunu belirtiyor.
Siyaset uzmanları ve gazeteciler, İran'da dini lider ile cumhurbaşkanları arasında yaklaşık 40 yıldır yaşanan ihtilafın nedenlerini AA muhabirine değerlendirdi.
Eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde İrşad Bakanlığı Basın Sorumlusu olarak görev yapan Ali Asgar Ramazanpur, "İran anayasası, dini liderin birçok alanda cumhurbaşkanının icra yetkilerini sınırlandırmasına imkan tanıyacak şekilde oluşturulmuştur." dedi.
Dini liderin, anayasadaki farklı maddelere dayanarak doğrudan veya dolaylı olarak ülkedeki tüm konulara müdahalede bulunabileceğini vurgulayan Ramazanpur, "Dini lidere bağlı yargı, Devrim Muhafızlarına bağlı emniyet güçleri ve Anayasayı Koruyucular Konseyi, cumhurbaşkanlığı ve meclisin yetkilerini sınırlayabilecek başlıca kurumlar arasında yer alıyor." diye konuştu.
Ramazanpur, ülkeyle ilgili tüm konularda kendisinden hesap sorulan tüm cumhurbaşkanlarının, yetkilerinin defalarca dini lider ve ona bağlı kurumlarca sınırlandırıldığını tecrübe ettiğini veya dini liderin sitem ve azarlarına muhatap olduğunu söyledi.
Dini liderin "sorumsuzca" müdahalelerinin cumhurbaşkanında doğal olarak "hoşnutsuzluk" oluşturduğunu aktaran Ramazanpur, şu anki dini lider Ali Hamaney'in de cumhurbaşkanlığı döneminde, zamanın dini lideri Humeyni ile defalarca ters düşerek ona bağlı kurumları eleştirdiğini hatırlattı.
"Dini lideri olağanüstü yetkilerle donattılar"
İran'da devrimden sonraki dönemin ilk meclis üyelerinden Ahmet Selametiyan da konuyu 20 yıl önce yayımladığı "Çınar ile hıyarın ilişkisi" başlıklı makalesinde değerlendirdiğini aktardı.
Selametiyan makalesinde, İran anayasasının, diğer ülkelerin aksine, çift başlılık ve birbirine zıt bir durum meydana getirdiğine dikkati çekerek, "Anayasa'nın beşinci maddesinde, Velayeti Fakih statüsü altında dini lideri olağanüstü yetkilerle donattılar ki ben buna 'hıyarın çınara ilişkilendirilmesi' diyorum." ifadesine yer verdi.
İran anayasasında, yargıdan bir kişinin sorumlu olduğunu ve bu kişinin de dini lider tarafından seçilip istendiğinde değiştirilebildiğine vurgu yapan Selametiyan, "Dolayısıyla, yargının bağımsızlığından söz edilemez." ifadesini kullandı.
Yönetimde, yüzde 15'lik yetkinin seçilmişlere sınırlı bir şekilde verildiğini kaydeden Selametiyan, yüzde 85'lik bölümün ise "Velayeti Fakih" tarafından atanmışların kontrolünde olduğunu belirtti.
"Cumhurbaşkanı, liderin onayı olmadan bazı kilit bakanlıklar ve mevkilere atama dahi yapamaz"
Gazeteci-yazar Murtaza Kazımiyan da İran'ın siyasi yapısında, cumhurbaşkanının hem meclise hem de halka karşı sorumlu olduğunu, ancak dini liderin hiçbir şekilde sorgulanamadığına dikkat çekerek, buna karşılık var olan yetki adaletsizliğinin söz konusu ihtilafın varlığının en önemli nedeni olduğunu dile getirdi.
Kazımiyan, cumhurbaşkanının, başta dış siyaset olmak üzere birçok alanda dini liderin talep ve talimatlarına göre hareket etmesi gerektiğini belirterek, "Cumhurbaşkanları, liderin ön onayını almadan, dışişleri, istihbarat, kültür ve irşad gibi bazı kilit bakanlıklar ve mevkilere atama dahi yapamıyorlar." dedi.
İran'daki yapılanmada, seçilmiş cumhurbaşkanının, kendi proje ve programı ile dini liderin taleplerine öncelik verme konusunda ikilem yaşadığını ifade eden Kazımiyan, Mahmud Ahmedinejad'ın, istihbarat bakanını görevden alma ısrarının Hamaney'le 11 günlük küslüğe neden olmasını buna örnek gösterdi.
Kazımiyan, mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Hamaney arasındaki sorunun da yetkiler, sorumluluklar ve iki erkin anayasadaki görev tanımlarına dayandığına vurgu yaparak, sorumluluk sahibi olup aynı zamanda zayıf konumda bulunan makamın cumhurbaşkanlığı olduğunu söyledi.
Hamaney'in son yıllardaki "sorgulayıcı ve tenkit edici" yapısına da dikkati çeken Kazımiyan, 19 Mayıs'ta yapılacak seçimde muhafazakar kesimin adaylarından İbrahim Reisi'yi işaret ederek, "Bu açıdan bakıldığından, Reisi dahil 6 adaydan kim işbaşına gelirse aynı sorunları yaşayacaktır." dedi.
Çift başlılık sorunu
Türkiye'de ikamet eden İranlı gazeteci-yazar Meysam Badamçi de temel sorunun İran anayasasının yapısından kaynaklandığı değerlendirmesinde bulundu.
Badamçi, anayasada, Fransız sisteminden alınan icra makamındaki en yetkili merci olarak cumhurbaşkanı ile "Velayeti Fakih" denilen dini liderlik erkinin çift başlılığa yol açtığını savundu.
İran meclisi tarafından 1979'daki anayasaya hem cumhuriyet hem de "Velayeti Fakih"in eklendiğini söyleyen Badamçi, 1989'da yetkileri genişletilen dini liderin, "kendisine başvurulan merci" statüsüne "mutlak merci" statüsü eklendiğini belirtti.
Çift başlı yapının sistemde zorluklar ve sorunlar oluşturduğunu kaydeden Badamçi, "Bu sorunun bir tarafında atanmış bir erk olan ve İmam Zaman'ın (Mehdi) temsilcisi Velayeti Fakih, diğer tarafında ise halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı yer alıyor." diye konuştu.
Badamçi, iki erk arasındaki anlaşmazlığın en belirgin örneğinin, Hamaney'in, hakkında "Onun düşüncesi bana çok yakın" dediği Ahmedinejad'ın 12'nci dönem cumhurbaşkanlığı adaylığının selahiyetinin reddedilmesiyle sonuçlanması olduğunu sözlerine ekledi.