Haberler

İNTERNETTE VE SOSYAL MEDYADA ÖNE ÇIKAN YURT HABERLERİ

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Kamyonetin alev aldığı o anlar güvenlik kamerasındaDENİZLİ'nin Çivril ilçesinde, kavşakta bir minibüs ile çarpıştıktan sonra savrulup, bir evin duvarına vuran kamyonetin alev almasının bir iş yerinin güvenlik kameraları tarafından görüntülendiği ortaya çıktı.

Kamyonetin alev aldığı o anlar güvenlik kamerasında

DENİZLİ'nin Çivril ilçesinde, kavşakta bir minibüs ile çarpıştıktan sonra savrulup, bir evin duvarına vuran kamyonetin alev almasının bir iş yerinin güvenlik kameraları tarafından görüntülendiği ortaya çıktı.

Geçen 5 Ocak'ta Denizli'den Uşak yönüne giden Metin Mert yönetimindeki 13 AY 061 plakalı kamyonet, Karabedirler Kavşağı'nda, Ramazan Aydoğmuş'un kullandığı 20 ED 585 plakalı minibüsle çarpıştı. Çarpışmanın şiddetiyle kontrolden çıkan kamyonet yol kenarındaki bir evin duvarına çarparak alev aldı. Kamyonet sürücüsü Mert ve yanındaki arkadaşları Barış Tuncel ile Serkan Ak yaralı olarak, kendi imkanları ile araçtan inip, durumu itfaiyeye bildirdi. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekipleri, alevleri kısa sürede söndürürken, kazada yaralanan 3 kişi ambulanslarla Çivril Şehit Hilmi Öz Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaralıların durumlarının iyi olduğu, hayati tehlikelerinin bulunmadığı bildirildi.

Öte yandan kamyonetin evin duvarına çarparak alev aldığı o anların bir işyerinin güvenlik kameraları tarafından görüntülendi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

Olayla ilgili güvenlik kamerası görüntüsü

Haber-Kamera: Tünay YAZICI / ÇİVRİL (Denizli),

==========================

İncirlik Hava Üssü'nde sessizlik hakim

İRAN'ın, ABD'nin Irak'ın Erbil ve Anbar şehirlerinde bulunan hava üslerine saldırı düzenlemesinin ardından gözlerin çevrildiği, Adana'daki İncirlik Hava Üssü'nde hareketlilik gözlenmedi.

Kent merkezine 10 kilometre uzaklıktaki İncirlik Mahallesi'nde yer alan, ABD Hava Kuvvetleri'ne bağlı 39'uncu Kanat Komutanlığı ile Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı 10'uncu Tanker Üs Komutanlığı'nın konuşlu olduğu İncirlik Üssü'nde gece boyunca hareketlilik olmadı. Uzun süredir ABD Hava Kuvvetleri'ne ait savaş uçaklarının bulunmadığı İncirlik Üssü'nde, İran'ın, Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin öldürülmesine karşılık Irak'ta saldırı gerçekleştirdiği saatlerden bu yana sessizlik hakim. Bu sabah sadece ABD Hava Kuvvetleri'ne ait 1 kargo uçağının iniş yaptığı İncirlik'te, hareketlilik gözlenmezken, alınan güvenlik önlemleri hakkında açıklama yapılmadı.

GÖRÜNTÜLER GEÇİLDİ

Haber : Nuri PİR/ADANA,

==========================

15 yıllık sır cinayet: Eşinin kahvesine uyku ilacı katıp, kabloyla boğarak öldürmüşler

KONYA'da 15 yıldır kayıp olarak aranırken öldürülüp gömüldüğü ortaya çıkan Necati Keleş'in (46), eşi Sebahat Bilici (47) tarafından kahvesine uyku ilacı konulup, uyutulduğu, kayınbiraderi Mustafa Yeşil (44) ve eşinin akrabası Kadir Bakır (41) tarafından kabloyla boğularak öldürüldüğü belirlendi. Cinayetten 12 gün önce boşanma davası açan Sebahat Bilici'nin,  olaydan bir gün sonra eşini  gömdükleri yere gidip, cesedi hayvanların çıkarmaması için etrafına ve üzerine taş koyduğu ortaya çıktı. Gömüldüğü yerden kemikleri çıkartılan Keleş'in parmağındaki yüzükte ise  'Sebahat' yazdığı öğrenildi.

Çumra ilçesinde oturan ve  belediyede işçi olarak çalışan Necati Keleş'in annesi Ayşe Keleş, 19 Kasım 2005 tarihinde güvenlik güçlerine giderek kayıp müracaatında bulundu. O dönemde yapılan aramalarda Keleş'in izine rastlanılmadı. Aradan geçen zamanın ardından Çumra Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Keleş'in bulunması için yeniden soruşturma başlatıldı.

ÖZEL EKİP KURULDU

Soruşturma kapsamında dosya 6 ay önce Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğine devredildi. Özel ekip,  Necati Keleş'in ikinci evliliği olan Sebahat Bilici ile 2004 yılı Aralık ayında evlendiğini, çiftin 10 ay evli kaldıktan sonra Bilici'nin şiddet gördüğü iddiasıyla evi terk ettiğini belirledi. Keleş'in kaybolmadan 12 gün öncede Bilici'nin boşanma davası açtığını ve geçen süreç içinde de boşandığını saptadı. İlk evliliğinden 3 çocuğu olan Bilici'nin Keleş'i, öldürmüş olabileceği üzerinde duran ekip, çalışmasını bu yönde yoğunlaştırdı. Polis, Necati Keleş'in kayıp olduğu dönemde Sebahat Bilici'nin sık sık kardeşi Mustafa Yeşil ve akrabası Kadir Bakır ile görüştüğünü belirledi. Bunun üzerine Sebahat Bilici, kardeşi Mustafa Yeşil, akrabası Kadır Bakır ve olaya karıştığı öne sürülen oğlu Hüseyin Bilici (31) şüphe  üzerine geçen pazartesi günü  gözaltına alındı.

CESEDİ GÖMDÜKLERİ YERİ GÖSTERDİ

Şüphelilerden Kadir Bakır, Necati Keleş'i öldürüp, Bozkır ilçesine bağlı Tepebaşı köyü mevkiindeki dağlık alanda gömdüklerini itiraf etti. Bunun üzerine ekipler Kadir Bakır ile birlikte bölgeye gitti. Bakır, yaklaşık 1 metre yüksekliğinde karla kaplı alanda Keleş'i öldürüp gömdükleri yeri gösterdi. İş makinası yardımıyla yapılan kazı çalışmasında  öldürüldükten sonra cesedi çuval içine konmuş olan Keleş'in kemiklerine ulaştı. Kemik parçaları incelenmek üzere Çumra Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

CESEDİ KAMYONETLE DAĞLIK ALANA GETİRMİŞLER

Kadir Bakır,  ifadesinde Necati Keleş'i uyuttuktan sonra kabloyla boğarak öldürdüklerini, daha sonra çuval içerisine koydukları cesedi,  kamyonetle dağlık alana götürüp gömdüklerini söyledi. Çobanlıkta yapan Bakır, cesedi gömdükleri bölgeye sık sık giderek kontrol ettiğini anlattı.

EŞİ, KAHVESİNE UYKU İLACI ATIP UYUTTU

Yapılan sorgulamasında o dönem bir diş hekiminin yanında çalıştığını belirten  Sebahat Bilici, ifadesinde olay günü o dönem ayrı yaşadıkları için eşi Necati Keleş ile Konya'da buluştuklarını ve sonra Çumra'daki evlerine geldiğini söyledi. Evde eşinin kahvesine uyku ilacı kattığını belirten Bilici, "Necati bana evlendiğimiz günden beri şiddet uyguluyordu. Bende olaydan kısa süre önce boşanma davası açtım. O gün eve geldikten sonra bana 'maden boşanma davası açtın o zaman üzerine yaptığım malları bana geri vereceksin' diyerek beni dövdü. Ben, ona yaptığım kahvenin içerisine uyku ilacı attım. Necati bir süre sonra uyudu" dedi.

Eşi uyuduktan sonra eve kardeşi Mustafa Yeşil ile akrabası Kadir Bakır'ı çağırdığını belirten Bilici, "Kardeşim ve akrabam olan Kadir Bakır'ı çağırdım. Onlarda Necati'yi boğarak öldürdü. Sonra getirip araziye gömdük" iyerek cinayetin nasıl gerçekleştirildiğini anlattı.

HAYVANLARIN CESEDİ ÇIKARMAMASI İÇİN ÜZERİNE TAŞ KOYMUŞLAR

Sebahat Bilici, olaydan bir gün sonra eşinin cesedini gömdükleri yere tekrar gittiklerini belirterek, "Ertesi günde aynı yere gidip cesedi hayvanlar çıkarmaması için üzerine ve yanlarına taş koyduk" dedi.

PARMAĞINDA SEBAHAT YAZILI YÜZÜK ÇIKTI

Öldürülüp cesedi çuvala konan Necati Keleş'in, bulunan kemikleri arasında parmağında üzerinde 'Sebahat' yazılı yüzük bulunduğu öğrenildi. Keleş'in cenazesi yapılan otopsi işlemlerinin ardından ailesine teslim edildi. Necati Keleş'in cenazesi Çumra ilçesinde toprağa verildi.

Emniyetteki işlemleri tamamlanan 4 kişi, bugün adliyeye sevk edildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

Şüphelilerin adliyeye sevk edilmesi

Cesedin bulunması için kazı çalışmasının yapılması

Cesedin bulunması

Genel ve detay

Haber- Kamera: Tolga YANIK KONYA

===========================

Çığ altında kalan işçiyi 2 metrelik karda kurtarma seferberliği

ADANA'nın Pozantı ilçesinde dün akşam çığ düşmesi sonucu maden işçisi Yasin Kılınç hayatını kaybederken, 2 işçi kurtarıldı, 1 işçiyi aram kurtarma çalışmaları sürüyor. Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay, bölgede 2 metre yüksekliğinde kar olduğunu, 10 saatte ancak 7 kilometre yol açılabildiğini söyledi.

Dün saat 18.00 sıralarında Pozantı ilçe merkezine yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Çamlıbel Mahallesi, Çatalsınır mevkiindeki krom madeninde çalışan kepçe operatörü, yüksekliği 2 metreyi bulan kar nedeniyle kapanan yolu açmak için aracıyla hareket etti. Yaklaşık iki saat boyunca kepçe operatöründen haber alınmayınca iş arkadaşları Yasin Kılınç, Eray Minik ve ismi öğrenilemeyen bir işçi, arkadaşlarını aramaya çıktıkları sırada üzerlerine çığ düştü. Madende çalışanların müdahalesiyle çığ altına kalan işçilerden kepçe operatörü ile Eray Minik yaralı olarak kurtarılırken, Yasin Kılınç'ın cansız bedenine ulaşıldı. İsmi açıklanmayan işçiye ise ulaşılamadı.

KURTARMA EKİPLERİ YOLDA KALDI

Maden çalışanlarının ihbarı üzerine bölgeye çok sayıda AFAD, jandarma, itfaiye ve sağlık ekibi sevk edildi. Kar yağışının şiddetini artırması nedeniyle kurtarma ekipleri de yolda kalınca arama kurtarma çalışmalarına ara verildi. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kar kalınlığının 2 metreyi bulduğu öğrenilen bölgede çığ altında kalan diğer işçinin arama çalışmalarına yeniden başlandı.

10 SAATE 7 KİLOMETRE YOL AÇILABİLDİ

Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay, bölgede kar yağışının yaklaşık bir haftadır yoğun bir şekilde sürdüğünü ve işçilerin de çalışmaya devam ettiğini kaydederek, "İşçilerimiz kendi ihtiyaçları için ara ara özel araçlarla merkeze gelip, alacaklarını alarak madene geri dönüyorlardı. Dolayısıyla yol hep açık tutuluyordu. Dün yaşanan olayda 1 kardeşimiz vefat etmiş durumda. 1 işçimiz yaralı, 1'i de şu anda çığ altında. Durumunun iyi olduğunu öğrendiğimiz yaralıya ilk müdahaleyi oradaki arkadaşı yapmış" diye konuştu.

'10 SAATTE 7 KİLOMETRE YOL AÇILDI'

Pozantı'da son yılların en yüksek kar yağışının yaşandığını kaydeden Çay, bölgedeki arama kurtarma çalışmalarının Pozantı Kaymakamı Muammer Sarıdoğan tarafından koordine edildiğini,, hava koşulunun çalışmaları zorlaştırdığını söyledi. Kurtarma çalışmasının başladığı andan sabaha kadar yaklaşık 10 saatte ancak 7 kilometrelik yol açılabildiğini belirten Çay, şunları söyledi:

"AFAD, UMKE, belediye araçları ve jandarma ekipleri şu an ilerlemeye çalışıyor. Bu sabahtan itibaren Adana ve Mersin'den gelen karayollarına ait paletli araçlar da devreye girdi. Bölgeye ulaşılmak için çok güç koşullarda görev yapılıyor. Devletin tüm birimleri gayret içerisinde, güç koşullarda çalışmalarını sürdürüyor. Madende yatılı kalan işçiler yatakhanelerde kalmaya devam ediyor. İnternet üzerinden o işçilerimizle bağlantı kuruyorduk ancak elektrik kesintisi yaşandığı için iletişimimiz durmuş durumda. Yaşam malzemeleriyle ilgili bir sıkıntılarının olduğunu düşünmüyoruz."

Adana Valiliği de yaptığı yazılı açıklamada, Jandarma, AFAD, Büyükşehir Belediyesi ile 112 Acil sağlık ekiplerince bölgede arama kurtarma çalışmaları gerçekleştirildiğini bildirdi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

-Mustafa Çay'ın açıklaması

-Çaydan genel görüntü

Haber-Kamera: Rüşan Anıl ATAR/ADANA,

================================

Kuyumcuya biber gazı sıkarak altın çalan kadın tutuklandı

GAZİANTEP'te girdiği kuyumcuda koluna taktığı bilezik ve eline aldığı yüzükleri iş yeri sahibine biber gazı sıkarak çalan kadın, polis operasyonu ile yakalandı. Güvenlik kamerası tarafından da kaydedilen hırsızlık ile ilgili mahkemeye çıkarılan kadın, tutuklandı.

Yılbaşı günü Boyacı Mahallesi'nde bir kuyumcuya giren kadın altın alacağını söyleyerek vitrindeki altınlara bakmak istedi. Kuyumcunun çıkardığı altın bileziği koluna takan ve yüzükleri de eline alan kadın çantasından çıkardığı biber gazını iş yeri sahibine sıkarak kaçtı. İhbar üzerine kuyumcuya gelen polis güvenlik kamerası kayıtlarını inceledi. Kadının eşkalini çevredeki güvenlik kameralarında da takip eden ekipler şüphelinin olay sonrası sokakta üzerini değiştirdiğini ve çaldığı altınları başka bir kuyumcuya sattığını belirledi.

Ekipler, ismi açıklanmayan kadını Beykent Mahallesi'ndeki evine düzenlediği operasyon ile gözaltına aldı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüpheli, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

Kadının koluna bilezik takması

Kadının eline yüzükleri alması

Kadının çantasından çıkardığı biber gazını kuyumcuya sıkarak kaçması

Kadının üzerini değişmesi

Kadının altınları başka bir kuyumcuya satması

Kadının adliyeye sevk edilmesi

Haber : Eyyüp BURUN- Kamera: GAZİANTEP

===========================

Hafriyat sahasında heyelan tedirgin ediyor

KOCAELİ'nin Körfez ilçesinde bulunan hafriyat döküm alanında meydana gelen toprak kayması mahalle sakinlerini tedirgin ediyor. Mahalle sakinleri bir an önce önlem alınmasını istedi.

Körfez Yavuz Sultan Selim Mahallesi Kurudere mevkiinde, konut alanlarının yanı başında oluşturulan hafriyat alanı mahalle sakinlerini tedirgin ediyor. Bir dağı andıran ve hemen hemen her gün onlarca kamyon tarafından hafriyat dökülen alanda yoğun yağışlarda yumuşayan toprak nedeniyle zaman zaman toprak kaymaları meydana geliyor.

"ÖNLEM ALINMALI"

Mahalle sakinlerinden Abdürrahim Güzel bir an önce önlem alınması gerektiğini söyleyerek, "Bu bölgede zaman zaman toprak kayması oluyor. Özellikle yoğun yağmur yağdığında kayma oluyor. Mahalle halkı olarak korkuyoruz. Yoğun yağışlarda büyük tehlike olacak. Bir şey olduktan sonra önlem almanın anlamı yok. Bir an önce yetkililerin önlem alması lazım." dedi.

"BAZILARI GECE UYUYAMIYOR"

Toprak kaymasından tedirgin olan mahalle sakinlerinden bazılarının geceleri uyuyamadığını söyleyen mahalle sakini Ahmet Özdemir, "Mahallemiz toprak kayması nedeniyle sıkıntı içerisinde ve zaman zaman toprak kayması meydana geliyor. Mahallemizde tedirginlik yaşanıyor. Bir düzenleme yapılması lazım. Bir an önce önlem alsınlar. Her an bir şey olur diye bazıları geceleri uyuyamıyor." diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

-Hafriyat alanından detaylar

-Anons

-Vatandaşlarla röp

-Mahalleden detaylar

Haber-Kamera: Ergün AYAZ-Dinçer AKBİR / KÖRFEZ (Kocaeli)

============================

Sokakta bulunup 'Ulvi' adı verilen yavru köpek, okulun maskotu

VAN'ın Bahçesaray ilçesindeki Şişli Mahallesi İlkokulu'nda, öğrencilere hayvan sevgisi aşılamak için sokakta bulunan 4 aylık yavru köpek beslenmeye başladı. Öğrenciler, 'Ulvi' ismini verdikleri köpeği ders aralarında dizlerinde uyutuyor, besleyip, keyifli anlar yaşıyorlar.

Başçesaray ilçesine 10 kilometre uzaklıkta bulunan Şişli Mahallesi İlkokulu idarecileri, öğrencilere hayvan sevgisini aşılamak için 4 aylık olduğu belirtilen sokak köpeğini okulda beslemeye başladı. Köpek için özel bir kafes yapıldı. Özenle beslenen ve okulun maskotu haline gelen 'Ulvi' isimli yavru köpeğe özenle bakan 3 ve 4'üncü sınıf öğrencileri, boş zamanlarının büyük bölümünü  onunla geçiriyor. Çocuklar, yavru köpeği çok sevdiklerini belirtiyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

---------------

-Şişli Mahallesi ilkokulundaki öğrenciler dizinde yavru köpeği uyuturken

-Satranç oynarken yavru köpeği dizinde uyutmaları

-Köpeği sıralarına yanlarına alan öğrenciler

-Detaylar

-Öğrencilerle röportaj

HABER: Behçet DALMAZ/VAN,

============================

'Gangsterlik yaptık, banka soyduk çek, çek'

ANTALYA'da at arabasındaki iki kadının komşusunun bahçesinden plastik kasa ve demir çaldığını fark eden Hilmi K., polise ihbarda bulundu. Polisin gözaltına aldığı iki şüpheliden Gülbeyaz Ş., görüntü alan basın mensuplarına "Gangsterlik yaptık, banka soyduk çek, çek" diye tepki gösterdi.

Olay, saat 15.00 sıralarında Muratpaşa ilçesi Tarım Mahallesi'nde meydana geldi. At arabasıyla geri dönüşüm maddesi toplayan iki kadının komşusunun bahçesinden plastik kasa ve demir levhaları aldığını gören Hilmi K., 112 Acil Çağrı Merkezi'ne ihbarda bulundu. İhbarın ardından bölgeye polis ekipleri sevk edilirken, Hilmi K. at arabasıyla hırsızlık yapan kişilerin peşine düştü. Polis ekipleri, hırsızlık şüphelisi olduğu iddia edilen Gülbeyaz Ş. ile kızı Kader Ş.'yi Kepez ilçesi Göksu Mahallesi'nde yakalandı. Yapılan aramada, çalıntı malzemeler at arabasında bulundu.

Polis, Gülbeyaz Ş.'den kimliğini vermesini ve at arabasından inmesini söyledi. Yanında kimliğinin bulunmadığını söyleyen Gülbeyaz Ş., ayakları ağrıdığı için aşağı inemeyeceğini söyledi. Polisin ısrarı üzerinde kimlik bilgilerini polise veren Gülbeyaz Ş.'in, hırsızlık suçundan kaydının olduğu belirlendi.

Polis merkezine götürülen Gülbeyaz Ş. ile kızı Kader Ş.'nin bulunduğu at arabasına, önlü arkalı polis ekibi eşlik etti. Gülbeyaz Ş., bu sırada kendilerini görüntüleyen basın mensuplarına "Gangsterlik yaptık, banka soyduk, çek çek" diye tepki gösterdi.

Gülbeyaz Ş. ile kızı Kader Ş., polisteki işlemlerinin ardından serbest bırakıldı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

Polis ve şüphelilerden genel görüntü

Şüphelinin polise ayaklarım ağrıyor demesi

Polis kimlik taraması yapması

At arabasında bulunan kasalardan görüntü

At arabasının eskort eşliğinde polis merkezine götürülmesi

Gangster'lik yaptık, Banka soyduk' çek, çek demesi

Görgü tanığı Hilmi Kaya ile röp

Haber- Kamera Bülent TATOĞULLARI/ANTALYA,

==========================

Kadın kılığına girip, 260 bin liralık cep telefonu çaldılar

MERSİN'in Tarsus ilçesinde, kadın kılığına girerek, bir iş yerinden 260 bin lira değerinde cep telefonu çalan 2 kişinin kaçma anı, güvenlik kamerası tarafından görüntülendi.

Olay, Şehit Duran Mustafa Mahallesi'nde meydana geldi. Cep telefonu bayisine gelen kadın kılığına girmiş 2 kişi, buradan 260 bin lira değerinde 128 cep telefonu çaldı. Telefonları ellerindeki poşetlere dolduran şüphelilerin kaçma anı, güvenlik kamerası tarafından görüntülendi.

İhbar üzerine, soruşturma başlatan polis, şüphelilerden hakkında kesinleşmiş 8 yıl hapis cezası olan  E.D.'yi (46) yakaladı. Şüphelilerin yakalanmamak için kadın kılığına girip, başörtüsü taktıkları öğrenildi.

Polis, olaya karışan diğer şüpheliyi arıyor.

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

Haber : Okan ÇALIŞKAN/TARSUS (Mersin),

==========================

Elektrik arızası jandarmaya ait drone ile tespit edildi, 9 saatte onarıldı

HAKKARİ'nin Doğanlı köyü bölgesinde meydana gelen elektrik arızası, jandarmaya ait drone ile tespit edildi. Çukurca'dan getirilen, rafting takımının botuyla Zap Deresi geçilip, bölgeye ulaşılarak, 9 saatlik çalışmayla arıza giderildi.

Hakkari merkeze yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan Doğanlı köyü bölgesinde, olumsuz hava koşulları nedeniyle iletim hatları hasar görünce bölgedeki birçok köyün elektriği kesildi. Bunun üzerine Van Gölü Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (VEDAŞ) Hakkari arıza ekipleri, hemen harekete geçti. Bölgenin sarp kayalık yapısı, soğuk hava ve kar yağışı, çalışmaları zorlaştırıp, tespit yapılamayınca Üzümcü Jandarma Karakolu aranarak, yardım istendi. Bunun üzerine arızanın meydana geldiği bölgenin tespiti için bölgeye jandarmaya ait drone gönderildi.

Jandarma, drone ile havadan tarama yaparak, kısa sürede arızanın meydana geldiği bölgeyi tespit etti. Arızanın, Zap Deresi'nin karşı kıyılarında belirlenmesi üzerine de Çukurca Rafting Takımı'ndan bot istendi. Ekiplerin getirilen botla Zap Deresi'ni geçmesinden sonra da bölgeye ulaşılıp, yoğun çalışma başlatıldı. Yaklaşık 9 saat süren çalışma sonucu arıza giderildi.

Zorlu çalışmaları hakkında bilgi veren VEDAŞ çalışanı Şahin Tunç, bölgedeki köylere enerjinin sağlandığı ana hat şebekesinde oluşan arızaya gidermek için çalışma yaptıklarını söyledi. Bölgenin coğrafi yapısı nedeniyle jandarmadan destek alarak, zorlu çalışma yaptıklarını belirterek, "Ülkemizin coğrafi yapısının en zorlu olduğu Hakkari'de tüketicilere kesintisiz enerjiyi sağlamak için zorlu bir çalışma yaptık. Botlarla Zap Suyu'nu geçtik. Yaklaşık 300 metre tırmanış yaparak da arızayı giderdik. Askerler de bize drone ile destek verdi. Bizlerde bu drone ile hat taraması gerçekleştirdik. Arıza bakım onarım çalışmalarımız devam ediyor. Bizlere destek olan Zap Rafting Takımı'na ve bölgede görevli askerlere teşekkür ediyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

VEDAŞ ekiplerinin soğuklardan korunmak için ateş yakması

Botlarla zap suyunu aşmaları

300 metrelik dağa tırmanış

Tırmanışlardan detaylar

Telsiz konuşmaları

VEDAŞ pesoneli Şahin Tunç ile röportaj

Askeri karakolun drone ile sorunları aramaları

HABER: Mehmet ÖZKAN / HAKKARİ

===========================

Ödemiş Devlet Hastanesi, ilaç paketleme cihazı yaparak kazandı

İzmir'de Ödemiş Devlet Hastanesi tamamen dijital sisteme geçmek için ilk adımı attı. Hastanenin Araştırma ve Geliştirme (Ar- Ge) birimi, kurumda ciddi bir iş yüküne ve zaman kaybına neden olan ilaç paketleme çalışması için cihaz tasarladı. Türkiye'de ilk defa bir devlet hastanesi tarafından tasarlanan, Başhekim Doktor Ömer Çolak'ın 16 yaşındaki oğlu Alp'in adını taşıyan yerli ve milli cihaz, İzmir'deki bir firma tarafından üretildi. Şimdi kurumda kullanılan ve iş gücü ile maddi kazanç sağlayan cihaz, birçok hastane tarafından da talep görüyor.

Ödemiş Devlet Hastanesi, önemli bir başarıya imza attı. Hastanedeki işlemlerin kolay, hızlı aynı zamanda güvenli şekilde sürdürülmesini hedefleyen kurum yöneticileri, ilaç paketleme cihazı geliştirme kararı aldı. Cihaz, Ar- Ge birimi tarafından tasarlandı. Tasarlanan cihaz, İzmir'deki bir firma tarafından da üretildi. Şimdi hastanede kullanılan cihaz, kurumun iş yükünü oldukça hafifletti. Daha önce eczanede ilaçların tek tek paketlenmesini şimdi cihaz tek bir tuşla yapıyor. Cihazın geçiş bandına konulan ilaç, paketlenerek çıkıyor. Başhekim Doktor Ömer Çolak'ın 16 yaşındaki oğlu Alp'in adını taşıyan cihazı, birçok hastanenin talep ettiğini söyledi. Ömer Çolak, hastanede sistemin tamamen dijital olması ile ilgili bir planlamalarının bulunduğunu, amaçlarının bu planlama kapsamında tüm çalışmaların kağıtsız bir ortamda işlerini dijital sistemlerle yapmalarını sağlamak olduğunu bildirdi. Bu nedenle arayış içerisine girdiklerini aktaran Çolak, "Yaptığımız çalışmalar sonucunda bu tür cihazların yurt dışı kaynaklı olduğunu ve maliyetlerinin de yüksek olduğunu gördük. Biz de kendimiz ülkemizde, kendi imkanlarımızla bir şey yapmaya karar verdik. Başka bir firmanın veya başka bir ülkenin sarf malzemesine ihtiyaç duymadan kendi kendimize tamamı yerli olan ve tamamı yerli ürünlerle ikame edilen bir ilaç paketleme sistemi geliştirdik. Makine yapıldı ve çok ciddi tasarruflar sağladık" dedi.

'HASTAYA ZAMANINDA DOĞRU İLAÇ VERİLİYOR'

Birçok hastanede bu cihazın kullanılmaya başlandığını ve yoğun şekilde talep gördüğünü ifade eden Ömer Çolak, "Görevimiz hastaların güvenliğini sağlamak ve onların memnuniyetini artırmak. Bunu yaparken de insan hatası ortadan kalksın istiyoruz. Tamamen dijital sistemlerle doğru hastaya doğru ilacı verebilmek çok önemli. Bu cihaz, tam da bu görevi üstleniyor" diye konuştu.

Eczacı Ayşenur Kaymaz da, ilaçların hasta adına  tek tek, birim doz olarak paketlenmesi gerektiğini ve bu işlemin ciddi bir iş yükünün yanı sıra yine ciddi  bir maliyet anlamına geldiğini, bu nedenle ilaç paketleme cihazı arayışına girdiklerini anlattı. Cihazın genelde Güney Amerika'da 150 bin eurodan üretildiğini gördüklerini belirten Kaymaz, "Bu aslında oldukça heyecan verici bir inancın öyküsü oldu. Büyük emek verdiğimiz süreç başarıyla sonuçlandı. Cihazımız şu anda Türkiye'nin ilk yerli yapım cihazı. Hem tablet, hem de ampul paketleyebiliyorsunuz" dedi.

HASTALARA ÖZEL PAKETLEME SİSTEMİ

Cihaz olmadan önce paketleme işlemenin insan gücüyle yapıldığını anlatan Kaymaz, "İlacın büyüklüğüne göre ilaçlar tek tek poşetlere konularak, üzerine barkod yapıştırıyordu. Bir kişi günde 300- 400 ilaç paketleyebilirken, şu anda bu makine ile bir saatte yaklaşık bin ilaç paketleniyor" diye konuştu. İlaç paketleme cihazına konulan ve buradan paketlenerek çıkan ilaçlar, sistemle uyumlu olan ve 'Robotik Hemşire' adı verilen cihaza yerleştiriliyor. Sağlık görevlileri, hastalar adına düzenlenen ilaçları vermek istedikleri zaman, önce hastanın kolunda bulunan ve üzerinde protokol numarasının yer aldığı bilekliği barkod okuma cihazı ile okutuyor. Ardından hastanın ilaçlarının yer aldığı çekmece otomatik olarak açılıyor. İlaçların içinde bulunduğu çekmece, sisteme giriş yapılmadan, yani bilek gücüyle açılamıyor. Böylece yanlış hastaya yanlış ilaç verme gibi insan hatası da ortadan kaldırılmış oluyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

Ödemiş Devlet Hastanesi'ndeki ilaç paketleme cihazından görüntü

Cihaz çalışırken görüntü

İlaçların paketlenmesi

Robotik hemşireden görüntü

Hastalara ilaç verirken görüntü

Başhekim Ömer Çolak  ve eczacı Ayşenur Kaymaz ile röp.

Genel ve detay görüntü

Haber : Umut KARAKOYUN-Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR,

=============================

Tekstil işçisi senaryo yazıp dizi çekti, kendi de oynadı

Denizli'de tekstil işçisi Emrah Almas (34), işten arta kalan zamanlarda senaryosunu yazdığı ve yönetmen koltuğunda oturduğu dizinin ilk bölümünü çekti. Uyuşturucu bağımlılığına karşı mücadeleyi konu alan ve kısıtlı imkanlarla çekilen polisiye dizide, Almas ve tamamı amatör oyuncular rol aldı.

Pamukkale'de yaşayan evli ve 2 çocuk babası Emrah Almas, küçük yaşlardan beri ilgi duyduğu dizi ve film setlerine 34 yaşında adım attı. Bir tekstil fabrikasında işçi olarak çalışan Almas, çocukluk hayalini gerçekleştirdi. Polisiye bir dizi çekmek için 200 sayfalık senaryo yazan Almas, kendisi gibi amatör oyuncu arkadaşlarının yardımıyla çekimlere başladı. Fabrikadan çıktıktan sonra belirlenen mekanlarda arkadaşlarıyla birlikte set ortamını hazırlayan Almas, yönetmen koltuğuna oturup, çekim yaptı. Tamamı farklı işlerde çalışan ve 30 kişilik set ekibi, kamera karşısına geçerek dizideki rollerini oynadı. Kısıtlı imkanlarla gönüllülük esasına dayalı olarak çalışılan sette, çekimler iki kamerayla yapıldı. Oyunculuk da yapan Almas, ekibiyle yaklaşık 1 aylık çalışma sonunda uyuşturucu bağımlılığına karşı mücadeleyi konu alan 'Karanlık Sokaklar Mücadele' isimli dizinin ilk bölümünün çekimi tamamlayarak YouTube'dan paylaştı.

'TOPLUM İÇİN YARARLI BİR PROJE İÇİNE GİRDİK'

Toplumu yakından ilgilendiren konuları dizide işlediklerini belirten Almas, "Toplumun kanayan yaralarını senaryoya döktüm. Amacımız uyuşturucu, şiddet, taciz, cinayet gibi konularda farkındalık yaratmak. Dizide yer alan oyuncularımızın hepsi amatör. İlk kez kamera karşısına geçtiler. Boş vakitlerimizde bir araya gelip, dizimizi çekiyoruz. Zor şartlarda çalışıyoruz. Bütçemiz yok. İlk bölümümüzü tamamladığımız için mutluyuz. Dizinin ilk bölümü çok beğenildi. Çevremizden çok olumlu tepkiler aldık. 'Biz de oynamak istiyoruz' diyenler oluyor" dedi.

Hayallerini gerçekleştirdiği için mutlu olduğunu belirten Almas, "Oyunculuk yapmak küçüklükten beri içimde olan bir hevesti. Gençliğimde yapamadım ancak hep tiyatro oyunlarına gittim. Sinema filmlerini incelemeye çalıştım. Artık hayallerimin peşinden gitmem gerektiğini fark ettiğimde, senaryomu yazarak işe başladım. Fabrikadan çıkıp sete geldim. Yönetmenliği de amatörce yapıyorum. Dizimizin ikinci bölümünü çekiyoruz. 20 bölümden oluşacak dizimiz sayesinde gençleri bekleyen tehlikeler karşısında ailelerin bilinçlenmesini istiyoruz" diye konuştu.

Dizide emniyet müdürü olarak görev yapan oyuncu Halil Akdeniz ise, "Ben emekli bir memurum. Dizide rol aldığım için çok mutluyum. Toplum için yararlı bir proje içine girdik. Bana neşe katan bir proje oldu. Daha önce hiç oyunculuk yapmamıştım. Set çalışmalarına severek katılıyorum" dedi. Bir diğer oyuncu Emin Nezihi Onarır ise, çocukları kötü alışkanlıklardan uzak tutmak için bu dizide rol aldığını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Emrah Almas'ın fabrikada çalışması

Setten detaylar

Oyunculardan görüntüler

Emrah Almas'ın yönetmenlik yapması

Emrah Almas ile röp.

Halil Akdeniz ile röp.

Emin Nezihi Onarır ile röp.

Haber-Kamera: Deniz TOKAT / DENİZLİ,

Haber Kodu : 200108031

===============================

Minderi de pazar tezgahını da bırakmıyor

Ankara'da güreşçi Fatih Tuna (17), 6 yıl içinde ulusal ve uluslararası alanda birçok başarıya imza atarken, semt pazarlarında sebze-meyve satarak harçlığını çıkarmaya çalışıyor.

Fatih Tuna, 10 yaşındayken pazarcı babası Zeynel Tuna'nın yanında çalışmaya başladı. Bir yandan eğitimini sürdüren, diğer taraftan semt pazarlarında babasının yanında çalışan Tuna, 11 yaşında güreş kursuna katıldı. Güreşte yurt içinde düzenlenen turnuvalara katılan Tuna, 2 yıl sonra milli takıma seçildi. Milli takım forması altında katıldığı uluslararası turnuvalarda birçok madalya kazanan Tuna, pazarda babasının yanında çalışmaktan vazgeçmedi. Şehit Ali Alıtkan Spor Lisesi'nde 12'nci sınıf öğrencisi olan Tuna, geçen yıl babasının iş değişikliği nedeniyle pazardan ayrılmasına rağmen, şimdi okuldan kalan boş zamanlarında babasının arkadaşının yanında ürün satışına devam ediyor.

'SEVMESEM YAPMAZDIM'

Fatih Tuna, üç kardeş olduklarını, ailesine destek olmak için semt pazarlarında çalıştığını söyledi. Pazarcılık mesleğini çok sevdiğini kaydeden Tuna, "Günlük 100-120 TL kazanıyorum. Kazancım kışın farklı, yazın farklı oluyor. Hafta sonları 05.30- 23.00 saatleri arasında çalışıyorum. Okulumun olmadığı zamanlar bazen de okul çıkışları çalışıyorum. Sevmesem yapmazdım" dedi.

Hedefinin beden eğitimi öğretmenliği olduğunu kaydeden Tuna, "Büyük amaçlarımdan bir tanesi de kendim gibi çocuklar yetiştirmek, onlara güreşi sevdirmek. Türk halkı olarak güreşi seviyoruz ama destek yok. Güreşe biraz daha destek sağlamak istiyorum" diye konuştu.

'HEDEFİM OLİMPİYAT ŞAMPİYONLUĞU'

Güreşte hedefinin dünya ve olimpiyat şampiyonu olmak olduğunu kaydeden Tuna, şöyle konuştu:

"Ondan sonra da A milli takım antrenörü olarak, kendim gibi birçok çocuk yetiştirmek. Grekoromen stilde güreşiyorum, idolüm Rıza Kayaalp. Yeri geldiğinde onun yerini biz alacağız. Onun için çalışmalarıma devam ediyorum. Ailemin aslında ilk başlarda, 'herhangi bir sakatlık olur' diye güreş yapmamı istemedi. Ama sonradan başarı gelince ailem de desteklemeye başladı. Genel olarak bütün ailelerin önceliği okul ama spor yapmak okumaya engel değil. Ben hala eğitim hayatımı devam ettiriyorum. Ailelere vereceğim en büyük mesaj ne olursa olsun spor yapan çocuğun arkasında dursunlar."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-Fatih Tuna'nın röportajı

-Pazar tezgahından detaylar

-Detaylar

Haber-Kamera: Nesrin AYDIN YALDIZ-Harun ÖZALP/ANKARA,

===============================

Emekli öğretmen evini müzeye çevirdi

GAZİANTEP'in İslahiye ilçesinde yaşayan emekli öğretmen Mail Yılmaz(61), teknoloji karşısında yok olmaya yüz tutmuş eski eşyalarla evinin iki odasını müzeye çevirerek kendi yaptığı tahta eşyalarla birlikte sergilemeye başladı.

Cumhuriyet Mahallesi'nde yaşayan Mail Yılmaz, öğretmenliği sırasında gittiği her yerde eski günlük yaşamda kullanılan araç ve gereçleri topladı. Yılmaz, evinin iki odasını müzeye çevirerek 28 yıllık birikimi olan eski eşyaların yanı sıra tahtadan yaptığı eşyaları da sergilemeye başladı. Yaklaşık 15-20 yıldır torunları için ahşap oyuncak yapmaya başlayan Yılmaz, daha sonra atıl ağaç dallarını ve tahtaları işleyerek, çeşitli eşyalara dönüştürmeye başladığını söyledi.

'TOPLUMA ÖRNEK OLMAMIZ GEREKİYOR'

Emekli olduktan sonra kendisini tamamen ahşap işlemeye adadığını söyleyen Mail Yılmaz, "Emekli olduktan sonra, kahvehane kültürüm yok, eğitimci kimliğimizle de toplumda örnek bir yaşam biçimine sahip olmak zorundayız. Kendimi tamamen bu işlere verdim. Karşıma çıkan ağaç kökleriyle, dallarıyla ne yapabiliriz diyerek hayal olarak tasarladığımız ağaç köklerine dallarına, tahta parçalarına şekil vermeye başladık. 15-20 yıldır ahşapla uğraşıyorum. 10 yıl önce emekli olunca evimin bahçesine atölye kurdum, atölyem adeta benim dünyam oldu. Köyde, yolda ve çevremdeki komşularımdan atıl olan ağaç kökü, dallarını topluyorum, Çocuklarımız için oyuncak yapıyorum. Şimdiki oyuncakların birçoğu kanserojen içeriyor. Atölyemde aynı zamanda çocukluğumda yaşadığım ve günümüze kadar gelemeyen bazı eşyalarında minyatürünü yaparak müze evimde sergiliyorumö dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------

Cumhuriyet Mahallesi

Ağaç dalını işlerken

Atölyede çalışırken

Mail Yılmaz ile röp

Evin Bahçesinde eski eşyalar

Müzeye çevrilen alanda eski eşyalar

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Kadir ÇELİK-GAZİANTEP

==============================

Mandalar gölün dibindeki yosunlarla besleniyor

Van'ın Çaldıran ilçesinde soğuk hava yaşamı olumsuz etkiliyor. Hava sıcaklığının eksi 13 dereceyi bulduğu ilçede mandaların sıra dışı beslenmesi de dikkat çekiyor. İlçedeki Kaz Gölü'ne başlarında kimse olmadan gelen mandalar, gölün dibindeki yosunlardan beslenip, tekrar barınaklarına geri dönüyor.

Bölgede, kar yağışının ardından soğuk hava etkili oluyor. 9 Ocak 1990 tarihinde sıfırın altında 46.4 derece ile Türkiye'deki en düşük sıcaklığın ölçüldüğü Van'a 110 kilometre uzaklıkta bulunan ve denizden 2 bin 50 metre yükseklikteki Çaldıran ilçesinde soğuk hava yaşamı olumsuz etkiliyor. İlçede soğuk hava nedeniyle yıl içinde tarım faaliyetleri de kısıtlı yapılıyor.

Çaldıran'da mandaların sıra dışı beslenmesi de ilgi çekiyor. Kış aylarında sabah saatlerinde ilçede bulunan Kaz Gölü'ne başlarında kimse olmadan gelen mandalar, göle girip göl dibindeki yosunlar ile besleniyor. Mandalar, ardından yine barınaklarına dönüyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Mandaların Kaz Gölü'ne gelişi

-Mandaların Kaz Gölü'nden beslenmesi

-Mandaların beslenmesinden detaylar

-Drone ile Manda ve Kaz Gölü'nden detaylar

-Muhabir Anonsu

-Mandalardan detaylar

Gülay KUYUCU- Orhan AŞAN/VAN,

==============================

Eşine boşanma davası açan kadın: Ölüm korkusuyla yaşıyorum

Manisa'nın Şehzadeler ilçesinde yaşayan Zeynep A. (30), 16 Aralık'ta boşanma davası açtığı 8,5 aylık eşi A.M.A. (32) tarafından ölümle tehdit edildiğini iddia ederek, yetkililerden yardım istedi. Genç kadın, "Her an ölüm korkusuyla yaşıyorum. Yolda yürürken, arkama bakarak gidiyorum. Öldürülmeden birileri harekete geçsin istiyorum. Öldükten sonra mı sesimi duyacaklar?" dedi.

Aslen Balıkesirli olan ve 12 yıldır Manisa'daki yerel bir televizyon kanalında muhabir olarak çalışan Zeynep A., 2 yıl önce kapanıp, hafızlığa başladı. Zeynep A.., gittiği Kuran kursundaki hocaları aracılığıyla, geçen yıl 8 Şubat'ta imam A.M.A. ile görücü usulü ile tanıştı. Çift, bu arkadaşlığını 43 gün sonra nikah masasına taşıdı. Başlangıçta iyi giden evlilikleri, iddiaya göre, A.M.A.'nın eşine şiddet uygulayıp, 'ölüm tehditlerinde' bulunmasıyla bozuldu. Zeynep A., geçen yıl 16 Aralık'ta Manisa 2'nci Aile Mahkemesi'nde boşanma davası açtı. Evlenmelerinden bir ay sonra eşinin kendisine şiddet uygulamaya başladığını ileri süren Zeynep A., polise de şikayetçi oldu. Bu olaydan sonra A.M.A. evden ayrıldı.

'KORKTUĞUM İÇİN DARP RAPORU ALAMADIM'

Genç kadın 8,5 aylık evliliği sürecinde yaşadıklarını şöyle anlatı:

"Boşanma davası açtığım eşim, evliliğimiz süresince beni bayıltana kadar dövdü. Evdeki tüfekle, 'Nerede olursan ol, bulur kafana sıkarım' diyerek, beni tehdit ediyor. Son olarak evde bulunan elektrikli çay makinesini yüzüme fırlattı. Bununla ilgili olarak da kendisinden şikayetçi oldum" dedi.

Eşiyle tanışma aşamalarının çok hızlı olduğunu belirten Zeynep A., "İstediğim gibi namazında, niyazında birisiydi. Bizi tanıştıran kişiler, başlangıçta bana her şeyi çok güzel gösterdiler. Tanışmamızın ilk ayında hemen evlenmek istedi. Biraz daha birbirimizi tanıyalım desem de 'Ailem umreye gidecek. O nedenle hemen evlenelim. Çok uzatmanın bir anlamı da yok' dedi. Her şeyi o kadar olumlu gösteriyorlardı ki; ailem ve ben inandık. Böylelikle evlenmeyi kabul ettim. Ama evlenmemizden sonra ailesi umreye gitmedi. İç yüzünü hiç göremedim. Evlendiğim gün itibariyle bu adamın hiç dışarıdan gözüktüğü gibi biri olmadığını anladım. Psikolojik rahatsızlıkları olduğunu, aşırı sinirli bir insan olduğunu fark ettim. Ama iş işten geçmişti. Başta her ne kadar idare etmeye çalışsam da sonrasında daha evliliğimizin ilk ayında bana şiddet uygulamaya başladı. Bir gün beni bayıltana kadar dövdü. Darp raporu almak için evden çıktığımda bana, 'Eğer darp raporu alırsan, beni meslekten uzaklaştırırlar. Seni öldürürüm. Dünyamı da ahiretimi de yakarım' dedi. Korktuğum için darp raporu alamadım. Bunu anlattığımda kimse bana inanmıyordu. Ben de bunu üzerine artık kavgalarımızı ses kaydına almaya başladım. Çünkü gördüğüm şiddeti ve zulmü bir şekilde ispatlamalıydım. Yoksa öldürülecektim fakat kimse bir şey bilmeyecekti" dedi.

'HER AN ÖLÜM KORKUSUYLA YAŞIYORUM'

Yetkililerden yardım isteyen Zeynep A., şöyle devam eti:

"Bu adam beni sürekli ölümle tehdit ediyor. Beni maddi manevi zarara uğrattı ve uğratmaya da devam ediyor. Böyle bir insan nasıl görev yapabiliyor? Artık birilerinin harekete geçmesini istiyorum. Evdeki ruhsatlı bir tüfeği ile defalarca kez beni tehdit etti. Her an ölüm korkusuyla yaşıyorum. Yolda yürürken, arkama bakarak gidiyorum. Öldürülmeden birileri harekete geçsin istiyorum. Öldükten sonra mı sesimi duyacaklar? Evin kira kontratı da kendisinin üzerine; ev sahibine gidip, beni evden çıkarmasını söyleyip, kışkırtmış. Ev sahibi de şu an bana 'Evden hemen çık' diyor. Üstelik bekar evimdeki eşyaları birlikte sattık yenilerini buradan gelen parayla, kalanını da taksitle aldık. Evliğimiz boyunca tüm maaşımı ve nikahta takılan takıları da kendisine verdim. Takıları da bozdurup, bu borçlarımızı da desteğimle ödedik. Ancak evin erkeği olarak alınan eşyaların faturası onun adına kesilmişti. Tüm eşyaları kendisinin aldığını söyleyip, beni bir kez daha mağdur etti. Ne yapacağımı bilmiyorum. Çok çaresizim. Ne olur bana yardım edin."

A.M.A., ise konuyla ilgili konuşmak istemediğini söyledi.

Çiftinin boşanma davalarının Manisa 2'nci Aile Mahkemesi'nde görülmesine önümüzdeki günlerde başlanacak.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

----------------

Zeynep Atıcı'nın yolda yürürken görüntüsü

Zeynep Atıcı ile röp.

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA,

===============================

Camide telefonunu şarj edip, para bıraktı

Bursa'da camide namaz kıldığı sırada telefonunu şarj eden kadın, 'Çok az telefonumu şarj ettim. Hakkınızı helal edin. Para bıraktım' yazılı not ile 2 lira bıraktı. Parayı bulup, notu okuyan cami görevlileri duygulanırken, camii imamı Ahmet Çifli, "İnce ruhlu bu kardeşimizi tebrik ediyoruz. Böyle güzel insanlarında bu ülkede çok sayıda olduğunu biliyorum. Ben inanıyorum ki bu devletimiz, bu milletimiz, bu ince ruhlu insanların duaları sayesinde ayakta duruyor" dedi.

Merkez Osmangazi ilçesinde geçen günlerde tarihi Orhan Camii'ne gelen kimliği bilinmeyen kadın, namaz kıldığı sırada telefonunu şarja taktı. Namazı bittikten sonra telefonunu şarjdan çıkaran kadın, 'Çok az telefonumu şarj ettim. Hakkınızı helal edin. Para bıraktım' yazılı not ile 2 lira bıraktı. Namazın ardından kadınlar bölümünü kontrol eden cami görevlileri, notu ve parayı bulunca duygulandı. Not ile parayı birbirine yapıştırarak sakladıklarını belirten Orhan Camii İmamı Ahmet Çifli, böyle bir olayla karşılaştığı için önce şaşırdığını belirterek, "Camimizin kadınlar bölümünde müezzin kardeşimiz bu notu ve 2 lira parayı buluyor. Hanım kardeşimiz namazını kılarken kısa bir süreliğine telefonunu şarj ediyor. Telefonunu şarj ettikten sonra da 2 lira ile not bırakmış. Esasında bizim milletimiz bu" diye konuştu.

'KÖTÜNÜN REYTİNGİ OLDUĞU İÇİN SÜREKLİ ONLAR GÖSTERİLİYOR'

Sosyal medyanın gelişmesiyle hep kötü olayların gösterildiğini belirten Çifli, "Biz de zannediyoruz ki ülkemiz, milletimiz böyle. Asıl bizim milletimiz bu. Kötünün reytingi olduğu için sürekli onu gösteriyorlar. Bu nedenle bu kardeşimizi önce tebrik ediyorum. Tabii ki şaşırdım ama cemaatimizin bu davranışı beni çok duygulandırdı. Aslında ecdadımız da böyleydi. Atalarımız kuşları beslemek için vakıf kurmuş. Biz de atalarımız gibi ince ruhlu bu kardeşimizi tebrik ediyoruz. Böyle güzel insanların da bu ülkede çok sayıda olduğunu biliyorum. Ben inanıyorum ki bu devletimiz, bu milletimiz, bu ince ruhlu insanların duaları sayesinde ayakta duruyor" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

------------------------------------

Camiden görüntüler

-Camide namaz kılanlardan görüntüler

-Telefonunu şarja takan vatandaşlardan görüntüler

-Not ve bırakılan paradan detaylar

-Cami imamı Ahmet Çitli röportaj

-Detaylar

Haber-Kamera: Mehmet İNAN-Muammer İRTEM/BURSA,

================================

Tek göz odada yaşayan çifte yardım

İZMİR'in Konak ilçesinde zihinsel engelli eşiyle birlikte tek göz odada yaşayan ve 5 yıl önce geçirdiği kaza nedeniyle fiziksel engelli hale gelip çalışamayan Veli Oruç'un yardım çığlığı duyuldu. Konak Belediyesi, evin boya badanasını yaptı, Kızılay ise eşya yardımında bulundu.

Geçimini kağıt toplayarak sağlayan 62 yaşındaki Veli Oruç, zihinsel engelli eşi İnci Oruç ile, İzmir'in Konak ilçesinin İkiçeşmelik semtindeki bir binanın tek göz odasında yaşıyor. 2015 yılında, Yeşilyurt semtinde yolda çöp tenekesinden kağıt toplarken, bir tırın çarpmasıyla kaza geçiren Oruç'un bel kemiği çatladı ve sol omuz kemiği zedelendi. Hastanede tedavi olduktan sonra, evine dönen Oruç'un hasar gören vücudu tam olarak iyileşmedi. Yüzde 41 fiziksel engelli raporu bulunan Oruç, engelli maaşı ve gücü yettiğinde kağıt toplamaya çıkarak kazandıklarıyla hayat mücadelesini sürdürüyor. Tek göz odada zor şartlar altında yaşamına devam eden Oruç'un yardım çığlığı duyuldu. Konak Belediyesi ekipleri evin boya ve badanasını yaparak, dolap, ekmeklik, battaniye, halı, yastık gibi ev eşyası yardımı yaptı. Kızılay ekipleri ise eve ek baza ve yiyecek yardımı sağlayarak, Oruç çiftinin hayat kalitesine yükseltmek adına fayda sağladı. Birkaç hayırseverin de para yardımı yaptığını söyleyen Oruç, "Allah'a şükür sesimiz duyuldu. Evimiz daha yaşanabilir hale geldi. Manevi olarak hiçbir ihtiyacımız kalmadı ama geçimimizi sağlamamız için hala paraya ihtiyacımız var. Ben engelli olduğum için çalışamıyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

----------------

Evin yeni halinden genel ve detay görüntüler

Veli Oruç'la röp.

Haber: Melis KARAKUZULU, Kamera: Onur ATIŞ / İZMİR,

================================

Avokado fidanı için bir yıl önceden sıraya giriyorlar

ANTALYA, Türkiye'ye 1970'li yıllarda getirilen avokadoda yüzde 81 üretim oranıyla birinci sırada. Özellikle Manavgat, Alanya ve Gazipaşa'da üreticinin büyük rağbet gösterdiği avokado fidanının temini için bir yıl önceden sıraya girmek gerekiyor.

Küresel iklim değişikliğiyle birlikte son yıllarda tropikal ve subtropikal meyve üretiminin yaygınlaştığı Akdeniz iklimine sahip Antalya'da, muz, mango, ejder meyvesi de denilen pataya gibi meyvelerin yanı sıra, avokado da ciddi bir üretim potansiyeline ulaştı. Avokado ile Türkiye'yi tanıştıran Batı Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürlüğü'nün (BATEM) yıllık 10- 15 bin fidan üretimi bulunuyor. Bu fidanlardan almak isteyen üreticiler ise bir yıl önceden sıraya giriyor.

ANTALYA'NIN COĞRAFİ İŞARETLİ ÜRÜNÜ

1970'li yıllarda ülkemize giriş yapan ve uluslararası literatürdeki dört türün Antalya'da BATEM tarafından adapte edildiğini açıklayan Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen, Akdeniz sahil bandında 2018'de 3 bin 100 ton olan üretim miktarının, 2019'da 4 bin 200 tona yükseldiğini belirterek, "Antalya, coğrafi işaretli ürün olan avokado üretiminde yüzde 81'lik oranla Türkiye birincisi" dedi.

'ÜRETİMDE 10 BİN TONU GÖRÜRÜZ'

Son yıllarda üretim alanlarında özellikle Alanya, Gazipaşa ve Manavgat ilçelerinde ciddi bir artış yaşandığını söyleyen Mustafa Özen, "Önümüzdeki yıllarda üretim miktarı anlamında sadece Antalya olarak 10 bin tonu görürüz diye beklentimiz var. Çünkü son zamanlarda çok ciddi şekilde Manavgat, Gazipaşa ve Alanya bölgelerinde ekim yapıldı. Bunlar 2- 3 yıl sonra meyve vermeye başladığında daha fazla üretimimiz olacak" diye konuştu.

ÜRETİM ALANI 5 BİNDEN 8 BİN DÖNÜME YÜKSELİYOR

Antalya bölgesinde şu anki üretim alanının 5 bin dönüme yakın olduğuna işaret eden Özen, iki yıl sonra üretim alanında 3 bin dönüme yakın artış beklediklerini kaydetti. 1 dönüme yaklaşık 30 ağaç dikimi yapılabildiğini belirten Özen, "Genel itibarıyla meyveye yatış 5- 6 yılda olur, ama 3-4 yıl sonra da ürün alımına başlanır. Ağaç başına verim ortalaması 50- 60 kilogram. 3-4 yılda ise yarısı kadar meyve alınabilir" dedi.

TÜKETİMİ TÜRKİYE'YE YAYILDI

Avokadonun son yıllarda aroması, lezzeti ve sağlık açısından faydalarıyla iç pazarda yeni tanınan bir ürün olduğunu dile getiren Özen, "İklim değişikliklerine bağlı ilimizde alternatif ürünleri geliştirmemiz gerekiyor. Avokadonun güzel bir pazarı oluştu ve tüketimi Türkiye geneline yayıldı. Üreticilerimiz de para kazandığı için yönelme var. Hangi ürün olursa olsun, birim alandan daha fazla kar edecek ürünler yetiştirmemiz gerekiyor. Antalya olarak da tropik ve subtropik meyvelerin adaptasyonunda ciddi mesafe kat ettik" diye konuştu.

1983'TEN BERİ 100 FİDAN ÜRETİLDİ

Avokadonun Türkiye'ye 1970'li yıllarda BATEM tarafından getirildiğini aktaran BATEM Müdürü Abdullah Ünlü, bugün üretimi yapılan çeşitlerin Hass, Reed, Wurtz, Zutano, Fuarte, Pinkerton, Ettinger, Bacon olmak üzere 8 tür olduğunu kaydetti. Türler arasında hasat dönemleri, lezzet ve şekil farklılıkları olduğundan bahseden Abdullah Ünlü, 1983 yılından bugüne üreticilere 100 bin fidan dağıtıldığını kaydetti.

BİR YIL ÖNCEDEN SIRAYA GİRİYORLAR

Üretim kapasitesinin ise dört tescilli anaçtan verdikleri tohuma göre yıllık 10-15 bin fidan olduğunu söyleyen Ünlü, çok yoğun talep olması nedeniyle fidan almak isteyen üreticilerin başvurularının bir yıl önceden alınmaya başlandığını açıkladı. Her yıl ağustos ayında alınan taleplere göre üreticilerle sözleşme yapıldığını dile getiren Abdullah Ünlü, "Talep çok daha fazla. 40-50 bin gibi talep var. Ancak üretim kapasitemiz 10-15 bin adet. Ayrıca özel sektör de üretim ve satış yapıyor" dedi.

TANESİ ORTALAMA 6 LİRA

Avokadonun üreticiye para kazandıran bir ürün olduğuna dikkati çeken Ünlü, şöyle konuştu:

"BATEM olarak biz kilosunu 38 liradan satıyoruz. Ancak piyasada 60- 80 lirayı buluyor. Genellikle marketlerde ve pazarlarda tane satışı yapılıyor. Ortalama tane fiyatı 6 lira. Şu anda iç tüketime ancak yetiyor. Ama yavaş yavaş Avrupa ülkelerinin yanı sıra Rusya ve Ukrayna'ya da ihracat başladı. Üretim miktarı arttığında ihracatın artmasını bekliyoruz."

'GÜNDE EN AZ BİR TANE YEMEKTE FAYDA VAR'

Avokadonun sağlık açısından da önemli olduğunu vurgulayan Ünlü, "Özellikle A, B ve E vitaminleri ile doymamış yağ asitleri açısından çok zengin. İnsan sağlığı açısından da en önemli kısmı bu. Avokadonun aynı zamanda vücutta zararlı maddeleri etkisiz hale getiren ve antioksidan bir besin olduğu belirtiliyor. Kalsiyum ve vitamin değerlerinin çok yüksek olması nedeniyle çocuk gelişimi açısından da çok önemli bir ürün. Günde en az bir tane yemekte fayda var" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------------

Avakado detay

Bahçedeki ağaçlar

Drone görüntü

Detaylar

Röp: Mustafa Özen

Röp: Abdullah Ünlü

Haber: Mehmet ÇINAR- Kamera: Emrah GÜL/ANTALYA

=============================

Bu bölümü bitiren 7 bin lira maaşla işe başlıyor

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu El Sanatları Bölümü kuyumculuk ve takı tasarım programını bitiren öğrenciler, mezun olduktan sonra işsizlik sorunu yaşamıyor. Kahramanmaraş Kuyumcular Odası Başkanı Hacı Mustafa Öz, yüzlerce kuyumcu atölyesinin bulunduğu Kahramanmaraş'ın İstanbul'dan sonra en büyük altın üretimi yapan şehir olduğunu belirterek, bu bölümden mezun olan öğrencilerin yeteneklerine göre 7 bin lira maaşla işe başlayabildiklerini söyledi.

Kuyumculuk sektörüne nitelikli elemanlar kazandırmak; kolye, küpe, yüzük gibi altın takıların tasarımdan prototipine kadar kentte üretilmesini sağlamak adına KSÜ, Kahramanmaraş Kuyumcular Odası ile Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO), hazırladıkları 'Kahramanmaraş Tasarım ve 3D Modelleme Merkezi' projesi ile Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı'na (DOĞAKA) başvurdu. DOĞAKA tarafından projenin onaylanmasıyla 1 milyon 700 bin liralık hibe ile KSÜ'nün Karacasu Kampüsü'ndeki Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu'na 1300 metrekare kapalı alana sahip 2 katlı bir bina yapılıp 3D yazıcı, lazer kesim, lazer kaynak makineleri alınarak Kahramanmaraş Tasarım ve 3D Modelleme Merkezi kuruldu.

HEM TASARLIYORLAR HEM ÜRETİYORLAR

Kuyumculuk sektöründe ihtiyaç duyulan son teknolojinin kullandığı merkez sayesinde El Sanatları Bölümü'nde oluşturulan kuyumculuk ve takı tasarım  programı ile öğrencilere hem teorik hem de uygulamalı olarak dersler veriliyor. Renk renk boya kalemleriyle hayallerindeki ürünleri kağıda döken öğrencileri daha sonra bu tasarımların bilgisayarda özel programla üç boyutlu çizimlerini gerçekleştirip, laboratuarda da üretimini yapıyorlar.

ABACI: BİZ KADINLAR, TAKILARIN BÖYLE ÜRETİLDİĞİNİ BİLMİYORDUK

Bölüm öğrencilerinden Hatice Abacı, derslerin çok zevkli geçtiğini, en güzel şeyin ise bir takının tasarımından üretimine kadar olan bütün işlemlerde aktif rol üstlendiklerini söyledi. Abacı, "Biz kadınlar olarak takıların böyle hangi aşamalardan geçerek üretildiğini bilmiyorduk. Daha kolay sanıyorduk. Ama öyle değilmiş buraya gelince farkına vardık. Ne zorluklarla yapılmış olduğunu biz şimdi anlıyoruz. Kendim tasarladım bunu. Kendim çizdim, yüzüğünü kendim kaynattım, gümüşünü kendim eritip kaynattım. Her şeyi bize ait. Yani kendimiz yapıyoruz çok eğlenceli. Tasarım yönünden ilerlemeyi düşünüyorum. Şu an mezun olsam en az 4 bin lira maaşla iş bulabilirim. Çalışma imkanı da zaten yüksek" diye konuştu.

KABAKCI: 6-7 BİN LİRA ARASINDA MAAŞLA İŞ BAŞI YAPMAMIZ MÜMKÜN

Mustafa Kabakcı ise kedilerine altın ayarı hesaplamalarından çeşitli kolye, yüzük gibi takı tasarımı ve üretimine kadar kuyumculukla ilgili her şeyi öğrettiklerini söyledi. Kahramanmaraş'ın kuyumculukta Türkiye'de önemli bir yere sahip olduğunu bu nedenle de mezun olduktan sonra iş bulma imkanının çok fazla olduğunu belirten Kabakcı, "Burada altın ayarını hesaplamayı öğreniyoruz. Çeşit çeşit kolye yüzük tasarımları yapıyoruz. Buradan mezun olduktan sonra iş bulma imkanımız kapasitemize ve öğrendiğimiz işe bağlı. Burada mezun olan birinin 6-7 bin lira arasında iş başı yapması mümkün. Çükü Rhino'yu biliyoruz, piyasaya uygun, yüzük, kolye tasarımlarını yapma özelliğine sahip. Ondan dolayı piyasada 6-7 bin lira maaşla iş yapabilir" dedi.

TELLİ: İNŞAAT VE MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ GİBİ BÖLÜMLERE GÖRE İŞ BULMA İMKANIM DAHA YÜKSEK

Bir diğer öğrenci Mustafa Telli de bölümünden çok memnun olduğunu belirterek şunları söyledi:

"Bu bölümü tercih etmemin nedeni, Kahramanmaraş'ta diğer bölümlere oranla daha çok iş bulma imkanım var. Herkesin bildiği gibi Kahramanmaraş olarak kuyumculuk sektöründe çok ileride olduğumuz için bu konuda rahat iş bulabileceğimden ve geleceğimi düşündüğümden dolayı bu bölümü tercih ettim. Teknik resimde çizdiğimiz kendi hayal ürünümüz olan çizimleri atölyede döküm üzerine aktararak kendi ürünlerimizi üretiyoruz. Buradan mezun olunca inşaat mühendisliği, makine mühendisliği gibi diğer bölümlere göre iş bulma imkanım daha yüksek. Şu an mezun olsam en az 5-6 bin lira ile işe başlarım."

REKTÖR CAN: KAHRAMANMARAŞ, KUYUMCULUKTA MERKEZ HALİNE GELECEK

KSÜ Rektörü Prof. Dr. Niyazi Can da üniversitede kaliteli bir eğitim verme adına çalıştıklarını, bu kapsamda kentteki sivil toplum kuruluşlarıyla da birçok projeye imza attıklarını söyledi. Bu projelerden biri olan Kahramanmaraş Tasarım ve 3D Modelleme Merkezi sayesinde Kahramanmaraş'ın kumculukta önemli bir yere geleceğini belirten Rektör Can, "Artık kuyumcularımızın son tasarımlar, son teknolojilerle ilgili eğitimler artık İstanbul'da değil Kahramanmaraş'ta da verilmeye başlanacak. Tasarımlar için İstanbul'a ya da dünyanın başka ülkelerine gitme ihtiyacı kalmayacak. Kahramanmaraş bu anlamda Türkiye'de, hatta dünyada önemli bir merkez haline gelecek" dedi.

ÖZ: HEDEFİMİZ AVRUPA'YA İHRACAT

Kuyumcular Odası Başkanı Hacı Mustafa Öz ise kuyumculuk sektöründe esnaf ve üniversiteyi bir araya getirmek, sektöre üretimin yanında tasarım da yapabilen nitelikli elemanlar kazandırmak adına projeyi hayata geçirdiklerini söyledi. Projeden hem kuyumcuların hem de öğrencilerin memnun olduğunu ifade eden Öz, "Biz bunu daha çok üniversite ile esnafı birleştirelim, yani hem alaylı olsunlar hem okullu olsunlar ve yüksek teknoloji ürünler, estetik olarak dünyaya hitap edecek ürünler üretelim diyerek yola çıktık. Kahramanmaraş, kuyumculukta İstanbul'dan son en büyük katma değer ve işçilik üreten bir şehir. Bizim amacımız bunu daha çok Avrupa'ya ihracat yapabilecek kapasitede ürüne dönüştürmek. Yani iç piyasadan ve Ortadoğu'dan çok Avrupa'ya ihracata yönelik bir çalışma olsun istedik ve bunun için de üniversiteye ihtiyacımız vardı" dedi.

'MEZUN OLUNCA İŞ BULMAMA GİBİ BİR ŞANSLARI YOK'

3D modelleme merkezinin kuyumcu atölyelerine model, tasarım ve sıkıntıya düştüklerinde ihtiyacı olan kalifiye eleman desteği sağladığını ifade eden Başkan Öz, "Evet üniversitemizde okuyan öğrencilerimiz mezun olduklarında eğer belli yeteneğe ulaşmışlarsa, içlerinde bu yetenek varsa 4-5 bin, hatta 6-7 bin lira gibi maaş alabilecek kapasitede elemanlar çıkacak ve daha önce de çıktı da. Burada okuyan arkadaşlarımız kendilerini işe verirlerse, yani 'Ben bu işi yapıyorum, ben bu işi seviyorum' derlerse iş bulmama gibi şanslar yok. Burada önemli olan bu işi sevmeleri ve istemeleri" diye konuştu.

Başkan Hacı Mustafa Öz ayrıca, Kahramanmaraş Tasarım ve 3D Modelleme Merkezi'ni geliştirmek adına KMTSO, KSÜ ve DOĞAKA ile birlikte hazırlayarak Avrupa Birliği'ne sundukları 3.8 milyon Euro'luk projenin de onaylandığını, proje kapsamında cihazların alınması için de alışmaların devam ettiğini sözlerine ekledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------------

El sanatları bölümünün drone görüntüsü

Öğrencilerin takı çizmesi

Bilgisayarlarda tasarlamaları

Gümüşü tartmaları

Mustafa Telli'nin gümüşü eritmesi

Telli ile röp.

Uygulama atölyesinde çalışan öğrenciler

Atölyeden detay

Mustafa Kabakcı ile röp.

Öğrencinin kalıp hazırlaması

Hatice Abacı'nın yüzüğü parlatması

Yüzüğü göstermesi

Abacı ile röp.

Niyazi Can ile röp.

Hacı Mustafa Öz ile röp.

Haber-Kamera: Ömer KOÇ-KAHRAMANMARAŞ-DHA)

================================

Görme engelli tiyatrocuları, alkışlar hayata bağlıyor

İzmir'de yaşayan tiyatro sanatçısı Ebru Son, 3 yıl önce Karşıyaka'da bir alışveriş merkezinde başlattığı atölye ile 20 görme engelliyle kurduğu Braille Okuma Tiyatrosu çalışmalarına devam ediyor. Kimi meslek sahibi, kimi öğrenci olan görme engelli üyelerden oluşan ve tiyatro severlerin yakından takip ettiği ekip, bu yıl sergileyecekleri dört oyundan biri olan 'Ağzı Çiçekli Adam' isimli oyunu 11 Ocak'ta izleyiciyle buluşturacak.

İzmir'de yaşayan tiyatro sanatçısı Ebru Son, 3 yıl önce Karşıyaka'da bir alışveriş merkezinin isteği üzerine başlattığı görme engelli tiyatro atölyesinin zaman geçtikçe büyümesiyle, Braille Okuma Tiyatrosu'nu kurdu. Bazı üyeler kendi mesleğini devam ettirirken haftanın iki günü Braille alfabesiyle yazılmış oyunu metninden okuyarak tiyatroyla hayatına renk katarken, bazıları ise daha önceden de tutkulu oldukları tiyatroyu sürekli hale getirme fırsatını yakalıyor. Her hafta Karşıyaka'daki alışveriş merkezinin atölye odasında toplanan ekip, Braille alfabesinden oyunu takip edip ses tonlarındaki değişimlerle canlandırma yapıp, ses efektleri ile oyunlarını zenginleştirerek çalışıyor. Yaşları 25- 40 arasında değişen görme engelli tiyatrocular, sahneye çıkıp görünürlüklerini artırarak sanatın engel tanımadığını kanıtlıyor. Onları engelli gibi görmediğini ve bir aile olduklarını söyleyen Ebru Son, bundan sonra oyun biletlerini ücretli hale getirmeyi ve bazı oyuncularının profesyonel projelerde yer almasını istediğini anlattı. İkinci oyunlarıyla Yön Engelsiz Sanat Birliği tarafından düzenlenen 5'inci Engelsiz Ödülleri'nde en iyi oyun ödülünü alan tiyatro ekibi, bu yıl ilk oyunları 'Ağzı Çiçekli Adam'ı 11 Ocak'ta Karşıyaka'daki alışveriş merkezinde sergileyecek.

'BANA BAŞKÖR İSMİNİ TAKTILAR'

Atölyeye başladığında onların ne kadar çalışkan olduklarını, Braille alfabesine ne kadar aç ve kaynaklara ulaşmakta ne kadar zorlandıklarını gördüğünü anlatan Ebru Son, şunları söyledi:

"Onlara bir şeyler öğretebilmek için oyunlar sergilemeye başladık. Bu sene dört oyun çıkaracağız. 20 kişilik bir ekip. Çoğu tiyatroyla veya müzikle ilgiliydi, fakat devam ettirmemişlerdi. Aralarında bir kişi kalana kadar ben bu tiyatroyu yapmaya devam edeceğim. Çoğunun mesleği var ve bunun dışında buraya geliyorlar. Onları engelli gibi görmüyorum, herkese nasıl davranıyorsam onlara da öyle davrandığımı biliyorlar. Bunun sonucunda da çok gülüyoruz, çok keyif alıyoruz. Bana 'Başkör' diye isim taktılar. Buradaki atölyenin dışında da bir aile olduk. O yüzden kendimi çok iyi ve mutlu hissediyorum. Motivasyonumuzu kıran tek şey engelleri yaratan toplum. Bizim kendi içimizde hiçbir sorunumuz yok fakat dışarı çıktığımızda aldığımız bazı gereksiz tepkiler motivasyonlarını kırıyor. Ben hayatımı onlara adamış gibi oldum. İlk oyunumuzu binlerce kişi izledi. Geri dönüşler inanılmazdı, böyle bir şeyin yapılabileceğini bilmediklerini söyledi çoğu kişi. Oyuncuların ses tonuna, oyunculuklarına hayran kaldılar. Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali'nde de oynadık. Takip edenlerimiz var, heyecanla oyunu bekliyorlar. Görünürlüğümüz arttıkça hem atölyemize katılanlar artacak, hem de toplumda bir değişim olacak. Bornova Şehir Tiyatrosu bizi fark ettikten sonra oyunlarına sesli betimleme cihazı getirdi. Artık her oyunlarında 3 kişilik bir kontenjanla görme engelli izleyici kabul edebiliyorlar. İzmir'deki sanatçılar da görme engellileri sergilerine davet ediyor. Biz kitapçıklarını Braille alfabesiyle yazıyoruz, İzmir'deki görme engelliler de takip ediyor."

'SESLENDİRME YAPABİLİRLER, ONLARA GÜVENİYORUM'

Sinemacıların, tiyatrocuların da görme engellilere bir şans vermesini isteyen Ebru Son, "Ağız okuyamıyorlar ama belgesellerde ve reklamlarda seslendirme yapabilirler. Ben oyuncularıma güveniyorum. Hedefler koyarak ilerliyoruz. Artık bu sene biletli oyunlar oynamaya başlamak istiyoruz, ayrıca oyuncularımızı tiyatrolara meslek olarak yerleştirmek istiyorum. Çevremizdekilerin bakış açılarını değiştirmek, görme engellileri de işin içine katarak daha çok şey yapmalarını istiyorum" diye konuştu.

RADYO TİYATROSU DİNLEYİP HAYAL KURUYORDU, ŞİMDİ KENDİSİ YAPIYOR

Mesleğe yeni başlamış bir avukat olan Serdar Fırtına (25), "Bundan önce bir tiyatro geçmişim yok. 9- 10 ay önce katıldım. 'İstiridye ve İnci' oyununda başrolde müzik hocamız vardı, onun kolu kırılınca bana söyledi. Ben de onun yerine başrolü oynadım. Okuma tiyatrosu zor bir şey, hem okuyup hem rol yapmak durumundasınız. O zaman yapabildiğimi gördüm. Çok güzel oldu, bir aylık bir çalışmayla kendimden beklemediğim bir performans gösterdim. Ben zaten radyo tiyatrosunu dinleyen bir insandım. Böyle bir şey yapsam nasıl yapardım diye hep düşünürdüm. Bu gruba katılarak, tiyatroyu kendim deneyimleme imkanı buldum. Geniş düşünme imkanı verdi, oyunlardaki karakterler hayatımızda olsaydı ne olurdu diye düşünüyorum. Bunları gerçek insanlara uyarlama şansı da buldum" dedi.

KİMİ ÖĞRENCİ, KİMİ ÖĞRETMEN

Ege Üniversitesi Konservatuarı'nda Türk müziği eğitimi alan İnci Genç (25), "Geçen sene tiyatroya başladım. Burada olduğum için çok mutluyum. Birçok dostum oldu, sosyalleştim. Sanatın içinde olmayı çok seviyorum" dedi. Tiyatronun ilk katılımcılarından, Aşık Veysel Görme Engelliler Okulu'nda İngilizce öğretmenliği yapan Diyar İmer (34), "Katıldığım günden beri müptelası oldum, vazgeçemiyorum. Haftada iki gün çalışıyorum. İki oyun birden çalışıyorum. Eğlenceli, zevkli, neşeli geçiyor çalışmalarımız. Sonuna kadar devam edeceğim tiyatro yapmaya" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Oyun provasından genel ve detay görüntüler

Ebru Son ile röp.

Görme engelli tiyatrocularla röp.

Haber: Melis KARAKUZULU, Kamera: Hande NAYMAN/İZMİR,

===============================

Okulda, şehit öğrenci için köşe oluşturuldu

Kuzey Irak'ta 2008 yılında teröristlerle girdiği çatışmada şehit olan Jandarma Çavuş İbrahim Doğan için, mezun olduğu Tokat Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde köşe oluşturuldu. Okul Müdürü Ali Vanlıoğlu, onu unutmamak ve diğer öğrencilere vatan millet sevgisini aşılamak için köşeyi oluşturduklarını söyledi. Köşede şehide ait bazı eşyalar ile okul dönemine ait belgeleri yer alıyor.

Jandarma Çavuş İbrahim Doğan, 2008 yılında Kuzey Irak'ta terör örgütüne düzenlenen operasyonda çıkan çatışmada şehit oldu. Şehidin cenazesi ailesinin yaşadığı İstanbul'da toprağa verildi. Lise eğitimini Tokat Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Elektrik Elektronik bölümünde yapan ve 2003 yılında mezun olan Doğan, eğitim gördüğü okulda unutulmadı. Okul yönetimi öğrencilerinin anısını yaşatmak için 2018 yılında okul girişine 'Şehit İbrahim Doğan Köşesi' yaptırdı.

Okul Müdürü Ali Vanlıoğlu, "Burası bizim onur ve şeref köşemizdir. İbrahim Doğan bizim elektrik-elektronik bölümünden mezun olan, çalışkan, vatanını milletini seven tertemiz bir öğrencimizdi. Okuldan sonra askerlik görevi gelince askere gidiyor ve 2008 yılında bir çatışmada şehit oluyor. Çocukluk döneminde o şehitliğini yaşar gibiydi. Çünkü kendisi de öyle yaşıyordu. Biz de şehidimizi unutmayalım, bir ahde vefa olsun diye, bir de öğrencilerimize vatan, bayrak sevgisini aşılamak için, bu vatan nasıl kazanıldı duygusunu verebilmek için bu köşemizi oluşturduk" dedi.

'OKULLARDA BU TÜR KÖŞELER OLMALI'

Şehit İbrahim Doğan'ın anne ve babasını okulda öğrenciler ile buluşturduklarını ifade eden Vanlıoğlu, "Şehidimizin annesi ve babası buraya gelirler, onları öğrencilerimiz ile buluştururuz. Hatta annesi Suzan hanım bir gün okula geldiğinde bölümün merdivenlerini seviyordu. Ne yapıyorsun dediğimde 'Çocuğumun kokusunu burada hissediyorum' diyordu.  Burada çocuklara sarılıyordu, 'Bu çocuklar benim yavrumun kokusunu hissettiriyor' diyordu. Bu yüzden güzel anıları var. Bütün okullarda bu tür köşelerin olması lazım ki, özellikle çocuklarımıza vatan, bayrak sevgisini iyi aşılayalım" diye konuştu.

Oluşturulan köşenin öğrenciler üzerindeki tesirini gördükleri belirten Vanlıoğlu, "Burada şehidimizin kendisinin resmi var. Anne ve babasının resmi, öğrencinin okul dosya bilgileri var. Şehidimizin öz geçmişi, şiir üzerinde fotoğrafı var. Ayrıca burada komutanın şehidimizin annesine yazdığı oğlunun nasıl bir asker olduğu, vatanını milletini nasıl sevdiğini anlatan ifadelerin yer alan bir mektup var" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

-Okuldan görüntüler

-Şehit öğrenci için yapılan köşe

-Köşedeki eşyalarv e belgeler

-Okul Müdürünün konuşması

-Detaylar

Haber-Kamera: Fatih YILMAZ/TOKAT,

=============================

Avrupa'nın en büyük barajında su tutulmaya başlandı

SİİRT'te 2011'de yapımına başlanan, silindirle sıkıştırılmış beton tipine göre Avrupa'nın en büyük barajı olan Çetin Barajı'nda su tutulmaya başlandı.

Şirvan ve Pervari ilçelerinde yapımı süren, silindirle sıkıştırılmış beton tipine göre Avrupa'nın en büyük barajı olan Çetin Barajı'nda su tutulmaya başlandı. Dicle Nehri'nin en büyük kolu olan Botan Çayı üzerinde yer alan Çetin Barajı'nda su tutulduğunu açıklayan şantiye şefi inşaat mühendisi Fatih Tonoğlu, elektrik üretimine başlanmasıyla birlikte ülke ekonomisine yılda 80 milyon dolar katkı sağlanacağını söyledi. Nisan ayında elektrik üretimine başlanacağını anlatan Tonoğlu, "Göl hacmimiz 650 milyon metreküp ve 2,5 ayda dolması planlanarak Nisan ayında elektrik üretimine başlanacak. Elektrik üretimine başlandığında yıllık 1 milyar 174 milyon kilovat saat elektrik üreterek milli ekonomiye yılda 80 milyon dolar katkı sağlayacak. Bugün itibaren rezervasyon tünel kapakları kapanarak su tutma işlemine başlamış bulunmaktayız" dedi.

Görüntü Dökümü

-------------

Çetin Barajı

Baraj kapaklarını indirilmesi

Barajda çalışanlar

Barajın su tutması

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Mehmet Yücel DURAK SİİRT,

==============================

Güroymaklı kaz üreticileri, Kars'a rakip olmayı hedefliyor

Bitlis'in Güroymak ilçesinde yaşayan ve 'Genç Çiftçi Projesi' kapsamında aldığı destekle 7 yıl önce kaz yetiştiriciliğine başlayan Yunus Orkin (35), Güroymak'ın kaz yetiştiriciliğine oldukça uygun bir yer olduğunu ve Kars kazlarına rakip olmayı hedeflediklerini söyledi.

Güroymak ilçesinde yaşayan Yunus Orkin, 7 yıl önce 'Genç Çiftçi Projesi' kapsamında aldığı destekle kaz yetiştiriciliğine başladı. Bu kapsamda bölgeye kaz eti ve yumurtası satıyor. Güroymak ilçesinin mevsimsel olarak kaz yetiştiriciliğine uygun bir yer olduğunu belirten Orkin, bugünlerde karın yağması ve havanın soğuması nedeniyle kazların ısınmak için kendi bünyelerinde yağ ürettiğini, bunun da kolesterol başta olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiğini söyledi. Orkin, şu an itibariyle çiftliğinde 400 kazın bulunduğunu ama hedefinin kaz yetiştiriciliğinde sayıyı 20 bine çıkarmak olduğunu söyledi.

KARS KAZLARINA RAKİP ÇIKTIK

Kazların yaz aylarında sadece beslendiklerini belirten Orkin, "Ancak yağ oluşturması kar yağışından sonra oluyor. Kazlarımız, özellikle bu mevsimde kesime hazır bir hale gelmeye başladı. Kar yiyerek, iç yağlarını tamamladılar. Bu işi profesyonel düzeyde yapmaya başladık. 7 yıldır kaz üretip satıyoruz. Hedefimiz 20 bin civarında kaz yetiştirmek. Bu yıl bu hedefimizi yakalamayı planlıyoruz. Doğu Anadolu Bölgesi'nde pilot yer olmayı hedefliyoruz. Kars kazlarına rakip çıktık ve bu işi başarmaya başladık. İklim ve bölge uygun. Yeteri derecede karımız var. Kar soğuğu da var ve aynı zamanda yaz mevsimi de uzun. Bunlar hep bizim için avantaj. Bölgede yaban kazlarımız bile mevcut. Kazlar kar görüp yemeden kesilmez. Kazlar kar yedikten sonra iç yağları oluşmaya başlar. Bu da kazın etine lezzet katıyor. Kolesterol hastaları bu etleri çok severler. Bütün herkese bu eti yemeğe tavsiye diyoruz. Bölgede yaygınlaşmasını sağlayacağız" diye konuştu.

HEDEFİMİZ DAHA DA BÜYÜMEK

Güroymak ilçesine bağlı Üzümveren köyünde de kaz yetiştiriciliğine başlandı. Köyde 450 kazı bulunan Adnan Caf (55) ise bu sayıyı önümüzdeki yıllarda artıracaklarını söyledi. Güroymak'ın kaz yetiştiriciliğine oldukça uygun olduğunu söyleyen Caf, "Üzümveren köyünde kaz yetiştiriciliği yapıyorum. Yaklaşık 450 kazım var. Kışın kesimlerini yapıyorum. Kuluçka makinesinde üretilenleri alıp büyütüyoruz. Kaz işini büyütmeyi düşünüyorum. Günde 3 defa arpa, mısır veriyorum. Kazlar küçükken yem veya bulgur veriyorduk. Kışın burası sert geçiyor, kaz da soğuğu seven bir hayvandır. Başka bir sıcak bölgede yetişmez. Karı, suyu seviyor. Bunun için bu işi yapmayı planladık. Bu karı yediklerinde etlerinin tadı daha güzel oluyor" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------

-Yetiştirilen kazlardan görüntü

-Kaz çiftliğinden detay

-Kazlardan görütüler

-Kar yiyen kazlardan detay görüntüler

-Kazlara yem veren yetiştiricilerden detay

-Kaz yetiştiricisi Yunus Orkin ile röportaj

-Kaz yetiştiricisi Adnan Caf'ın kazlarından detay

-Kaz yetiştiricisi Adnan Caf ile röportaj

-Genel ve özel detaylar

Özcan ÇİRİŞ-Ceren KURTYE/BİTLİS,

==============================

Erzurum 112 Acil ekipleri, zor şartlarda hastalara ulaşıyor

Erzurum il Sağlık Müdürlüğü'ne bağlı 112 Acil Komuta Merkezi elemanları, 31 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu'nda 2'si snowtrack, 5'i kar paletli, 1'i obez ambulans, 1'i dört sedyeli ambulans, 69 karasal ambulans ve 1 ambulans helikopterle hastalara şifa oluyor. Erzurum İl Ambulans Servisi Başhekimi Doktor Oğuzhan Aygün, 2019 yılının kasım ve aralık aylarında 96 hastaya paletli ve snowtrack ambulanslarla hizmet verdiklerini belirtti.

Yoğun karın olduğu ve zaman zaman köy yollarının kapandığı Erzurum'da, 112 Acil Komuta Merkezi'ne bağlı istasyonlarda faaliyet gösteren sağlık ekipleri, en zor kış şartlarında bile hastalara ulaşıyor. 112 Acil ekipleri, kış gelmeden bakım ve onarımlarını yaptıkları snowtrack ve paletli ambulanslarla karla kaplı dağları aşıp hastalara ulaşıyor. Erzurum İl Ambulans Servisi Başhekimi Doktor Oğuzhan Aygün, 2019 yılının kasım ve aralık aylarında 96 hastaya paletli ve snowtrack ambulanslarla hizmet verdiklerini belirterek, her türlü zorlu şartlarda bile hastalara ulaştıklarını söyledi.

'HAVADAN VEYA KADAR MUTLAKA ULAŞIP HASTANEYE GÖTÜRÜYORUZ'

31 istasyonda 400'ü aşkın personelle 24 saat görevlerinin başında olduklarını belirten Aygün şunları söyledi:

"Helikopter ve uçak ambulanslar, snowtrack ve paletli ambulanslarla yaz kış demeden her türlü olumsuz hava koşullarında bile hastalara mutlaka ulaşıyoruz. 2019 yılını son 2 ayında 96 hastanın yardımına koştuk. Ambulans helikopterle de 30 hasta taşındı. Yardım isteyip de gidemediğimiz bir tek hasta yok. Havadan veya kadar mutlaka ulaşıp hastaneye götürüyoruz. Tüm hastalarımıza en kısa sürede ulaşmaya çalışıyoruz. Kış aylarında karla mücadele bizleri biraz zorluyor ama genelde 30 dakika içerisinde tüm hastalarımıza ulaşmış bulunuyoruz. Zaman zaman başkalarının sağlığı için kendi hayatımızı bile tehlikeye attığımız oluyor."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-112 Acil binasından detay

-112 merkezine vaka bildirimi

-112 Ekiplerinin çıkışı ve ambulansa binmesi

-Ambulansın gidişi

-Snowtrack aracın tıra yüklenmesi

-Snowtrack ve ambulansın olay yerine gitmesi

-Ambulansın karlı yolda patinaj yapması

-Sağlık ekiplerinin Snowtrack araçla hastaya almaya gitmesi

-Snowtrack aracın karlı yolda ilerlemesi

-Drone ile çekilen detaylar

-Hastanın Snowtrack binidirilmesi

-Snowtrack ile hastanın ambulansa getirilmesi

-Ambulansın gidişi

-Dr.Oğuzhan Aygün ile röp

Haber: Turgay İPEK - Kamera: Zafer KUMRU / ERZURUM,

==============================

Kara lahana ve hamsi birleşti, 'hamsili suşi' oldu

Rize'de, Ekrem Orhon Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde, çiğ balık ve yosun kullanılarak yapılan Japonların ünlü yemeği 'suşi', Karadeniz yemek kültürünün temel lezzetlerinin başında gelen kara lahana ve hamsili olarak denendi. Yiyecek İçecek Hizmetleri Bölümü öğrencisi Dilara Türüt'ün (17) çalışması sonucu, kara lahana ve hamsi birleşti, Uzak Doğu mutfağının simge yemeği 'suşi'ye dönüştü. Okul yönetimi, beğeni toplayan 'hamsili suşi' adı verilen farklı lezzete, patent almaya hazırlanırken, çalışmalarını sürdüren Türüt de, "Başka kültürlerin yemeklerini Karadeniz yemeklerine dönüştürmek için tarifler yapmaya devam edeceğim" dedi.

Kentte, Ekrem Orhon Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde, çiğ balık ve yosun kullanılarak yapılan Japonların ünlü yemeği 'suşi', Karadeniz yemek kültürünün temel lezzetlerinin başında gelen kara lahana ve hamsili olarak denendi. Yiyecek İçecek Hizmetleri Bölümü öğrencisi Dilara Türüt'ün çalışması sonucu, kara lahana ve hamsi birleşti, Uzak Doğu mutfağının simge yemeği 'suşi'ye dönüştü. Türüt'ün lahana yaprağına sardığı pirinç lapası ve kızarmış hamsi ile yaptığı 'hamsili suşi', tadanların ilgi odağı oldu.

BAMBU YARDIMIYLA SARILIYOR

Karadeniz mutfağına kazandırılan yeni lezzet 'hamsili suşi'; haşlanmış kara lahana yaprağının içine, haşlanmış pirinç lapası, yağda kızartılmış ve kılçıkları alınmış hamsi ve tat vermesi için de avokado konularak bambu yardımıyla sarılıyor. Son şekli verilen 'hamsili suşi', dilimlenmesinin ardından ikrama hazır hale geliyor.

'RESTORANLAR TARİF İÇİN BİZE ULAŞMAYA ÇALIŞIYOR'

Dünyada kabul görmüş bir yiyeceği bölge kültürüyle birleştirdiğini anlatan Dilara Türüt, "Neden 'hamsili suşi olmasın' diyerek yola çıktım ve 'hamsili suşi'yi yaptım. Önce okulda öğretmenlerime ve arkadaşlarına ikram ettim. Tadına bakan Rizelilerden de olumlu yanıtlar aldık. Alışılmışın dışındaydı ama gerçekten büyük bir ses getirdi. 'Hamsili suşi' tanıtımından sonra okulumuza da bana da geri dönüşler oldu. Restoranlarda mönüye eklenmek için bizden tarif isteniyor. Ama her şefin tarifi kendine, tarifimizin püf noktalarını vermiyoruz. Başka kültürlerin yemeklerini Karadeniz yemeklerine dönüştürmek için tarifler yapmaya devam edeceğim" dedi.

'HAMSİLİ SUŞİ'NİN PATENTİNİ ALACAĞIZ'

Ekrem Orhon Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Muhammed Kan da patent hazırlığı içerisine olduklarını belirterek, "Öğrencimizin özel tarifi olan 'hamsili suşi' çok beğenildi. Öğrencimizden tarifi almak için birçok restorandan arandık. Biz okulumuz olarak patent almak için başvuru yapacağız, hazırlıklarımızı yapıyoruz. 'Hamsili suşi'nin patentini Ekrem Orhon Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'ne kazandıracağız. Okulumuz öğrencileri, öğretmenlerinin denetiminde yeni ürünler ve tarifler geliştirmek için çalışmalar yapıyorlar. Yöresel yemekler üzerinde çalışıyorlar, damak tadımıza uyacak tarifleri geliştiriyorlar" diye konuştu.

'KABUL GÖRECEĞİNE İNANIYORUM'

Hamsili Suşi'yi yiyen ve çok beğenen İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nde görevli Şube Müdürü Kemal Karaca ise öğrencilerin teorikte öğrendiklerini atölyelerde pratiğe dökerek kendi yeteneklerini ortaya koyduklarını belirterek "Uzak Doğu mutfağının önemli yiyeceklerinden birini Karadeniz mutfağı ile birleştiren öğrencimizi tebrik ediyoruz. Hamsili Suşi umuyoruz ki bölgede de kabul görür. Hamsili Suşi'ye belki de patent alma imkanımız olabilecek, bu tabii gurur verici bir durum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-Hamsili Suşi tarifi

-Dilara Türüt hamsili suşi yapım aşamalarını anlattı

-Yapım aşamasından detaylar

-Röportajlar

-Muhabir (Arzu ERBAŞ ) Anonsu

HABER KAMERA: Arzu ERBAŞ- Mehmet Can PEÇE/RİZE-DHA

===========================

'Her 4 gençten biri siber zorbalığa uğruyor'

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Neslihan Güney Karaman, dünyada her 4 gençten birinin siber zorbalığa maruz kaldığını belirtti.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Psikolojisi Anabilim Dalında öğretim üyesi olan Doç. Dr. Neslihan Güney Karaman, dünyada her 4 gençten birinin siber zorbalığa uğradığını söyledi. Özellikle ergenlerin ve gençlerin birbirine yaptığı siber zorbalıkla psikolojik baskının daha fazla olduğunu belirten Karaman, siber zorbalık yapan kişilerin daha önce siber zorbalığa uğrayan gençler olduğunu açıkladı. Doç. Dr. özellikle akrandan akrana zorbalığın teknoloji ortamında siber zorbalık olarak görüldüğünü belirterek, "Kimliğinin belli olmaması onları çok güçlü kılan bir şey. İsimleri yok, kimlikleri belli değil. Dolayısıyla klavye başında istediğimi yazabilirim diye düşünüyorlar. Küçük düşürme, fotoğrafları ve görüntüleri başkalarına dağıtma, sosyal medya hesabını ele geçirme gibi birçok türleri var. Ama gençlerde en çok alay etme ve dalga geçme olarak siber zorbalık yapılıyor. Sosyal medya hesaplarında yorumlar yapılıyor. Ortak gruplardan 'Kimse Ayşe'yi beğenmesin' diye yazıyorlar" diye konuştu.

'İŞİN İÇİNDEN ÇIKAMAYANLAR İNTİHARA YÖNELİYOR'

Siber zorbalık yapanların 'klavye başında istediğimi yazabilirim' diye düşündüklerini belirten  Karaman, "Zorbalığa uğrayan kişide duygusal anlamda içe kapanma, kendini izole etme, arkadaş gruplarından yalnızlaşma gibi davranışları görebiliyoruz. Öfke, saldırganlık eğilimi olabiliyor mağdurlar açısından. Okul devamsızlığı artıyor. Uyku bozuklukları meydana geliyor. Cep telefonundan ayrılamıyor. Özellikle duygusal anlamda sorunlar yaşayan gençler siber zorbalığa uğrayınca işin içinden çıkamadığından intihara yöneliyor" dedi.

'ZORBALIĞA UĞRAYAN GENÇLER ZORBALIK YAPIYOR'

Doç. Dr. Neslihan Güney Karaman, zorbalığa uğrayan kişinin duygusal anlamda içe kapandığını ve kendini izole ederek yalnızlaştığını belirterek, "Zorbalığa uğrayan kişilerde öfke ve saldırganlık eğilimi olabiliyor. Bu anlamda öğretmenler ve ailelere ipucu olacak bir özellik var karşımızda. Okula karşı isteksizlik oluyor, okula gitmek istemiyor. Devamsızlıkları artıyor. Devamsızlıklara öğretmenlerin dikkat etmesi gerekiyor. Cep telefonundan hiç ayrılmıyor. Onunla yatıp onunla kalkıyor. Siber zorbalığa uğrayan kişiler intikam almak için başkalarına da zorba davranışlarda bulunuyorlar" ifadelerini kullandı.

'SİBER ZORBALIĞA MARUZ KALANLARIN YÜZDE 9'U OKULU BIRAKIYOR'

Doç. Dr. Neslihan Güney Karaman, duygusal anlamda sorun yaşayan gençlerin siber zorbalığa uğraması sonucu bununla baş edemediğini kaydederek şöyle konuştu:

"Özellikle duygusal anlamda sorunlar yaşayan gençler siber zorbalığa uğrayınca işin içinden çıkamıyor. Bir fotoğrafı sosyal medyadan yayınlandı diyelim, okula gitmek istemiyor. Onlar için başkaları tarafından nasıl göründüğü çok önemli. Bu onun için çok tehlikeli. Dünyada siber zorbalıktan dolayı öğrencilerin yüzde 9'u okulu bırakıyor. Siber zorbalığa maruz kalan çocuklar yüzde 25 civarında. Bu bizim için ciddi bir rakam. Türkiye'de yapılan bir araştırmada, çocukluk çağında duygusal istismara yani ailesi tarafından onaylanmayan, sıcak bir aile ortamında yetişmeyen çocukların ergenlik döneminde daha fazla zorbaca davranışlarda bulunduğu araştırma bulgularımız da var. Gençlerin yüzde 80'i, sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. Bağımlı diyebileceğimiz yüzde 11 civarında genç var."

GÖRÜNTÜ GEÇİLİYOR

Nursima ÖZONUR- Gökhan CEYLAN/ANKARA,

============================

Belediye başkanı ve müdür bindikleri atlı kızağı durduramadı

Türk sinemasının efsane isimlerinden Şener Şen'i bindiği atın kaçırdığı 'Hababam Sınıfı Tatilde' filmi Erzurum'da gerçek oldu. Vali Okay Memiş, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ile birlikte Dadaşköy Mahallesi'ne düzenlenen bir etkinliğe katılan merkez Yakutiye İlçe Belediye Başkanı Mahmut Uçar ile İl Tarım Müdürü Osman Akar, bindikleri atlı kızakta atı kontrol edemeyince kalabalıktan uzağa gittiler. Başkan ve müdürün bindiği kızağı köyün gençleri atın önüne geçerek durdu. Korku dolu anlar yaşadıkları kızaktan gülerek inen Başkan Mahmut Uçar, başka bir atlı kızağa binen Vali Okay Memiş'in yanına gelerek, "Sayın Valim bizim bindiğimiz kızağın freni yokmuş" diyerek espri yaptı.

Merkez Yakutiye ilçesinin Dadaşköy Mahalle Muhtarı İslam Yıldırım'ın davet ettiği Vali Okay Memiş, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, merkez Yakutiye İlçe Belediye Başkanı Mahmut Uçar ve İl Tarım Müdürü Osman Akar atlı ciritçiler tarafından karşılandı. Vali Okay Memiş ve beraberindekiler Yakutiye Belediyesi tarafından mahalleye yaptırılan sosyal tesisler ile muhtar Yıldırım'a ait olan besi çiftliğini gezdi. Hayvancılığa çok önem verdiklerini söyleyen Vali Memiş, "Bakanlık haricinde valilik olarak 5 bin çiftçiye yem stoğu sağladık. Bakanlık ve bizlerin çiftçilere çok ciddi destekleri var. Çünkü kış şartlarında hayvanlar dışarı çıkamıyor bu yüzden yem dağıtıyoruz. Çiftçinin en büyük sıkıntısı yem maliyeti. Bizim yaptığımız bu uygulamada maliyeti ciddi oranda düşürmüş oluyor. Bu desteğimiz 2020 yılında da devam edecek. Büyükbaş hayvan sayısı bir yıl içinde 730 binde 890 bine ulaştı. İnşallah 2020 yılında bir milyon hedefine rahatça ulaşacağız" diye konuştu.

ATI DURDURAMADILAR

Gezi ve incelemenin ardından mahallenin atlı cirit spor kulübü karlı zeminde protokolle bir gösteri maçı yaptı. Vali ve beraberindekiler cirit alanına atlı kızaklara gitti. Ancak, Yakutiye İlçe Belediye Başkanı Mahmut Uçar ile İl Tarım Müdürü Osman Akar, bindikleri atlı kızakta atı kontrol edemeyince bulundukları kalabalıktan uzağa gittiler. Başkan ve müdürün bindiği kızağı köyün gençleri atın önüne geçerek durdurdu. Korku dolu anlar yaşadıkları kızaktan gülerek inen Başkan Mahmut Uçar, başka bir atlı kızağa binen Vali Okay Memiş'in yanına geldi. Vali Memiş, "Başkanım o nasıl gittiniz öyle" dediği Uçar, "Sayın Valim bizim bindiğimiz kızağın freni yokmuş" diyerek espri yaptı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-Protokolü muhulleye girişte atlıların karşılaması

-Vali ve beraberindeik protokol yapılan sosyal tesisleri gezmesi

-Başkan Mahmut Uçar ve tarım il müdürünün atlı kızağa benmesi

-Başkan Mahmut Uçar'ın 'Sayın valim bizi takip edin' demesi

-Uçar ve Akar'ın indiği kızağın hızla gidişi

-Köyün gençleri kızağın önünün kesmesi (fotoğraf)

-Valinin atlı kızakla gitmesi

-Mahmut Uçar'ın Valinin yanına gitmesi

-Atlı cirit gösterisi

-Protokolün atları sevmesi ve fotoğraf çekilmeleri

Haber-Kamera: Turgay İPEK / ERZURUM,

===============================

Açık cezaevinden 8 ayda 4 kez firar eden mahkuma 'disiplin' cezası

Samsun'da, 'kasten yaralama' suçlamasıyla 300 gün hapis ve 6 bin 500 TL para cezasına çarptırılan Yasin Emre Karakuvuk, konulduğu açık cezaevinden yaklaşık 8 ayda 4 kez firar etti ve her yakalandığında tekrar açık cezaevine konuldu. Açık cezaevlerinde yaşanan firar olaylarından sonra çoğu suçlunun kadına şiddet olaylarına karıştığına dikkati çeken avukat Serpil Dönmez, Samsun'da Ceren Özdemir'in de yine açık cezaevinden firar eden suçlu tarafından öldürüldüğünü belirterek, "Yasa gereği açık cezaevinden firar eden hükümlü, yakalandıktan sonra disiplin cezası verilerek tekrar açık cezaevine konuluyor. Ancak, yeni yıl itibariyle İçişleri Bakanlığı, 'Kadına yönelik şiddetle mücadele' genelgesi yayımladı. Bu genelgeye göre açık ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin, firar durumunda takibi daha kapsamlı yapılacak" dedi.

Samsun'da yaklaşık 8 ay önce 'kasten yaralama' suçlamasıyla yakalanan Yasin Emre Karakuvuk, yargılandığı davada 300 gün hapis ve 6 bin 500 TL para cezasına çarptırıldı. Mahkeme sanığın cezasını açık cezaevinde çekmesini de karara bağladı. Hakkında 'kasten yaralama' ve '6126 sayılı kanuna muhalefet' ve 'uyuşturucu ticareti' yapmak gibi suçlardan 10 ayrı dava dosyası daha bulunan Karakuvuk, açık cezaevine konulduktan sonra çeşitli tarihlerde 4 kez firar etti. Son olarak geçtiğimiz günlerde Atakum sahilinde uygulama yapan Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince yakalanan Karakavuk'un polise verdiği ifadesinde, "Eğer ben açık cezaevindeyken, diğer dosyalar onanırsa uzun yıllar kapalı cezaevinde yatmam gerekecek. Bu yüzden kaçıyordum" dediği öğrenildi. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye çıkartılan Karakavuk, tekrar açık cezaevine tekrar gönderildi.

'AÇIK CEZA İNFAZ KURUMLARINDAN FİRAR ETMEK KOLAY'

Ayrımcılık ve Şiddetle Mücadele Derneği Başkanı Avukat Serpil Dönmez, açık ceza infaz kurumlarından firarların kolay olduğunu, yakalanan sanıkların disiplin cezası karşılığında tekrar aynı cezaevine konulduğuna bildirdi. Dönmez, hükümlünün açık cezaevinden firar ettikten sonra yakalandığında tekrar açık cezaevine konulduğunu sadece disiplin cezası verildiğini kaydetti. Ceza İnfaz Kurumlarında yatan bir hükümlünün, belirli periyotlarla kurum dışarı çıkabildiğini anlatan avukat Dönmez, "Hükümlüler, izin ve imza denetimine tabi olarak kontrol ediliyor. Açık cezaevinde cezasını çekmekte olan hükümlü, imza atarak dışarı çıkıyor ve bir daha açık ceza infaz kurumlarına geri dönmeyerek firar etmiş oluyor. Dolayısıyla açık ceza infaz kurumlarından kaçmak bu kadar kolay. Ne yazık ki bunun kötü bir örneğini geçtiğimiz ay Ordu'da yaşadık. Ceren Özdemir, açık ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan ve firar eden bir şahıs tarafından öldürüldü. İzne çıkan bir mahkümun, kadınları öldürdüğünü sık sık görüyoruz" diye konuştu.

FİRARİ, YAKALANDIĞINDA AYNI CEZAEVİNE KONULUYOR

Yapılacak yeni düzenlemeyle bu tür firarların önüne geçilmesini temenni eden Avukat Dönmez, "Mahkum, kapalı ceza infaz kurumundan iyi hal nedeniyle açık ceza infaz kurumuna geçmişse ve sonrasında firar etmişse yakalandığı zaman şahıs, kapalı ceza infaz kurumuna gönderiliyor. Ancak firar eden şahıs, cezasını açık ceza infaz kurumunda çekiyorsa yakalandığı zaman yine açık ceza infaz kurumuna gönderiliyor. Disiplin suçu veriliyor. Aslında çok caydırıcı olarak tedbirler alınmıyor diyebiliriz" ifadesini kullandı.

'FİRAR TAKİBİ KAPSAMLI YAPILACAK'

Yeni yıl itibariyle İçişleri Bakanlığı'nca 'Kadına yönelik şiddetle mücadele' genelgesi yayımlandığına dikkati çeken avukat Dönmez, "Bu genelgeye göre açık ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin, firar durumunda takibi daha kapsamlı yapılacak. Bu genelge tüm kolluk kuvvetlerine gönderildi. Umarız bu düzenleme sayesinde etkin önlemler alınır ve bir daha kadın cinayetleri haberleri duymayız" dedi.

Görüntü Dökümü

-------------------------

-Samsun T Tipi Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumu'ndan detaylar

-Ayrımcılık ve Şiddetle Mücadele Derneği Başkanı Avukat Serpil Dönmez ile röportaj

-Samsun Adliyesi'nden detaylar

-Samsun İl Emniyet Müdürlüğü'nden detaylar

Haber-Kamera: Tayfur KARA, Zeynep Irmak ÖCAL/SAMSUN,

=============================

Kalp krizinden ölümde ihmal iddiasına soruşturma

İzmit'te, evinde kalp krizi geçiren Arda Bozbağ (40) kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Nilüfer Bozbağ, eşinin fenalaşması üzerine eve gelen 112 Acil ekibinin, başka bir 112 Acil ekibini çağırdığını, zamanında müdahalede bulunulmaması nedeniyle eşinin öldüğünü iddia ederek, şikayette bulundu. Kocaeli İl Sağlık Müdürlüğü, olayla ilgili idari soruşturma başlatıldığını açıkladı.

Karadenizliler Mahallesi Erdoğan Sokak'ta oturan Arda Bozbağ, 21 Aralık'ta yeni kiraladıkları eve taşınma hazırlığı yaptığı sırada kalp krizi geçirdi. Eşi Nilüfer Bozbağ hemen 112 Acil'i arayarak yardım istedi. İddiaya göre olay yerine gelen 112 Acil ekibi hastanın durumuna baktıktan sonra olay yerine yeni bir 112 Acil ekibi istedi. Olay yerine gelen 112 Acil ekibi Arda Bozbağ'a müdahalede bulunarak hastaneye kaldırdı. Bozdağ, hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

'NABZI ATIYORDU'

Olay günü hemen 112 Acil'i arayıp yardım istediğini söyleyen Nilüfer Bozbağ, "21 Aralık günü 10 dakikalığına köpeği gezdirmek için evden çıktım. O gün biz taşınıyorduk. Ben çıkarken eşim halıları topluyordu. Çocuğumun anlattığına göre halı toplarken bir anda durmuş. 'Ambulans' diyerek yere oturup kalmış. 6 yaşındaki kızım ne yapacağını şaşırmış. Ben eve geldiğimde 'Babam çok kötü, babama bir şey oldu' dedi. Ben hemen içeri girdim. Eşim Arda oturur vaziyetteydi, çok kötü durumdaydı. Ağzından su geliyordu. Nabzına baktım, nabzı atıyordu. Hemen 112 Acil'i aradım. Komşularım geldi ve ambulansı karşılamak için sokağa çıktım. 2 ya da 3 kere 112'yi arayıp 'Neredesiniz? Gelmiyor musunuz?' dedim. Sonra geldi ambulans. Hemen onlarla birlikte içeri girdim." dedi.

'GÖREVLİ ENTÜBE YAPMAYI BİLMEDİĞİNİ SÖYLEDİ'

Ambulanstaki sağlık görevlisinin eşini gördükten sonra telefon açtığını söyleyen Nilüfer Bozbağ, "Telefonda, 'Bu entübe vakası, ben entübe yapmasını bilmiyorum. Hemen buraya bir ambulans daha yollayın' dedi. Ben 'Entübe nedir?' diye sordum, 'Neden bir şey yapmıyorsunuz? Neden müdahale etmiyorsunuz?' dedim. Bir ara beyaz bir cihaz getirdiler. 'O cihazı neden çalıştırmıyorsunuz?' diye sordum. O sağlık görevlisi bana hiçbir şekilde cevap vermedi. 'Sen dışarı çık ikinci ambulansı bekle' dediler. O sırada ağlıyordum. İkinci ambulans geldi. O ambulansla gelen doktor kalp masajı yaptı. Olaydan sonra ifade veren komşum, ilk ambulanstan gelen beyaz cihazın parçalarını ikinci ambulanstan kendisinin getirdiğini söyledi. Solunum tüpünü kendisinin taşıdığını söyledi. Yani birinci ambulansta hiçbir şey yoktu. Gelen kişi yetkisizdi. Onlar kalp masajı yaptıktan sonra Arda'yı toplayıp hastaneye götürdüler. Özel bir hastaneye götürdüler. Biz de oraya gittik. Arda hastaneye geldiğinde kalbi atmaya başlamış ama kurtaramadılar" diye konuştu.

Eşinin ölümüyle ilgili şikayetçi olduğunu belirten Bozbağ, şöyle konuştu:

"O sağlık görevlisini oraya getirenlerden şikayetçiyim. Entübe yapmayı bilmediğini telefonda söyledi. Bunlar hepsi çıkacak. Türkiye mahkemelerinden bir sonuç alamazsam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gideceğim. Ben 21 Aralık 2019 günü yaşam kaynağımı kaybettim, bitti. Benim yaşam kaynağım gitti. O sağlık görevlisi ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Sadece o sağlık görevlisinden şikayetçi değilim. O sağlık görevlisini oraya getiren sistemden de şikayetçiyim. İlk gelen ambulansın yetkisizliği ve etkisizliğinden dolayı da şikayetçiyim."

SORUŞTURMA BAŞLATILDI

Kocaeli İl Sağlık Müdürlüğü tarafından soruşturma başlatıldığı belirtilerek, şu yazılı açıklamada bulunuldu:

"Bahsi geçen konu hakkında İl Sağlık Müdürlüğümüz tarafından soruşturma başlatılmıştır. Vefat eden hastamıza Allah'tan rahmet yakınlarına baş sağılığı ve sabırlar diliyoruz."

Görüntü Dökümü

-Nilüfer Bozbağ ile eşinin mezarını başında röp

-Nilüfer Bozbağ'dan detaylar

Haber-Ergün AYAZ-Dinçer AKBİR - Kamera: Dinçer AKBİR-İZMİT(Kocaeli)

===============================

Bebeğin ağlamasıyla yanmaktan kurtuldular ama evsiz kaldılar

Diyarbakır'da, yılbaşı gecesi 1 yaşındaki çocuklarının ağlamasıyla uyanıp, evlerinde çıkan yangını fark eden Burhanettin (30) ile Emine Çapan (23) çifti, ölümden döndü. İçerisindeki eşyaların tamamının yandığı kiralık evden ayrılıp, akrabalarının yanına yerleşen Çapan ailesi, yardım bekliyor.

Merkez Yenişehir ilçesi Kooperatifler Mahallesi'nde oturan ikamet eden Çapan ailesinin kirada oturdukları evde yılbaşı gecesi elektrik kontağı nedeniyle yangın çıktı. Yangının meydana geldiği sırada uykuda olan Burhanettin ile Emine Çapan çifti, 1 yaşındaki oğulları Siraç'ın ağlama sesiyle uyandıklarında evlerinin alev aldığını gördü. Çapan ailesi güçlükle evden çıkarken, yangını fark eden komşuları itfaiye ve sağlık görevlilerine haber verdi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri yaklaşık 1 saatte yangını kontrol altına alarak söndürdü. Evdeki eşyalar yanarak kullanılamaz hale gelirken, işsiz olan Burhanettin Çapan ise yetkililer ve hayırseverlerden yardım istedi.

'HER GÜN BAŞKA BİR YERDE KALIYORUZ'

Yangının evlerindeki tüm eşyaları kullanılamaz hele getirdiğini anlatan Burhanettin Çapan, akrabalarına yerleşmek zorunda kaldıklarını söyledi. Çapan, 5 yıl önce Diyarbakır surlarından düştükten sonra ağır işte çalışmadığını ifade ederek, yanan evlerini ise 3 ay önce kiraladıklarını söyledi. Yardımseverlerin desteğini beklediğini anlatan Çapan, şunları söyledi:

"Yıllardır doğru düzgün çalışamıyorum. El kısmım ağırlık kaldıramıyor. Zor iş yapamıyorum. Ben, eşim ve çocuğum mağduruz. 3 ay önce bu eve taşınmıştım. Evimdeki tüm eşyalar yandı. Akrabalarımızın yanına yerleştik. Her gün başka bir yerde kalıyoruz. Yetkililer bir an önce bize sahip çıksın istiyoruz."

'EŞİM VE ÇOCUĞUMLA BİRLİKTE DIŞARI ÇIKTIK'

Yangını oğlu Siraç'ın ağlamasıyla fark ettiklerini söyleyen Çapan, "Yangın yılbaşı gecesi biz uyurken çıktı. Gece saat 2 gibiydi. Bebeğimiz ağlayınca eşim mutfağa su almaya gelirken evin içini duman sardığını görüyor. Eşim gelip beni uyandırdı. Kalktığım gibi elektrik şalterini indirdim. Burada durulacak gibi değildi. Duman evin her yanını sarmıştı. Eşim ve çocuğumla birlikte dışarı çıktık. İtfaiye geldi yangını söndürdü. Yangının prizden çıktığını söylediler. Sadece yetkililerden yardım istiyoruz. Biz dilenci değiliz. Şu ana kadar devletten yardım istemedik ama şu an gerçekten ihtiyacımız var. Ev sahibi şu an bir şey demiyor. Benim eşyalarım da yandı. Ev sahibi yarın bir şeyler talep edebilir. Tek başıma kaldıramam. Bu evi ne imkanlarla ne zorluklarla kurduk" diye konuştu.

Görüntü Dökümü

--------

Evden görüntü

Yanan eşyalar

Aileden görüntü

Burhanettin Çapan'ın konuşması

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Nurettin FİDANCAN-Elif FİLİZ/DİYARBAKIR,

=================================

6 kişilik aile, soğuk havada çadırda yaşıyor

Elazığ'da, merkeze bağlı Çatalçeşme Mahallesi'nde kaldıkları çadırda zor şartlar altında yaşam mücadelesi veren 6 kişilik Akalan ailesi, yardımseverlerin desteğini bekliyor. Eşi Ahmet'in (30), Karakoçan ilçesinde çobanlık yaptığını anlatan 4 çocuk annesi Nurgül Akalan (26), 9 yıldır çadırda yaşadıklarını ifade ederek, soğuk hava nedeniyle çocuklarının sürekli hasta olduğunu söyledi.

Merkeze bağlı Çatalçeşme Mahallesi'nde kaldıkları çadırda zor şartlar altında yaşam mücadelesi veren 6 kişilik Akalan ailesi, yardımseverlerden destek bekliyor. Nurgül Akalan, 9 yıldır çadırda yaşadıklarını belirterek, soğuk hava nedeniyle çocuklarının sürekli hasta olduğunu ifade etti.

'ISINACAK BİR YUVAMIZ OLSUN'

Çadırda elektrik olmadığından dolayı çocuklarını ders çalışmadığını belirten Nurgül Akalın, "5 çocuğum vardı. Engelliydi, bir süre önce vefat etti. Çadırda yaşayan 4 çocuğum soğuktan dolayı sürekli hasta oluyorlar. 9 yıldır çadırda yaşıyoruz. Eşyalarımız yok. Yetkililerden bir yardım bekliyoruz. Eşim Karakoçan'da çobanlık yapıyor. Çocuklarım her zaman hasta. Soğuktan dolayı grip oluyorlar. Kendi imkanlarımız ile güneş enerjisi yaptık. Güneş enerjisi olmadığı zaman elektriğimiz olmuyor. Karanlıkta oturuyoruz. Televizyonumuz bile yok. Çoğu zaman çocuklarım ders çalışamıyorlar, elektrik olmadığı için. Mecburen derslerini yapamıyorlar. Yetkililerden yardım bekliyorum. Isınacak bir yuvamız olsun" dedi.

Görüntü Dökümü

------

Çadırdan görüntü

Çadırın içinden görüntü

Aileden görüntü

Röportaj

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Erkan BAY/ELAZIĞ


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
İstanbul'da katliam: 4 kişiyi öldürüp intihar etti

4 kişiyi öldürüp canına kıydı! İntihar anı kamerada

İstanbul'daki aile katliamında yeni detaylar! Kız kardeşi ve eşini de ağır yaralamış

Katliamda her bir detay kan donduran cinsten! Tüm ailesini öldürmeyi kafasına koymuş

27 ilimizde eğitime kar engeli

27 ilimizde eğitime kar engeli

Antalya Havalimanı'na iniş yapan yolcu uçağında yangın

İçi yolcu dolu uçak, inişten sonra alev aldı

title