İHH, "Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin çalıştayın sonuç raporunu yayımladı

İHH, 'Terörsüz Türkiye' sürecine ilişkin çalıştayın sonuç raporunu yayımladı
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfınca, 24 Mayıs'ta düzenlenen "Türkiye'de 'Yeni Süreçte' Hassasiyetler, Riskler, Fırsatlar ve Sivil Toplumun Rolü" başlıklı çalıştayın sonuç raporu yayımlandı.

İnsan Hak ve Hürriyetleri ( İhh ) İnsani Yardım Vakfınca, 24 Mayıs'ta düzenlenen " Türkiye'de 'Yeni Süreçte' Hassasiyetler, Riskler, Fırsatlar ve Sivil Toplumun Rolü" başlıklı çalıştayın sonuç raporu yayımlandı.

Vakıftan yapılan açıklamaya göre, İHH İnsani Diplomasi Birimi tarafından gerçekleştirilen çalıştayda, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, gazeteciler, akademisyenler ve siyasetçiler 3 farklı oturumda "Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin görüş ve önerilerini aktardı.

Çalıştayda konuşulan konuların, "Silahlı Paradigmanın Sona Erişi ve Yeni Başlangıç", "Sürecin Kırılganlığı ve Önceliklerin Belirlenmesi", "Silah Bırakma Döneminin Hassasiyeti", "Süreçteki Riskler ve Fırsatlar", "Siyasetin Etkin Rol Alması Gerekliliği", "Sivil Toplumun Katılımı ve Güçlendirilmesi", "STK'lerin Çok Yönlü Katkısı", "Diyalog Ortamının ve Söylem Gücünün Geliştirilmesi", "Zorunluluk Değil Samimiyet Üzerinden Hareket Edilmesi", "Umut Dili ve Psikolojik Atmosferin Önemi", "Toplumsal Desteğin ve Sessiz Rızanın Önemi", "Bölgesel Duyarlılık ve Çok Aktörlü Yaklaşım", "Bölgesel Konjonktürün Olumlu Etkisi" ve "Barışın Ekonomik, Siyasi ve Sosyal Getirileri Olacaktır" olmak üzere 14 başlık altında bir araya getirildiği sonuç raporu kamuoyuyla paylaşıldı.

Raporda, silahlı çatışmanın sona ermesinin, sadece şiddetin durması anlamına gelmediği, bu durumun geçmişte çözüm aracı olarak görülen şiddet paradigmalarının sona erdiğini ve artık barışçıl, demokratik yollarla çözüm arayışının öne çıktığını gösterdiği ifade edilerek, bu yeni dönemin tesisinin, toplumsal mutabakatın güçlenmesi ve sosyal uzlaşı kültürünün yaygınlaşması açısından tarihi bir fırsat olduğu belirtildi.

Yeni dönemin kırılgan ve dikkatli yönetilmesi gereken bir süreç olduğu aktarılan raporda, gelecek inşası odaklı bir strateji izlenmesi, silahsızlanmanın sürecin ilk ve öncelikli başlığı olarak ele alınması, diğer konuların daha sonraki aşamalara bırakılması gerektiği vurgulandı.

Gelinen noktada terör örgütü PKK'nın, silah bırakma ve örgütü feshetme kararını açıkladığı anımsatılan raporda, "Bu yeni süreçte, silahsızlanma dönemi uzatılmamalıdır. Zira bu süreçte, direnç gösteren grupların olası provokasyon ve sabotaj girişimlerine karşı dikkatli ve hızlı adımlar atılmalıdır. Silahsızlanma sürecinin güvenli ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesi, toplumsal barışın tesis edilmesi adına büyük önem taşımaktadır." denildi.

Raporda, yeni sürecin, toplumsal ve siyasal düzeyde önemli fırsatlar taşımakla birlikte çeşitli riskleri de içinde barındırdığına, özellikle karşılıklı güvensizlik sendromu, toplumsal kutuplaşma ve siyasi manipülasyonun, sürecin kırılganlığını artırdığına işaret edildi.

Yeni süreçte toplumun tümünü ilgilendiren hassas başlıklarda siyaset kurumunun kapsayıcı adımlar atması gerektiği belirtilen raporda, "Sivil toplum kuruluşları, yeni sürecin hem taşıyıcısı hem de güven inşa edici unsurları olmalıdırlar. STK'ler, halkın taleplerini dile getirmekle sorumludurlar. Devletin bu kuruluşlarla açık iletişim kurması ve süreçte şeffaflık sağlaması sürece dair olumlu katkı sunacaktır. STK'ler ayrıca medya, akademi ve yerel inisiyatiflerle ortaklaşa hareket ederek toplumda barış kültürünü yaygınlaştırabilir. Sivil toplum yalnızca siyasal alanda değil, kültürel, ekonomik, sembolik ve sosyal düzlemlerde de barışa katkı sunmalıdır. Toplumsal hafızayı dönüştüren etkinlikler, ekonomik eşitsizlikleri gideren projeler, kültürel temsiliyeti artıran çalışmalar ve gündelik yaşamı barışa adapte eden yaklaşımlar bu çok yönlü çabaların parçasıdır." değerlendirmesinde bulunuldu.

"Barış süreci, samimi ve kararlı bir iradeyle yürütülmelidir"

Raporda, Türkiye'de tüm kesimlerin çözüm sürecine katkı sunan, yapıcı ve kapsayıcı açıklamalarda bulunmalarının önemine dikkati çekilerek, şu ifadelere yer verildi:

"Barış süreci, taktiksel zorunluluklarla değil, samimi ve kararlı bir iradeyle yürütülmelidir. Sürecin tarafları devlet, siyaset, medya, iş dünyası, sanat camiası, akademi ve sivil toplum ve diğerleri bu çabayı bir mecburiyet değil, tarihsel bir sorumluluk ve toplumsal vicdan görevi olarak görmelidir. Geçmiş deneyimler göstermiştir ki içtenlikten uzak yaklaşımlar süreci kırılganlaştırırken, samimiyet, güven, toplumsal destek ve kalıcılık üretir. Samimiyet, hem diyalogda şeffaflığı hem de barış söyleminde inandırıcılığı besleyen temel yapı taşıdır."

Yeni sürecin başarıya ulaşmasında, toplumda korku değil umut iklimi oluşturacak bir dilin benimsenmesinin önemi vurgulanan raporda, yeni sürecin yalnızca Türkiye ile sınırlı olmadığı, bu bağlamda Türkiye'nin, bölgedeki tüm Kürt gruplarla kardeşlik hukukuna dayalı, çok yönlü ve kapsayıcı bir ilişki kurması, Orta Doğu'da Türk, Kürt ve Arap halklarının birlikte yaşayabileceği bir siyasi ve kültürel zemin inşa edilmesi gerektiği belirtildi.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve Suriye'deki yapıların sürece daha yapıcı yaklaştığı aktarılan açıklamada, Türkiye'nin bu olumlu ortamı stratejik bir avantaja dönüştürerek barış sürecini tahkim etmesinin mümkün olduğu ifade edildi.

Raporda, "Yeni sürecin başarıya ulaşması, Türkiye'de siyasal istikrarı pekiştireceği gibi bölgesel ekonomik gelişmeleri de hızlandıracaktır. Barış ortamı, yatırım iklimini güçlendirecek, yerel kalkınma, istihdam ve eğitim gibi alanlarda iyileşmeler sağlayacaktır. Ayrıca, Türkiye'nin uluslararası itibarı ve diplomatik gücü artacaktır." değerlendirmesi yer aldı.

Kaynak: AA / Ali Osman Kaya - Güncel
title