Hrant Dink Cinayeti Davası
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Zekeriya Öz ile ana dava hükümlülerinin de aralarında bulunduğu 85 sanığın yargılandığı davada gazeteciler Ercan Gün ve Muammer Ay ile polis istihbarat görevlisi...
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Zekeriya Öz ile ana dava hükümlülerinin de aralarında bulunduğu 85 sanığın yargılandığı davada gazeteciler Ercan Gün ve Muammer Ay ile polis istihbarat görevlisi Tevfik Cantürk'ün savunması alındı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, savunması alınan tutuksuz sanıklardan Ordu Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube görevlisi Tevfik Cantürk, Dink cinayetinin işlendiği dönemde Trabzon emniyeti istihbarat görevlisi olarak görev yaptığını, görevine devam ettiğini ve son dört aydır da Ordu Emniye Müdürlüğü'ne bağlı istihbaratçı olarak Kilis'te görev yaptığını söyledi.
"Yanımdaki şahısları aramam mümkün değil"
Telefonla irtibatı olduğu iddia edilen jandarma görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin ile cinayet işleyen Coşkun Aydın adlı birinin yakalanması için ortak çalıştıklarını, bu tanışıklıkları sonrası dostluklarının geliştiğini belirten Cantürk, olay günü her iki jandarma görevlisini de balıkçı barınağında her zaman oturdukları kahveye çağırmak ve birlikte öğlen yemeği için aradığını öne sürdü.
Öğlen saatlerinde tekrar arayıp, 'geldiniz mi' diye sorduğunu ve iddianamade belirtilen saat 14.22'deki görüşmeyi kesinlikle yapmadığını da savunan Cantürk, "Beraber oyun oynadığım şahıslarla iki görüşmeyi yapmam mümkün değildir. Dördüncü yaptığım görüşme saat 13.46 gözüküyor. Beşinci görüşme ise saat 15.22 gözüküyor. Saat 15.00 civarında, Dink öldürüldükten sonra iki görüşme yapmışım gibi görünüyor. Yanımdaki şahıslar zaten. Bu mümkün değil. Geldiler beraber oyun oynadık." ifadesini kullandı.
"Erhan Tuncel'e güvenmememin sebebi tutarsızlığıydı"
Telefonla o dönemki amirleri Faruk Sarı ve Ercan Demir ile mesai arkadaşı Mehmet Ayhan ile 8 kez yaptığı telefon görüşmelerinin rutin mesleki görüşmeler olduğunu önü süren Cantürk, davanın sanıklarından Muhittin Zenit ve Erhan Tuncel ile olan ilişkisini de şöyle anlattı:
"Muhittin Zenit ekip arkadaşım. Mc Donalds'ın bombalanması olayında, ramazan ayında gerçekleşmesi münasebetiyle C Şubesi olarak biz görevlendirildik. Failin Yasin Hayal olduğu ortaya çıktı. Muhittin Zenit de Erhan Tuncel'e ulaşıyor. Bana da söyledi. Beraber ilk iki buluşmayı yaptık. Yasin Hayal'in İstanbul'a kaçtığı yönündeki bilgiler derlendi ve Hayal 8 gün sonra İstanbul'da yakalanıp Trabzon'a getirildi. Ben bu olaydan 1.5 ay sonra C Şubeden ayrılarak R Şubede görevlendirildim. Hayal yakalandıktan sonra Erhan Tuncel ile hiçbir dönem irtibatım olmamıştır. Erhan Tuncel'i ben eleman yapmadım, mimlemedim ve görüşmedim. Tuncel'e karşı gelmemin sebebi, ilk görüşmede bana güven vermemesi ve tutarsızlıkları olmasıydı. Bizi oyaladığını hissettim. 26 yıllık istihbarat tecrübem var. Erhan Tuncel'de benim görmediğim cevheri Zenit kendisi görmüş olabilir. O şeyi görmese eleman yapmazdı."
Hakkında FETÖ elemanıymış gibi cezalar istendiğini ve 15 Temmuz darbe girişiminden 12 gün sonra Dink cinayetinden gözaltına alındığını söyleyen Cantürk, bu örgütle hiçbir irtibatının olmadığını, şu ana kadar hakkında harhangi bir işlem yapılmadığını ve 20 gün gözaltında kalarak burada yargılanıyor olmasının kendisini çok yaraladığını da dile getirdi.
Sanık Tevfik Cantürk, mahkeme heyeti başkanı Ali İhsan Horasan'ın, "Çalıştığın dönemde FETÖ ile ilgili emareler gördün mü?" şeklindeki sorusuna karşılık da, "O dönemlerde o şekilde FETÖ'nün ön plana çıktığı bir şey söz konusu değildi. Beraatimi talep ediyorum." dedi.
Muammer Ay
Davanın tutuksuz sanıklarından gazeteci Muammer Ay da Samsun'da İHA muhabiri olarak görev yaptığını ve cinayeti bir televizyon kanalında son dakika haberinden duyduğunu belirterek, cinayeti işleyen kişinin Trabzonlu olduğunun söylenmesi üzerine, kurumunun editörleri tarafından İstanbul'dan aranarak, failin o bölgede yakalanma ihtimaline karşı duyarlı olmasının istendiğini kaydetti.
Ay, haberden 10-15 dakika sonra telefonla aradığı basın sorumlusu da olan Samsun Güvenlik Şube Müdürü Yakup Kurtaran'a, "Cinayeti işleyen kişinin Trabzon'dan Ogün Samast olduğu bilgisinin olduğu, bu bölgeden geçebileceği bilgisinin olduğu ve bu yönde çalışmalarının olup olmadığını" sorduğunu anlattı.
Kurtaran'ın olaydan bilgisinin olmadığını söylemesi üzerine jandarmayı aradığını ve Astsubay Birol Ustaoğlu ile görüştüğünü kaydeden Ay, "Zaman zaman Samsun'daki asayiş olaylarında karşılaşıyorduk. Bana, 'Hrant Dink de kim?' diye sordu, bilmediğini söyledi. Beni daha sonra komutan Atilla Güçlüoğlu aradı. 'Birol'u aramışsın, nereden gelecek, başka bir bilgi var mı?' diye sordu. Ben de, 'televizyonda yayınlandı, başka bilgim yok' dedim. O tekrar, 'keşke geçse de havada karada yakalasam' dedi." ifadelerini kullandı.
"Gazetecilik refleksiyle aradım"
Devletin o zaman zaten Ogün Samast'ı bildiğini ve bu şahsın takip edildiğini vurgulayan Ay, "Benim telefon görüşmelerim televizyonda çıkan haberden 10-15 dakika sonradır. Bu da doğaldır. Gazetecilik refleksiyle 'Trabzonlu Ogün' olduğunu öğrenince, İstanbul'dan da arandığım için arama ihtiyacı hissettim. Trabzonlu olmasa bu konu umrumda olmazdı." dedi.
FETÖ ile hiçbir ilgisinin olmadığını ve vatan haini olarak düşünüldüğü için üzüntü yaşadığını da anlatan Ay, 25 yıllık gazeteci olarak basın kartının iptal edildiğini ve beraatini istediğini de dile getirdi.
Ercan Gün: "Bu görüntüler kargoyla bize geldi"
Davanın tutuklu sanıklarından gazeteci Ercan Gün ise, daha önce çalıştığı Feza grubuna bağlı gazeteler üzerinden suçlandığını ve parasını alamadığı için Zaman gazetesiyle ilişkisinin tamamen bitmediğini belirterek, "Mali konularda gidip geliyordum. Görüşmelerim normal. Paramı almamıştım ve oraya gitme gerekçem buydu." diye konuştu.
TGRT'de çalıştığı sırada elim Dink cinayetinin meydana geldiğini ve olayı muhabir olarak takip ettiğini de söyleyen Gün, Samsun'da cinayetin faili Ogün Samast ile birlikte çekilen bayraklı fotoğrafla ilgili de şunları söyledi:
"Cinayetten sonra 22 Ocak 2007'de, Vatan gazetesi bir haber yayınladı. Samast'ın Samsun'da çekilen meşhur fotoğrafı. Samast ilk otogarda yakalandı. Yayınlar sürekli oradan yapıldı. Emniyete gidene kadar böyle bir süreç yaşandı. Jandarma otogarda takriben 1,5 saat kaldı. Herkes sanki bütün işlemler jandarmada yapılmış gibi düşündü. Hürriyet gazetesinin internet sitesinde aynı gün aynı fotoğraf var. Esas haberi patlatan ise Star gazetesinin, 'Bu nasıl fotoğraf' haberidir. 'Kahramanlaştırma mı var' diye bir sıkıntı yaşandı. Biz de gazeteci olarak bu haberin peşine düştük. Editörüm Doğan Bey, 'normal bir kare değil bu, bunun bir devamı olması lazım, muhtemelen bunun kamera görüntüleri vardır' dedi. Herkes görüntünün peşine düştü. Birçok tanıdığım emniyetçiyle görüşme yaptım ama netice elde edemedik.
Bu görüntüler 30 Ocak'ta kargoyla bize geldi. Görüntüyü izledikten sonra Doğan Bey, 'Bu haberin tamamlanması lazım, Samsun'da anons geçmezseniz bu haber tamamlanmış olmaz' dedi. Ayın 31'inde haber merkezinden Doğan Bey'in talimatıyla, kameraman ile beraber Samsun'a geçtik. Bir gece kaldıktan sonra sabah anonslarımızı çektik. Otogarda çektik. Algı yaratsam jandarma karakolunda çekerdim. Anonslarda da 'jandarma' demiyorum zaten."
"Bu görüntüleri ilk yayınlayan ben değilim"
Haberin yayınlanmasından sonra tepkiler gelmeye başladığını ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın aleyhlerine dava açtığını söyleyen Gün, "Bu görüntüleri ilk yayınlayan ben değilim. Görüntünün kime, nereye, nasıl, kim tarafından geldiğini ben bilemem." ifadesini kullandı.
İddianamede, "fotoğrafın basın kurumlarında ilk kez 23 Ocak'ta yer aldığının" yazıldığını ancak ilk görüntüyü yayınlayan DHA muhabirinin isminin bile tespit edilemediğini ve buna rağmen burada yargılandığını kaydeden Gün, "Ben Zaman gazetesinde sadece bir polis muhabiriydim. Çalıştığım dönemde de terörist falan denmiyordu. Oradan ayrıldıktan sonra halen bir sürü yerde çalışan arkadaşlarımız var bizim. O zaman için, 'terör örgütüyle iltisaklı' denmesi yanlış bir tanımlama. 10 yıl çalışmışım ve paramı zor almışım zaten oradan." savunmasını yaptı.
Duruşma, Gün'ün savunmasının alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.