Hayatını Engelli Oğluna Adadı
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ : Ailenin yaşadığı evden detay Anne Naime Karaboğa ve hasta oğlu Abdullah'tan detay Anne Naime Karaboğa'nın konuşması Harabe evinden detay -Anne Karaboğa'nın oğlunu kucağında taşırak evden çıkarması -Anne Naime Karaboğa ve hasta oğlu Abdullah'tan detay Hayatını engelli oğluna adadı Ağrı'nın Hamur ilçesinde yaşayan Naime Karaboğa, "serebral palsi" hastalığı nedeniyle yatağa mahkum olan 9 yaşındaki oğlunu şefkatle büyütüyor Anne Karaboğa: "Oğlum, Allah'ın bana verdiği en güzel armağandır.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :
Ailenin yaşadığı evden detay
Anne Naime Karaboğa ve hasta oğlu Abdullah'tan detay
Anne Naime Karaboğa'nın konuşması
Harabe evinden detay
-Anne Karaboğa'nın oğlunu kucağında taşırak evden çıkarması
-Anne Naime Karaboğa ve hasta oğlu Abdullah'tan detay Hayatını engelli oğluna adadı
Ağrı'nın Hamur ilçesinde yaşayan Naime Karaboğa, "serebral palsi" hastalığı nedeniyle yatağa mahkum olan 9 yaşındaki oğlunu şefkatle büyütüyor
Anne Karaboğa:
"Oğlum, Allah'ın bana verdiği en güzel armağandır. Her gün bu hasta halimle götürüp getiriyorum yine de Allahıma bin defa şükrediyorum. Oğlumu dünyaya değişmem"
"En büyük hayalim oğlumun bana sarılması, koşması ve 'anne' demesidir. Hangi anne bunu istemez?"
ORHAN GÜNGÖR - Ağrı'nın Hamur ilçesinde yaşayan Naime Karaboğa, "serebral palsi" hastalığı nedeniyle yatağa mahkum olan ve doğuştan zihinsel engelli olan 9 yaşındaki oğluna "bebek" gibi bakıyor.
Buzhane Mahallesi'ndeki tek odalı virane evde yaşayan Karaboğa ailesinin 5 çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya gelen ve tüm ihtiyaçları annesi tarafından karşılanan 9 yaşındaki Abdullah Karaboğa, konuşamıyor, yürüyemiyor ve çiğneyemediği için sadece mama ile besleniyor.
Baba Reşit Karaboğa (41), ailesinin geçimini sağlamak ve oğlunun mama parasını kazanmak için, İstanbul'da inşaatta çalışıyor.
Anne Naime Karaboğa (39), AA muhabirine yaptığı açıklamada, oğlunun 9 yaşında olduğunu fakat gelişim bozukluğu nedeniyle büyümediğini ve yüzde 95 engelli olduğunu söyledi.
Çocuğunun tedavisi için götürmedik yer bırakmadığını belirten Karaboğa, "Nereye götürdüysem tedavisi yok. Gelişmiyor. Çiğneme yetisi yok ve yemek yiyemiyor, yürüyemiyor. Sadece sıvı ile besleniyor. Zeka geriliği de var. İyi olacak deseler, neresi olursa olsun götürüyorum. Bir faydasını göremiyorum." dedi.
Karaboğa, maddi durumlarının iyi olmadığını ve geçinmekte zorlandıklarını ifade ederek, "Benim beş çocuğum var ve kaynanamla beraber 8 nüfusuz. Bakımlarında zorlanıyorum. Devletin verdiği engelli maaşından faydalanıyoruz fakat çocuğumun mama parası, ilaçları pahalı olduğu için yetmiyor." diye konuştu.
Eşinin çalışmak için İstanbul'a gittiğini anlatan Karaboğa, şunları söyledi:
"O da bir günlük iş ya buluyor ya bulmuyor. Eşim bir seneye yakın süredir orada kalıyor. Çocuklarım 8-9 ay boyunca doğru düzgün babalarını göremiyor. Oğlumun tedavisi, mama ve ilaç parası için. Çocuk zaten yemek yiyemiyor ve çiğneyemiyor. Hep böyle kalacak. Oğlumu daha iyi bir doktora göndermelerini istiyorum. O da normal yaşıtları gibi koşup oynasın. Maşallah yaşıtları ikinci sınıfa gidiyor ama o evde. Neyin, ne olduğunu bilmiyor. Sıcak su olsa ne olsa hep döküyor. Kendisini yaksa bilmiyor. Zeka geriliği var çocukta."
Evlerinin de virane olduğunu belirten Karaboğa, "Evim yıkık, başıma çökmüş, yardım istiyorum. Geçen akşam yağmur yağdığında üzerimize toprak geldi. Sanki ev üzerimize yıkıldı. İstiyorum ki temiz bir ortam olsun ve oğlum içinde büyüsün. Hasta bir çocuk, sürekli mikrop, enfeksiyon kapıyor. Onun yerinin temiz olması lazım." dedi.
"Oğlumu dünyayla değişmem"
Karaboğa, engelli oğlunun bakımının çok zor olduğunu ama bundan şikayet etmediğini, tek isteğinin onu iyi görmek olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Hangi anne çocuğunun okula gitmesini istemez? Abdullah'ın bir yaş küçük kardeşi var ama Abdullah'tan iki kat daha gelişmiş. Oğlum Allah'ın bana verdiği en güzel armağandır. Her gün bu hasta halimle götürüp getiriyorum yine de Allahıma bin defa şükrediyorum. Oğlumu dünyaya değişmem. Benim gözümde, diğer çocuklarımla arasında farkı yoktur. En büyük hayalim oğlumun bana sarılması, koşması ve 'anne' demesidir. Hangi anne bunu istemez? Bu, içimde kalan bir dert."