Haberler

Hatipoğlu'nun Tutuklanma İstemi Kabul Edilmedi

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olaylarla ilgili açılan davanın 6'ncı duruşması İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olaylarla ilgili açılan davanın 6'ncı duruşması İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya dönemin Jandarma Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu 7 korumayla geldi, salona girenler üzerleri aranarak içeriye alındı. Mağdur avukatları yakalarında Tahir Elçi'nin fotoğrafını taşıdı. Eşref Hatipoğlu'nun tutuklanma istemini kabul etmeyen mahkeme heyeti, zaman zaman gergin geçen duruşmayı Haziran ayına erteledi.

Kamuoyunda 'Lice Davası' olarak bilinen ve güvenlik gerekçesiyle İzmir'de görülen, Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olaylarla ilgili açılan davanın 6'ncı duruşması İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapıldı. Duruşmaya, TCK'nın 'taammüden öldürme', 'halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik', 'cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma' suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılanan dönemin Jandarma Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu, 7 koruması ve avukatıyla katıldı. Davanın diğer sanığı Üsteğmen Tünay Yanardağ ise geçen Haziran hayatını kaybetmişti.

Dinleyiciler duruşma salonuna üzerleri aranarak alındı. Mağdur avukatlarından Suat Çetinkaya, iddianamenin sanığın yüzüne karşı okunmasını talep etti. Avukat Zeynep Sedef Özdoğan aleni yargılama yapılabilmesi için iddianamenin ilk kez okunmasını istedi. Sanığın avukatı Mehmet Eren Duran ise müvekkilinin daha önce ifadesinin alınıp iddianamenin yüzüne karşı okunduğunu bu nedenle talebin reddini istedi. Cumhuriyet Savcısı da sanığın savunmasının usulüne uygun olarak alınıp, iddianame yüzüne okunduğundan iddianamenin tekrar okunmasının reddini talep etti. Mahkeme iddianamenin yeniden okunması talebini reddetti.

Mağdurların avukatı Fethi Gümüş, "Dileriz bu dosya Yargıtay'dan dönmez. Sanığa şunu sormak istiyorum, hangi suçlardan dolayı mahkeme huzuruna gelmiştir, suçlarının ne olduğunu biliyor mu?" dedi.

Eşref Hatipoğlu, sorulara karşı "Ben 1992- 1995 Diyarbakır İl Jandarma Komutanı olarak devletin kararnamesiyle görev yaptım. Bir çok olaya müdahale ettim. Bunlardan biri de Lice'deki olaydır. Bizim jandarma olarak bir müdahalemiz olmamıştır. Askeri birliğe PKK saldırmıştır. 19 sene 365 gün sonra dava açılmıştır. Zaman aşımına 1 günden az kala dava açılmıştır. Sadece tanık beyanları ve benim aleyhimde olan tutanaklar ve bilgiler zapta geçmiştir, hiç inceleme yapılmadan da dava açılmıştır. Avukat bey haberimin olup olmadığını soruyor. Ben buraya top oynamaya gelmedim tabi ki biliyorum. Örgüt kurmakla suçlanıyorum, birden fazla insanın öldürülmesi veya öldürülmesi için suçlanıyorum, bunları da anlatacağım. Bir diğeri Lice halkını devlete karşı isyana teşvik ettiğim iddia ediliyor ana unsurlar bunlar. Biz bir saldırıyı püskürtmek için bulunuyorduk, bize açılan ateşe karşılık verdik, 'Şunu öldürün bunu asın' dememiz söz konusu olamaz. Şehrin içinden gelen ateş Lice halkına değil bize karşıydı. Orada görevli olanların da ifadeleri ortada. Sanırım arkadaşlar o ifadeleri okumadan gelmişler" dedi.

Bu sözler üzerine mağdur avukatları Hatipoğlu'na tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı, her iki tarafın da duruşmada saygılı bir tutum içinde olmalarını istedi.

İŞKENCE İDDİASI

Avukat Seyfi Gümüş, "Sanığın görevli olduğu dönem, Diyarbakır'da faili meçhul olayların en yoğun olduğu dönemdir. Dosyanızda mevcut belgeler var. Kendisinin orada görevli olduğu dönemde yüzlerce itirafçı, tetikçi kişiler kullanılmış ve binlerce faili meçhul olaylar yaşandı. Sanığın o süreçte Diyarbakır'da çok keyfi bir şekilde hareket ettiğini bütün Diyarbakır bilmektedir. Ben o dönemde Diyarbakır Baro Başkanıydım o dönemde 24 meslektaşım, Diyarbakır merkezinde işyerleri ve evlerine jandarma baskınıyla gözaltına alınıp işkencelerden geçirildi" dedi.

SALDIRGANLAR HALKIN ARASINDA KAYBOLMUŞTUR

Eşref Hatipoğlu, "Avukatın bahsettiği gizli tanıklar 5 tanedir. Bu tanıklar rahmetli Bahtiyar Aydın paşamıza ayrı ayrı ölümler biçmiştir ve bunlar doğru değildir. O gizli tanıklar çevrelerinde de yalancı olarak tabir edilen medya düşkünü kişilerdir. Orada bulunduğum sürede binlerce kişinin faile meçhul cinayete kurban gittiğini söylüyorlar birkaç tanesinin örneğini versin, o kadar insan öldürüldüğünde devlet ne yapıyordu? Böyle bir şey var mı? Köylerin yerini değiştiren Bakanlar kurulu kararıdır. Lice'de bize saldıranlar belli noktalara mevzilenmişlerdi. Daha sonra o saldırganlar, halkın arasına karışıp kaybolmuşlardır. Bana sorduğu soru bir tuzak. Ben göreve geldiğimde Diyarbakır'da 2 bin 500 PKK terör örgütü mensubu çeşitli ilçelerdeydi. Bunun esas sebebi de coğrafyanın bu tür olaylara elverişli olmasıdır. Tarih incelendiğinde de daha önceki isyanlarda bu bölgelerden destek verildiği görülmüştür. Beni orada çok fazla seven insan da vardı. Belki adaylığımı koysam hiçbir siyasi parti desteği olmadan seçilebilirdim. Tabi sevmeyenler de vardır. Ben oradan ayrılırken 150'ye yakın terörist kalmıştı. Gece sabahlara kadar gençler sokaklarda dolaşıyordu. Benim o bölgede yaptığım görevimin izahı budur" diye cevap verdi.

Avukat Fetih Gümüş'ün, "Tuğgeneralin kanasla vurulduğu söyleniyor, o silah ele geçirildi mi mermi elde mi?" sorusuna Hatipoğlu, "Bana bir emir verildi, bir muhabirin gönderileceği ve olay yerini göstermem istendi. Ben de bu emir çerçevesinde, o gün görevli olanları göreve çağırdım, haber sırasındaki gösterilenler canlandırmadır. Biz o dönemde silah ele geçirmedik, ama komutanımızın şehit edildiği silahın bir benzerini gösterdik. 'Bununla şehit edildi' diye. Bir mermi bulundu ama komutanımızı vuran mermi mi onu bilemem her yerde mermi vardı. O gün olanları, gelen TRT muhabirine anlattım, olay yerini gösterdik ve astsubaylarla erlere de sorular da sordular. Dosyada da var, kadın ve erkekler ilk etapta kaleşnikof silahından çıkan sesleri duyduklarını söylüyorlar, bizim envanterimizde öyle bir silah yoktu. Asker açılan ateşe karşılık verdi" dedi.

LİCE'YE HARAKET PLANI KAÇ GÜN ÖNCE HAZIRLANDI

Bazı mağdurların avukatı Yunus Murat Akan da "Lice'ye yönelik harekat planı kaç gün önce hazırlandı?" diye sordu. Hatipoğlu, "Ben ifademde bu konuyu tam olarak anlattım. Biz başka bir bölgede operasyon yapıyorduk, daha sonra Lice'ye geçtik. Lice'deki topçulara da diğer bölgedeki bölgeyi vurmalarını istedik. Bize ateş edilince, top atışlarına karşı halkın içinde PKK yandaşı milisler tarafından ateş açıldığını düşündük. Hatta zarar gelmesin diye helikopteri de kaldırdık. Ayrıca harekat planı gizli planlardır, bu sizi neden ilgilendiriyor? Bu askeri bilgidir, ben bunu anlatırsam bundan sonraki operasyonlar ifşa olur. Biz Lice'ye operasyon hazırlamadık" dedi.

Avukat Yunus Murat Akan, "Siz PKK'nın Lice'ye saldırı yapacağı yönünde bir bilgi aldınız mı? Operasyon belgesine uçak istediniz mi?" sorusunu yöneltti.

TUZAK SORU BUNLAR

Hatipoğlu, "Avukat bey tuzak sorular yöneltiyor" diye başladığı konuşmasında, olayları ve Bahtiyar Aydın'ın şehit edilmesini şöyle anlattı:

"Güya uçakların bombalarının köyü etkileyeceğini söylemeye çalışıyor. Ama operasyon planlanırken bir şey kullanılacaksa bunun hesabı yapılır. Zaten öyle bir tehlike olsa pilotlar da o bölgeyi bombalayamaz. Avrupa insanlar hakları heyeti ilçeye geldiğinde Lice halkının yaşam hakkının engellenmediğini belirlemiştir. O insanları biz öldürmedik. Bizim orada yaptığımız meşru müdafaadır. Helikopterler Lice üzerine ateş etmedi. Biz Dibek köyüne gitmedik. Kulp'a giderken, uçakları yönlendirecektik. Uçaklar gelmeyince Lice'ye gittik. Uçakların gelmesi iptal olunca topçu ateşi yönlendirildik. Ben anlamıyorum, Dibek köyü şu an da bile PKK yuvasıdır. Şehirden alınan çocuklar oradan dağa götürülür. Helikopter kalkarken kim varsa yine aynı kişiler var. Havada yolcu alacak halimiz yok. Söylediklerimi dinlemiyorlar, sonra ben itiraz edince kızıyorlar. Lice'ye aynı kişilerle gittik ve ilk indiğimizde topçu birliğinin başındaki komutanla görüştük. Bizim verdiğimiz noktaya top atışı yapılıp yapılmayacağını sorduk. Saat 09.00 sıralarında yakınıma bir roket düştü ama nereden geldiğini bilmiyorum. Sarsıldık ve daha sonra mermiler düşmeye başladı. Uzun namlulu silahtan gelen mermilerdi bunlar. Siper alıp atışların nereden yapıldığını anlamaya çalıştık. Merminin şehirden geldiğini fark ettik ve ateşin açıldığı noktaya askerler de ateş etti. Daha sonra ben bir üsteğmeni zırhlı araçla şehre gönderdim. Bana şehrin içinde okulların ve işyerlerinin kapalı olduğunu söyledi. Biz vatandaşlarımızın zarar görmemesi için sürekli anons ettik. Bugün Sur'da da yaşananlar da aynısıdır. Eğer vatandaşlarımızın korunması düşünmese 3 günde temizlenirdi Sur. Üsteğmen bunun bizim düşündüğümüz gibi basit bir taciz ateşi olmadığını söyledi. Ben de Bahtiyar Paşama bilgi verdim. Hemen birliklerin operasyondan çekilmesini söyledi. Bizim bulunduğumuz yerdeki herkes mevziye geldi. Eğer orada PKK başarılı olup bizi öldürüp esir alsa dünya çapında bir eylem olacaktı. Daha sonra birlikler yaklaştı ve Lice'ye zırhlı araçları gönderdik. Askerleri güvenli bölgeden alıp bizim yanımıza getirdi. Bu sırada da bir astsubay açılan ateşte şehit oldu. Bahtiyar Paşa sevk idare ediyordu, mevzileri geziyordu. Ben de kendisini uyardım ve uzaktan görülebileceğini söyledim. Bunu söyledikten sonra birkaç adım ayrıldım ve yanındaki subayın bağırdığını duyunca paşamızın sağ göz altından vurulduğunu gördüm. Daha sonra helikopter istedik ve hastaneye kaldırıldı, şehit oldu. Yapılan otopside atışın yakından yapılmadığı belirlenmiş. Atışın nereden yapıldığını bilemem. Mermi çekirdeği vardı. Ne oldu bilmiyorum alt tarafı bir çekirdek. Adli emanette yok diye biliyorum."

Müşteki olarak dinlenen beş kişi sanıktan şikayetçi olduklarını belirtti. Avukat Yunus Murat Akan, sanığın tutuklanması talebinde bulundu. Sanığın avukatı da tutuklama talebinin reddine ve müvekkilini duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti. Cumhuriyet Savcısı da mütalaasında sanığın tutuklanma isteminin reddine ve duruşmalardan vareste tutulmasını istedi.

Mahkeme heyeti sanığın tutuklanma istemini reddedip, duruşmalardan vareste tutulmasına ve eksik belgelerin tamamlanması için duruşmayı 26 Haziran'a erteledi.

- İzmir

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
Bakan Kacır'ın konvoyunda kaza: Milli Yol Partisi il başkanı öldü, yaralılar var

Bakan Kacır'ın konvoyunda kaza! İl başkanı hayatını kaybetti, yaralılar var

Asgari ücret zammında 2 ihtimal üzerinde duruluyor

2 ihtimal üzerinde duruluyor! İşte asgari ücret zammı için beklenen rakam

ABD ve İngiltere'nin ardından Fransa'dan da onay çıktı: Ukrayna füzelerimizi kullanabilir

Batı, topyekun Putin'e savaş açıyor! Bir ülke daha Ukrayna'ya izin verdi

20 bin öğretmenin ataması yapıldı

Eğitim camiasına yeni öğretmenler katıldı

title