Hat sanatının yaşayan en büyük ustası (1)
Dünyada Reis-ül Hattatin yani "Hattatların Reisi" kabul edilen, yeryüzünün dört bir yanındaki mabetlerde imzası bulunan, son büyük projeleri Büyük Çamlıca Camisi ile Malezya'daki Sri Sendayan Camisi'nin hatlarını kaleme alan 82 yaşındaki Hattat Hasan Çelebi, 40 yıl önce yazımına başladığı...
Dünyada Reis-ül Hattatin yani "Hattatların Reisi" kabul edilen, yeryüzünün dört bir yanındaki mabetlerde imzası bulunan, son büyük projeleri Büyük Çamlıca Camisi ile Malezya'daki Sri Sendayan Camisi'nin hatlarını kaleme alan 82 yaşındaki Hattat Hasan Çelebi, 40 yıl önce yazımına başladığı Kur'an-ı Kerim'i gelecek yıl yayımlamayı planlıyor.
Erzurum'un Oltu ilçesine bağlı İnci köyünde 1937 yılında dünyaya gelen hat sanatının yaşayan büyük ustası Hasan Çelebi, 24 yaşında başladığı hat sanatında kendisini geliştirmek için dönemin en ünlü ustalarından dersler aldı.
Hattat Hamid Aytaç'tan sülüs-nesih, Kemal Batanay'dan ta'lik- rik'a meşk edip icazet alan Hasan Çelebi'nin ustalığı, cami yazıları, özel hat koleksiyonu ve sergileri ile ülke sınırlarını aştı.
Dünyanın farklı coğrafyalarında 100'e yakın icazetli talebesi bulunan Hasan Çelebi, Hamid Aytaç'tan sonra en çok öğrenci yetiştiren hat ustası oldu.
58 yıldır kalemi elinden hiç düşürmeyen Hattat Hasan Çelebi, son büyük projelerini Büyük Çamlıca Camisi ile Malezya'daki Sri Sendayan Camisi için yaptı.
Hattat Hasan Çelebi'nin, Süleymaniye, Selimiye, Rüstem Paşa camilerindeki hat yazılarını yazan Kanuni Sultan Süleyman döneminin ünlü hattatı Hasan Çelebi ile hem isim hem de mesleki anlamda benzerliği dikkati çekiyor.
Reis-ül Hattatin Hasan Çelebi, 1980'li yıllarda yazımına başladığı Kur'an-ı Kerim'i tamamlayarak gelecek yıl yayımlamayı planlıyor.
Hasan Çelebi'nin, ömrünü adadığı hat sanatına ilişkin AA muhabirinin sorularına verdiği cevaplar şöyle:
"Bugünkülerde topal ayak gibi tek ayakla yürüme var"
SORU: Türkiye ve İslam dünyasının, hat sanatında vardığı nokta nedir?
CEVAP: Benim başladığım dönemden bugüne kıyaslarsak, gelişme yüzde 98'dir. O zamanlar bir Ahmet Bey vardı hocam. Etrafında kimse yoktu. Vefatından sonra bir müsabaka açıldı IRCICA tarafından. Bu müsabaka, yurt içini ve yurt dışını tetikledi. Fakat yurt dışındakiler daha çok gayret gösterdi. Şu anda yurt dışı ve yurt içi birbiriyle rekabet halindedir. Artış bakımından Osmanlı dönemindeki hattatlarla kıyaslamayacağım çünkü onların kültürleri bugünkülerde yok. Evet, güzel yazı yazanlar var ama kültür bakımından, onlardaki kültür bizde yok. Bu bakımdan bugünkülerde topal ayak gibi tek ayakla yürüme var.
SORU: Osmanlı dönemindeki hat sanatı ile günümüz hat sanatını kıyaslarsanız neler söylersiniz?
CEVAP: Osmanlı döneminde yazı çeşidinin fazlalığından ziyade kültür değeri vardı. Osmanlıcayı iyi biliyor ve yazıyorlardı. Bugünkü hattatlara eskiden yazılmış bir metni götür, okuyamaz. Yazdırmak istersen yazamaz. O bakımdan bugünkü hattatların noksanlığı var. Yazı çeşitliliği sayı bakımından bugün de az değil, epeyce gelişti. Dışarıdakilerin de birçoğu İstanbul'a gelmek istiyor. Çünkü burada değerleniyor, dışarıda bu kadar değerlendiremiyorlar yazdıklarını. Türkiye'nin farklı illerindeki hattatlar da eserlerini İstanbul'da değerlendiriyorlar. Çünkü kültür oralarda gelişmemiş. Oradan kalkıp, buraya geliyor, tavattun ediyor. Bu sanata gönül veriyor.
"Daha iyisini yapacağımı ümit ediyorum"
SORU: Günümüz hattatlarının, hat sanatına yeterince vakıf olamamasının sebebi sizce nedir?
CEVAP: Temel yok. Bunların her biri liseden en fazla ilahiyattan mezun. Ama orada Osmanlıca öğretilmiyor. Kur'an-ı Kerim'i tam öğrenmedikleri ve hafız olmadıkları için bazıları yanlış yazıyor. Bunlara şahit oluyor. Bu, tamamen eğitimle alakalı. Bu eğitimi şimdi başlatmış olsanız, 100 sene ister ki o günkü hattatların seviyesinde kültürlü bir nesil yetiştirmiş olasınız.
SORU: Bunca yıldır hat sanatını icra ediyorsunuz, yaptıklarınızı yeterli görüyor musunuz?
CEVAP: Hiçbir sanatkar, hayatının sonunda yaptıklarını yeterli görmemiştir. Benimkiler de öyle. Bazen soruyorlar; 'En iyi yaptığın eser?' Henüz yapmadım diyorum çünkü daha iyisini yapacağımı ümit ediyorum da onun için.
SORU: En son yaptığınız iki büyük çalışmadan biri olan Büyük Çamlıca Camisi'nin hat yazıları için nasıl bir çalışma yürüttünüz?
CEVAP: Büyük Çamlıca Camisi'nin eserlerini yapmaya gayret ettik. Olabildiği kadar bilgimizin son sıfır noktasına kadar geldik. Baktıktan sonra yine bazı noksanlıklar gözümüze çarpıyor. Tecrübe edinmek lazım ama ona da vakit istiyor. Eskiler 100 yaşına yaklaştığı halde, 'Ölüme üzülmüyorum, hattı öğrenemedim, ona üzülüyorum.' demiş. Bunu söyleyenler 90-95 yaşında bunu söylerse... Benim 60 senelik emeğim var, bu ustaların ise daha fazla. Çünkü onlar eğitime ilk mektepten başlıyor, 95 senelik hayatı mürekkep ile geçiyor, bu sözü söyleyebiliyor. Ben söyleyemem çünkü benim hatta başlamam 24-25 yaşlarıdır.
"Kadından hattat olmaz dedim ama beni yalancı çıkardılar"
SORU: Günümüzde hat sanatında teknolojik yeniliklerden yararlanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
CEVAP: Teknolojiden faydalanılıyor ama yine de bu yöntemle hat sanatı icra edilmez. Hattat kağıda yazmazsa harfleri, teknoloji ile bu yazıları yazamazsınız. Teknoloji ne yapıyor? Yazdığımız harfi alıyor, kenarlarındaki fazlalıkları temizliyor. Büyükse azıcık küçültüyor, yeri uygun değilse düzeltiyor. Bir dizayn etme durumu var, onun dışında başka yaptığı bir şey yok. Teknoloji ile şu an bu harfleri yazma imkanınız yok. Bir gün olur ki belki teknoloji bunu da ihdas eder.
SORU: Kadın hattatlar ile ilgili düşünceniz nedir?
CEVAP: Kadın hattatlara zamanında karşı çıktım, 'Kadından hattat olmaz.' dedim ama beni yalancı çıkardılar. Çünkü meşguliyetleri çok olduğu için yeterince vakit ayıramazlar. Hat sanatında bir gün kalemi bıraksanız, ertesi gün fark eder. Kalem elinizde devamlı çalışacaksınız. Talebelerim soruyor; 'Günde kaç gün çalışalım?' Onlara diyorum ki günde 30 saat çalışın. Hattat olmak istersen, böyle bir performans istiyor. Ev hanımının evde işi var, çocuğu var, bunlardan vakit bulacak çalışacak haftada bir gün. Ama bu çalışma ile istediğimiz netice olmaz. Ama güzel çalışmalar yapanlar var. Ancak günümüzde kadın hattatlar profesyonelce büyük eserler çıkarmış değiller ama gayretliler.
"İcazet aldıktan sonra 'Oldum, bittim.' diyor"
SORU: Dünyanın birçok ülkesinde yetiştirdiğiniz talebeler çalışmalarını yürütüyor. Bugüne kadar kaç kişiye icazet verdiniz?
CEVAP: Şimdiye kadar bir çetele tutmadım, geleni kaydetmedim. O bir hata oldu. Keşke kaydetmiş olsaydım sayısını bilirdim hiç olmazsa. Kimi iki gün, kimi bir ay, kimi altı ay geldi bıraktı. Böyle düşünürsek 600-700 kişinin istediğine cevap vermek durumunda kaldım. Ama bunların içinde, yurt içinde ve yurt dışında yetiştirdiklerim 90'ın üzerindedir. Bunların içinde de sınıflandırma yapabilirim. Yazılıp birinci, ikinci, üçüncü sınıfta kalanlar var. Sebebi, kabiliyet meselesi hem de çalışmak için vakti müsait olacak ki çalışsın. Bir de irtibatı kesmeyecek hocayla, hatalarını kabul edecek. Hoca ile irtibat kuracak, 'Hatam varsa düzelteyim.' diyecek. Bazıları bunu demiyor. İcazet aldıktan sonra 'Oldum, bittim.' diyor. Onun için de birazcık noksanları oluyor, gözüme çarpıyor.
SORU: Hat yazılarını yazdığınız Büyük Çamlıca Camisi ile Malezya'daki Sri Sendayan Camisi, büyük çaptaki son projeleriniz oldu. Bundan sonra da büyük çapta projelere devam edecek misiniz?
CEVAP: Bundan sonra bu tür eserlere devam edecek gibi görünmüyorum. Çünkü artık yoruluyorum. Masa başında oturmaya çok fazla vaktim olmuyor. Zaten rahatsızım. Bir ameliyat geçirdim, önümüzdeki günlerde de bir ameliyat olacağım. Bu nedenle böyle büyük bir çalışma görünmüyor.
Büyük Çamlıca Camisi aralıklarla çalıştığımız için 1,5 yıl sürdü. Yoksa en fazla 6-7 aylık bir iş.
"Bu milletin kültürüne bir hizmet ettimse, vazifemdi"
SORU: Hat sanatındaki ustalığınız nedeniyle tüm dünyaca "Reis-ül Hattatin" kabul ediliyorsunuz? Bu unvana sahip olmak nasıl bir duygu, nasıl bir sorumluluk?
CEVAP: Halkın bana karşı teveccühüne teşekkür ediyorum. Yoksa bu unvandan dolayı kendimi herhangi bir yere kavuşmuş bir kişi olarak görmüyorum. Ben, bu millete, bu milletin kültürüne bir hizmet ettimse vazifemdi bir vatandaş olarak. Bu millete hizmet, her vatandaşın vazifesidir. Demek ki benim de buna kabiliyetim varmış. Hizmet ettim onun için bundan dolayı kendimde bir ayrıcalık görmüyorum.
"Ecdattan nasıl gelmişse, öylece muhafaza etmeliyiz"
SORU: Geleneksel ve modern hat sanatını birbirinden ayıran en önemli özellik nedir?
CEVAP: Modern ile klasiği ayırmak istersen, klasiğin bozuntusudur modern. Bozunca, modern olur. Onun için de ben pek ona taraftar değilim. Klasik olarak ecdattan bize nasıl gelmişse, öylece muhafaza etmeliyiz. Modern çalışanlara da bir şey demem. Ama modern ile klasiği sanat bakımından kıyaslamamak lazım. Çünkü klasikte çok incelikler var. Modernde o kadar incelik yok. Bir defa deforme olmuş. Kalemden ne çıkarsa ona razı oluyorlar. Oysa klasiğin ölçüleri, tartıları var.
SORU: Kendiniz hat yazısıyla Kur'an-ı Kerim yazmayı düşündünüz mü?
CEVAP: Bitmek üzere. Bu yıl toparlamaya çalışıyorum. İnşallah önümüzdeki sene ömrüm yeterse baskı işine geçebiliriz.
SORU: Hat levhası üzerinde ne yazdığı sizce önemli mi?
CEVAP: Şimdiki yazı ile ne yazıyorsan, hat ile de becerebiliyorsan her şeyi yazabilirsin. Yalnız yazarken harflerin değerinde, kelimelerde, dizilişte kusur etmemek lazım. Eğer onu yapamıyorsan hata olur. Yoksa her şeyi yazabilirsiniz, ne isterseniz onu yazın...