Hanefi Bostan: "Tarih, Parlamentolarda Karara Bağlanamaz"
Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, 1915 olaylarını ’soykırım’ olarak niteleyen tasarının Almanya Parlamentosu’nda kabul edilmesine tepki göstererek, tarihin parlamentolarda karara bağlanamayacağını belirtti.
Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, 1915 olaylarını 'soykırım' olarak niteleyen tasarının Almanya Parlamentosu'nda kabul edilmesine tepki göstererek, tarihin parlamentolarda karara bağlanamayacağını belirtti.
Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Almanya Parlamentosu'na tepki gösterdi.
Alman Parlamentosu'nun 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen tasarıyı kabul etmesini eleştiren Hanefi Bostan, 1915 olaylarını "soykırım" olarak niteleyen tasarı oy çokluğuyla Almanya Parlamentosu'nda kabul edildi. Bu tasarıda yalnızca Ermenilere değil, Asuri ve Keldanilere de soykırım uyguladığımız iddia edilmektedir. Yıllardır dost ve müttefik olarak tanımladığımız bir ülkenin tarihi gerçekleri hiçe sayarak tarihçilerin karar vermesi gereken bir konuya siyasi arenaya döndürmesi kabul edilemez. Hakikatte kimler soykırımcı, kimler kanlı katil? Türkler mi, yoksa çirkin Batılılar mı? Her şeyden evvel, tarihin aynasında kendi kanlı suratına bakmayanlar nasıl olur da Türk Milletine bu denli küstahça cephe alabilir? Sadece 1492 ile 1542 yılları arasında Orta ve Güney Amerika'da 20 milyondan fazla yerliyi yakarak, keserek, açlığa mahküm ederek yok ettiği, zamanının Katolik rahibi Bartolomé de Las Cassas'ın 1542 tarihli raporu ile sabit olan (bk. Kızılderili Katliamı, trc. Ömer Faruk Birpınar, İstanbul 2005); aynı şekilde, Endülüs'ün düşüşünden sonra milyonlarca Müslüman ve Yahudi'yi, kılına bile dokunmayacağına söz verdiği halde katleden İspanyollar mı, yoksa onların elinden kaçan yüz binlerce Yahudi'ye topraklarını açan Türkler midir soykırımcı?" dedi.
"İnsanlık, soykırımı Almanlardan öğrenmiş, bu terim dünya literatürüne Almanların uyguladığı katliamlar neticesinde girmiştir" diyen Hanefi Bostan, "Eğer Almanya, tarihte bir yerlerde bir soykırım arıyorsa, Yahudiler başta olmak üzere Sintiler, Romanlar, Yenişlere, 2'nci Dünya Savaşı sırasında esir aldıkları askerlere, Lehlere ve diğer Slavlara yaptıklarına baksın. Eğer Almanya bir soykırım izi arıyorsa, toplama kamplarında, gazlama kamyonlarında, öldürme fabrikalarında, kobay olarak kullanılan, vücutlarına petrol şırınga edilen, basınç odalarında işkence gören, fırınlarda yakılan 17 milyon masum insana baksın. "Fırsat bu fırsattır" deyip, harbe girmiş Türkiye'yi arkadan vurmak için harekete geçerek Ruslara beşinci kol görevi yapan ve kitlesel kıyıma kalkışan Ermeniler mi, yoksa müdafaa-i nefs için çarpışan Türkler midir soykırımcı ve kanlı katiller? Yine, daha henüz 1990'ların başında Saddam'ın önünden kaçan Kuzey Iraklılara kapılarını açan Türkler midir soykırımcı, yoksa 2003'deki istila ve işgalinden bu yana 1 milyon Iraklının doğrudan veya dolaylı olarak ölümüne, bunun birkaç mislinin de göçe ve ülkesini, yerini-yurdunu terk etmesine sebep olan başta Amerika olmak üzere Batılılar mı? Yine bugün Suriye'de yüz binlerce masum insanın katliamına seyirci olan, bir taraftan da masum insanlara bomba yağdıran, Avrupa'ya giden mültecileri geri göndermeye çalışan Haçlı zihniyeti mi?" şeklinde konuştu.
Hanefi Bostan: "Gerçek şu ki, Batı her zaman kıyıcı, her zaman kan dökücü, her zaman soykırımcı olmuştur; hem de en alçak usullerle. Amerika'nın Irak'ı işgali ve Suriye'yi İŞİD ve PYD adlı piyonlar vasıtasıyla ve Rusya ile birlikte işgal girişimi nasıl ki apaçık bir Haçlı seferi ise, sözde "Ermeni Soykırımı" tasarılarının kabulü de hiç ölmemiş olan Haçlı ruhunun çirkin tezahüründen başka bir şey değildir.
Bu çirkin davranışı çirkefe dönüştüren başka bir husus da bizzat konunun ele alınış tarzıdır; şöyle ki: Tarihten ve tarih felsefesinden azıcık da olsa bir şeyler anlayan vasat bir zeka dahi bilir ki, Tarih dediğimiz şey ne ise odur, hiç değişmez; mühim olan, aslolan ve ilmi ve ahlaki olan, bugün burada duran tarihçinin, dün olup-bitmiş hadiseleri, elinden gelen azami yetkinlik ve dürüstlükle aslına sadık bir şekilde ortaya koymasıdır. Aksi takdirde, bugün, dünkü hadiseler hakkında ne hüküm verilirse verilsin, hiç birisi, tarihte olup-bitmiş hadiseleri bir mikrometrecik kadar dahi değiştiremez. Kaldı ki bu söylediklerimiz tarihçiler içindir, hele bir de parlamentoların tarih ve tarihi hadiseler hakkında karar almaya kalkışmaları kelimenin tam ve gerçek anlamıyla ahlaksızlığın dik alasından başkası değildir" dedi.
Tarihi olayların parlamentolarda karara bağlanamayacağını ifade eden Bostan, şunları söyledi: "Ne zamandan beri tarihte olup-bitmiş hadiseler parlamentolarda parmak hesabı alınan kararlar ile sonuca bağlanır olmuştur? Batılılar bilim üretmekle övünürler; bu mudur onların bilim üretme metotları ve bilim ahlakı. Yazıklar olsun. Lanetler olsun. Tarih parlamentolarda karara bağlanamaz; tarih tarihin belgelerin arasında duruyor. Niçin öyleyse, Türk tarihçilerinin bütün ısrarlı davetlerine karşılık, kendi tarihçileri ayet görmüş şeytan gibi köşe bucak kaçmaktadırlar ilmi müzakerelerden? Kaçmaktadırlar, çünkü o belgelerde asıl katillerin Türkler değil, arkalarında destekçi olarak kendilerinin durduğu Ermeniler olduğunun sabit olduğunu kendileri de biliyorlar. Kaçmaktadırlar, çünkü asıl katillerin kimler olduğunun ortaya dökülmesi, kendilerinin işlediği cinayetlerin de birer birer ortalık yere saçılıp dökülmesinin tetikleyecektir. Korkuları budur. Lanet olsun böyle bir zihniyete ve ondan daha fazla lanet olsun, onların Türkiye'de ve başka ülkelerde ajanlığını yapan, ekmeğini yediği ülkesini arkadan vuran yerli işbirlikçilere!
Şu iyi bilinmelidir ki, yetmiş dokuz milyonluk Türkiye, iki tırnak arasında ezilecek bir sömürge değildir." - İSTANBUL