Hanefi Bostan: "Akademik Özgürlük, Ekonomik Özgürlüğe Bağlı"
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd.Doç.Dr.M.Hanefi Bostan, "Ekonomik özgürlüğe kavuşmamış bir akademisyenin akademik özgürlüğünden söz edilemez" dedi.
Hanefi Bostan, yaptığı yazılı açıklamada üniversite idari...
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, "Ekonomik özgürlüğe kavuşmamış bir akademisyenin akademik özgürlüğünden söz edilemez" dedi.
Hanefi Bostan, yaptığı yazılı açıklamada üniversite idari personelinin maddi imkanlarını değerlendirdi. Bilim yapılabilmesi için akademisyenlerin gerekli araç ve koşullara sahip olma imkanının olması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, "Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) 32'inci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya 'Akademik Özgürlük' adıyla bir bildiri yayınladı. Buna sevinmemek mümkün değil. Bildirinin muhtevasına bakınca, üniversitelerde akademik özgürlüğün olmadığının bir anlamda en yüksek makam tarafından tescil edildi. Nitekim bildirinin ikinci maddesi aynen şöyledir: 'Akademik özgürlük her şeyden önce, araştırma özgürlüğünü ve bu çerçevede temel bilgi yöntemlerini serbestçe kullanma hürriyetini, araştırma için gerekli araçlara ve koşullara sahip olma hakkını ve bilimsel üretme, bilgilendirme, öğrenme ve yayma hakkını içerir. Ne yazık ki, akademisyenlerin 'araştırma için gerekli araçlara ve koşullara sahip olma hakkı' bulunmamaktadır. Mesleği bilim üretmek ve bilim öğretmek olan, ülkemizin en iyi yetişmiş beyinleri, sürekli olarak düşük tutulan ücretleriyle mahküm edildikleri geçim sıkıntıları dolayısıyla sefalet girdabı içinde ölüm kalım mücadelesi vermektedir. Bir akademisyen, yaptığı işi, yani mesleği için kendi cebinden para harcayan tek memurdur. Beri yandan, üniversitelerin araştırma imkanlarının yetersiz olması, hocaların bu masraflarını daha da arttırmaktadır".
Akademisyenlerin maaşlarında ciddi bir artışın yaşanmadığını belirten Bostan, "Öte taraftan akademisyenler mezun ettikleri öğrencilerinden daha az maaş alır konuma getirildi. SETA tarafından hazırlanan "Ulusal ve Uluslararası Karşılaştırmalarla Öğretim Üyeliği Maaşı" raporunda yer alan bilgilere göre; 2002-2013 döneminde öğretim üyeleriyle devlet memurlarının, özellikle mühendis, fizikçi ve hukukçuların maaşları arasındaki fark hem göreceli hem de mutlak açıdan akademisyenler aleyhine daraldı. Bu dönemde diğer kamu çalışanlarının ortalama maaşı, reel olarak yüzde 61 artarken, öğretim üyelerinin maaşı ortalama yüzde 6'lık bir artış gösterdi" diye konuştu.
Akademik özgürlüğün ekonomik özgürlükle sağlanabileceğini ifade eden Hanefi Bostan, "Toplu sözleşmeyi fırıldağa çeviren sarı sendika ve sarı sendikanın taşeronu çalışma bakanı sayesinde akademisyenlerin hiçbir sorunu çözülmedi. Devlet memurları içerisinde ek ödeme verilmeyen ve maaşları konumlarına uygun düzeltilmeyen yegane kesim akademisyenler oldu. Dört kişilik bir ailenin Asgari Geçim Endeksinin 3 bin 679 TL'ye dayandığı günümüzde üniversite hocalarının yaklaşık yüzde 95'i bu sınırın altında, yaklaşık yüzde 78'i de 2 bin 600 TL'nin altında bir maaşa mahküm edilmiş bulunmaktadır. Sefalet girdabında can çekişen, dolayısıyla ekonomik özgürlüğe kavuşmamış bir akademisyenin akademik özgürlüğünden söz edilemez" şeklinde konuştu.
"ÜNİVERSİTELER MALİ ÖZGÜRLÜKLERİ OLUNCA ANLAM KAZANIR"
"Üniversiteler, akademik özgürlük yanında idari ve mali özgürlükleri bulunduğu zaman bir anlam kazanırlar" diyen Bostan, şöyle devam etti: "Akademik hayatın ihtiyaçlarına cevap vermeyen, köhnemiş, anti-demokratik, merkeziyetçi ve rektör saltanatı üzerine kurulu YÖK kanunuyla akademik özgürlükten bahsetmek mümkün mü? YÖK tepeden aşağıya doğru yapılandırılmış bir kurum haline gelmiştir. Bu kurum içinde öğretim üyesinin söz hakkı yoktur. Kendi dekanını ve rektörünü seçememektedir. Kendi Fakültesinde yapılacak önemli ve köklü değişikliklerle ilgili bile görüşü alınmamaktadır. Dün Kemal Gürüz'ün ve Erdoğan Teziç'in haksız ve zulme varan uygulamalarını haklı olarak eleştirenler, bugün atadıkları rektörler veya dekanlar vasıtasıyla aynı haksızlık ve zulümleri uygulamakta bir beis görmemektedirler. İstediklerine kadro vermekte, istemediklerini sürüm sürüm süründürmektedirler. Üniversitelerde mobing uygulamaları tavan yapmış bulunmaktadır. Demokrasi bir tarafa itilince haliyle bunun arkasından gelecek olan da jakobenizmden başkası olmayacaktır."
Üniversitelerde eğitim kalitesinin artması için idari personelin şartlarının düzeltilmesi gerektiğini dile getiren Hanefi Bostan, "Akademik Özgürlük bildirisinde öğrencilerden haklı olarak söz edildiği halde, üniversitenin üç ayağından biri olan idari personelin es geçilmesi önemli bir eksikliktir. İdari personel olmadan üniversitenin olamayacağı, akademik özgürlük ortamının oluşturulamayacağı herkesin malumudur. İdari personelin ağır aksak yürüyen, bazı üniversitelerde bilinçli olarak rektörler tarafından engellenen görevde yükselme hakları hükümet tarafından yapılan son düzenlemelerle tamamen ellerinden alındı. Daire başkanlarının ek gösterge mağduriyetleri giderilirken, aynı konumda bulunan şube müdürleri, fakülte, yüksek okul ve enstitü sekreterleri ile müdür ve üniversite hastaneleri başmüdürlerinin mağduriyeti devam etmektedir. Yine 666 sayılı KHK ile kamuda çalışanlarının ücretlerine yapılan iyileştirmelerde şeflerin unutulmuş olması, maiyetlerinde çalışan memurlarla aynı maaşı almalarına neden olmuştur. Şefler doktora yapsalar dahi kadro dereceleri 3'üncü dereceden aşağıya inememektedir. Buda özel hizmet tazminatının düşüklüğü nedeniyle emsallerine göre daha az maaş almalarına neden olmaktadır. Daha doğrusu idari personel büyük bir huzursuzluk içindedir. Bu huzursuzluk onların veriminin düşmesine neden olmaktadır. Akademik ve idari personele konumlarına uygun ücret verilmediği, kendi idarecilerini seçme özgürlüğü tanınmadığı müddetçe 'akademik özgürlük' ve 'üniversite özerkliği'nden bahsetmek mümkün değildir" ifadelerini kullandı. - İSTANBUL