Kurtulmuş, Biden'ın Temsilciler Meclisi Pelosi'ye gönderdiği mektubu değerlendirdi: (2)
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, ABD Başkanı Joe Biden'ın Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'ye gönderdiği mektuba ilişkin "O mektubun içerisinde Türkiye'nin Suriye'deki varlığını bir tehdit olarak gördüklerini, Türkiye'nin Suriye'de var olmaması gerektiğini ifade eden...
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, ABD Başkanı Joe Biden'ın Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'ye gönderdiği mektuba ilişkin "O mektubun içerisinde Türkiye'nin Suriye'deki varlığını bir tehdit olarak gördüklerini, Türkiye'nin Suriye'de var olmaması gerektiğini ifade eden sözlerini de esefle karşıladığımızı, kınadığımızı buradan açıklıkla ifade etmek istiyorum. Sayın Biden'a şunu söylemek isterim. Eğer Türkiye'nin Suriye'deki terör örgütlerine diz çöktürmek için vermiş olduğu bu mücadele olmasaydı, bugün terör örgütlerinin çoğu sadece Türkiye'nin içinde değil, hem Suriye'de hem Irak'ta hem diğer bölge ülkelerinde cirit atmaya devam edecekler ve sizin Batılıların da menfaatlerini zedeleyecek küresel eylemlerine devam edeceklerdir." dedi.
Başakşehir Emin Saraç İmam Hatip Kampüsü'nde gerçekleşen İlim Yayma Cemiyeti 63. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Kurtulmuş, cemiyetin 70. yılını idrak etmekten mutluluk duyduğunu ve kongrenin hayırlı olmasını temenni ettiğini söyledi.
İlim Yayma Cemiyeti'nin mensuplarının Türkiye'de gönüller fethettiklerini ve başarılara imza attıklarını anlatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"İlim Yayma Cemiyeti, Türkiye'nin toplumsal hayatında aynı zamanda büyük başarı öyküsüdür. Rahmetli babamdan dinlemiştim, cemiyetin ne zor şartlarda ne zor mücadelelerle bugüne kadar geldiğini gayet iyi bilenlerden birisiyim. Bütün darbeler döneminde, İlim Yayma Cemiyeti kararlılıkla yoluna devam etmiştir. 1970'ler, 12 Mart, 12 Eylül darbelerini, 28 Şubat süreçlerini yaşamış olan bir kuruluştur. Karşısındaki her türlü baskıya rağmen aynen bir çınar gibi eğilmeden bugüne kadar gelmeyi başarmıştır. İlim Yayma Cemiyeti mensupları hiçbir zaman siyasetin gölgesinden istifade etmek gibi bir anlayış içerisinde olmadılar. En zor şartlarda bile kim olursa olsun mücadele etmek ve ülkenin güçlü bir şekilde geleceğinde söz sahibi olabilmek için gayret gösterdiler. "
Rahmetli babasıyla olan anısını anlatan Kurtulmuş, "Babam derdi ki, 'Bir insanın hayır faaliyetlerinin içerisinde olması, 3 nedenle olur. Vaktini, ya enerjisini ya da mali imkanlarını verir. Eğer bir insan bunlardan birini, ikisini, üçünü verirse ne ala. Bunları vermiyorsa hayır işlerinin içerisinde olması mümkün değil, doğru da değildir." dedi.
Numan Kurtulmuş, İlim Yayma Cemiyeti'nin yetimlere el uzatan vakıf olarak ortaya çıktığını aktardı.
Türkiye'nin Osmanlı'nın mirası olan vakıf medeniyeti olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, bu büyük vakıf medeniyeti tek parti zamanında ciddi şekilde inkıtaya uğramıştır. Kurtulmuş, "Vakıf eserlerinin bir kısmı, amacının dışında kullanılmıştır. Hatta camilerin bir kısmının bile amaç dışı kullanıldığı ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu milletin vakıf anlayışının bir parçası olan dini eğitim ise ciddi şekilde sekteye uğratılmış, ağır baskılarla karşılaşmıştır. Çok şükür bu millet bu zor zamanlardan bile geçerek bugünlere gelmiştir." diye konuştu.
"Güçlü ve büyük Türkiye istikametinde yürümeye devam edeceğiz"
Türkiye'nin güçlü ve büyük bir ülke olmasından, yeni ve adil bir dünyayı kurmak için mücadele etmesinden mazlum milletler çok memnun olurken bazılarının da rahatsızlık duyduğunu aktaran Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Dünya bu şekilde gitsin diyenler, dünyadaki haksızlıkların, dünyadaki sömürülerin, zulümlerin devam etmesinin kendi çıkarlarına olacağını düşünenler de Türkiye'nin varlığından rahatsızlık duyuyorlar. Onun için diyorlar ki, Türkiye bir şekilde Doğu Akdeniz'de burnunu çıkartıp Akdeniz'de ne oluyor diyerek hakkını, hukukunu aramasın. Onun için istiyorlar ki, Türkiye, Suriye'nin kuzeyindeki, Irak'ın kuzeyindeki terör örgütlerine müdahale ederek kendi halkının ve bölge halklarının huzurunu, selametini sağlamasın. Onun için istiyorlar ki, Türkiye'nin Ege Denizi'nde Avrupalıların ve Yunanistan'ın dostlarının çizdiği çizgide yerde dursun, o mesafenin içerisinde kalsın, Türkiye, Akdeniz'de ve Karadeniz'de kendi doğal gazını ve petrolünü bulacak hamleleri gerçekleştirmesin. İstiyorlar ki Türkiye bu istikamette yürüyüşünü sürdürmesin, içeride lüzumsuz, suni gündemlerle uğraşsın. Türkiye, Kıbrıs'taki kapalı Maraş bölgesini açmasın, Türkiye Kafkaslar'da barışın gelmesi için, dengeyi sağlamak için mücadele etmesin istiyorlar. Velhasıl yaptıklarını görüyorsunuz. Onlar kendi yollarında yürüyecek. Biz de güçlü ve büyük Türkiye istikametinde Allah'ın izniyle milletin duası ve desteğiyle yürümeye devam edeceğiz."
Biden'ın Pelosi'ye mektubu
Kurtulmuş, ABD Başkanı Joe Biden'ın, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'ye gönderdiği mektubu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Biden, Sayın Pelosi'ye Amerika Birleşik Devletleri'nin önceki dönemde atmış olduğu Suriye'deki pozisyonunu pekiştirmek için bir mektup gönderdiğini biliyoruz. O mektubun içerisinde Türkiye'nin Suriye'deki varlığını bir tehdit olarak gördüklerini, Türkiye'nin Suriye'de var olmaması gerektiğini ifade eden sözlerini de esefle karşıladığımızı, kınadığımızı buradan açıklıkla ifade etmek istiyorum. Sayın Biden'a şunu söylemek isterim. Eğer Türkiye'nin Suriye'deki terör örgütlerine diz çöktürmek için vermiş olduğu bu mücadele olmasaydı, bugün terör örgütlerinin çoğu sadece Türkiye'nin içinde değil, hem Suriye'de hem Irak'ta hem diğer bölge ülkelerinde cirit atmaya devam edecekler ve sizin Batılıların da menfaatlerini zedeleyecek küresel eylemlerine devam edeceklerdir."
Biden'ın çok talihsiz bir ifadesi olduğuna değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin Suriye'deki varlığının DEAŞ'la mücadeleye zarar verdiğidir. Bu tespitin düzeltilecek bir tarafı yoktur. DEAŞ'la mücadeleyi en güzel şekilde yapan, samimiyetle yapan ve binlerce DEAŞ örgütü mensubunu etkisiz hale getiren ülke Türkiye'dir. Şu soruyu soralım o zaman. DEAŞ denilen bir terör örgütünün birkaç aylık süre içerisinde eline dünyanın en gelişmiş ölüm silahlarını verip Suriye ve Irak'a gönderen ve orada onları palazlandıran kimlerdir? Verin bu sorunun cevabını. Öyle değil mi? İzci kampına götürsen, 80 bin tane militan gelmiş. İzci kampına, 80 bin tane genci göndermek için lojistik imkan, iyi bir eğitim, iyi bir organizasyon lazım. 80 bin DEAŞ militanının oralarda ne işi vardı? Nerelerden geldi? Kimler geldi? Ne getirdi? ve ellerine bu silahları kimler verdi? Vekalet savaşını uluslararası ilişkilerin bir aracı haline getirenler kimlerdir? Bu sorunun cevabını versinler. Türkiye'nin hiçbir ülkenin bir karış toprağında gözü, kulağı yoktur. Bizim yakın coğrafyamızdaki bütün dostlarımızın durumunun iyi olması için, onların selamet içerisinde olması için bir gayretimiz vardır."
"Türkiye'nin hiçbir ülkenin bir karış toprağında gözü yoktur"
İdlib konusuna da değinen Kurtulmuş, "Dünyanın birçok yerinde hele hele Suriye'de rejim ölümcül silahları kullanırken, kimyasal silahları kullanırken kusura bakmayın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden acaba bir karar çıkartıp uygulayabildiniz mi? Birilerine yaslandıkları için oradan da o karar çıkmadı. Birileri veto etti. Dolayısıyla Türkiye'de, Suriye'deki konumunu bir kere daha ifade ediyorum. Sayın Biden, Türkiye başka ülkeler gibi ne Suriye'de ne bir başka ülkede işgal amaçlı bulunmamaktadır. Türkiye'nin hiçbir coğrafyadaki hiçbir ülkenin bir karış toprağında da hiçbir ülkenin bir damla petrolünde de gözü yoktur. " ifadelerini kullandı.
Numan Kurtulmuş, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Orta Doğu'yu menfaatlerine göre taksim edenlerin kimler olduğunu da dünyanın çok iyi bildiğini dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:
"İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Orta Doğu'yu, Asya'yı ve Afrika'yı hem yerel, doğal kaynakları bakımından hem yer üstü zenginlikleri bakımından kimlerin sömürdüğünü, niçin sömürdüğünü de insanlık çok iyi biliyor. Türkiye Suriye'deki kardeşlerimizin hayrı için, selameti için iyiliği için oradadır. Türkiye dört milyonu aşkın Suriyeliye ölümden kurtarmak için kapılarını açmış, onlara bir güvenli liman olmuştur. Ama üç tane göçmeni gördüğü zaman ayakları titreyenlerin, bu anlamda da bir ikiyüzlülük içerisinde olduğunu görüyoruz. DEAŞ'la mücadeleyle ilgili koalisyon var mı? Var. DEAŞ'la mücadeleyle ilgili nice toplantılar var. Şu soruyu sormayalım mı? Hangi biriniz kılınızı kıpırdattınız da DEAŞ'ı, Orta Doğu'yu kana bulayan, Orta Doğu haritalarını değiştirmek üzerine kurulan bu DEAŞ'ı ortadan kaldırmak için hangi biriniz samimi bir gayretin içerisinde oldunuz? Dolayısıyla Türkiye Suriye'nin sulh ve selameti için, Suriye'de barışın sağlanması, bütün tarafların milli bir egemenlik içerisinde, eşit yurttaşlar için sürece katılması için her türlü desteği başından beri veriyor."
"Müttefiklerimizin müttefiklik ilişkisine uygun davranmalarını temenni ediyoruz"
Türkiye'nin DEAŞ başta olmak üzere bütün terör örgütleriyle de mücadelesini sürdürdüğüne dikkati çeken Kurtulmuş, şu açıklamalarda bulundu:
"Şunu da herhalde ifade etmek Amerikan Başkanı'na hakkımızdır. Biz Türkiye'nin topraklarını PYD/PKK militanlarından korumak için o anlamda Türkiye'nin bölünmesini, Suriye'nin bölünmesini ve Irak'ın bölünmesini önlemek için mücadele verirken, sahada çok yoğun bir gayretin içerisinde olurken PKK'nın PYD'li teröristlerle el ele kol kola toplantılar düzenleyenler, resim çektirenler, sözde generallere kendi ofislerini açanlar kimlerdir? Burada da dünya çok iyi biliyor. Dolayısıyla böyle bir ithamı, böyle bir yazıyı kabul etmek Türkiye Cumhuriyeti olarak asla kabul edilebilecek bir şey değildir. Biz dostlarımıza dostça davranıyoruz. Müttefiklerimize, müttefikçe davranıyoruz. Dostlarımızın ve müttefiklerimizin de müttefiklik ilişkisine uygun davranmalarını temenni ediyoruz. Ümit ediyorum ki Temsilciler Meclisi, bu mektubun içeriğindeki sözlerin dışında hareket edecek ve Türkiye'nin, Amerika Birleşik Devletleri'yle ittifakına uygun hareket edecektir."
"Mescid-i Aksa Müslümanların camisi olarak kalacaktır"
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, son birkaç gündür dünya gündemini meşgul etmesi gereken bir konunun ustalıklı bir şekilde gündemden uzak tutulduğunu dile getirdi. Bu konunun İsrail'de Mescid-i Aksa'da Yahudilerin sessiz bir şekilde ibadet etmelerini mümkün kılan sözde bir mahkeme kararı olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:
"Önce Mescid-i Aksa'nın durumunu tespit etmek bir mahkemenin hakkı falan değildir. Mescid-i Aksa asırlar boyunca Müslümanların mescididir ve kıyamete kadar da Allah'ın izniyle Müslümanların camisi olarak kalacaktır. Ancak bu karar her ne kadar bir yerel mahkeme tarafından verilmiş olsa da 1948'den beri devam eden İsrail'in bütüncül işgal ve ilhak politikasının bir parçasıdır. Hep öyle davrandılar. Hatırlayınız. Bir yere alıp işgal edip üstüne yattılar. Bir ileri adım atıp işgal ettiler, üstüne yattılar. Çünkü nasıl kimyasal silahları atanlar, o silahları attığında biliyorlardı ki arkasında Birleşmiş Milletler'de dayıları var. Kendisini destekleyenler var. Bu adımı atan İsrail de biliyor ki Birleşmiş Milletler'de kendisine yaptırım uygulanmasını engelleyecek dayıları var. Dolayısıyla bu anlamda sürekli ilerlediler. Sürekli ilhak ve işgal projelerine maalesef hız verdiler."
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler'de gösterdiği haritaya işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"O haritayı da hepimizin ofislerine koymamız lazım. Birleşmiş Milletler'in bütün çıkardığı kararlara rağmen işgallerine devam ettiler. Bugünkü toprakların yüzde 85'inden fazlası işgal edilmiş topraklardır. Hatta 1967 sınırlarına göre işgal edilmiş topraklardır. Şimdi son kararlarının da hazır İslam dünyası bu kadar dağınıkken, İslam dünyası bu kadar kendi iç sorunlarıyla meşgulken altın vuruşu yapalım ve nihai hedefleri olan Mescidi Aksa'yı yıkarak orada bir Süleyman Tapınağı yeniden inşa edelim tezini bir parçası olarak bu mahkeme kararını gündeme getiriyorlar. Bu karar kabul edilebilir bir şey değildir. Buna inşallah bütün gücümüzle karşı çıkmak vazifemizdir. Ama insanı üzen hususlardan birisi hem dünya kamuoyunun hem de İslam aleminin bu tür gelişmeler karşısında sessiz, kendisini geriye çeken ve bu meseleye karışmak istemeyen maalesef kahredici sessizlik. Bu anlamda Mescidi Aksa'nın, Müslümanların, Hazreti Peygamberin, Hazreti Ömer'in, Hazreti Selahaddin Eyyubi'nin bir emaneti olarak Müslümanların camisi olduğunu ve kıyamete kadar da Müslümanların ibadetine açık kalacağını buradan bir kere daha ifade ediyorum. Bunun için de gayret ediyoruz, mücadele etmeye de devam ediyoruz."
Kurtulmuş'a İlim Yayma Cemiyeti Genel Başkanı Yusuf Tülün tarafından hediye takdim edildi.