Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'in Filistin işgali ele alındı
Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalarda Guyana, İsrail'in Filistin'i işgalinin "ilhak" boyutuna ulaştığına dikkati çekerek, bunun uluslararası hukuk tarafından yasaklandığını vurguladı.
Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalarda Guyana, İsrail'in Filistin'i işgalinin "ilhak" boyutuna ulaştığına dikkati çekerek, bunun uluslararası hukuk tarafından yasaklandığını vurguladı.
Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar devam ediyor.
Duruşmalarda Guyana adına söz alan Avukat Edward Craven, işgalin "doğası gereği" geçici olması, aynı zamanda işgalci gücün işgal edilen topraklarda statükoyu koruma ve kalıcı değişiklikler yapmaması gerektiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
"Bu ( İsrail'in Filistini işgali) bir ilhaktır ve ilhak uluslararası hukuka göre kesinlikle yasaktır. Bu nedenle, kalıcı olması amaçlanan bir işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu sonucuna varmak zorunludur. Bu hukuka aykırılık, İsrail'in işgal ettiği toprakların çoğunu fiilen ilhak etmiş olmasından kaynaklanmaktadır."
İsrail'in Doğu Kudüs başta olmak üzere işgal ettiği topraklarda yasa dışı yerleşimler oluşturarak bölgenin demografik yapısını değiştirmeyi amaçladığını belirten Craven, ayrıca İsrailli yetkililerin Batı Şeria'nın tamamı üzerinde egemenlik kurma niyetlerini "açıkça" beyan ettiğini hatırlattı.
Craven, İsrail'in "yayılmacı çıkarlarını" yıllardır BM Şartı ve uluslararası hukuka saygı gösterme yükümlülüğünün üzerinde tuttuğunu ifade ederek, "Uluslararası hukuka kasıtlı olarak meydan okumanın sonucu, Filistin devleti ve kendi kaderini tayin etme temel hakkından sistematik olarak mahrum bırakılan Filistin halkı için onlarca yıldır süren mülksüzleştirme, baskı ve adaletsizlik olmuştur." diye konuştu.
Guyana'dan ABD'ye yanıt
İsrail işgalinin uluslararası hukukun ihlali olduğunu vurgulayan Craven, " İsrail'in işgal altındaki topraklardaki eylemleri sadece Filistin devleti ve Filistin halkı için değil, güç kullanarak toprak elde edilmesine karşı çıkan tüm devletler için de önemli sonuçları olan küresel bir endişe konusudur." dedi.
Craven, İsrail-Filistin arasında müzakerelerin başlamasının İsrail tarafından engellendiğini ifade ederek, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun "Gazze ve Batı Şeria'da Filistin devletinin kurulmasına izin vermeyeceği" yönündeki açıklamalarını hatırlattı.
ABD'nin İsrail'in işgalini meşru göstermeye çalışan ifadelerine karşılık veren Craven, şunları kaydetti:
"Basitçe ifade etmek gerekirse, bir yandan işgal hukuku ile diğer yandan işgalin yasallığı arasında bir ayrım vardır. Bir işgalin yürütülmesi uluslararası insancıl hukuk tarafından yönetilirken, bir bütün olarak işgalin yasallığı BM Şartı ve genel uluslararası hukuk tarafından belirlenir. ABD tarafından ileri sürülen işgalin yalnızca uluslararası insancıl hukuka tabi olduğu yönündeki argüman, BM Şartı'nın ya da genel uluslararası hukukun uygulanmasına yer bırakmamaktadır. Özellikle de BM Şartı'nın ikinci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan, güç kullanarak toprak kazanmanın kesinlikle yasak olduğu ilkesine yer bırakmamaktadır."
"İsrail (yaklaşık son 20 yılda) daha fazla toprak ilhak etti"
Gambiya adına söz alan Başsavcı ve Adalet Bakanı Dawda A. Jallow, işgalin Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını ihlal ettiğini, 56 yıldır devam ettiği için "kalıcılık" kazandığını ve bu nedenle yasa dışı olduğunu söyledi.
Jallow, işgal nedeniyle ihlal edilen "kendi kaderini tayin hakkının" uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birleşmiş Milletler (BM) Özel Raportörü'nün de belirttiği üzere, İsrail'in bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını engellemeye yönelik uzun süredir devam eden çabaları, Filistinlilerin kendilerini yabancı devletin tahakküm ve kontrolünden uzak bir halk olarak örgütleme kabiliyetini ihlal etmektedir."
İşgal edilen toprakların ilhakıyla oluşturulan yasa dışı yerleşimlerin de uluslararası hukuka aykırı olduğunu ifade eden Jallow, İsrail'in yıllardır daha fazla toprak ilhak ettiğini, yasa dışı yerleşim yerlerini genişlettiğini, Filistinli nüfusu yok etmeyi sürdürdüğünü ve "apartheid rejimini" daha da kötüleştirdiğini belirtti ve "Filistin halkı kendi kaderini tayin hakkından süresiz olarak mahrum bırakılmaya devam etmektedir." dedi.
Jallow, işgalin uluslararası mahkeme tarafından yasa dışı olduğuna karar verilmesi ve işgalin derhal sona ermesi gerektiğini vurguladı.
Macaristan'dan İsrail'e destek
Macaristan adına ilk sözü alan Dışişleri Bakanlığı Uluslararası İşbirliğinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Attila Hidegh, söz konusu davayla yine UAD'da İsrail aleyhine görülen "soykırım" davasının "devam eden çatışmada bir provokasyon olarak değerlendirilebileceği, çatışmanın tırmanmasına neden olabileceği ve çözülmesine katkıda bulunmayacağını" savundu.
Dışişleri Bakanlığı BM Daire Başkanı Gergı Kocsis ise "uyuşmazlığın esasen iki taraflı olması ve taraflardan birinin rızasının bulunmamasını" gerekçe göstererek UAD'ın, danışma görüşü talebi konusunda yargı yetkisini kullanmayı reddetmesi gerektiğini öne sürdü.
Kocsis, tavsiye niteliğinde bir görüş sunmanın "İsrail'in rızasını aşma" anlamına geleceğini savunarak, İsrail'in Filistin ile müzakereler ve barış sürecine katılmaya hazır olduğunu ileri sürdü.
Kocsis "BM Şartı'na göre uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından birincil derecede sorumlu olan BM Güvenlik Konseyidir. Mahkeme bu konuda bir danışma görüşü vermeye karar vermeli midir? Kanaatimizce bu durum, kaçınılmaz olarak, geleneksel karaktere sahip olan bu saygın kurumun gereğinden fazla siyasallaşmasına yol açacaktır." iddiasında bulundu.
BM Genel Kurulu, UAD'den görüş istemişti
BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak, 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.
BM Genel Kurulunun, Divan'dan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:
"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967'den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs'ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?
2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"
Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken, Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.
Danışma görüşünün etkisi nedir?
UAD'nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.
Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkelerin uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlanmaları muhtemel görünüyor.