Gramofonun sesi, mesleğini değiştirtti
ANKARA'da mobilya restorasyonu atölyesinde çalışırken mobilyasının tamiri için getirilen gramofon ile ilk kez tanışan Ali Olcay (45), 4 yıl sonra meslek değiştirip, gramofon tamirciliğine başladı.
Ali Olcay, 1990 yılında mobilya restorasyonu atölyesinde çırak olarak işe başladı. Olcay, bir müşterinin mobilyasının tamiri için getirdiği gramofonu hayatında ilk kez o zaman gördü. Olcay, ustası Müzeyyen Senar'ın 'Ninni' plağını takınca gramofonun sesine tutkuyla bağlandı. O günden sonra gramofona olan ilgisi her geçen gün artan Olcay, kısa süre sonra Ankara Kalesi'nde kendi mobilya restorasyon atölyesini açtı. Olcay, 1995 yılında ise ani bir karar vererek meslek değiştirip, gramofon tamirciliğine başladı. 24 yıldır gramofon tamir eden Olcay, son 10 yıldır işini, işlettiği kafede sürdürüyor. Olcay'ın şimdi en büyük hayali, kafeyi müzik müzesine dönüştürmek.
'BENİM İÇİN BİR TUTKU OLDU'
Gramofon ile ilk tanışmasını anlatan Olcay, "Bir müşteri gramofonun mobilyasını tamir etmemiz için getirdi. Müşteri gidince ustam, Müzeyyen Senar'ın plağını koydu. Ben dedim ki, 'ne kadar etkili bir ses'. Daha önce hiç gramofon, taş plak görmemiştim, bilmiyordum. Sonra ben gramofona merak sarmaya başladım. Benim için bir tutku oldu. Kendi atölyemi açtığım dönemde Samanpazarın'da dolaşırken bir gramofondan Aşık Veysel'in sesini duydum. Sanki Aşık Veysel oraya oturmuş, 'beni duyan yok mu' diyordu" dedi.
'ANİ BİR KARAR VERDİM, İŞ DEĞİŞİKLİĞİ YAPTIM'
Olcay, iş yerinin bulunduğu semtte antikacı ile işlerini takas ettiklerini anlatarak, "Bizim Sebo Dayı vardı, antikacılık yapardı. Onda da farklı radyolar, gramofonlar vardı. Gramofona olan merakım devam ediyordu. Elime birkaç gramofon geçmişti, onların mekaniğiyle uğraşıyordum. Ama asıl mesleğim, restorasyona devam ediyordum. Ani bir karar verdim. Bir akşam üzeri onun yanına gittim, 'ben bir iş değişikliği yapıyorum. Sendeki radyo, pikap, gramofonları bana veriyorsun, ben de sana antika mobilyaları veriyorum, takas yapıyoruz' dedim. Kabul etti. Takas yaptıktan sonra aldım radyoları, gramofonları, pikapları, onları tamir etmeye başladım. Tam 4 yıl atölyeme kapanıp, bunların tamiriyle uğraştım" diye konuştu.
'HAYATIMI BU İŞİMDE BULDUM'
Gramofon sesini, dünyada gelmiş geçmiş en etkili ses, yüzde yüz analog olan tek ses olarak nitelendiren Olcay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu işle haşır neşir olacaksın ki yaptığın iş sana gülümsesin, yaptığın iş sana ses versin. Sen ona aşıksan aşkının karşılığını bulabilesin. O kadar özverili davranman gerekiyor ki, bu özverinin içinde sonuç bulabilesin. Ben bu sonucu buldum diye düşünüyorum. Çünkü ekmeğimi bu işte buldum, hayatımı bu işimde buldum, çevremi bu işte buldum."
'GRAMOFON KÜLTÜRÜNÜ MÜZELEŞTİRMEK İSTİYORUM'
Olcay, koleksiyonları sergilemek gerektiğini kaydederek, "Bunu yaparken ya müzeleştirmeniz gerekir ya da bir şekilde halkla paylaşmanız gerekir. Ben bu düşünceyle hareket ederek, yaptığım işle özdeşleşen bir kafe açtım. Kafe; ama aslında bir müzik müzesi. 1900'lerin başından 1970'lere kadar kullanılan eşyaları, hikayesi olan eşyaları sergiliyorum. Hikayesi olmayan bir şeyi paylaşmanın bir anlamı yok. Ben aslında sergilediğim eşyaların hikayelerini paylaşıyorum. Film afişlerinden tutun da eski fotoğraflara kadar her şey var. Gramofonlar, eski radyolar, pikaplar. Benim en büyük isteğim ve amacım bu kafeyi, bu kafenin içindeki gramofon kültürünü müzeleştirmek. Benim bütün heyecanım bunun için" şeklinde konuştu.