Göç, İnsan, Adalet Sempozyumu"
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ : Sempozyumdan detaylar Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Sivil Toplum, Temel Haklar, Adalet ve İçişlerinden Sorumlu Müsteşarı Dr. Michael Rupp'un konuşması Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek'in konuşması Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar'ın konuşması "Göç, İnsan, Adalet Sempozyumu" Adalet Bakan Yardımcısı Uçar: "Uzun süre dünyanın seyirci kaldığı ancak kapısına dayanınca çare aramaya başladığı göç konusunda biz millet olarak, devlet olarak üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :
Sempozyumdan detaylar
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Sivil Toplum, Temel Haklar, Adalet ve İçişlerinden Sorumlu Müsteşarı Dr. Michael Rupp'un konuşması
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek'in konuşması
Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar'ın konuşması
"Göç, İnsan, Adalet Sempozyumu"
Adalet Bakan Yardımcısı Uçar:
"Uzun süre dünyanın seyirci kaldığı ancak kapısına dayanınca çare aramaya başladığı göç konusunda biz millet olarak, devlet olarak üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz."
AB Türkiye Delegasyonu Sivil Toplum, Temel Haklar, Adalet ve İçişlerinden Sorumlu Müsteşarı Rupp:
"Türkiye şu anda Kafkaslar, Orta Doğu ve Güney Asya'dan gelen göçmenler için barış ülkesi haline gelmeye başladı."
Adalet Bakanlığı Müsteşarı İpek:
"Karşımızdaki trajedi insanların sosyal bir travmaya girmelerini sağlayacak boyuttadır ne yazık ki. Bugün konuyu hukuk çerçevesinde ve siyaset bağlamında ele almamızın ileriki yıllarda sosyolojik ve psikolojik açıdan birtakım sorunlarla karşılaşmamızı engellemeyeceğinin farkındayız."
Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar, uzun süre dünyanın seyirci kaldığı ancak kapısına dayanınca çare aramaya başladığı göç konusunda Türk milleti ve devleti olarak üzerilerine düşeni fazlasıyla yaptıklarını, yapmaya da devam edeceklerini söyledi.
Uçar, Yargıda Birlik Derneği'nce Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Göç, İnsan, Adalet Sempozyumu"nun açılışında yaptığı konuşmada, yeryüzünde eğer bir sıkıntı varsa o duruma bigane kalmalarının mümkün olmadığını dile getirdi.
Bugün insanlığın huzurunu kaçıran teröre, vahşete, yokluk ve sefalete neden olan şeyin adaletsizlik ve haksızlık olduğunu vurgulayan Uçar, şunları kaydetti:
"Bugün insanlar kitleler halinde göç ediyorsa, yerlerini, yurdunu terk ediyorsa, terörün ne zaman ve nerede kimi vuracağını bilmiyorsa, insanlığın da dünyanın da aradığı adalettir. Bunun sonucunda ortaya çıkan dramatik manzaralar. Bunlardan en önemlisi yakın tarihte bölgemizde ve Avrupa'da dramatik şekilde karşımızda olan göç olgusudur. Biz Türk milleti olarak tarih boyunca kapımıza gelene Tanrı misafiri gözüyle baktık. Evimizi, barkımızı, ekmeğimizi paylaştık. Onun içindir ki darda ve zorda kalan Anadolu'ya koşuyor. Irak'tan, Bulgaristan'dan, Bosna'dan, Afganistan'dan, Doğu Türkistan'dan, Kafkasya'dan, Suriye'den ve dünyanın birçok yerinden canını kurtarmak için Türkiye'ye sığınanlar biliyorlar ki Türkler bize yardım eder, sahip çıkar. Uzun süre dünyanın seyirci kaldığı ancak kapısına dayanınca çare aramaya başladığı göç konusunda biz millet olarak, devlet olarak üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Bu bizim görevimiz. Biz Türk milleti olarak bu sorumluluklardan hiçbir zaman kaçmadık."
"Türkiye göçmenler için barış ülkesi haline gelmeye başladı"
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Sivil Toplum, Temel Haklar, Adalet ve İçişlerinden Sorumlu Müsteşarı Dr. Michael Rupp da Avrupa Birliği'ne göçün çok uzun süredir devam eden bir olgu olduğunu belirterek, bölgenin tarih boyunca yasal ve yasa dışı göçmen, sığınmacılar için cazibe merkezi olduğunu aktardı.
Rupp, "Avrupa Birliği dengeli, kapsamlı ve ortak göç politikasını gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu yüzden de uluslararası hükümlülükleri ve temel hakları da yerine getirmeye çalışıyoruz." diyerek, Avrupa Birliği ve Türkiye'nin mülteci krizinde beraber üstlenmiş olduğu çabaların önemli olduğunu aktardı.
Türkiye'nin, Batı Avrupa'ya doğru olan temel göç yolları üzerinde bulunan önemli bir geçiş ülkesi olduğuna işaret eden Rupp, "Türkiye şu anda Kafkaslar, Orta Doğu ve Güney Asya'dan gelen göçmenler için barış ülkesi haline gelmeye başladı. Avrupa'ya yasa dışı geçişlerde 2015'te bir rekor kırıldı. Bu rakam yüzde 500'ün üzerine çıktı ve 1,8 milyona ulaştı. 880 bini ise Doğu Akdeniz güzergahından Avrupa'ya girerken tespit edildi. Yaklaşık 3 bin 700 göçmen Akdeniz'den 2015'te geçerken hayatını kaybetti. 806 kişi Türkiye-Yunanistan arasında geçiş yaparken hayatını kaybetti. Bu trend birkaç hafta öncesine kadar devam etti. Sadece bu yılın şubat ayında Avrupa'ya kara ya da deniz yoluyla ulaşan yasa dışı göçmen sayısı yaklaşık olarak 56 bine ulaştı" diye konuştu.
Geri Kabul Anlaşması
Bu umutsuz tablo içerisinde pek çok kişinin hayatını kaybettiğini aktaran Rupp, Geri Kabul Anlaşması'nın da 1 Haziran'da yürürlüğe gireceğini söyledi.
Rupp, Avrupa Konseyi'nin anlaşmalarına ilave olarak Avrupa Birliği Türkiye Beyanı'nın bulunduğunu dile getirerek, Türkiye'nin tüm taahhütleri yerine getirdiği zaman AB'nin 2018 sonuna kadar 3 milyar avro daha vereceğini söyledi.
Vize serbestisinin sağlanması ve uygulanmasıyla üye devletlerin, Türk vatandaşları için vize şartlarını haziran sonu itibarıyla kaldırmayı amaçladığını anlatan Rupp, "Tabii ki Türkiye'nin tüm ölçütleri yerine getirmesi gerekiyor bu vize serbestliği kapsamında." dedi.
Türkiye'nin gerekli şartları yerine getirmeyi taahhüt ettiğini, bu kapsamda da Türk otoritelerin çok sıkı çalışmalar yaptığını ifade eden Rupp, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bunun da farkındayız. AB-Türkiye ilişkileri kapsamında atılan başka bir adım ise katılım müzakereleridir. Katılım müzakereleri hızlandı ve bazı fasıllar üzerinde Türkiye ve AB arasında müzakereler gerçekleştiriliyor. Açılacak 33. fasıl hazırlanıyor. Komisyon olarak biz teknik olarak fasılları açmak için gerekli olan çalışmaları yapıyoruz. 23. fasıl yargı ve temel haklar faslı, 24. fasıl hukuk, özgürlük ve güvenlik faslı. Bunların açılması için de çalışmalar yapıyoruz. Türkiye bazı güvenlik tedbirlerini almakta. Türkiye de zaten, Türkiye'den Yunanistan'a geçen düzensiz göçmenlerin tekrar kabulünü sağlayacak. Aynı zamanda bu anlaşma şu şekildeydi. Her bir Suriyeli Türkiye'ye Yunan adalarından iade edilecek. Başka bir Suriyeli de Türkiye'den Avrupa Birliği'ne yerleştirilecek. Ancak tabii ki bunlar Birleşmiş Milletler kriterlerine göre gerçekleştirilecek. Şu anda bunun başarısını değerlendirmek için henüz erken. İlk bakışta başarılı olduğunu görüyoruz. Bu sistem hala gelişmeye devam ediyor."
"Devlet hesaplarının farklı düzlemlerden ilerlemesi son derece üzüntü verici"
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek de son yıllarda gündeme gelen göç ve mültecilik sorununun Türkiye'nin, bölgenin ve birçok devletin acil sorunlarının başında bulunduğunu dile getirerek, böyle önemli bir konunun ayrıntılarıyla ele alınacak olmasının birçok açıdan önemli olduğunu kaydetti.
Geçen yıl dernekleşen Yargıda Birlik Derneği'nin sempozyumu düzenlemesinden memnuniyet duyduklarını vurgulayan İpek, derneğin yargı mensuplarının birlik, beraberlik, meslek odaklı çalışma, ehliyet ve liyakat merkezli yaklaşımının bir kez daha altını çizmek istediğini söyledi.
Kenan İpek, "Son yıllarda çok açık şekilde ortaya çıkan yargıda ehliyet ve liyakat ilkeleri kadar, yasaları da çiğneyen kişilerin varlığının hem yargının hem de ülkemizin üzerine kara bir gölge gibi düştüğünü gördük. Bizim temel yaklaşımımız anayasamızda belirtildiği gibi yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesidir. Yargı mensuplarının talimat aldığı bir yargı düzeni hiçbirimiz için kabul edilemezdir. Yargı mensuplarımızın görevlerini en iyi şekilde yapmaları, bağımsız ve tarafsız hareket etmeleri adalet bekleyen milletimiz için büyük bir kazanımdır. Bu yöndeki her adım geleceğe daha umutla bakmamızı sağlamaktadır." ifadelerini kullandı.
Gelişmekte olan olayların milyonlarca insanı mülteci konumuna düşürdüğünü, Suriye'de yaşayan iç savaş halinin, bölgedeki sivil unsurlarının evlerini, yurtlarını terk etmelerine ve komşu ülkelere göç etmelerine neden olduğunu aktaran İpek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Karşımızdaki trajedi insanların sosyal bir travmaya girmelerini sağlayacak boyuttadır ne yazık ki. Bugün konuyu hukuk çerçevesinde ve siyaset bağlamında ele almamızın ileriki yıllarda sosyolojik ve psikolojik açıdan birtakım sorunlarla karşılaşmamızı engellemeyeceğinin farkındayız. Ancak izlenecek yol ve yöntemlerin bütün bunları asgari düzeye indirmesini umuyoruz. Devletlerin hesaplarının farklı düzlemlerden ilerlemesi son derece üzüntü vericidir. Devletlerin insan merkezli siyaset üretmeleri ve konuya bu açıdan yaklaşmaları gerektiği inancındayız. Devletimizin milyonlarca insana kapılarını açması, yıllardır bu insanları geleneğimize, tarihi misyonumuza ve savunduğumuz insani değerlere uygun bir durumdur. Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti devletinin insani yaklaşımının özellikle Avrupalı devletlerce daha fazla desteklenmesi gerekmektedir."