Gerçekleri Gizlemek İçin Koğuşa Televizyon İstemediler"
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası tutuklanan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici, tutuklandıktan sonra aynı koğuşta...
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası tutuklanan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici, tutuklandıktan sonra aynı koğuşta kaldığı cemaat mensuplarının, gerçekleri öğrenmelerini engellemek için koğuşa televizyon, gazete alınmasına karşı çıktıklarını söyledi.
FETÖ'nün darbe girişimi sonrasında meslekten ihraç edilen ve tutuklanan eski Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ile HSYK üyelerinin yargılanmasına devam edildi.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, önceki celsede suçlamaları reddeden sanık eski Danıştay üyesi Hüseyin Oğuz, yeniden hakim karşısına çıktı.
Duruşmada, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski Danıştay Üyesi Vahit Bektaş ile Ankara İdare Mahkemesi Başkanı Abdullah Şahin tanık olarak dinlendi.
FETÖ üyeliğinden tutukluyken etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, sanık Hüseyin Oğuz'un, cemaat mensuplarının listesinden 2011'de Danıştay üyeliğine seçildiğini söyledi.
Hamsici, uyarılarına rağmen cemaatin, genç olmaları nedeniyle atama sırası henüz gelmemiş kişiler için ısrarcı olduğunu belirtti.
Tanık olarak ifadesi alınan Hamsici'ye, "Cezaevinden kurtulmak için mi etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandınız?" sorusu yöneltildi.
İfadesini özgür iradesiyle verdiğini belirten Hamsici, 16 Temmuz'da gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra konulduğu koğuşta yaklaşık 30-35 kişi kaldıklarını anlattı. Ahmet Hamsici, şunları söyledi:
"Cezaevinde o ilk şaşkınlığı bir süre sonra atıyorsunuz. 10-15 gün sonra da koğuş oturdu. Birkaç kişi koğuşa televizyon almak istedik. Gerçekleri öğrenmemizi engellemek için koğuşa televizyon, gazete alınmasına karşı çıktılar. Birçok kişi karşı çıktı, 'namaz kılıyoruz, dua ediyoruz, konsantrasyonumuzu bozmayalım' gibi gerekçeler saydılar. Asıl sebep bizim gerçekleri öğrenmemizi istememeleriymiş. Çünkü o dönem koğuştaki radyo iki kanalı çekiyor, türküler, şarkılar arada da 3 dakikalık kısa haber veriliyordu. Hazırlattığım bir dilekçeyi 30 kişiye tek tek imzalattım, televizyon geldi. Haberleri izledik. ByLock'u burada duydum. Soruyorum, 'Bilmiyorum' diyen de vardı ama 'Herkes tarafından indirilen diğer aleni programlar gibi bir program' diyenler de vardı. Yani orada da yalanlar devam etti. Sonra dört kişi dörder gazeteye abone olduk, gazeteler de gelmeye başladı. Özellikle 'sadece iktidara yakın değil, muhalif kanalları da izleyelim' dedik. Bunların sonunda darbeyi FETÖ'nün yaptığı kanaatine ulaştık. Sonra da zaten herkesi tek kişilik odalara aldılar."
Cemaatle 1977'de tanıştığını, o tarihten beri aralıklarla görüşmeye devam ettiğini, sohbetlere katıldığını anlatan Hamsici, o dönemdeki adıyla cemaatin sohbetlerinde sürekli, diyalog, hoşgörü ve barıştan söz edildiğini kaydetti.
Hamsici, "(Çalışkan olun, hiziplerden uzak durun, diğer cemaatlerin tepkisini çekecek, gıpta damarını tahrik edecek işler yapmayın) denirdi. Aramızda yazılı olmayan bir akit vardı. PKK'ya katılan birisi bir gün eline silah verilip dağa çıkacağını bilir ama bu cemaat bana hiçbir zaman 'Devleti ele geçireceğiz, darbe yapacağız' demedi. O yazılı olmayan akdi ben bozmadım, onlar bozdu. Şimdi 'itirafçı oldular' diyerek, bizi küçük düşürmeye çalışıyorlar. Bence itirafçılık FETÖ'cü olmaktan çok çok daha yukarıdadır. Ne zaman ki cemaatin darbeyi yaptığı kanaatine vardım, ifademi yazmaya başladım." şeklinde konuştu.
FETÖ üyeliğinden tutuklanan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak serbest bırakılan eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş da Danıştay üyeliğine seçildikten sonra sanık Hüseyin Oğuz ile aynı sohbet grubunda olduğunu anlattı.
Tanık Vahit Bektaş da "Cezaevi koşulları mı sizi bu ifadeleri vermeye itti?" sorusu soruldu.
Bektaş, 15 Temmuz'dan önce, MİT Müsteşarının ifadeye çağrıldığı 2012'den bu yana gördüğü yanlışları her zaman dile getirdiğini, yapılanları eleştirdiğini savundu. Vahit Bektaş, "(Allah rızası için) diyen bir yapının bunları yaptığını görünce, 'Cezamı çekeyim, sabredeyim, bunun mükafatı öbür tarafta olur' mantığını taşımadım. Bu yapıya karşı tavrımı koymak için etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandım. Niyetim cezaevinden bir an önce yırtmak değildi, bu yapının içinde bulunmamam, bu yapıyla anılmamam gerekir diye düşündüm." dedi.
Daha sonra Ankara İdare Mahkemesi Başkanı Abdullah Şahin, tanık olarak ifade verdi.
Şahin, sanığı staj döneminden ve mesleğin ilk yıllarından beri tanıdığını belirtti. Sanık Hüseyin Oğuz'un yapıya mensup olduğunu, birlikte sohbet toplantılarına katıldığını belirten Abdullah Şahin, 2011 Eylül ayından sonra yapıdan kendi isteğiyle ayrıldığını, bundan sonrasına ilişkin bir bilgisinin olmadığını anlattı.
Aranın ardından mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma, 18 Eylül'e bırakıldı.