"Gazetecilik ve Nefret Söylemi" Paneli
TGC Başkanı Olcayto: "Nefret söylemi, özellikle spor basınında başlayan, gazetelerin ön sayfalarına sıçrayan, manşetlerde yer almaya başlayan, kadına şiddeti körükleyen, çocuk istismarını tetikleyen bir hale geldi"
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, "Nefret söylemi, özellikle spor basınında başlayan, gazetelerin ön sayfalarına sıçrayan, manşetlerde yer almaya başlayan, kadına şiddeti körükleyen, çocuk istismarını tetikleyen bir hale geldi" dedi.
TGC'den yapılan açıklamaya göre, Cemiyet ile Konrad Adeneuer Stiftung'un birlikte düzenlediği "Gazetecilik ve Nefret Söylemi" konulu panel, TGC Basın Müzesi'nde gerçekleştirildi.
Açılışta konuşan Olcayto, nefret söyleminin toplum üzerindeki etkilerine işaret etti. Olcayto, "Nefret söylemi, özellikle spor basınında başlayan, gazetelerin ön sayfalarına sıçrayan, manşetlerde yer almaya başlayan, kadına şiddeti körükleyen, çocuk istismarını tetikleyen bir hale geldi" dedi.
Nefret söyleminin önüne geçilmesinde medyanın önemine vurgu yapan Olcayto, gazetecilerin nefret söylemini körükleyici dil kullanmaktan kaçınması gerektiğini anlattı.
Oturum başkanı TGC Yönetim Kurulu Üyesi Göksel Göksu da gazetecilerin haberde kullandıkları dilin önemine vurgu yaparak, "Gazetecilerin kullandığı dil çok önemli. Haberde kullandığımız kelimelerin ötekileştirmemesine dikkat etmeliyiz. Bizim işimiz, olanları olduğu gibi aktarmak, insanlara sıfatlar vermek değil. Eğer böyle konuşursanız, toplumun belli bir kesimini dışlarsınız ve dışladıklarınızın tepkisiyle karşılaşırsınız" diye konuştu.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu ise nefret söyleminin nefret suçuna giden çok ciddi bir geçit olduğunu söyledi.
Gazetecilerin, nefreti körükleyici yayın yapmaktan kaçınması gerektiğini vurgulayan İnceoğlu, bu noktada gazetecilerin de kullandıkları dilin, seçtikleri kelimelerin nefret söylemine yol açacağının farkında olmadıklarını kaydetti.
İnceoğlu, "ifade özgürlüğü"nün sınırının "nefret söylemi" olduğunu belirterek, nefret söyleminin ise belli bir etnik, dinsel, ekonomik vb. grubu küçük düşüren, hedef gösteren ifadeler içerdiğini, kavramın bu çerçevede yasalaşması gerektiğini söyledi.
Bahçeşehir Üniversitesi Yeni Medya Bölümü'nden Prof. Dr. Orhan Tekelioğlu da Türkiye'deki reality show'lara değinerek, şunları kaydetti:
"Bu tür programlar, sokaktaki insanların çok rahat bir şekilde, para ödemeden yer alabileceği ve onların hayatlarının sergilendiği şovlar olarak tanımlanıyor. Bu programlar sayesinde televizyon bir yardım dağıtma ritüeline dönüştü. Bu programlar yeni bir Türkiye gerçeğinin gün yüzüne çıktığı şovlar olmakla beraber, çok kolay bir şekilde zengin olamayacak, kutsal yükselme merdiveninde yer almayacak kişileri asansörle aşağıdan yukarıya taşıma programları. Çok başarılı bir şekilde işleyen bu programların bir benzeri de izdivaç programları. Bu tip programlarda yabancı gelin adayları, erkekleri kadınların elinden almak için gelen birer tehdit olarak algılanıyor."
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı Nazan Moroğlu ise "Kadınlara Karşı Ayrımcılık, Nefret Söylemi ve Medya" başlıklı konuşmasında, kadının konumunu yasalar ve dünya tarihinden örnekler vererek açıkladı.
Moroğlu, "Nefret söyleminin medya ile yaygınlaşması şiddete yol açıyor. Bu durumun kısa vadeli ve devamlı tekrarlarla da uzun vadeli, ciddi etkileri olabiliyor. Kadına yönelik şiddet medya ile görünür hale geliyor ve birbirini tetikliyor" diye konuştu. - İstanbul