Futbolda Şike" Davası
Savunma yapan Yıldırım: "Türkiye Cumhuriyeti Devleti tektir.
"Futbolda şike" davası kapsamında haklarında verilen hapis cezaları Yargıtay'ca onanan 6 sanığın yargılandığı davada savunma yapan sanıklardan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti tektir. İçinde başka bir devlet olamaz. Başka bir devlet kurulursa ve kurulmaya çalışılırsa biz her zaman bunun karşısında olacağız" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, sanıkların kimlik tespitinin yapılmasının ardından söz alan müdahil Trabzonspor Kulubü avukatı Hakan Orhan, mahkemenin verdiği "yeniden yargılama" kararının hukuka aykırı olduğunu savundu.
Fenerbahçe Kulübü yöneticilerinden Mahmut Uslu"nun, "O dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Aziz Yıldırım'a yeniden yargılama konusunda söz verdiği" şeklinde bir beyanda bulunduğunu, Uslu'nun da "yeniden yargılama" kararı verildiği gün Adalet Bakanı'na teşekkür ettiğini ileri süren Orhan, "Adalete Fener Yak kampanyasıyla yasama, yürütme ve yargıya baskı oluşturuldu. Bu baskılara göre mahkeme heyetinin tarafsız olamayacağını düşünüyoruz" diye konuştu.
Avukat Orhan, reddi hakim talebinde bulundu.
Talep reddedildi
Talebe karşı beyanı sorulan Aziz Yıldırım'ın avukatlarından ve aynı zamanda Fenerbahçe Kulübü yöneticisi Deniz Tolga Aytöre, "Reddi hakim talebi, davayı uzatmaktan başka bir amaç taşımamaktadır. Gerekçeleri, hukuki olmayan, rencide edici, siyasi mahiyettedir" diyerek, reddi hakim talebinin reddine karar verilmesini istedi.
Yıldırım'ın avukatlarından Köksal Bayraktar, reddi hakim talebinin "yargılamanın yenilenmesi" kararı verilmesinin ardından mahkemeye sunulduğunu ve yeni hiç bir sebebin gerekçe gösterilmediğini belirterek, reddedilmesini talep etti. Diğer sanık avukatları da reddi hakim talebinin reddine karar verilmesi yönünde istekte bulundu.
Cumhuriyet Savcısı Abdullah Mirza Coşkun, talebin reddi yönünde görüş bildirdi.
Mahkeme heyeti, delil ve sebep gösterilmeyen, duruşmayı uzatmak maksadıyla yapılan reddi hakim talebinin reddine hükmetti.
Aziz Yıldırım'dan "teşekkürlü" savunma
Duruşmada ilk savunmayı yapan ve yazılı savunmasını da mahkeme heyetine sunan Aziz Yıldırım, "Öncelikle aldığınız cesur ve yürekli karardan dolayı bütün heyetinize teşekkür ediyorum" dedi.
Trabzonspor Kulübü avukatlarının, Mahmut Uslu'nun iddia edilen konuşmalarına atıf yaptıkları beyanla ilgili konuşan Yıldırım, Uslu'nun, o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yargıyla ilgili hiç bir şey konuşmadığını belirterek, "Ancak sayın Başbakan'ın yaptığı mitinglere Trabzonspor Başkanı gitmiş, yanında yer almıştır. Başkanı, Kulüpler Birliği ile ilgili bir toplantıya katılamayanlar için Başbakan'dan izin alacağını da söylemiştir" ifadelerini kullandı.
Yıldırım, Trabzonspor Kulübü avukatı Hakan Orhan'ın söze karışması üzerine sinirlenerek konuşmasına devam ederken, "Otur dinle, savunma bu, laf ve söz atma bana. Ben sizi dinledim, siz de beni dinleyeceksiniz" dedi. Mahkeme Heyeti Başkanı'na şikayette bulunan avukat Orhan'ın, "Benim yüzüme değil, heyete dön söyle" demesi üzerine Yıldırım, "O zaman bize laf atma. Daha davanın ne olduğunu anlamadınız" diye konuştu.
"Bu mahkeme son 7-8 yıla ışık tutacak"
Trabzonspor'un, 17-25 Aralık olaylarının neresinde durduğunu, düşüncelerinin ne olduğunu soran Yıldırım, şunları söyledi:
"Ben, 'operasyon' diye söylüyorum. Onlar da çıkıp söylesinler. O konulara girmesinler. Bize sataşmasınlar. Biz buraya adil bir şekilde yargılanmaya geldik. Bu mahkeme şike ve örgüt mahkemesi değildir. Burası, son 7-8 yılda yaşanacaklara ışık tutacak mahkeme olacak. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin şerefli mensuplarından bazılarının öldüğü yargılamaları yapanlar bir gün hesabını verecekler.
Savunmam bu toprakları vatan yapan tüm değerlere yöneliktir. Ben Türk milleti adına savunma yapıyorum. Tüm savunma ve açıklamalarımı tekrar ediyorum. Dün neredeysem bugün de oradayım. Bu olayı gerçekleştirenler ya cezaevinde ya da şüpheli konumundadır. 2011'de gerçekleşen operasyonların Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik gerçekleştiğini söylediğimde gülenler fetva veriyorlardı. Bize gülenler, bugün televizyonlarda haklılığımızı tekrarlıyor. Beraat kararları, ölenlerin yakınlarının yaşadıkları acıları dindirmeyecektir ama Türkiye'nin itibarı iade edilecektir. Bazıları uluslararası düzeyde şikayetlerde bulunurken biz Türkiye aleyhine dava açmayacağımızı peşinen kabul ettik. Tek suçumuz Fenerbahçeli olmaksa ölene kadar mahkum olmayı göze alırız."
"Devletin içinde başka bir devlet olmaz"
Mahkeme Başkanı'nın "savunmasını kısa tutması" şeklinde telkinde bulunduğu Yıldırım, "daha söyleyeceği çok şey olduğunu" belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti tektir. İçinde başka bir devlet olamaz. Başka bir devlet kurulursa ve kurulmaya çalışılırsa biz her zaman bunun karşısında olacağız" dedi.
Şike soruşturması sürecinde yaşadıklarını da anlatan Yıldırım, hakim ve savcıların hukuka uygun yargılama gerçekleştireceklerini düşündüklerini, ancak 7-8 günlük gözaltı sürecinde yaşadıklarıyla böyle olmadığını gördüklerini kaydetti.
Gözaltı sürecinde Haseki Hastanesi'ne sevk edildiğini ve hastane kaydında Metris Cezaevi'ndeki yerinin "T-1, T-2" şeklinde yazılı olduğunu savunan Yıldırım, "Cezaevinde yatacağımız daha önceden belirlenmişti. Çünkü, bu bir operasyondur. Özel yetkili mahkemelerdeki bütün davalarda olduğu gibi bu da önceden yapılmış bir operasyondur. 4 senedir yaşananlarla her şey gözüküyor zaten" diye konuştu.
"Amaçları beni Ergenekon'a bağlamaktı"
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, hastanede yatarken 4 gün ek gözaltı süresi verildiğinin bildirilmediğini ve bu süre dolduğunda sözde iyilik yapmak için ziyaretçilerine izin verildiğini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir devlet büyüğü, 'bunların gözaltı süresini niye kaldırıyorsunuz?' şeklinde konuşmuş. Akşam 07.00'de gözaltı süresinin uzatılmasına karar verildi. Sonra emniyete gittik. Resimlerimiz çekilirken dalga geçtiler, polis 'Fenerbahçeliyim' dedi. 'Bu resimler bir yerde çıkmaz değil mi' diye şakalaştık. Fotoğraf bir gazetede yayımlandı. Benim için bir onurdu, şerefti. Böylece kanunsuz kendimiz üzerinde, emniyette, hastanede her yerde yaşadık, gördük.
Beni, Giresun'da bir arabanın büfeye çarpması sonucu örgütle suçladılar. Amaç şuydu; 220 sayfalık fezlekede 70 sayfa Sedat Peker yazıyordu. Peker, Ergenekon sanığıdır. Ona yakın olan Olgun Peker, Mecnun Odyakmaz ve Bülent Uygun vasıtasıyla bana ulaşmak istediler. Bir milletvekili benim için, 'Ergenekon'un kasası' demişti. Amaçları beni de Ergenekon'a bağlamaktı. Giresun'daki silahlı örgütün organizesine karışmamın sebebi budur. Baktılar ki Ergenekon'a bağlayamıyorlar, 2010'da şikeyle ilgili bir kanun yerine ekim ayında kulüplerin katılımı dışında bir kanun hazırladılar. 2011 yılının Nisan ayında devreye giren kanundan önce beni, şubatta dinlemeye başladılar. Dinlemeye başladıkları zaman da çok masumane konuşmalarım dinlenildi."
Yıldırım'ın "Metris'te dinlenildik" iddiası
Şike yasası çıktıktan sonra yasaya göre değil, silahlı örgüt suçundan dinlenildiğini belirten Yıldırım, "Polisler roman yazdılar. Fenerbahçe'nin olduğu yalan resimlerle gelen kafilelerle görüştüğümüz resimlerle kamuoyu yarattılar. 2 gazeteciye kitap yazdırdılar. İftiralarla nasıl çalıştıklarını anlatıp, algı oluşturdular. Ben ve arkadaşlarım, suç işlememiş ama gelecekte suç işleyebilecek bir örgüt olarak tanımlandık. ve bu şekilde davayı yürüttüler" ifadesini kullandı.
Aziz Yıldırım, Metris Cezaevi'nde yatarken polislerin dışarıya dinleme aracı yerleştirdiğini ve aralarındaki konuşmaların dinlenildiğini ileri sürerek, şöyle devam etti:
"Silivri'de yargılanırken şunu söyledim; 'Bırakın şikeyi, memleket elden gidiyor.' Sonra yaşadıklarımız haklı olduğumuzu göstermiştir. Biz neler yaşadığımızı kamuoyunun bilmesini istiyoruz. Benim 50-60 telefonumun olduğu söylendi. Oysa bir telefon kullanıyorum. 8 ay sonra hakim karşısına çıktık. Zaten, '1 seneden önce çıkamazsınız' demişlerdi. Karanlık günlerdi. Bu arada medyada algı operasyonlarıyla suçlu olduğumuz göstermek için her türlü çabayı gösterdiler. Medya, polis, hakim ve savcı işbirliği yaşandı. Bugün o medya günah çıkarıyor. O dönem yine bu operasyonu yapanlar hakkımızda her bilgiyi paylaştı. Fezlekeyi avukatlarımız alamadı ama internetteydi. Hanefi Avcı da bu olayları yaşadı. Avcı gibi, hakim ve savcılar da yaşadıklarını anlatıyor.
Bizim davamız, şike meselesi değil, memleket meselesi. Sizler bu yönde karar vermezseniz, ülkemizin geleceği maalesef karanlık olur. Odatv, Balyoz, Ergenekon ve askeri casusluk davaları gibi özel yetkili mahkemelerde yapılan bütün davaların, ülkenin taşıyamayacağı kadar ağır yük oluşturduğunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu yükten kurtulması gerektiğini, beraat kararların sanıkları itibarıyla değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarıyla ilgili olduğunu söylemek istiyorum."
Ekşioğlu'ndan " Aziz Yıldırım'ı bize ver, akşam evine git" teklifi iddiası
Duruşmada savunması sorulan sanıklardan Fenerbahçe Kulübü yöneticilerinden İlhan Ekşioğlu da verdikleri "yeniden yargılama" kararı nedeniyle heyete teşekkür ederek başladığı konuşmada, suç işlememesine rağmen izlendiğini ve isnat edilen şike, teşvik primi iddialarının o dönem suç olmadığını öne sürdü.
O dönem "niye izlendiği" sorusunu yöneltmesine rağmen cevap alamadığını ve sadece sanıkların değil, aile bireylerinin de dinlenildiğini öne süren Ekşioğlu, "Temmuzda tutuklandım. Aralık ve 2012 yılının Nisan ayı başlarında avukatlarıma bazı hakim ve savcılar tarafından, ' Aziz Yıldırım'ı bize ver, akşam evine git' denildi. Avukatlarım söyledi bunu bana. Bir tek bana değildi teklif, Tamer Yelkovan'a da emniyet görevlileri tarafından şiddet uygulanarak yapıldı. Aziz Yıldırım ile samimi olan herkese yapılmış bir teklifti bu. Bu bile sürecin ne kadar karanlık olduğunu gösteriyor" diye konuştu.
Şike suçunun isnat edildiği maçlardan biriyle ilgili bile suç üstü yapılmadığını ve paralarla ilgili "para olduğu düşünülmektedir" şeklinde suçlamalar yapıldığını hatırlatan Ekşioğlu, "Madem para var, neden suç üstü yapmadınız? Somut bir kanıt getirilsin, verilecek tüm cezaya razıyım. Hukuk herkese lazımmış anladım. Allah bize bugünleri de çok kısa sürede gösterdi. Senaryo yazsak bu kadar kısa sürede olmazdı" ifadelerini kullandı.
İlhan Ekşioğlu, soruşturma dosyasını yürütenlerin çoğunun görevden alındığını ve bunun sebebinin şikayet etmeleriyle ilgisi olmadığını belirterek, beraatını istedi.
Bu arada duruşmaya gelmeyen sanıklardan Selim Kımıl da başka suçtan tutuklu bulunduğu cezaevine video bağlantı sağlanarak, SERBİS yöntemiyle görüntülü ve ses kayıtlı duruşmaya katıldı.
Duruşma diğer sanık ve avukatlarının savunmalarıyla devam ediyor. - İstanbul