FETÖ sanığı Yurt Atayün'ün başvurusu reddedildi
Anayasa Mahkemesi, Selam Tevhid Kumpas davasında Fetullahçı Terör Örgütü üyeliği ve çeşitli suçlardan yargılanan eski Emniyet Müdürü Yurt Atayün'ün uzun tutukluluk itirazıyla yaptığı bireysel başvuruda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi, Selam Tevhid Kumpas davasında Fetullahçı Terör Örgütü üyeliği ve çeşitli suçlardan yargılanan eski Emniyet Müdürü Yurt Atayün'ün uzun tutukluluk itirazıyla yaptığı bireysel başvuruda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Atayün, Selam Tevhid Kudüs Ordusu soruşturmasındaki usulsüzlük iddialarına ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında 22 Temmuz 2014'te gözaltına alındı ve 29 Temmuz 2014'te tutuklandı.
Atayün'ün tutukluluğa itirazı İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliğince reddedildi. İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği de resen yaptığı tutukluluk incelemelerinde tutukluluğun devamına karar verdi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianamenin İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmesiyle 1 Şubat 2016'da Atayün'ün arasında bulunduğu 122 sanık hakkında yargılama süreci başladı. Mahkeme, 2 Şubat 2016'daki duruşmada ve devam eden süreçte Atayün hakkında tutukluluk halinin devamı kararlarına hükmetti.
Atayün, 13 Eylül 2017'de Anayasa Mahkemesine, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Yüksek Mahkeme, başvuruyu kabul edilebilir buldu ancak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.
Kararda, uzun tutuklulukla ilgili başvurularda, derece mahkemelerince verilen tutuklama ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda açıklanan gerekçelerin somut olayın özelliklerine göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin ve tutuklama nedenlerinin varlığı ve tutuklamanın ölçülülüğü bağlamında ilgili ve yeterli olup olmadığına bakıldığı belirtildi.
Atayün'ün, FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen emniyet mensuplarına yönelik bir soruşturma kapsamında tutuklandığına işaret edilen kararda, başvurucunun isnat edilen suç yönünden kuvvetli suç şüphesi altında olduğunun sulh ceza hakimlikleri ve yargılamayı yapan ağır ceza mahkemesi tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça belirtildiği aktarıldı.
Tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında atıf yapılan veya soruşturma dosyasında bulunduğu ifade edilen delillerin içeriği dikkate alındığında tutukluluğun ön şartı olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğuna ilişkin kararın ilgili ve yeterli olduğu tespitine yer verilen kararda, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen örgütün özellikleri, bu örgütün yapılanmasının boyutu ve faaliyetlerinin niteliği, bu türdeki soruşturmaların yürütülmesinin diğer soruşturmalara göre zorluğu da dikkate alındığında savcılık tarafından 979 mağdurun ve aralarında başvurucunun da olduğu 122 şüphelinin bulunduğu soruşturma yaklaşık bir buçuk yılda tamamlanarak kamu davası açılmıştır.
Yargılamayı yapan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince en geç 30 günde bir başvurucunun tutukluluk durumunun değerlendirildiği, düzenli aralıklarla ve en geç 3 ay arayla toplam 114 duruşma yapıldığı, bu duruşmalarda sanıkların, katılanların ve tanıkların dinlendiği ve sair delillerin toplandığı görülmektedir. Bu itibarla genel olarak soruşturmanın ve davanın yürütülmesinde savcılık ve derece mahkemelerince hareketsiz kalınan bir dönem olmadığı gibi yargılamada özensizlik gösterildiği de tespit edilmemiştir."
Başvurucunun üzerine atılı suçlar nedeniyle 5271 sayılı Kanun'un 102. maddesinin 2 numaralı fıkrasında öngörülen azami tutukluluk süresinin 7 yıl olduğu belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması, soruşturma/kovuşturma sürecinin zor ve karmaşık olması, soruşturma/kovuşturmanın yürütülmesinde bir özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate alındığında yaklaşık 4 yıl 10 ay 7 günlük tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19'uncu maddesinin 7'nci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir."