Fetö'nün "Uyuyan Hücresi" Davası
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminde görev almayıp daha sonra yapılabilecek eylemler için kendilerini gizledikleri iddia edilen, aralarında muvazzaf asker ile merkeze alınan vali yardımcısının da bulunduğu 33'ü tutuklu 45 sanığın yargılandığı dava...
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminde görev almayıp daha sonra yapılabilecek eylemler için kendilerini gizledikleri iddia edilen, aralarında muvazzaf asker ile merkeze alınan vali yardımcısının da bulunduğu 33'ü tutuklu 45 sanığın yargılandığı dava tanıkların dinlenilmesiyle sürüyor.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşındaki binada görülen duruşmada, Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemiyle (SEGBİS) duruşmaya bağlanan tanık Astsubay Hüseyin Gürler, FETÖ'yle olan iltisakını, örgüt elemanlarının Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ( Tsk ) nasıl yapılandığını anlattı.
Gürler, FETÖ üyelerinin yönlendirmesiyle astsubay okulunu okuduğunu belirterek, örgüte ait evlerde ve yurtlarda "Belletmen" diye tabir edilen görevi icra ettiğini söyledi.
"Örgüt yetenekli çocukları kazanıyordu"
Yetenekli ilk ve ortaokul öğrencileriyle ilgilendiğini ve bu öğrencileri örgüte kazandırmak için faaliyet yürüttüğünü anlatan Gürler, 2011 yılında ise cemaat olarak adlandırılan FETÖ'yü sorgulamaya başladığını savundu.
Gürler, "Abi" olarak adlandırılan örgüt üyelerinin kendisiyle ilgilendiğini ve ilgilenen bu kişilerin ise sürekli değiştiğini ileri sürdü.
Eğitim ve iş hayatında sürekli FETÖ tarafından yönlendirildiğini ifade eden Gürler, şöyle devam etti:
"FETÖ ihanet terör örgütüyle ilk irtibatım Bandırma'da bir dershanede oldu. Ardından bu yapının yönlendirmesiyle Tokat Reşadiye Gaziosmanpaşa Bilgisayar Programcılığı bölümüne yönlendirildim. Reşadiye'de okuduğum süre içinde ev abiliği yaptım. Okulumun ilk yılında bu yapıya ait yurtta kalarak belletmenlik görevini icra ettim. Müteakiben o yapının 'ışık evleri' denilen evlerinde 2 yıl kaldım. Eğitimi tamamladıktan sonra yine bu yapının yönlendirmesiyle Balıkesir'de ilk ve ortaokul öğrencilerinin kayıt işlemleriyle uğraştım. Özellikle yetenekli ve derece yapacağı düşünülen öğrencilerin manevi yönleriyle ilgilenme vazifesi bana verilmişti. Mehmet Tamer Akkaya isimli şahısla Bandırma'da bir dershanede tanıştım. Kendisi biyoloji öğretmenidir. Anafen ve ortaokullu öğrencilerin rehber öğretmenliğini yapıyordu. Kendisinin yönlendirmesiyle Deniz Astsubay Hazırlama Okuluna müracaat ettim. Okulu bitirdikten sonra astsubay çavuş olarak görevime başladım."
Gürler, FETÖ'nün sivil imamlarının yönlendirmesiyle sürekli bu örgüte ait evlerde kaldığını, İstanbul'da görev yaptığı süre içinde de, Engin Yılmaz ile Şakir Er'le ev arkadaşlığı yaptığını dile getirerek, bu kişilerin de TSK personeli olduğunu anlattı.
Yaşadığı bazı olaylar sebebiyle FETÖ'den ayrıldığını iddia eden Gürler, şunları kaydetti:
"Astsubay okulundayken Mehmet Tamer Akkaya'yla çarşı izinlerimizde görüşüyorduk. Bandırma'da ve İzmit'te görüşmüştük. Mehmet Tamer Akkaya vasıtasıyla İstanbul'da bir şahsa devredildim. Cemaatte böyle devir teslim yapılıyordu. Mehmet Tamer Akkaya, beni müstear ismi 'Levent' olan bir şahsa devretti. İstanbul'da da ihanet terör örgütünün yönledirmesiyle cemaat evinde kaldım. Engin Yılmaz ve Şakir Er isimli kişilerle ev arkadaşlığı yaptım. Kendilerini tanımıyordum. Bu şahıslar da askeriyede personeldi."
"İbadet için tedbir almamız isteniyordu"
Gürler, "tedbir" adı altında ibadetlerinin gizli tutulması yönünde sürekli baskıya uğradığını belirterek, "Dinimiz açık açık ibadetimizi yapmamız gerektiğini emrettiği halde, bu ihanet örgütü bize sürekli tedbir yapmamızı söylüyordu. Levent isimli şahıs iki haftada bir evimize gelerek, Pensilvanya'daki teröristin videolarını izletir, kitaplarını okurdu. Kendimizi gizlememiz gerektiğini her defasında hatırlatırdı. Levent olarak tanıdığım kişinin öğretmen olduğunu biliyordum, hiç sorgulama ihtiyacı hissetmemiştim." şeklinde konuştu.
Risale-i Nur Külliyatı'nı sürekli okuduğunu anlatan Gürler, FETÖ'nün ise külliyatı tahrifata uğrattığını ve örgüt üyeleriyle bu yüzden sürekli tartıştığını savundu.
"Sen kimsin ki böyle konuşuyorsun?"
FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen'in bir kaydına atıfta bulunan tanık Gürler, "Bu teröristin 2008 yılında bir sohbeti vardı. Sohbetin konusu ise 'Zor şartlarda Namaz'dı. 'Gökyüzündeki melekler meclisi yönetse biz tedbir yapmaya devam edeceğiz' diyordu. Bu sözleriyle imani konularda zaafiyetini sorgulamaya başlamıştım. Benim düşüncelerim huzursuzluk yaratmıştı. Beni, Abdullah Aymaz isimli şahısla görüştürdüler. Bu şahıs, örgütün en önemli yöneticilerinden ve Türkiye'deki bu örgütün 12 imamından biridir. Risale-i Nur'un sadeleştirilmesi konusunu tekrar hatırlatınca hocaefendinin davasına ihanet ettiğini söyledim. Bunu söyleyince Abdullah Aymaz, 'sen kimsin ki, hocaefendi hakkında böyle konuşuyorsun' diyerek beni kovdu." ifadelerini kullandı.
"FETÖ'nün darbe yapacağına yönelik duyumlar aldım"
Gölcük'te İstihbarata Karşı Koyma ve Hareket İstihbarat Merkezinde görev yaptığını dile getiren Gürler, tutuklu sanık Yunus Emre Alaca'yla burada tanıştığını ve 2 yıl birlikte çalıştıklarını vurguladı.
Alaca'nın, FETÖ ile iltisakına dair herhangi bir somut duruma şahit olmadığını anlatan Gürler, FETÖ'nün darbe yapacağına yönelik duyumlar aldığını ve bu duyumları da sürekli dillendirdiğini öne sürdü.
Gürler, ABD başkanlık seçimi sonrası ile 2016 Yüksek Askeri Şura öncesinde TSK içinde FETÖ üyelerinin darbe yapacağını duyduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ben, bu yapı eğer TSK içinde yapılanıyor ve örgütleniyorsa, mevcut hükümetle karşı karşıya kaldığında bu silahlı gücünü kullanacak ve önündeki bu engeli bertaraf edecektir diye şahsi kanaatimi her yerde konuşmaya başladım. Semih isimli şahıs, FETÖ'nün 11 Kasım 2016'da Amerika'daki başkanlık seçimleri sonrası ile Yüksek Askeri Şura (YAŞ) öncesinde darbe yapmayı planladığını ifade etmesinden sonra bu durumu her yerde anlatmaya başladım. Semih isimli şahsın bana verdiği isim listesi vardı. Ben de bu listeyi kendi ofisimde temize çekerek raporlaştırdım ve ilgili makamlara ilettim. Bu rapor, görev yaptığım kurmaylıkta harekat istihbarat bürosundaki bilgisayarımdaydı. Bilgisayarın flashdisk girişi yoktur ve harici diske kayıt yapması mümkün değildir. Yunus Emre Alaca'dan bu raporu flashdisk'e kaydetmesini istedim. Yanına gittiğimde kendisi bana, 'Böyle şeylerin TSK bünyesinde suç sayıldığını ve gizli belgeleri dışarıya sızdırdığımı, bu durumun güvenlik ihlalini doğuracağını' söyledi. Ben de, 'Başıma gelecek her şeye razıyım. Ne olursa olsun bunu devletim, milletim için yapıyorum' diye kendisine beyan ettim."
Duruşma, tanık beyanlarının alınmasıyla sürüyor.