Fetö'nün Medya Yapılanmasına "Darbe Çağrışımı" İddianamesi
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri ve bu konuda çağrışım yapan mesajlar verdikleri öne sürülen 10'u firari 6'sı tutuklu 17 kişi hakkında hazırlanan iddianamede, şüphelilerin demeçlerine ve sosyal medyadaki paylaşımlarına yer verildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri ve bu konuda çağrışım yapan mesajlar verdikleri öne sürülen 10'u firari 6'sı tutuklu 17 kişi hakkında hazırlanan iddianamede, şüphelilerin demeçlerine ve sosyal medyadaki paylaşımlarına yer verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca FETÖ'nün medyadaki unsurlarına yönelik hazırlanan iddianamede, şüphelilerin 15 Temmuz günü yaptığı yayınlar ve paylaşımlar anlatıldı.
Şüpheli Bülent Keneş'in sosyal medyada 6 Temmuz 2016'daki "İyi bir çıkış yok artık! Kötü, daha kötü, en kötü çıkış var. Kötü olan darbe diyelim, gerisini siz tahmin edin" ile 7 Temmuz 2016'daki "Ya bir şeyler olacak ve bu böyle gitmeyecek ya Suriye-Irak versiyonu bir ülke olacağız tercih sizin." şeklindeki paylaşımına dikkat çekilen iddianamede, Keneş'in darbe girişimini önceden bildiği, medyayı bu amaçla kullandığı ifade edildi.
Kapatılan Zaman gazetesinin logosunun da yer aldığı "zamanamerika.com" isimli internet sitesinde "Kerim Balcı" adıyla köşe yazarlığı yapan Abdülkerim Balcı'nın makaleleri de iddianamede yer aldı.
Balcı'nın, 14 Temmuz'da kaleme aldığı köşe yazısının başlığında ise "Sürgündeki Erdoğan ve Erdoğan sonrası döneme hazırlık" yazısında "Azığını Erdoğan sorası döneme hazırlamalı" ifadesine vurgu yapıldı.
Darbe gecesi yapılan yayını
İddianamede, 15 Temmuz günü Youtube'daki "STV MEDYA" isimli sayfada yayınlanan "Özgürlük zamanı 15 Temmuz 2016 canlı yayın" programının tapelerine yer verildi.
Darbe girişiminin yaşandığı sırada Şemseddin Efe'nin sunduğu Abdulkerim Balcı ile Şükrü Tuğrul Özşengül'ün canlı yayına bağlanarak askeri darbeyi övücü açıklamalarda bulundukları öne sürülen iddianamede, Balcı'nın "Türkiye'de hiçbir zaman ordunun karşısına çıkacak bir polis gücü yoktur. Türkiye'de bu tür bir askeri müdahaleye direnebilecek olan sivil inisiyatif ne yazık ki mevcut iktidar tarafından son beş yıldır sindirilmiş durumda. Türkiye Cumhuriyeti'nin ordusu en az üç defa başarılı, Osmanlı tarihini de işin içine katarsak beş defa başarılı darbe girişiminde bulunmuş ve başarmış bir ülkedir. Asker darbe yapmaya kalkıştıysa başarısız olması çok zordur." ifadelerine değinildi.
"Askerin karşısına pazarlıkla çıkarsın"
İddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın darbe girişimine karşı sergilediği tavrı doğru bulmadığını söyleyen Balcı'nın, darbe girişimine karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sorumsuz davranmakla itham ettiği belirtildi.
Balcı'nın "Darbe gecesinde, 'Cumhurbaşkanımız' ifadesini birkaç kez kullandırttı bana darbe yapanlar. Cumhurbaşkanı sorumsuz davranıyor. Eli silahlı insanların karşısına sivil insanları çıkartmak geçmişte Suriye'de, Mısır'da olduğu gibi vahim bir hatadır. Bizim insanımız bırakınız bombayı veya G3 tüfeğini kurşuna karşı nasıl savunmaya geçeceğini, nasıl siper alacağını yerde yatmayı bilmez..." sözleri de iddianamede yer aldı.
İddianamede, Erdoğan'ın, darbeci askerle pazarlık yapması gerektiğini savunan Balcı'nın, "Askerin karşısına toplum çıkarılmaz. Askerin karşısına sen öncelikle bir pazarlıkla çıkarsın. Böyle bir hata... Bu çok büyük bir hatadır. Ben halkımıza çağrıda bulunuyorum… Mevcut şartlar içerisinde Cumhurbaşkanının söylediklerinin herhangi bir bağlayıcılığı yoktur." sözleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı darbecilerle anlaşmaya çağırdığı belirtildi.
"Profesörü olacağıma keşke albay olsaydım"
İddianamede, Prof. Dr. Osman Özsoy'un da silahlı terör örgütü FETÖ'yle iltisaklı olduğu anlatıldı. Özsoy'un darbe girişiminden bir ay önce "Can Erzincan TV"deki konuşmasına yer verilerek, Özsoy'un, şu cümleleri hatırlatıldı:
"Bakın bu süreçlerin tamamını bitirmek çok kolay, yani kolay bir şey bu… Bu süreç çok yakın bir sürede Allah'ın izniyle sona erecek. Allah bu ülkeyi aydınlığa çıkaracak. Türkiye'de bir şey olmaz. Ankara'daki manzara şu. Ben profesör olacağıma keşke albay olsaymışım. Mesela bu süreçte daha fazla katkım olurdu… Bir albay olacaktım ben tamam mı, bu ülkeye daha fazla hizmet ederdim şu an…Bakın mübalağa değil. Bu süreç bitti arkası toparlanacak. ya alt yazı geçin TV ekranlarına yarın sokağa çıkma yasağı var diye, bakın sokağa çıkıyorlar mı? Bütün darbeler günü oluyor. Hocaların evleri cami avlusundadır namaza bile geçmezler."
İddianamede, Özsoy'un Türk halkını demokrasiye sahip çıkma gibi bir hassasiyetinin bulunmadığı sözünün de altı çizildi.
FETÖ'ye karşı açılan eski davalar
İddianamede, FETÖ'ye karşı açılan eski soruşturmalar ve davalara da yer verildi.
12 Eylül askeri darbesi sonrasında FETÖ hakkında ciddi bir araştırmanın yapılmadığı savunulan iddianamede, "Türkiye'de adli makamlar, terör örgütü lideri Gülen ve kurup yönettiği örgüte yönelik soruşturma ve dava yürütmüştür. FETÖ, özellikle 12 Eylül 1980 sonrasında ciddi hiçbir araştırma ve soruşturmaya konu edilmemiş, faaliyetleri araştırılmamış, örgütün nihai amacı sorgulanmamıştır. Bu grup, kendini işine geldiği gibi empoze etmiştir. Gizlenmek için bazen dini cemaat, sivil toplum örgütü bazen de terör örgütü gibi davranmıştır. Bütün faaliyetlerini gizli tutması, ekonomik ve insan kaynakları, amacı, fikir yapısı ve nihai hedeflerini gizlemesi nedeniyle toplumda hep korkutan bir örgütlenme olmuştur." denildi.
Silahlı terör örgütü FETÖ'ye yönelik geçmişte iki soruşturma açıldığı anlatılan iddianamede, askeri sıkıyönetim mahkemesi davası ile Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görülen 2000/124 Esas ve 2003/20 Karar sayılı davalar hatırlatıldı.
Ayrıca bu davalar kapsamında yapılan soruşturmalarda 17 sayfalık jandarma raporunda şu detay yer aldı:
"Mütedeyyin kitlede taban oluşturma faaliyetinde bulunun Gülen grubunun 1971 sıkıyönetim devresinden sonra faaliyetlerini orta ve yüksek öğretim gençliğine kaydırarak kadro çalışmasına ağırlık verdiği, silahlı kuvvetler, polis teşkilatı, adliye, üniversiteler, din eğitimi yapan okullar ve diğer devlet dairelerinde kadrolaştığı anlaşılmıştır. Sekiz yıllık kesintisiz temel eğitimden Gülen grubunun okullarının etkilenmediği, Gülen'in kaynağı belli olmayan yurt dışı destekle yatırım yapıp, bazı siyasiler ve toplumun bir kısmı tarafından itibar edilen bir konuma geldiği, ancak dış güçlerin Gülen'e verdiği bu yurt dışı kaynağın karşılığı olarak onu kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmelerinin kuvvetle muhtemel olduğu, Gülen'in siyasi hedefleri arasında ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflerine ilerlemenin yıpratıcı olduğunu teşhis ettiği, bu nedenle kurulu sistemi yıkmaktansa bu sisteme göre devlet modeline uygun örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflediği..."