Fetö'nün Darbe Girişimine İlişkin İstanbul'daki Üçüncü İddianame
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan üçüncü iddianamede, 12'si tutuklu 90 asker şüphelinin, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi gecesi İstanbul Valilik binasının işgaline ilişkin hazırlıkları ve o gece yaşananlar anlatıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan üçüncü iddianamede, 12'si tutuklu 90 asker şüphelinin, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi gecesi İstanbul Valilik binasının işgaline ilişkin hazırlıkları ve o gece yaşananlar anlatıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz'ın yürüttüğü, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi İstanbul Valiliği binasını işgal etmek isteyen 12'si tutuklu olmak üzere 15'i rütbeli toplam 90 şüpheli askere yönelik hazırlanan ve mahkemeye gönderilen 250 sayfalık iddianamenin detayları ortaya çıkmaya başladı.
İddianamede, Kara Harp Akademilerinde "baş hoca" olarak görev yapan diğer darbe soruşturmalarının şüphelisi Albay Ahmet Zeki Gerehan ve öğretim elemanı olan binbaşı Zafer Özleblebici tarafından darbeden 3 gün önce bir toplantı yapıldığı, bu toplantıda İstanbul'da işgal edilecek yerler ve görevlilerin belirlendiği anlatılıyor. İddianamede, yine darbe girişimi günü saat 15: 30'da Harp Akademilerinde yapılan başka bir toplantıda şüpheli Binbaşı Faruk Şimşek'in, bu dosyanın şüphelileri rütbeliler Mehmet Umut, Mehmet Ekerbiçer, İsa Turhan, Erkan Tercan ve Halit Turan'a saat 20: 30'da 47. Motorlu Piyade Alayı Metris Kışlasında hazır olmaları emrini verdiği belirtildi.
Bunun üzerine kışlada, diğer dosyanın şüphelilerinden Albay Sadık Cebeci, yine tabur komutanlarından şüpheli Recep Karaçam, bölük komutan vekili şüpheli teğmen Sadık Efe, şüpheli Albay Nizamettin Aydın ile haklarında darbe girişimine karıştıkları yerler itibari ile başka soruşturma dosyalarında adı geçen Kara Harp Akademilerinden gelen subaylar ile birlikte toplantıya katıldıkları, toplantıda hazır olan subaylar Sadık Cebeci tarafından İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ak Parti İl Binasına gidecek şekilde üç kola bölündüğü kaydedildi.
Şüpheli Sadık Cebeci tarafından İstanbul Valiliği'ne gidecek şüphelilerin emir komutası şüpheli Albay Nizamettin Aydın'a verildiği anlatılan iddianamede, şüpheli Aydın'ın kışladan çıkış yapmadan önce personele şarjör takmaları emrini verdiği anlatılarak, Aydın'ın emir komutasındaki şüpheliler Recep Karaçam, Mehmet Umut, Mehmet Ekerbiçer, İsa Turhan, Erkan Tercan, Halit Turan, Sadık Efe, Ali Kahraman, Ünal Memiş, Cihan Sönmez, Mustafa Uğurlu ve beraberinde 75 şüpheli er ile tam teçhizatlı bir şekilde saat 21: 30 sıralarında 6 adet Land araç, 2 adet Unimog kamyon ile kışladan çıkış yaptıkları saat 22.30 sıralarında valilik binasına geldikleri kaydedildi.
Şüpheli rütbelilerin, diğer askerlere saldıran olursa önce fiziksel olarak müdahale etmelerini, halen devam ediliyorsa havaya sıkmalarını, buna rağmen devam eden olursa ayaklarına sıkmaları emrini verdiği vurgulanan iddianamede, bu sırada emniyete gelen bilgi üzerine TSK içerisinde bir gurubun kalkışma içerisinde olduğu, askerlerin İstanbul Valiliği'ne de gelebileceği, Valiliğe girişi olan tüm kapıların kilitlenmesi, askerler geldiği taktirde Valilik protokol kapısı önünde toplanmaları talimatı verildiği anlatıldı.
Valilik binasına gelen şüpheli askerler, valilik binasını koruyan polislere, "Ordu adına geliyoruz. Buranın güvenliği bizden sorulur, silahlarını teslim edin" çağrısında bulundukları, polisin itirazı üzerine şüpheli askerlerin zor kullanarak silah doğrulttukları ve akabinde polislerin teslim olduğu anlatılan iddianamede, şüpheli Aydın'ın emirleri doğrultusunda valilik binasının etrafının kuşatıldığı ve yolların trafiğe kapatıldığı, çevredeki vatandaşların uzaklaştırılmaya çalışıldığı anlatıldı.
Emniyet müdür yardımcısının çabaları
Şüpheli rütbelilerin valilik protokol kapısında olay tarihinde İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan tanık Cengiz Demircan tarafından durdurulduğu, Demircan'ın şüphelilere hitaben, "Yıllarca sizinle dağlarda çarpıştım, şimdi ise birbirimize silah doğrultuyoruz, bu nasıl iştir. Siz darbe yapıyorsunuz, bu millet sizi affetmez." dediği, bunun üzerine şüpheli Recep Karaçam'ın da silahların emniyet güçlerinde kalmasını kabul ettiği kaydedildi.
Tanık Cengiz Demircan, şüpheli Nizamettin Aydın ve bir kısım şüphelilerin valilik içerisine girdiğini görmesi üzerine İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ı telefon ile aradığını ancak yoğunluktan ötürü kendisine ulaşamadığı anlatılan iddianamede o gece tanık Demircan'ın yaptıkları şöyle anlatılıyor:
"Bunun üzerine tanık Demircan, yakın çevrede bir çay bahçesi bulunan tanıdığı bir esnafı arayarak toplayabildiği kadar vatandaşı toplayarak Valiliğe gelmesini ve burada şüpheliler üzerinde psikolojik baskı oluşturmasını istemiştir. Tanık Demircan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Mustafa AKSU'yu arayarak sivil toplum kuruluşlarını, partileri ve benzer grupları arayarak vatandaşları darbe girişimini engellemek amacı ile sokağa davet etmesini istemiştir. Bu görüşmelerden yaklaşık 15 dakika sonra 20 kişilik bir vatandaş grubu Valilik önüne gelmiştir. Burada bulunan şüpheliler halkı gördüklerinde barikat kurmaya başlamışlardır. Gelen halk kitlesi şüphelileri 'yapmayın, etmeyin' şeklinde iknaya çalışmıştır. Yaşanan bağrışmalar ve oluşan gerginlik sonucunda şüphelilerce halka silah çekilmiştir.
Bu gelişme üzerine tanık Demircan, şüpheli Recep Karaçam'ın yanına giderek 15 bin kişilik bir halk grubunun valiliğe doğru yola çıktığını, şimdiye kadar Valilikte bulunan sayıca az halk kitlesine sahip çıkabildiğini, ancak kalabalık grubun gelmesi sonrasında halkı kontrol altında tutamayabileceğini, halkın kendilerini linç edebileceğini, Vatan Caddesinde bulunan tankların polisler ve vatandaşlar tarafından ele geçirildiğini, bu nedenle Valiliği terk etmelerini söylemiştir. Şüpheli Karaçam ise tanığa '25 senelik birlik komutanıyım, psikolojik harp taktiklerini yutmam' şeklinde karşılık vermiştir. Darbe girişimini engellemeye çalışan kalabalığın artması üzerine, tanık Demircan vatandaşlarımızın bir kısmını Valiliğin Marmaray çıkışına, bir kısmını da cami tarafına yönlendirmiş ve şüphelilere baskı yapmalarını istemiştir."
İddianamede, halkın barikat önünde toplanması üzerine şüphelilere barikat açmak zorunda kaldığı, barikat açıldıktan sonra vatandaşın ilerlemeye başladığı, valilik etrafında ve valilik içinde bulunan şüphelilerin İran Konsolosluğu tarafına doğru kaçmaya başladıkları anlatılarak, "Bir süre sonra şüpheli Recep Karaçam, tanık Cengiz Demircan'a doğru tüfeğini kaldırarak 'senin kafanı dipçik ile ezeceğim' demişti. Bunun üzerine Demircan da şüpheliye sert bir şekilde buradan gitmesini söylemiş. Şüpheli de 'nasıl gideceğini, zira her tarafın vatandaşlar tarafından kapatıldığını' söylemesi üzerine tanık Demircan tarafından vatandaşlara yolun açılması söylenmiş, bu söylenirken de şüphelilerin hala silahlı olması ve gergin olması nedeni ile gözaltı yapılması halinde vatandaşlarımızın zarar görebileceği saiki ile hareket edilmiştir. Yolların açılması üzerine şüpheliler askeri araçlara binerek saat 01: 30 sıralarında uzaklaşmaya başlamışlardır." denildi.
Rütbelilerde 1 dolar da çıktı
Olay akabinde gözaltına alınan ve tutuklanan şüphelilerden ele geçirilen malzemelere de yer verilen iddianamede, şüpheli 3 rütbelinin üzerinde yapılan aramada 1 doların çıktığı vurgulandı.
İddianamede, eyleme katılan şüpheliler Albay Nizamettin Aydın, Yarbay Recep Karaçam ile diğer rütbeliler İsa Turhan, Erkan Tercan, Mehmet Umut, Mehmet Ekerbiçer, Halit Turan, Sadık Efe, Kadir Şenol, Mesut Kocamanoğlu, Muhammet Keskin, Ali Kahraman, Ünal Memiş, Mustafa Uğurlu ve Cihan Sönmez ile 75 tutuksuz şüpheli erin "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Türkiye Büyük Millet Meclisini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması talep edildi.
İddianamede, ayrıca şüphelilerden bir kısmı hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan, diğer bir kısmına ise "örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 5 yıldan 10'ar yıla kadar hepsi talep edildi.