Fetö'nün Atatürk Havalimanı'nı İşgal Girişimi Davası
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'nı işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 95'i tutuklu 159 sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarının alınmasıyla devam edildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'nı işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 95'i tutuklu 159 sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarının alınmasıyla devam edildi.
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmada, tutuklu sanıklardan olay tarihinde uzman çavuş olan tank nişancısı Emrah Alper'in savunması alındı.
Sanık Alper, 15 Temmuz'da 21.00 sıralarında tank komutanı teğmen Onur Gökhan Başar'ın astsubay Şadan Kapucu'yu arayarak "Tank görevlileri acil olarak tabura çıksın. Çabucak şarjörleri alsınlar. Terör saldırısı bekleniyor, polise yardım edeceğiz." diye talimat verdiğini öğrendiğini söyledi.
Ne olduğunu anlamadan tank komutanı Başar ve şoför ile tanka bindiklerini belirten Alper, "Nizamiye bölgesine gelince beklemeye başladık. Şoför uzman erbaş Soner Met, nereye gittiğimizi sordu. Ben de bilmediğimi, teğmen Başar'a sormasını söyledim. Soner telsizden teğmen Başar'a sordu. Teğmen, Atatürk Havalimanı'na IŞİD saldırısı olabileceğini, polise desteğe gideceğimizi söyledi. Yolu bilmediğimizden öndeki tankı takip ederek 22.00'de nizamiyeden çıktık. Telefonumdan 'Atatürk Havalimanı saldırısı' diye araştırma yaptım. Eski haberler çıktı. Telefonu cebime koyup yola devam ettim. Anneme ve babama, hasta oldukları için haber vermedim." diye konuştu.
Havalimanına girdikten sonra yarbay Serbülent Eken'in telsizden, "Şu an itibariyle TSK yönetime el koymuştur. Gerekirse polise dahi ateş edilecek." diye anons geçtiğini söyleyen Alper, şunları kaydetti:
"Darbe girişimi olduğunu o an anladım. Elim ayağıma dolaştı. Darbenin başarısız olması için tankın atış sistemini kapattım. Hücum yeleğimdeki 4 dolu şarjörü ayağımın dibine attım. Tankın şoförü, bunaldığını söyleyerek teğmen Başar'dan izin alıp araçtan indi. Geri dönmedi. Teğmen Başar, tank şoförlüğüm olup olmadığını sordu. Var olmasına rağmen, olmadığını söyledim. Teğmen Başar, telsizden tank şoförlüğü olan varsa bizim tanka gelmesini anons etti ama kimse gelmedi. Araçtan çıkamadım. Saat 23.45'te Serbülent Eken 'Herkes araçlara, kışlaya dönüyoruz. Çıkarken engel olan olursa havaya atış serbest' diye anons yaptı. Başta tank kullandığımı bilmediğimi söylediğim için sürücü koltuğuna geçemedim. Şoför bulmayınca Serbülent Eken bizim tankın şoför koltuğuna geçti. Silahımı hiç kullanmadım. Toplanan kalabalığa da durumumu anlatmaya çalıştım."
"Havalimanını teröristler basmış"
Tutuklu sanıklardan sözleşmeli er Hasan Gül, 15 Temmuz'da inşaat atölyesinde çalıştığını, öğlen içtimasında terör saldırısı olabileceğinin söylendiğini belirterek, akşam mesai sonrası yatakhanedeyken uyandırılarak içtimaya kaldırıldığını anlattı.
Sanık Gül, savunmasında, "Bize silah ve mühimmat verip otobüse bindirdiler ve VIP bölgesine götürdüler. Albay Yusuf Özdemir, 'Vatan, millet, Sakarya. Havaalanını teröristler basmış.' dedi. Telefonlarımızı kapattırdı. Bizi Dış Hatlara götürdüler. Bir tuhaflık hissettik. Bağrışmalar, panik vardı. Telefonumu açtım, Terörle Mücadele Müdürlüğü'nde çalışan eniştemi aradım. Havalimanında terörist saldırısı olup olmadığını sordum. Eniştem bana başımızdaki komutanı sordu. Kendisine söyledim. Bana hain saldırıdan bahsedip, 'Kimsenin emrini dinleme, kimseye zarar verme, birliğine dön' dedi. Emir komutadan çıktım, araçların yanına gittim. Halkla konuştuk, ağlamaya başladım. Birliğe döndük. Binbaşı İsa Öztürk, bizi gördü. 'Kimse bir yere gitmesin' dedi." ifadelerini kullandı.
"Keşke Şırnak'da şehit düşseydim"
Birliğe geri döndüklerinde İsa Öztürk'ün asker toplamaya çalıştığını anlatan sanık Gül, "Benimle birkaç er daha vardı. Bizim peşimizden koştu. Diğer erlerden bazılarıyla koğuşa girdik. Yatakların altına, dolapların içine saklandık. Sonrasında nöbetçi astsubaya silahları verdik. Olaydan 2-3 gün sonra yüzbaşı Hasan Günsel'e 'Komutanım biz erlere neden söylemediniz?' diye sordum. 'Söyleseydim sizi orada öldürürlerdi' dedi. Ben cezaevindeyken çocuğum oldu. Bu hain rütbeli şerefsizler yüzünden hala çocuğumu göremedim. Ben Şırnak'ta askerlik yapmıştım. Keşke orada şehit düşseydim de burada yargılanmasaydım." diye konuştu.
Tutuksuz sanıklardan sözleşmeli er Halil Akkuş ise, "O gün her şey normaldi. Kazan dairesinde çalışıyordun. İşlerimi yaptım. Saat 18.00 gibi bölük astsubayı Cem Birlik, terör saldırısı olabileceğini, bu nedenle şarjörlere mermi basacağımızı söyledi. Orada 50-60 tane şarjöre mermi bastık. Sonra birliğe gittik. Saat 22.45'te içtimaya çağrıldık. Bizi tam teçhizatlı olarak unimog aracına bindirip VIP girişe götürdüler. Albay Yusuf Özdemir orada 'Havalimanında terör saldırısı olabilir, oraya gideceğiz' dedi. O sırada helikopter indi, içinden askerler çıktı. Bizi 30-35 kişi otobüse bindirip havalimanına, pasaport bölümüne götürdüler. Halk geldi, insanlar ağlayarak üzerimize koştu. Kafeteryaya sığındık. Halk 'Asker dışarı' diye bağırıyordu. Ufak bir odaya geçtik. Orada mahsur kaldık. Bir arkadaşımızın silahı yanlışlıkla patladı. Polislere teslim olduk." şeklinde savunma yaptı.
Duruşmaya 7 Mayıs Pazartesi günü sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.