Fetö Darbe Girişiminde Mebs Okulu İddianamesi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığından 22 şüpheli hakkında üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar...
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığından 22 şüpheli hakkında üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.
Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Velihattin Eldemir tarafından hazırlanan iddianamede, Okan Bakaç, Onurhan Bıyık, Günburak Yalçınsoy, Hami Keskin, Emre Kıymacı, Ekrem Turgut, Harun Durmuş, Eyyüp Argun, Emrullah Kaçmaz, Burak Can Keskin, Burhanettin Kaya, Harun Arslan, Mehmet Rıdvan Bulut, Sinan Esendere, Davut Güllüçayır, Adem Can, Birkan Kılıççeken, Mustafa Admiş, Mehmet Emin Yılmaz, Mehmet Koca, Cem Yalçınkaya ve Nazmi Tanrıkulu şüpheli olarak yer aldı.
İddianamede şüpheliler hakkında, "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ve "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istendi.
İddianameye göre, şüphelilerden Teğmen Okan Bakaç, darbe teşebbüsünden birkaç gün önce, 186 astsubayın eğitim gördüğü MEBS Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığındaki kursiyerlerin, aralarında haberleşmek için kurdukları "Emir Komuta Zinciri" adlı WhatsApp grubundan "Ankara genelinde kim kiminle kalıyor, özel aracı olanlar bilgilerini göndersin, bu bilgiler Tabur Komutanı olan Kurmay Yarbay Metin Bilgici tarafından isteniyor." şeklinde mesaj gönderdi.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da şüphelilerden MEBS Okulu ve Merkez Komutanlığı Kurslar Taburu Komutanı Kurmay Yarbay Metin Bilgici, saat 21.30 sıralarında makamına geçti. İlerleyen saatlerde Subay Temel Eğitim Bölük Komutanı Üsteğmen Eren Çalışkan, Astsubay Temel Eğitim Bölüğü Komutanı Üsteğmen Davut Güllüçayır, Astsubay Temel Eğitim Bölüğü Takım Komutanı Teğmen Okan Bakaç ile bir grup subay ve astsubay kursiyerler, Yarbay Metin Bilgici'nin yanında görüldü.
Yarbay Metin Bilgici, Üsteğmen Çalışkan, Üsteğmen Güllüçayır ve Teğmen Bakaç'a, önceden hazırlanan 3 sayfalık Astsubay Temel Kurs Bölüğü isim listesini vererek, üzeri fosforlu kalemle işaretli olanları telefonla arayıp tabura çağırmalarını istedi. Bunun üzerine komutanlar, kursiyer astsubayları telefonla aramayıp kışlaya çağırdı.
Takım komutanı Teğmen Okan Bakaç, 20.30 sıralarında "Emir Komuta Zinciri" isimli WhatsApp grubundan "Bölük, içtima için birliğe gelsin." mesajı gönderdi. Bakaç, yaklaşık 10 dakika sonra yeni mesaj atarak, "Bütün bölük değil de bizim arayacağımız kişiler bölüğe gelsin." ifadelerini kullandı.
Sivil araçlarla kışladan çıktılar
Üsteğmen Eren Çalışkan, Tümgeneral Ersun Altunsoy'un kışlaya giriş çıkışları yasaklamasına rağmen saat 23.44'te aralarında kadınların da bulunduğu silahlı 35 asker ile karargahtan ayrıldı. Saat 23.50 sıralarında ise Yarbay Metin Bilgici ile 35 teğmen kursiyer, 9 özel araçla birliğin Samsun nizamiye kapısından çıktılar.
Şüpheli Davut Güllüçayır da Burhanettin Kaya, Mehmet Rıdvan Bulut, Harun Arslan, Mehmet Koca, Günburak Yakçınsoy, Hami Keskin, Emrullah Kaçmaz, Emre Kıymacı, Mustafa Admiş, Burak Keskin, Ekrem Turgut, Harun Durmuş, Mehmet Emin Yılmaz, Okan Bakaç, Birkan Kılıççeken, Adem Can, Sinan Esendere, Onurhan Bıyık ve Eyüp Argun ile darbeye karşı sokağa çıkan vatandaşların dikkatini çekmemek için sivil araçlara binip konvoy halinde Akıncı Üssü'ne gitmek üzere hareket ettiler.
Askerin kışladan çıkması üzerine üst rütbeli komutanlar, Metin Bilgici ve Davut Güllüçayır ile telefondan irtibat kurmaya çalıştı. Bilgici, aramalara kayıtsız kaldı. Davut Güllüçayır ise yaptıklarının kanunsuz olduğu ve hemen geri dönmelerinin söylenmesi üzerine ikna edilerek yoldan geri çevrildi. Güllüçayır ve Bakaç, 18 astsubay kursiyerle saat 01.30 sıralarında kışlaya döndü ve silahtan arındırıldılar.
Metin Bilgici ile telefon irtibatı kurulamaması üzerine beraberinde gittiği tespit edilen subay kursiyerlere telefonla ulaşılmaya çalışıldı. Telefona cevap veren kursiyerlerden Teğmen Şuayip Aksoy ve Teğmen Kübra Arpaguş, Akıncı Üssü'nde olduklarını, arkadaşlarıyla gruplara ayrıldıklarını ve farklı yerlerde bulunduklarını bildirdi.
Komutanlar, yaptıklarının suç olduğunu belirterek iki teğmenden geri dönmelerini istedi. Bu sırada, telefonu Teğmen Murat aldı. Komutanlar aynı şeyi ona da söyledi. MEBS Okulu Eğitim Merkezi Komutanı Tümgeneral Ersun Altunsoy ile görüştükten sonra tekrar irtibat kurulan teğmenler, dönmeye karar verdiklerini ancak arkadaşlarıyla irtibat kuramadıklarını, halkın Akıncı Üssü'nü ablukaya aldığını, nasıl çıkacaklarını bilemediklerini söyledi.
Üsse giden kursiyerlerden 17'si, 16 Temmuz'da 09.15-10.30 saatlerinde kışlaya geri döndü. 15.00-15.20'de 16 subay kursiyer daha kışlaya geldi.
Kışlaya gelen subay kursiyerlerin silah ve teçhizatları alındı. 2 kursiyerin ise silahlarıyla kolluk kuvvetlerince götürüldüğü öğrenildi. Olaylara karıştıkları belirlenen personel, 15 Temmuz gecesinden itibaren Merkez Komutanlığına teslim edildi.
Akıncı Üssü'ne giden kursiyer teğmenlerin dosyası, bu soruşturmadan ayrılarak üste meydana gelen olayların soruşturulduğu dosyaya aktarıldı.
ByLock bulundu
İddianamede, şüphelilerden Davut Güllüçayır ve Mehmet Koca'nın, terör örgütü FETÖ/PDY mensuplarının gizlilik içinde görüşmelerini sağlayan ByLock programını kullandıkları belirtildi.
İddianameye göre, şüpheli Nazmi Tanrıkulu, kamuflajlı şekilde bütün bölüğü koğuş koridoruna toplayarak, darbe girişimi olduğunu, emirlere harfiyen uyulmasını, verilen emir sivil halka ateş etmek dahi olsa uyulması gerektiğini, uyulmadığı taktirde istiklal mahkemelerinde idam cezasına çarptırılacaklarını söyledi.
Şüpheli Onurhan Bıyık'ın ikametgahında yapılan aramada ise terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'e ait "Fikir Atlası" kitabı bulundu.
Okan Bakaç'ın evinde yapılan aramada da "1) Daha önce iki kız arkadaşım oldu. 2) Daha önce sözlendin mi veya erkek arkadaşın oldu mu? 3) Sürekli ailenin yanına giden biri misin? 4) Mesleğim gereği başını açman gerekecek. 5) Biraz dağınık biriyimdir. 6) Ev işleri, gülücük, yemek ütü. 7) Gezmeyi sever misin? 8) Dışarı çıkmak. 9) Ne tür kitaplar okursun? 10) Hangi tür filmleri seversin? 11) Tatillerini nerede geçirirsin? 12) Babanın durumu nasıl (Namaz filan kılıyor mu)? 13) Babanın hizmete karşı görüş açısı nedir? 14) Babanın sigara, alkol durumu. 15) Mesleğin getirdiği bazı kısıtlamalardan dolayı tören vb. gibi faaliyetlere katılım." yazılı not bulundu.
İddianamede, not kağıdındaki yazının şüpheliye ait olduğunun kriminal incelemeyle tespit edildiği, Bakaç'ın evleneceği örgüt üyesiyle ilgili özelliklerini anlatan not kağıdı hazırladığı belirtildi.
İddianameye göre, şüphelilerden Metin Bilgici, 15 Temmuz'da silahlığa gelerek, "silahlıkta kaç silah olduğu, ne tür teçhizat ile mühimmat bulunduğu" hakkında bilgi aldı. Silahlığın anahtarının kimde olduğunu soran Bilgici, görevlilere, "Silahlığın yedek anahtarları bir zarfın içinde nöbetçi subayda, bölük komutanında veya bende dursa daha iyi olur." dedi.
"Hiç kimse yerinden kıpırdamayacak"
İddianamede 28 tanığın beyanlarına da yer verildi.
Tümgeneral Altunsoy, ifadesinde, astlarının hareketliliği bildirmesi üzerine saat 21.50 sıralarında kışlaya geldiğini, Genelkurmaydan gönderilen darbe mesajlarının bir dosya içinde kendisine verildiğini, mesajlara ayaküstü göz attıktan sonra "Böyle kanunsuz iş olmaz. Kışlada hiç kimse yerinden kıpırdamayacak. Emir veriyorum, nizamiyelerden giriş çıkış olmayacak. Acil bir durum olursa nöbetçi amiri ve bilgim dahilinde hareket edilecek." dediğini anlattı.
Tümgeneral Altunsoy, şöyle devam etti:
"Gece kışla nöbetçi amiri aradı. Yarbay Metin Bilgici ile 35 teğmenin özel araçlarıyla Samsun nizamiyeden çıktıklarını, nöbetçi astsubayının kapıyı açmaması üzerine komutanın aracından inerek, 'Şu an itibarıyla MEBS Okulu ve Eğitim Merkez Komutanı'nın ve Genelkurmay Başkanı'nın emirleri geçerli değil. Kapıyı aç, biz çıkacağız. Aksi halde ben açtırırım.' diye nöbetçi astsubayını tehdit ettiğini, görevli askerin kapıyı açmasıyla 9 sivil aracın nizamiyeden çıktığını bildirdi. Nöbetçi amire, 'Ben size ne emir verdim? Neden müsaade ettiniz?' dedim. Yarbay Bilgici'nin kışlayı terk ettiğini okul komutanından da teyit ettim. Tüm aramalarıma rağmen tabur ve bölük komutanı ile teğmenlere telefonları kapalı olduğu için ulaşamadım.
Saat 00.20 sıralarında Mamak nizamiyesinden Lojistik Destek Komutanı arayarak, Üsteğmen Davut Güllüçayır'ın başlarında bulunduğu 18 astsubayın G3 piyade tüfekleriyle nizamiyeden çıkma girişiminde bulunduklarını bildirdi. Kendisine 'Kesinlikle müsaade etmeyin. Gerekirse zor kullanın.' diye emir verdim. Komutan, askerlerin tel örgüden atlayarak çıkış yaptıklarını söyledi. Daha sonra Üsteğmen Davut ile telefonda görüşerek, yanlış yaptıklarını, yaptıkları işin kanunsuz olduğunu, kendisi veya hiçbir amiri tarafından böyle bir emir verilmediğini, hem kendisinin hem o 18 astsubayın hayatlarını riske attığını, bunun bir görev olmadığını anlattım ve zorlu bir ikna sürecinden sonra kışlaya dönmelerini sağladım.
Gece 01.00 sıralarında MEBS Okulu santralı vasıtasıyla bir teğmen arayıp, Yarbay Metin Bilgici ile Akıncı Üssü'ne gittiklerini, boş bir alanda beklediklerini, pişman olduklarını söyledi ve 'Komutanım, bizi buradan kurtarın.' gibi cümleler sarf etti. Kendisine, 'Yarbay Bilgici ve takım komutanınız nerede?' diye sordum. Bulundukları yerde 5-6 kişi olduklarını, diğerlerinin nerede olduğunu bilmediğini söyledi. Ona, 'Birbirinizi bulun ve orayı derhal terk edin. Gittiğiniz araçlarınızla kışlaya dönün.' dedim. Okul komutanına 'Teması kesmeyin. Çocukları ikna edin. Hepsinin kışlaya dönmelerini sağlayalım.' emrini verdim.
Sabah 06.00'ya kadar 31 teğmen ve 3 takım komutanı üsteğmen ve 18 astsubay kışlaya döndü. Geri kalan teğmenlerin silahlarla terörle mücadele görevlilerince teslim alındığını öğrendik."
Tanıklardan Proje Geliştirme ve Takip Subayı Emre Salim Kaya da Yarbay Metin Bilgici'nin kursiyerlerle kışladan ayrıldığını öğrendikten sonra kursiyerin telefon numaralarını alıp sırasıyla aramaya başladığını, saat 02.30 sıralarında Şuayip Teğmen'e ulaştığını, nerede olduklarını sorduğu teğmenin Akıncı Üssü'nde olduklarını, arkadaşlarıyla farklı gruplara ayrıldıklarını, farklı yerlerde olduklarını anlattığını bildirdi.
Geri dönmesini istediği Şuayip Teğmen'in, tabur komutanının emriyle üsse geldiklerini kaydedip, askeri birlik içinde olmaları nedeniyle yanlış bir şey yapmadıklarını söylemesi üzerine kışla ve okul komutanının burada olduğunu, onların böyle bir emir vermediğini, tabur komutanının verdiği emrin yanlış olduğunu söylediğini dile getiren Kaya, bu sırada Murat Teğmen'in telefonu aldığını, onunla da aynı şeyi konuştuklarını, onun da tabur komutanının emrine uyduklarını söylediğini, Murat Teğmen'e kışla komutanını arayıp ondan emir almasını ve ona göre hareket etmesini söylediğini bildirdi.
Kaya, yaklaşık 5 dakika sonra tekrar aradığı kursiyerlerin kışla komutanı ile görüştüklerini öğrendiğini, komutanın emriyle dönmeye karar veren kursiyerlerin, arkadaşlarıyla irtibat kuramadıklarını, halkın Akıncı Üssü'nü ablukaya aldığını, nasıl çıkacaklarını bilmediklerini anlatmaları üzerine bir yolunu bulup mutlaka üsten çıkmalarını, silah kullanmamalarını, geriye çekilmelerini, bir araya geldikten sonra birliğe dönmek için fırsat kollamalarını söylediğini belirtti.
Şüphelilerin ifadeleri
Şüphelilerden Okan Bakaç, iddianamedeki ifadesinde, Bölük Astsubayı Cem Yalçınkaya'nın olay günü okulda 18 kursiyere imza karşılığında silah verdiğini, kendilerine Kazan yolunda subay teğmen kursiyerleri ile buluşacaklarının söylendiğini, ilk başta okulun emniyetini alacaklarını zannettiklerini, Tabur Komutanı Metin Bilgici'nin sivil araçlara binmeleri konusunda emir vermesi üzerine Mamak nizamiyesine gittiklerini, kapıyı itekleyerek açtıklarını ve nizamiyeden çıkıp Samsun Caddesi üzerinden 1011 kavşağından geri döndüklerini, Akıncı Üssü'ne gitmediklerini söyledi.
Onurhan Bıyık da olay günü Cem Yalçınkaya'nın aradığını, okula gelmesini söylediğini, Davut Güllüçayır'ın talimatıyla beylik tabancalarını, mermilerini ve G3 silahlarını aldıklarını, kamuflajlarını giyip sivil araçlarla Samsun nizamiyeye yöneldiklerini, 00.48 sıralarında kapıyı iterek çıktıklarını, Davut Üsteğmen'in tabur binasından nizamiyeye giderken cep telefonlarını kapattırdığını, bindikleri araçta Davut Güllüçayır, Eyüp Argun'un bulunduğunu, Samsun yolundan Kazan istikametine doğru gittikleri sırada okul amiri Emre Binbaşı'nın, Davut Üsteğmen'i arayıp yanlış yaptıkları ve geri dönmelerini söylemesi üzerine 1011 kavşağından birliğe döndüklerini bildirdi.
FETÖ ile bağlantısının olmadığını öne süren Bıyık, aramada evinde çıkan "Fettullah Gülen'e ait kitap ve materyallerin babaannesinin zaman zaman kaldığı boş olan evde bulunduğunu, eşinden boşanmış olan halası Fatma B'nin oğlu Selçuk B'ye ait olabileceğini, kendisinin babaannesinin evinde kalmadığını, FETÖ'ye üye olmadığını, okulda da FETÖ'cü tanıdığı olmadığını" iddia etti.
Şüpheli Davut Güllüçayır da 11 Temmuz'da 20 günlük senelik izne ayrıldığını, olay günü saat 21.50 sıralarında Muhabere Kurmay Yarbay Metin Bilgici'nin aradığını, Okan Bakaç ile saat 22.05 gibi tabur komutanının odasına girdiklerini, komutanın 3 sayfalık Astsubay Temel Kurs Bölüğü'nün isim listesinin bulunduğu kağıdı uzatıp üzeri fosforlu kalemle işaretli personeli telefonla arayarak tabura çağırmasını söylediğini, 22.10 sıralarında kursiyerleri aramaya başladıklarını, kendisiyle tabur komutanının da aynı liste olduğu ve onun da kursiyerleri aradığını belirtti.
Tabur komutanının odasında yaptıkları görüşmede 18 kursiyerin hücum yeleği, kompozit başlık, tabancalarını almalarını ve şarjörlerine mermi basarak hazır olmalarını söylediğini öne süren Güllüçayır, "Tabur komutanı, bu faaliyetlerin Tümgeneral Ersun Altunsoy'un bilgisi dahilinde olduğunu söyledi. Daha sonra depoya inerek hazırlıkları takip ettim. Tabur komutanı, tüfekleri alıp hazır olunca kendisini aramamızı söyledi. Bunun üzerine Okan Teğmen'i arayarak tüfekleri aldırmalarını söyledim. Üzerimi değiştirdikten sonra içtima alanına gittim ve kursiyerlerin orada hazır olduğunu gördüm. Tabur komutanını arayarak bilgi verdim." diye konuştu.
Güllüçayır, "Genelkurmayda durumun teröristler tarafından daha vahim hale getirildiğini, göreve geç kaldığında birilerinin şehit olacağı ve kışla nöbetçi amirinin kendilerine verilen görevden haberi olmadığını" düşünerek 00.58'de kışladan çıkış yaptıklarını, saat 01.02'de okul nöbetçi amiri Binbaşı Emre Salim Kaya'nın kendisini arayarak, "Davut, hemen geri dön. Böyle bir emir verilmedi. Okul komutanının da emri. Sen bana güven. Hemen geri dön." dediğini, geri döndüğü zaman Eğitim Merkez Komutanı'nın kendisine hesap sormaması için arkasında durmasını söylediği Kaya'nın "Tamam, bana güven." demesi üzerine tabur komutanının emrine karşı çıkarak tüm personele "Geri dön." emrini verdiğini öne sürdü.
Diğer şüpheliler de emir üzerine hareket ettiklerini belirterek, suçsuz olduklarını savundu.